NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

re ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: re
Bulunan Sonuç: 809

re

(kıs.) Reformed Episcopal, Right Ex cellent, Royal Engineers.

re

edat dair, hakkında, e ait, meselesinde.

re

önek geri, geriye doğru: recall retrace; tekrar, yeniden: readdress, rearm. restate.

re

(i.), (müz.) gamda ikinci nota, re.

re-lay

f. (relaid) yeniden sermek veya döşemek.

reabsorb

(f.) tekrar emmek veya içine çekmek.

reach

(f.) uzatmak; elini uzatıp almak veya alarak vermek; uzanmak, erişmek; yetişmek, varmak, ulaşmak, vâsıl olmak; gelmek; (den.) rüzgâr yönünde seyretmek. reach ahead ileriye uzanmak. reach down elini aşağıya uzatmak. reach for almak üzere uzanmak.

reach

(i.) uzatma; uzanma, yetişme; erişme; erim, menzil; etki alanı, alan, görüş sahası; düz uzam; (den.) volta seyrinde zikzaklardan biri. beyond reach, out of reach erişilmez, yetişilmez. within reach erişilebilir.

react

(f.) tepki göstermek, tepkimek; tersine hareket etmek; (fiz.) tepmek, geri vurmak; (kim.) reaksiyona girmek.

reaction

(i.) tepki; karşı koyma, tepkime; mukabele, karşılık, aksi tesir; irtica; (biyol.) tepke; (psik.) tepki; (kim.) reaksiyon; (tıb.) ilâcın hasta üzerinde aksi tesiri, reaksiyon. reactionary (s.), (i.) gerici, mürteci (kimse). reactionist (i.) gerici kimse.

reactivate

(f.) tekrar yürürlüğe koymak, tekrar çalıştırmak.

reactive

(s.) tepkisel; aksi tesir yaratan.

reactivity

(i.) tepki gösterme; (kim.) reaksiyona girme kabiliyeti.

read

(s.) okumuş, bilgili. well read çok okumuş, çok bilgili.

read

(f.) (read) (red) (i.) okumak, kıraat etmek; anlamak, yorumlamak, tefsir etmek; çıkarmak, mana vermek; göstermek, kaydetmek; (metinde) yazılı olmak; okuyup öğrenmek; okunmak; (i.), (k.dili) okuma; okuma süresi. read between the lines kapalı anlamını keşfetmek. read out üyeliğini kaldırmak. read over baştan başa okumak; tekrar okumak. read (someone) to sleep kitap okuyarak uyutmak.

readable

(s.) okunaklı; okumaya değer, ilginç. readabil'ity (i.) okunaklılık; okumaya değer olma.

reader

(i.) okuyucu, okur; yayımlanacak eserleri eleştiren kimse; düzeltmen; okuma kitabı; (İng.) okutman.

reading

(i.), (s.) okuma; okunma; okunuş; edebi araştırma, çalışma; mana; okunacak metin; göstergenin kaydettiği öIçüm; metin; yorum; (s.) okumaya elverişli. reading desk kitap sehpası; kürsü. reading lamp masa lambası. reading room okuma salonu.

readjust

(f.) tekrar düzeltmek, yeniden düzenlemek, yeniden ayarlamak; yeniden alışmak.

readjustment

(i.) yeni şartlara alışma; alıştırma; yeniden düzenleme.

readmit

(f.) tekrar (üyeliğe, öğrenciliğe) kabul etmek.

ready

(s.), (i.), (f.) hazır, anık, amade; yetenekli, istekli; çabuk kavrayan; (i.) hazır olma; gezleme durumu; (f.) hazırlamak. ready money hazır para, nakit. a ready pen iyi yazı yazma kabiliyeti. make ready for (bir şey için) hazırlamak. readily (z.) seve seve, gönüllü olarak. readiness (i.) hazır olma; anıklık; gönüllülük.

readymade

(s.) hazır.

readymix

(s.), ABD sulandırılarak kullanılmaya hazır.

readytowear

(i.), (s.) konfeksiyon.

reaffirm

(f.) tekrar teyit etmek, tekrar doğrulamak.

reagent

(i.), (kim.) miyar, belirteç.

real

(i.) eski İspanyol parası.

real

(s.), (z.) gerçek, hakiki; asıl; samimi; (huk.) gayri menkule ilişkin; (z.) gerçekten çok. real estate (huk.) gayri menkul mal, mülk. real image gerçek gürüntü. real number (mat.) gerçek sayı. real property (huk.) mülk. the real thing esaslı şey, â1a şey, fevkalade şey. real wages satınalma gücüne güre hesaplanmış maaş. realness (i.) gerçeklik, hakikilik.

realgar

(i.), (min.) kırmızı zırnık.

realism

(i.) gerçekçilik, realizm.

realist

(i.) gerçekçi kimse, realist.

realistic

(s.) gerçekçi, gerçeğe uygun. realistically (z.) gerçeğe uygun olarak.

reality

(i.) hakikat, gerçeklik; gerçek, realite.

realization

(i.) fark etme; fark edilme; tahakkuk, gerçekleşme; gerçekleştirme; kavrama, idrak, tasavvur; paraya çevirme.

realize, (ıng.) ise

(f.) anlamak, tasavvur etmek; idrak etmek; gerçekleştirmek; tahakkuk ettirmek; para getirmek; paraya çevirmek. realizable (s.) gerçekleştirilebilir.

reallife

(s.), ABD, (k.dili) gerçek hayata dayanan.

really

(z.) gerçekten.

realm

(i.) üIke; krallık; memleket; diyar; (zool.) bölge. the realm of fancy hayal âlemi.

realpolitik

(i.), (Al.) kuvvete dayanan politika.

realtor

(i.), ABD, (tic.) (mark.) emlâkçi.

realty

(i.), ABD, (huk.) gayri menkul mal.

ream

(f.) (delik) genişletmek; (den.) kalafat için aralık yerlerini temizlemek. reamer (i.) bıcırgan, rayma; limon sıkacağı, limonluk.

ream

(i.) 480 veya 500 tabakalık kağıt topu; (çoğ.), (k.dili) çok miktar.

reanimate

(f.) yeniden canlandırmak.

reap

(f.) biçmek, orak ile biçmek, hasat etmek; mahsul toplamak; semeresini almak. reaping hook orak. reaping machine orak makinası, biçerdöğer.

reaper

(i.) orakçı, biçici; biçerdöğer.

rear

(i.), (s.) geri, arka; (ask.) artçı, dümdar; (s.) arkadaki, en geri. rear admiral (den.) tuğamiral rear guard dümdar kolu, artçı. rear line en geri asker safı. rearmost (s.) en geri, en sonraki. rear sight (tüfekte) arpacık. rear view mirror (arabada) dikiz aynası. rearward (z.), (s.) geriye doğru; (s.) arkadaki.

rear

(f.) kaldırmak, yükseltmek, dikmek; inşa etmek, bina etmek; yetiştirmek, besleyip büyütmek; yükselmek. rear up şahlanmak.

rearm

(f.) yeniden silahlandırmak; modern silahlarla donatmak veya donanmak. rearmament (i.) yeniden silâhlandırma; silahları modernleştirme.

rearrange

(f.) yeniden düzenlemek, yeniden tanzim etmek. rearrangement (i.) yeni düzen.

reason

(i.) sebep, neden, illet; delil, tanıt; akıl, fikir, idrak, anlayış, aklıselim; mantık; hak, insaf, adalet. bring to reason aklını başına getirmek. by reason of nedeniyle, sebebiyle. in all reason mantıki olarak, hakkıyle düşünülürse. It stands to reason. Galiba öyledir. with reason haklı olarak.

reason

(f.) usa vurmak, uslamlamak, muhakeme etmek; sonuç çıkarmak, anlamak; münakaşa etmek, müzakere etmek. reason out sonucunu bulmak. reason with ikna etmek, inandırmak.

reasonable

(s.) makul, mantıklı, akla uygun; uygun. reasonableness (i.) uygunluk. reasonably (z.) makul surette; oldukça.

reasoned

(s.) akla dayanan, düşünüp kararlaştırılmış.

reasoning

(i.) muhakeme, uslamlama, usa vurma. deductive reasoning tümdengelim uslamlamasl, tümdengelimli usa vurma. inductive reasoning tümevarım uslamlaması, tümevarımlı usa vurma.

reassure

(f.) güvenini tazelemek, tekrar temin etmek; (bak.) reinsure reassur ance (i.) temin edilme.

reaumur

(i.) 1730'da reomürü icat eden Fransız. Reaumur thermometer reomur.

reave

(f.) (reaved veya reft) eski zorla elinden almak, zaptetmek; yağma etmek; yırtmak.

rebate

(f.), (i.) iskonto etmek, indirim yapmak, tenzilât yapmak, bir kısmım geri vermek; (i.) indirim, tenzilât, iskonto, geri verilen kısım.

rebate

(bak.) rabbet.

rebec

(i.) rebap.

rebel

(s.), (i.) isyankâr, zorba, serkeş; (i.) asi, şaki.

rebel

(f.) (led, ling) isyan etmek, ayaklanmak, karşı gelmek; zorbalık etmek, serkeşlik etmek.

rebellion

(i.) isyan, ayaklanma.

rebellious

(s.) asi, serkeş, isyankâr. rebelliously (z.) asice, isyan ederek, isyankâr şekilde, serkeşçe. rebelliousness (i.) asilik, isyankarlık, serkeşlik.

rebirth

(i.) yeniden doğma, tekrar dünyaya gelme; yeniden uyanış, uyanma, canlanma, intibah, rönesans.

reboant

(s.) şiddetle yankılanan (ses).

reborn

(s.) yeniden doğmuş.

rebound

(f.) çarpıp geri sıçramak, geri tepmek; yansımak, yankılamak (ses).

rebound

(i.) esneklik; geri tepme; yankı; (k.dili) hayal kırıklığından sonraki tepki.

rebroadcast

(s.), (i.), (f.) (rebroad cast veya ed) tekrarlanan (radyo veya televizyon programı); (f.) tekrarlamak; tekrar yayımlamak; naklen yayımlamak.

rebuff

(i.), (f.) ret; azarlama, ters cevap; geri püskürtme; (f.) reddetmek; ters cevap vermek, azarlamak; geri püskürtmek.

rebuke

(f.), (i.) azarlamak, paylamak, tekdir etmek; (i.) azar, paylama.

rebus

(i.) sorulan kelime veya cümlenin kısımlarını ayrı ayrı resimlerle göstererek oynanan bir çeşit bilmece (msl. bir dal ile bir kavuk resmi dalkavuk diye okunacak) .

rebut

(f.) (ted, ting) çürütmek; (huk.) delillerle reddetmek. rebuttal (i.) delillerle çürütme ve reddetme. rebutter (i.), (huk.) bir davada davacı tarafından verilen ikinci cevap; delille reddeden kimse.

rec.

(kıs.) receipt, record, recorder.

recalcitrate

(f.) inat etmek, karşı gelmek, boyun eğmemek. recalcitrance, recalcitra'tion (i.) inatçılık, serkeşlik. recalcitrant (s.), (i.) inatçı, serkeş (kimse).

recall

(f.), (i.) geri çağırmak; hatırlamak, anımsamak; lağvetmek, feshetmek, geri almak; (i.) geri çağırma; anımsama; geri gelme işareti veya emri; (pol.) bir yöneticinin halkoyu ile azledilmesi.

recant

(f.) sözünü geri almak, vaz geçmek, caymak. recanta'tion (i.) sözünü geri alma, dönme, cayma, vaz geçme.

recap

(f.), (i.) Iastik kaplamak; (i.) kaplanmış lastik.

recap

(f.), (i.), (k.dili) özetlemek; (i.) özet.

recapitulate

(f.) özetlemek. recapitula'tion (i.) özet. recapitulatory (s.) özetleyici.

recapture

(i.), (f.) tekrar zaptetme; (f.) zaptedilmiş şeyi geri almak; hatırlamak.

recast

(f.) yeniden dökmek; yeniden düzenlemek; yeniden hesaplamak. re'cast (i.) yeni şekil, yeni hesap.

recd.

(kıs.) received.

recede

(f.) çekilmek, geri çekilmek; uzaklaşmak; vaz geçmek, sözünden dönmek.

receipt

(i.), (f.) reçete; makbuz, alındı; (çoğ.) hasılât; alma; (f.) makbuz vermek, ödendiğine dair imza koymak.

receivable

(s.), (i.) alınacak, alınması mümkün; tahsil olunacak; (i.) matlup, alacak.

receive

(f.) almak; kabul etmek; haber almak; anlamak, kavramak; taşımak, kaldırmak; uğramak, maruz kalmak. receiving line teşrifatçılar.

receiver

(i.) alan veya kabul eden kimse; tahsildar; (huk.) davalı malları idareyle görevli kimse; çalıntı malı alan kimse; (kim.) distilasyonda toplama kabı; (fiz.) hava boşaltma tulumbasının cam kavanozu; ahize, alıcı, almaç. receivership (i.) davalı malların idaresi.

recency

(i.) yenilik, yeni vuku bulma.

recension

(i.) eski bir eserin çeşitli nüshalarına bakılarak tespit edilen en uygun metin.

recent

(s.) yeni, yeni olmuş, yakında olmuş; (bh), (jeol.) dördüncü zamana ait. recently (z.) geçenlerde, son zamanlarda. recentness (i.) yeni vuku bulma.

recept

(i.), (psik.) birbiriyle ilgili görüntülerin tekrarlanmasıyle zihinde meydana gelen imge.

receptacle

(i.) kap, zarf; depo, havuz; hazne; (bot.) çiçek tablası.

reception

(i.) alma, alınma; kabul, kabul etme; misafir kabulü, kabul merasimi, resepsiyon; radyoda ses alma. reception room bekleme odası.

receptionist

(i.) resepsiyon memuru.

receptive

(s.) alır, kabul eder. receptively (z.) kabul edercesine. receptiveness, receptiv'ity (i.) alma eğilimi; (psik.) alırlık.

receptor

(i.), (anat.) alıcı sinir, reseptör.

recess

(i.) tatil vakti, paydos, teneffüs, ara.

recess

(i.), (f.) girinti, oyuk, (gen.) (çoğ.) gizli yer, iç taraf; (f.) girinti yapmak, oymak; ara vermek.

recession

(i.) geri çekilme; (ikt.) düşüş (fiyat); iktisadi durgunluk.

recessional

(s.), (i.) geri çekilmeye ait; (i.) papaz ve koro heyeti kiliseden çıkarken okunan ilâhi.

recessive

(s.), (i.) geri çekilme eğiliminde olan; (biyol.) dominant olmayan (vasıf), resesif; (i.) diğeri tarafından bastırılan özellik.

recherche

(s.), (Fr.) dikkatle seçilmiş; az bulunur, nadir, çok zarif; yapmacık tavırlı.

recidivism

(i.) sabıkalı kimsenin yeniden suç işleme eğilimi. recidivist (i.) ikinci defa mahkum olmuş kimse, sabıkalı kimse. recidivous (s.) çok sabıkalı.

recipe

(i.) yemek tarifi; reçete, tertip; çare, çözüm, plan.

recipient

(s.), (i.) verilen şeyi alan (kimse), alıcı.

reciprocal

(s.), (i.) karşılıklı, mütekabil, iki taraflı; birbirinin yerine geçen; (gram.) ortak; (i.) karşılıklı şey; (mat.) evrik değer. reciprocal insurance karşılıklı sigorta. reciprocal'ity (i.) karşıtlık. reciprocally (z.) karşıt olarak.

reciprocate

(f.) karşılıklı hareket etmek, karşılığını yapmak, misli ile karşılık vermek; birbirinin yerine geçmek, mütekabil olmak. reciproca'tion (i.) karşılık, tekabül.

reciprocity

(i.) iki devlet arasında yapılan anlaşma, ticari mübadele usulü; karşılıklı münasebet.

recision

(i.) iptal.

recital

(i.) ezberden okuma; ifade, anlatış, beyan; hikaye; resital.

recitation

(i.) ezberden okuma; ezberden okunacak parça; ders anlatma.

recitative

(s.) ezber şeklinde, hikaye söyler gibi.

recitative

(i.), (müz.) konuşur gibi okunan güfte veya makam, reçitatif.

recite

(f.) ezberden okumak; nakletmek, hikâye etmek, ders anlatmak.

reck

(f.), eski ehemmiyet vermek, önemsemek, dikkat göstermek; ehemmiyeti olmak.

reckless

(s.) dünyayı umursamayan; kendini tehlikeye atan; dikkatsiz, kayıtsız, pervasız. recklessly (z.) pervasızca, hiç bir şey düşünmeden. recklessness (i.) pervasızlık, cüretkârlık.

reckon

(i.) saymak, hesap etmek; tutmak, addetmek; sanmak, farzetmek, hükmünde tutmak; hesaba katmak; sayı saymak; hesap görmek; on ile itimat etmek, güvenmek; ABD, (h.dili) tahmin etmek, zannetmek, düşünmek. reckon with le hesap görmek; hesaba katmak.

reckoning

(i.) hesap, sayma; hesap görme, borç ödeme. day of reckoning hesaplaşma günü; kıyamet günü. dead reckoning (den.) parakete hesabı. out in one's reckoning hesabında yanılmış.

reclaim

(f.), (i.) geri istemek veya çağırmak; ziraate elverişli hale koymak; (vahşi hayvanı) ehlileştirmek; (azgın kimseyi) ıslah etmek; iadesini talep etmek; yeniden talep etmek; (i.) geri çağırma. beyond reclaim ıslah olmaz, adam olmaz. reclaim ant (i.), (huk.) şikâyetçi, iddiacı. reclamation (i.) geri isteme, iadesini isteme, itiraz; ıslah; ziraate elverişli hale koyma.

reclame

(i.), (Fr.) toplumun gözünde olmaya çalışma.

recline

(f.) boylu boyuna uzanmak; arkaya dayanmak, uzanmak, yaslanmak.

recluse

(s.), (i.) münzevi, dünya işlerinden kendini çeken; (i.) münzevi kimse, dünyadan çekilmiş kimse.

reclusion

(i.) inziva, münzevilik, dünyadan çekilme. reclusive (s.) inziva kabilinden.

recognition

(i.) tanıma, tanımlama; itiraf, tasdik, kabul.

recognizance

(i.) (huk.) taahhütname; kefalet; tanıma. recognizant (s.) tanıyan, bilen.

recognize

(f.) tanımak, kabul etmek, teslim ve itiraf etmek, itibar etmek; birine söz hakkı vermek; tanımak, bilmek; selâm vermek; takdir etmek. recogniz'able (s.) tanınabilir.

recoil

(f.), (i.) geri çekilmek; irkilmek; seğirdim yapmak, geri tepmek; geri gelmek; (i.) geri tepme, seğirdim, aksiseğirdim, geri çekilme. recoilless (s.) seğirdimsiz (top).

recollect

(f.) yeniden toplamak, yeniden yığmak; kendini toplamak.

recollect

(f.) hatırlamak. recollection (i.) hatıra; hatırlama; hatırlanan şey.

recommend

(f.) emanet etmek, havale etmek, tavsiye etmek, sağlık vermek, beğendirmek; temiz iş kağıdı vermek. recommendable (s.) tavsiye olunur.

recommendation

(i.) tavsiye, övme, tavsiyename, bonservis.

recommendatory

(s.) tavsiye kabilinden.

recommit

(f.) (ted, ting) tekrar tetkik etmek üzere heyete havale etmek. recommitment, recommittal (i.) heyete tekrar havale etme.

recompense

(f.), (i.) karşılığını vermek, mükafatlandırmak; acısını unutturmak, cezasını vermek, Iâyığını vermek; (i.) karşılık, mükafat; ceza.

reconcilable

(s.) barıştırılmaları mümkün, telif edilir, uzlaştırılabilir. reconcilability, reconcilableness (i.) barışma imkanı. reconcilably (z.) uzlaştırıcı surette.

reconcile

(f.) barıştırmak, aralarını bulmak; razı etmek; uzlaştırmak, telif etmek. reconcile the accounts hesapları mutabık kılmak. reconcilement (i.) uzlaşma.

reconciliation

(i.) barışma, uzlaşma; telif; barışıklık, barış.

reconciliatory

(s.) uzlaşma kabilinden.

recondite , recondite

(s.) derin (ilim); muğlak, kapalı, müphem, gizli, belirsiz. reconditely (z.) derin bilgi ile. reconditeness (i.) derinlik, derin mana; muğlaklık.

recondition

(f.) tamir edip yenilemek; Islah etmek.

reconnaissance , reconnoissance

(i.) özellikle savaş zamanında düşman mevzilerini keşif için tetkikat yapma. reconnaissance in force araştırma maksadı ile büyük kuvvetle hücum.

reconnoiter, (ıng.) tre

(f.), (i.) araştırma yapmak, incelemek, tetkikte bulunmak; (i.) araştırma, inceleme, tetkik.

reconsider

(f.) tekrar tetkik etmek, hakkında tekrar düşünmek; kabul edilmiş bir meseleyi yeniden reye koymak. reconsideration (i.) tekrar tetkik.

reconstitute

(f.) yeniden tertip etmek, tekrar kurmak. reconstituted milk içine su karıştırılmış süt tozu.

reconstruct

(f.) tekrar inşa etmek, yeniden yapmak veya tertip etmek; kalıntılarından eski halini anlamak; geçmiş bir olayın ayrıntılarına inerek parça parça incelemek.

reconstruction

(i.) tekrar inşa; yeniden yapılan şey; savaştan sonra kalkınma.

reconvert

(f.) eski haline dönüştürmek.

record

(f.) yazmak kaydetmek; deftere kaydetmek; banda almak, plağa almak; kaydını yapmak; tescil etmek. recording angel insanın emellerini kaydeden melek.

record

(i.), (s.) kayıt, vesika; sicil, defter; (çoğ.) arşiv; tasdikli suret; zabıt varakası, fezleke; gramofon plağı; (huk.) sicil, dosya; rekor; (s.) rekor kıran, rekor yapan, en yüksek, en çok. beat veya break the record rekoru kırmak. court of record sicilleri resmen geçerli sayılan mahkeme. of record sicilde kaydı olan. off the record mahrem, gizli; açıklanmamak şartıyle. on record kaydedilen, kaydı olan. recordbreaking (s.) rekor kıran. record changer otomatik pikap. record player fonograf, pikap. record prices en yüksek fiyatlar.

recorder

(i.) kaydedici kimse; hakim; kayıt aleti; teyp; (müz.) bir çeşit zurna veya flavta, çığırtma. recordership (i.) kaydedicilik.

recording

(i.) plak; bant.

recount

(f.) nakletmek, hikâye etmek.

recount

(f.), (i.) tekrar saymak, yeniden hesap etmek; (i.) yeniden sayma.

recoup

(f.), (i.) telafi etmek; zarar ödemek; (huk.) elde tutmak; (i.) telafi; elde tutma. recoup oneself zarar veya masrafı telafi etmek. recoupment (i.) telafi, tazminat.

recourse

(i.) yardım dileme, müracaat; müracaat edilecek yer veya kimse. have recourse to baş vurmak, müracaat etmek, yardım veya öğüt dilemek. right of recourse (huk.) kefilden parayı alabilme hakkı. without recourse başka taahhüt altına girmeden.

recover

(f.) yeniden döşemek; tekrar kapatmak; döşemesini yenilemek.

recover

(f.) tekrar ele geçirmek, geri almak, bir daha bulmak veya kazanmak; geri getirmek; (huk.) mahkeme marifeti ile ödetmek veya tazmin ettirmek, almak, tahsil etmek; telafi etmek; kurtarmak; işe yaramayacak madenden kıymetli maden çıkarmak; iyileşmek, kendine gelmek. recover damages tazminat almak. recover lost time kaybolan vakti telafi etmek. recover one's voice sesi tekrar tabiileşmek. recoverable (s.) telafi edilir, tekrar kazanılır; tahsili caiz.

recovery

(i.) tekrar ele geçirme; geri alma; iyileşme, kendine gelme; kürek çekerken tabii vaziyete dönme; eskrimde hücumdan sonra savunma vaziyetine geçme.

recreant

(s.), (i.) hain, alçak; korkak, cebin; (i.) ödlek kimse; hain kimse; kaçak; dinini bırakan kimse.

recreata

(f.) yeniden yaratmak, ihya etmek. recrea'tion (i.) yeniden yaratma, ihya; yeniden yaratılmış şey.

recreate

(f.) canlandırmak, dinlendirmek, eğlendirmek, hayat vermek; eğlenmek.

recreation

(i.) eğlence. recreational (z.) eğlence kabilinden.

recrement

(i.) posa, süprüntü; (tıb.) ifraz edilip tekrar vücuda alınan madde.

recriminate

(f.) şikâyete karşı şikayet veya iftiraya karşı iftirada bulunmak. recrimina'tion (i.) karşılıklı şikâyet. recriminative, recriminatory (s.) karşılıklı şikâyet kabilinden.

recrudesce

(f.) nüksetmek (hastalık). recrudescent (s.) tekrar vaki olan, nükseden. recrudescence (i.) nüksetme, yeniden gelme.

recruit

(i.) acemi asker; kura neferi; yeni gelen üye.

recruit

(f.) ordu veya donanma için nefer kaydetmek, acemi asker toplamak; ikmal etmek eksiğini doldurmak; sıhhati iyileşmek, düzelmek. recruitment (i.) acemi asker kaydetme.

rectal

(s.), (anat.) rektuma ait.

rectangle

(i.), (geom.) dikdörtgen. rectan'gular (s.) dik açıları olan, dikdörtgen şeklinde.

rectify

(f.) tashih etmek, düzeltmek, ıslah etmek; tasfiye etmek, taktir etmek; doğru hale koymak; (elek.) dalgalı akımı doğru akıma çevirmek. rectifi'able (s.) tashihi mümkün, düzeltilir. rectification (i.) tashih, ıslah, düzeltme; tasfiye. rectifier (i.), (elek.) doğrultmaç.

rectilineal, rectilinear

(s.) bir istikamette bulunan veya giden; hatları veya kenarları doğru olan; (geom.) doğrulu, doğrusal.

rectitude

(i.) dürüstlük; doğruluk.

recto

(i.) sağ taraftaki sayfa.

rector

(i.) mıntıka papazı, kilise papazı; bir okul veya üniversitenin başkanı, rektör. rectorate, rectorship (i.) papaz veya reisin rütbesi veya görev süresi; rektörlük. rector'ial (s.) reisliğe veya papazlığa ait.

rectory

(i.) mıntıka papazı evi.

rectum

(i.), (anat.) bağırsağın makada bitişik düz parçası, kalınbağırsağın son kısmı, rektum.

rectus

(i.) (çoğ. ti) (anat.) düz kas.

recumbent

(s.) boylu boyunca uzanmış, arkaya dayanmış. recumbency (i.) uzanış, dayanış. recumbently (z.) uzanarak.

recuperate

(f.) sıhhat veya kuvvetini tekrar kazandırmak veya kazanmak; zararını telâfi etmek. recupera'tion (i.) nekahet. recuperative (s.) nekahet kabilinden.

recur

(f.) tekrar olmak, tekrarlamak (olay, hastalık); tekrar hatırlanmak, yeniden bahis konusu olmak. recurrence (i.) tekrar vaki olma, tekerrür etme.

recurrent

(s.) tekrar vuku bulan; (anat.) dönüp aksi yöne giden. recurrent fever (tıb.) tekrar tekrar gelen nöbet.

recurve

(f.) geriye veya aşağı doğru eğmek. recurvate, recurved (s.) aşağı veya dışarıya eğilmiş.

recusant

(s.), (i.) (İng.) (tar.) resmi kiliseye gitmeyi reddeden (kimse); (i.) resmi kilise kanunlarına karşı gelen kimse. recusancy (i.) boyun eğmeme.

recycle

(f.) (kullanılmış maddeleri) yeniden işleyip kullanışlı hale getirmek.

red

(s.) (der, dest) (i.) kırmızı, kızıl, al; komünist olan; (i.) kırmızı renk, kırmızı boya; kırmızı giyimli kimse; kırmızı renkli şey; (gen.) (bh) anarşist; komunist. red admiral kırmızı renkli güzel bir kelebek. Red Army Sovyetler Birliği ordusu. red bandfish flandrabalığı, (zool.) Cepola rubescens. red blindness kırmızı renk körlüğü. red cedar bir cins kırmızı ardıç. red cent ABD peni; az para. Red China (k.dili) Kızıl Çin. red corpuscle alyuvar. Red Crescent Kızılay. red cross İngiliz bayrağındaki kırmızı haç; (bh) Kızılhaç. red deer kırmızı bir geyik, (zool.) Cervus elaphus. red drum deniz güzeli; (zool.) Sciaenops ocellata. Red Ensign Kanada bayrağı. red fir odunu kırmızı bir cins çam, (bot.) Abies magnifica. red fire kırmızı ışık vererek yanan madde. red flag kızıl bayrak; isyan bayrağı; tehlike işareti. red gum bir çeşit dişeti iltihabı. red hat Katolik kardinal şapkası. red heat tav. red herring ilgiyi tehlikeli bir konudan başka yöne çekmek için öne sürülen mevzu. red lead sülüğen. redletter day büyük yortu günü; bir insanın hayatındaki en mühim gün. red light (trafikte) kırmızı ışık. redlight district fahişeler mahallesi. red man kızılderili. red osier sürgünleri sepet yapımında kullanılan bir söğüt, (bot.) Salix purpurea red pepper kırmızı biber. Red Sea Kızıldeniz. red shift (astr.) uzaklaşan bir cisim tayfının hrmızıya dönüşmesi. red tape kırtasiyecilik. in the red zarar etmiş, zimmet tarafında kırmızı rakamları olan. not worth a red cent beş para etmez, değersiz; hiç meteliği yok. see red son derece öfkelenmek, gözlerini kan bürümek, adam öIdürecek kadar kızmak. redness (i.) kırmızılık.

redact

(f.) yazı haline koymak; tashih edip basılmak için hazırlamak. redaction (i.) düzeltilmiş ve düzenlenmiş nüsha; yeni bası. redactor (i.) bir metni değiştiren kimse.

redan

(i.) dış açı teşkil eden iki istihkam siperi.

redbaiting

(i.) ispatsız olarak komünistlikle suçlama.

redblooded

(s.) mert, erkekçe.

redbreast

(i.) kızılgerdan, nar bülbülü; kızıl göğüslü kuş.

redbud

(i.) erguvan, boynuz ağacı, (bot.) Cercis siliquastrum.

redbug

(bak.) chigoe.

redcap

(i.), ABD kırmızı kasketli bagaj hamalı.

redcoat

(i.) eski İngiliz askeri.

redd

(f.), (leh.), up ile düzenlemek; boşaltmak; arabuluculuk yapmak.

redden

(f.) kırmızılaştırmak, kırmızılaşmak.

reddish

(s.) kırmızımsı, kırmızımtırak. reddishness (i.) kırmızımsılık.

reddle

(i.) koyunları işaretlemek için kırmızı boya.

rede

(f.), (i.), eski, (leh.) öğüt vermek, nasihat etmek; izah etmek, anlatmak; (i.) öğüt, nasihat; plan, tertip; masal, hikaye; tefsir.

redeem

(f.) bedelini verip geri almak, rehinden kurtarmak; fidye vererek kurtarmak; borçtan kurtarmak; vaadini yerine getirmek; kefaret etmek. one redeeming feature bir iyi tarafı. redeemable (s.) paraya çevrilir (senet); fidye vererek kurtulması mümkün, bedeli verilip geri alınır; ıslah olunur. redeemer (i.) kurtarıcı kimse.

redemption

(i.) kurtarma, kurtarılma, halas; rehinden kurtarma; kefaret; paraya çevrilme. beyond redemption, past redemption kurtarılamaz. redemptive (s.) kurtarıcı, kurtaran.

redeye

(i.), ABD, (k.dili), (dy) kırmızı ışık; ABD, argo kalitesiz viski; Kanada, argo birayla domates suyu karışımı.

redhanded

(s.) suçüstü.

redhead

(i.) kızıl saçlı kimse; ABD kırmızı başlı bir cins ördek. redheaded woodpecker kırmızı başlı ağaçkakan.

redhot

(s.) tavlı; ateşten kıpkırmızı kesilmiş; yepyeni (haber); kızgın, heyecanlı; müfrit.

redingote

(i.) redingot.

redintegrate

(f.) yeniden iyi hale koymak, yenilemek. redintegra'tion (i.) yenileme; (fels.) tümceleme.

redirect

(f.) yeniden salık vermek; (mektuba) düzeltilmiş adresi yazıp yollamak.

rediscount

(i.), (f.) reeskont; (f.) reeskont etmek.

redistrict

(f.) seçim bölgelerini yeniden sınırlandırmak.

redivivus

(s.) canlandırılmış, hayat verilmiş.

redneck

(i.), ABD Güneyde zenci aleyhtarı olan fakir ve cahil çiftçi.

redolent

(s.), (gen.) of veya with ile güzel kokulu; keskin koku yayan; hatırlatıcı. redolence, redolency (i.) güzel koku, keskin koku. redolently (z.) güzel kokulu.

redouble

(f.) iki misline çıkarmak; tekrarlamak; yansılamak; iki misli olmak; tekrarlanmak aksetmek. redouble one's efforts daha fazla gayret sarfetmek.

redoubt

(i.) tabya, palanka.

redoubtable

(s.) korkunç, heybetli; (gen.) alay yiğit, cesur; hürmete lâyık.

redoubted

(s.) korkunç korkulur; hürmet edilen belli şöhretli.

redound

(f.), (i.) neticelenmek; gerektirmek, vesile olmak; (i.) netice.

redpoll

(i.) (kızıl başlı) ispinoz kuşu, (zool.) Acanthis.

redraft

(i.), (f.) ikinci müsvedde; (tic.) protesto edilen bir senedin masraflarla beraber ikinci şekli; (f.) ikinci müsveddeyi yazmak.

redress

(f.), (i.) doğrultmak, tashih etmek, düzeltmek; hakkını yerine getirmek; tamir etmek; (i.) kusuru tashih etme; tamir, ıslah. redressal (i.) kusuru tashih, ıslah. redressable (s.) ıslah olunur.

redskin

(i.) kızılderili.

redstart

(i.) kızılkuyruk, (zool.) Phoe nicurus phoenicurus; Amerika'ya mahsus bir çeşit sinekyutan kuşu, (zool.) Setophaga ruticella.

reduce

(f.) azaltmak, indirmek, kırmak, küçültmek; şiddetini azaltmak; (tıb.) organları normal yerine getirmek; tertip etmek, tanzim etmek; tahvil etmek, çevirmek; getirmek, bir hale sokmak; (İskoç.), (huk) kanuni şekilde iptal etmek; (kim.) redüklemek; (foto.) zayıflatmak; fethetmek; perhiz yolu ile zayıflamak. reducible (s.) indirilir, azaltılır.

reductioadabsurdum

(Lat.) bir şeyin mantıksızlığını ispat; aksinin yalan olduğunu ispat suretiyle bir fikrin doğruluğunu gösterme.

reduction

(i.) azaltma, eksiltme, küçültme; azaltılmış şey; (tıb.) organı normal yerine getirme; perhizle zayıflama.

redundance

(i.) fazlalık; ağdalı ifade; fazla şey; (İng.) işten çıkarılma; işsizlik oranı.

redundancy

(i.) fazlalık; ağdalı ifade; bir metin içindeki tekrar oranı.

redundant

(s.) gerekenden fazla olan; fazla sözle ifade edilmiş, ağdalı; (İng.) işinden çıkarılan. redundantly (z.) gerekenden fazla olarak; ağdalı olarak.

reduplicate

(f.), (s.) tekrarlamak; iki kat etmek; (gram.) kip teşkili için bir harf veya heceyi tekrarlamak; (s.) tekrarlanmış, iki kat, iki misli, katmerli.

reduplication

(i.) iki kat etme veya olma, iki misline çıkarma veya çıkma, tekerrür; (gram.) bir hece veya harfi tekrarlama.

redware

(i.) bir çeşit yosun, (bot.) Laminaria digitata.

redwing

(i.) pas rengi ardıçkuşu; Amerika'ya mahsus kırmızı kanatlı bir çeşit karatavuk.

redwood

(i.) kırmızı kereste veren bir çeşit ağaç; Kaliforniya'ya mahsus ve dünyanın en yüksek ağacı olan bir cins servi ağacı.

redyellow

(i.) portakal rengi.

reecho

(f.), (i.) tekrar aksetmek, yankılamak, aksettirmek; (i.) tekrarlanan yankı.

reed

(i.), (f.) kamış, (bot.) Trichoon phragmites; saz, (bot.) Phragmites; kamış düdük; kaval, ney; (müz.) klarnet gibi çalgıların ağzında bulunan ve sesi çıkaran ince maden veya kamış parçası; bez tezgâhında gücü; (f.) kamış veya kuru otla kaplamak veya süslemek. reed organ basınçlı havayla titreşen kamışlar yoluyle ses çıkaran bir müzik aleti. reed pipe içinde ses çıkaran ince maden parçası olan org borusu; kamış düdük. reed stop böyle boruları kontrol eden jüdorg. reed warbler bir çeşit küçük ötleğen, (zool.) Acrocephalus scirpaceus. a broken reed güvenilmez kimse veya şey. reed'y (s.) kamış dolu; kamış gibi; kamış düdük gibi ses çıkaran.

reedbuck

(i.) Afrika'da bulunan bir cins antilop, (zool.) Redunca arundineum.

reeding

(i.), (mim.) yuvarlak silme.

reedling

(i.) bircins baştankara, (zool.) Panurus biarmicus.

reedmace

(i.) su kamışı, (bot.) Typha latifolia.

reeducate

(f.) yeniden eğitmek; eğiterek ıslah etmek.

reef

(i.) resif, döküntü, kayalık, deniz yüzeyi ile beraber veya yüzeyin hemen altında bulunan kayalar. reef'y (s.) döküntülü, kayalık.

reef

(i.), (f.), (den.) yelkenin bir kat camadanı; yelkeni camadan ile küçültme; (f.) camadanını bağlamak; cıvadıra bastonunu mayna etmek. reef knot camadan bağı. reef point camadan halatı.

reefer

(i.), (den.) camadancı; çift sıra düğmeli kalın ceket.

reefer

(i.) ABD, argo esrarlı sigara.

reek

(f.), (i.) buhar veya buğu yaymak; fena koku yaymak; (i.) fena koku; (İskoç.) duman, buhar.

reel

(i.), (f.) çıkrık iği, makara; (sinema) filim makarası; (teyp) bant makarası; olta çubuğunun alt ucuna konulan makara; makara üstüne sarılmış iplik veya tel; (f.) makaraya sarmak. reel in olta çubuğu makarası üzerine ipi sarmak. reel off (k.dili) pürüzsüzce anlatmak (hikâye). reel out olta çubuğu makarasından ipi koyvermek. reel toreel (s.) iki makaralı (teyp).

reel

(f.), (i.) dönmek, çabuk dönmek; sersemlemek, başı dönmek; bozguna uğramak; sarhoş gibi sendeleyerek yürümek, salınmak; (i.) sendeleyerek yürüme, başı dönme.

reel

(i.) oynak bir İskoç dansı; bu dansın müziği. Virginia reel Amerika'ya mahsus meşhur bir dans.

reelect

(f.), (pol.) tekrar seçmek. reelection (i.) tekrar seçilme. reenforce (bak.) reinforce.

reenter

(f.) tekrar girmek; yeniden kaydetmek veya ettirmek; bir oyma işinin çizgilerini derinleştirmek. reentrance (i.) tekrar giriş; yeniden kayıt.

reentrant

(s.), (i.) girintili (açı).

reentry

(i.) yeniden girme; (huk.) (mülke) tekrar sahip çıkma; uzaydan atmosfere dönme.

reevaluate

(f.) yeniden değerlendirmek; yeniden göz önüne almak.

reeve

(i.), (tar.) İngiltere kasabalarında yüksek memur; Kanada'da köy veya şehir meclisi reisi.

reeve

(f.) (reeved veya rove) (den.) bir halatın ucunu bir delikten veya makaradan geçirmek.

reeve

(i.) dişi dövüşken kuş, (zool.) Philo machus pugnax.

reexamine

(f.) tekrar sorguya çekmek. reexamina'tion (i.) tekrar edilen sınav; yeniden değerlendirme.

reexport

(f.), (i.) tekrar ihraç etmek; (i.) tekrar ihraç edilen mal; tekrar ihraç. reexporta'tion (i.) ithal edilen malın yeniden ihracı.

ref.

(kıs.) referee, reference.

refection

(i.) hafif kahvaltı.

refectory

(i.) manastır yemekhanesi; üniversite yemekhanesi.

refer

(f.) vermek, isnat etmek, hamletmek; göndermek, havale etmek, müracaat etmek; işaret etmek, ima etmek; bakmak, danışmak, sormak. referable (s.) havale edilir.

referee

(i.), (f.) hakem; tartışmalı bir meseleyi hal için kendisine müracaat edilen kimse, bilirkişi, eksper; (f.) hakemlik yapmak.

reference

(i.), (f.) havale etme veya olunma; münasebet, ilgi; kinaye, ima, telmih; müracaat; müracaat kitabı veya yeri; tavsiye eden kimse; tavsiyename, ehliyetname, referans; (f.) bir kitabın içine müracaat yerlerini işaret etmek. reference library araştırma için kullanılan fakat dışarı kitap çıkarılamayan kütüphane. reference mark müracaat işareti. cross reference aynı kitapta başka yere müracaat. with reference to e gelince, münasebetiyle. without reference to hesaba almayarak.

referendum

(i.) referandum.

referent

(i.) kastedilen nesne veya kavram, bir söz veya sembol ile ima edilen şey.

refill

(f.), (i.) tekrar doldurmak; (i.) herhangi bir kabın içindeki biten maddenin yerine konan yedek takım.

refine

(f.) tasfiye etmek, saf hale koymak; inceleştirmek, tasfiye yolu ile izale etmek; safileşmek, tasfiye olunmak, temizlenmek; incelmek, zarifleşmek.

refined

(s.) ince, kibar, zarif; safi, has; dakik, tam.

refinement

(i.) saflık, halislik, tasfiye; incelik, kemal, kibarlık; zariflik, nezaket.

refinery

(i.) rafineri, tasfiyehane, şeker fabrikası; kalhane, kal ocağı.

refit

(f.), (i.) tekrar kullanılacak hale koymak, tamir edip yenilemek, düzeltmek; tekrar kullanılacak hale gelmek; (i.) tamir, ıslah, yeniden donatma.

reflect

(f.) aksetmek, yansımak; ayna gibi hayalini göstermek; netice olarak vermek; düşünmek, tefekkür etmek. reflect on kusurunu göstermek.

reflectance , reflectiv'ity

(i.), (fiz.) bir yüzeye çarpan ışıkla yansıyan ışık arasındaki oran.

reflecting

(s.) akseden; derin düşünen. reflecting circle (astr.) oktant cinsinden tam daire bir alet. reflecting telescope aynalı teleskop.

reflection, (ıng.) reflexion

(i.) çarpıp geriye veya başka yöne sekme; aksetme, yansıma, refleksiyon; aksettirilen şey, akis; üstüne atma, iftira, ayıplama, kınama; düşünme, tefekkür; fikir, düşünce.

reflective

(s.) aksettiren, aksedici; aksettirilmiş; düşünceli, mütefekkir; düşünce mahsulü. reflectively (z.) aksederek; derin düşünerek. reflectiveness (i.) derin düşünme; aksetme niteliği.

reflectivity

(bak.) reflectance.

reflector

(i.) ayna, yansıtaç, reflektör; aynalı teleskop; ses aksettiren cihaz.

reflex

(s.), (i.) geri çevrilmiş, ters, yansıyan; (fizyol.) elinde olmayarak vukua gelen; (i.) akis, yansımış şekil; (fizyol.) gayri ihtiyari vukua gelen hareket, refleks, tepke, yansı. reflex action gayri ihtiyari hareket, refleks. reflex center gayri ihtiyari hareketleri idare eden ve beyinde bulunan merkez, refleks merkezi.

reflex

(f.) geriye çekmek veya bükmek; yansıtmak.

reflexible

(s.) yansıyabilir, aksettirilebilir. reflexibil'ity (i.) yansıma niteliği.

reflexive

(s.), (i.), (gram.) dönüşlü; dönüşlü fiil.

refluent

(s.) dönüp geri akan.

reflux

(i.) geriye akış, cezir haline geliş.

reforest

(f.) kesilmiş ormanda yeniden ağaç dikmek. reforesta'tion (i.) yeniden orman yetiştirme.

reform

(f.), (i.) ıslah etmek, reform yapmak; yenileyip daha iyi hale koymak; ıslah olmak; nefsini ıslah etmek; (i.) ıslah, reform; nefsini ıslah. Reform Judaism ABD'de reformcu Musevilik.

reform

(f.) yeniden teşkil etmek, yeni şekle koymak, düzene koymak.

reformation

(i.) nefis ıslahı, daha iyi vaziyete koyma veya girme; ahlakın düzelmesi; (bh) 16. yüzyılda Protestan kiliselerinin tesisi ile neticelenen dinsel devrim.

reformatory

(s.), (i.) ıslahat gerektiren; (i.) reşit olmayan sanıklara mahsus hapishane, ıslahevi. reformative (s.) ıslahat husule getiren.

reformed

(s.) Kalvin öğretisini benimseyen. Protestan kiliseleriyle ilgili.

refract

(f.) ışınları kırmak. refract (İng.) angle kırılma açısı. refracting telescope mercekli teleskop.

refraction

(i.) kırılma.

refractive

(s.) kırılan. refractive index kırılma oranı.

refractor

(i.) mercekli teleskop.

refractory

(s.) inatçı, itaatsiz; kolay işlenemez, erimez. refractorily (z.) inatla. refractoriness (i.) inatçılık.

refrain

(f.), from ile kendini zaptedip çekmek, bir şey yapmaktan çekinmek, kendini tutmak, sakınmak.

refrain

(i.) şarkı nakaratı, nakarat nağmesi.

refrangible

(s.) kırılabilir. refrangibil'ity, refrangibleness (i.) kırılma kabiliyeti.

refresh

(f.) tazelemek, yeniden canlandırmak, hayat vermek; dinlendirmek, serinletmek; kuvvetlendirmek (hatırayı). refresh oneself canlanmak; dinlenmek, tazelik kazanmak, serinlemek. refreshingly (z.) canlandırıcı surette.

refresher

(s.), (i.) tazeleyici; (i.) tazeleyen veya ihya eden şey; (k.dili) içki; (huk.) tehir edilen veya fazlasıyle uzayan celse için avukata verilen ek ücret. refresher course eski bilgileri hatırlayıp yenilikleri öğrenmek için yapılan çalışma.

refreshing

(s.) canlandırıcı, hayat verici.

refreshment

(i.) taze hayat verme; canlandırma, canlanma; canlandırıcı veya dinlendirici şey; (çoğ.) yiyecek içecek şeyler.

refrigerant

(s.), (i.) serinlik verici, soğutkan (ilaç veya içki); soğutucu veya dondurucu (kimyasal madde).

refrigerate

(f.) soğutmak, buzdolabı içinde dondurmak veya donmak. refrigera'tion (i.) soğutma, serin tutma, dondurma. refrigerative (s.) soğutucu, dondurucu.

refrigerator

(i.) buzdolabı, soğutucu. refrigerator car frigorifik vagon.

reft

(bak.) reave.

refuel

(f.) yakıt ikmal etmek.

refuge

(i.) sığınacak yer, sığınak; barınak.

refugee

(i.) mülteci, diğer bir memlekete kaçıp sığınan kimse, sığınık.

refulgent

(s.) parlak, şaşaalı, muhteşem, revnaklı. refulgence, refulgency (i.) parlaklık, revnak, şaşaa. refulgently (z.) parlayarak, ihtişamla.

refund

(f.), (i.) alınmış parayı geri vermek, ödemek; tekrar para vermek; (i.) ödeme, ödenen meblâğ.

refusal

(i.) ret, kabul etmeyiş veya olunmayış, imtina; ret cevabı; kabul veya reddetme hakkı. refusal of payment parayı ödememe.

refuse

(f.) kabul etmemek, reddetmek, vermemek, razı olmamak; istememek, vaz geçmek; hendek veya çitten atlamayı istememek (at). refusable (s.) reddolunur.

refuse

(i.), (s.) süprüntü; (s.) değersiz diye istenmeyen.

refuse

(f.) yeniden fitil yerleştirmek.

refutation

(i.) çürütme, yalanlama, tekzip.

refute

(f.) yalanlamak, delillerle çürütmek. refutable (s.) çürütülebilir.

reg.

(kıs.) regent, region, register, regular.

regain

(f.) tekrar ele geçirmek, yeniden kazanmak; tekrar vâsıl olmak.

regal

(s.) krala ait, krala yakışır, şahane; muhteşem, mükellef. regally (z.) kral gibi, şahane olarak.

regale

(f.), (i.) mükellef ziyafetle ağırlamak, muhteşem ziyafet çekmek; canlandırmak, dinlendirmek; hoş vakit geçirtmek, eğlendirmek; ziyafette bulunmak; (i.) mükellef ziyafet; nefis yemek. regalement (i.) ziyafet, eğlence.

regalia

(i.) kral tacı ve süsü; bir rütbe veya teşkilâta mahsus alâmet veya remiz; gösterişli kıyafet.

regality

(i.) kralllk, hükümdarlık, saltanat; kral hükümdarlığı veya üIkesi.

regard

(f.) dikkatle bakmak, dikkat etmek; itibar etmek, saymak; hürmet etmek, riayet etmek; addetmek, kabul etmek; dinlemek, dikkatli bakmak, dikkat etmek. as regards hakkında, hususunda.

regard

(i.) bakış, nazar; hürmet, saygı, riayet; itibar, sayma; mulâhaza, fikir. Give my regards. Selâm söyleyin. in regard to, with regard to nazaran, e gelince, hususunda. out of regard to hatırı için, e riayeten. without regard to bakmadan, ehemmiyet vermeden.

regardful

(s.) düşünüp hatırlayan, iltifat eden.

regarding

edat hakkında, hususunda.

regardless

(s.) bakmayarak, ehemmiyet vermeden, önemsemeden. regardless of ne olursa olsun. regardlessly (z.) ehemmiyet vermeyerek, dikkatsizce.

regatta

(i.), (İt.) sandal veya yelkenli gemi yarışı veya yarışları.

regency

(i.) hükümdarlık, krallık, saltanat; vekillik, kral naipliği; vekiller heyeti; vekillik müddeti.

regenerate

(s.), (f.) ahlak ve hareketleri ıslah olmuş; yeniden doğmuş; (f.) yeniden teşkil etmek, tamamen ıslah etmek; yeni hayata kavuşturmak; hidayete erdirmek, ihya etmek; tamir ve ıslah etmek, yenilemek; manen yeniden doğmak; düzelmek, iyileşmek. regenera'tion (i.) yeniden teşekkül, yeniden doğma, hidayete erme. regenerative (s.) ıslah edici, taze hayat verici.

regenerator

(i.) yeniden ihya eden kimse veya şey; kullanılmış gazın ısısından faydalanarak bazı ocaklarda içeriye verilen hava veya gazı ısıtmaya yarayan aygıt.

regent

(s.), (i.) vekillik eden; (i.) saltanat vekili; kral naibi; bazı üniversitelerde idare heyeti üyesi. regentship (i.) vekillik sıfatı.

regicide

(i.) hükümdarını kasten öIdüren kimse, hükümdar katili veya katli. regici'dal (s.) hükümdar katli nev'inden.

regie

(i.), (Fr.) inhisar, tekel, inhisar idaresi; reji.

regime

(i.), (Fr.) rejim, idare, usul, sistem, nizam.

regimen

(i.) idare; (tıb.) perhiz, rejim; (gram.) bir kelimenin kendisiyle ilgili başka bir kelimeyi biçimsel yönden etkilemesi.

regiment

(i.), (f.) alay; (f.) alay teşkil etmek; tasnif etmek; sistematik şekle koymak.

regimental

(s.) alaya ait. regimentals (i.), (çoğ.) askeri üniforma.

regimentation

(i.) hepsini aynı şekle koyma; tasnif etme, sistematik şekle koyma; murakabeye tabi kılma.

region

(i.) diyar; üIke, memleket; mıntıka, bölge, havali, etraf; hava veya deniz tabakası; (anat.) bedenin belirli bir kısmı, nahiye.

regional

(s.) bölgesel, mıntıkaya ait veya mahsus. regionally (z.) bölgeye göre, mıntıka mıntıka.

regionalism

(i.) her teşekkülün kendi kendini idare etmesi; eyaletlere bölme taraftarlığı.

register

(f.) kaydetmek, deftere geçirmek, tescil etmek; göstermek (hareket derecesi); basılmış sayfaları veya renkleri birbirine uydurmak; taahhütlü olarak göndermek; kaydolunmak, ismini sicile geçirmek; birbirine uygun gelmek; (k.dili) tesir etmek, sezilmek, anlaşılmak (söz, mana).

register

(i.) defter, kütük, resmi kayıtlar defteri; sicil; kayıt, sicile geçirme; sesin veya çalgının yükseldiği derece; (müz.) kalın ve ince olmak üzere ses perdelerinden biri; odayı ısıtma veya soğutmada kullanılan alet, regülator; kaydeden alet. register of births doğum kütüğü. register office sicil dairesi.

registered

(s.) kaydedilmiş, kayıtlı, müseccel. registered letter taahhütlü mektup. registered nurse ABD kayıtlı hemşire. registered tonnage ton olarak bir geminin yük veya yolcu taşıma istiabı, safi tonaj.

registrar

(i.) (üniversitede) kayıt memuru, sicil memuru, sicil kâtibi.

registration

(i.) kayıt, tescil.

registry

(i.) kayıt, tescil; defterhane, sicil dairesi.

regiusprofessor

(İng.) krallık tarafından tesis olunan kürsüye tayin olunan profesör.

regnal

(s.) saltanata veya krala ait. regnal day kralın tahta çıkmasının yıldönümü.

regnant

(s.) saltanat süren, hükmeden, tahtta olan; iktidarda olan.

regorge

(f.) istifrağ etmek, kusmak, geri çıkarmak.

regrate

(f.) pazarda veya panayırda tekrar kâr ile satmak için satın almak; böyle satın alınan şeyleri satmak. regrater (i.) ara komisyoncusu; pazarcı, kabzımal.

regress

(i.) geri dönme, geri çekilme, ricat.

regress

(f.) geri çekilmek, ricat etmek. regression (i.) ricat, geri çekilme. regressive (s.) geriye doğru, gerileyen.

regret

(f.), (i.) teessüf etmek, müteessif olmak, kederlenmek; pişman olmak, hasretini çekmek; (i.) esef, keder; pişmanlık; (eks.) (çoğ.) itizar, esef. send one's regrets davete gidemiyeceğini bildiren mesaj yollamak. regretful (s.) esef ve kederle dolu, kederli. regretfully (z.) esefle, acınarak, teessüfle. regrettable (s.) esefe lâyık.

regular

(s.), (i.) muntazam, nizamlı; kurallı, usule uygun, kaideye muvafık; (mat.) kenar ve açıları birbirine eşit; (bot.) muntazam; (ask.) nizami (asker); (i.) Katolik manastır sistemine mensup rahip, Katolik papazı; nizami asker; ABD siyasi partiye sadık olan üye. regular'ity (i.) intizam, nizam. reg'ularly (z.) muntazaman, düzenli olarak.

regularize

(f.) intizama koymak, düzenlemek, usulüne uydurmak. regulariza'tion (i.) tanzim etme.

regulate

(f.) nizama sokmak, tanzim etmek,düzenlemek, yoluna koymak, uydurmak; ayar etmek. regula'tion (i.) nizam, tanzim, düzen; kanun, talimat, astüzük; (çoğ.) tüzük, yönetmelik. regulative (s.) tanzim edici. regulator (i.) düzenleyici şey veya kimse; saat rakkası; (fiz.) düzengeç, ayarlayıcı alet; regülatör.

regulus

(i.) Arslankalbi yıldızı.

regulus

(i.) (çoğ. reguli) yan tasfiye edilmiş maden.

regurgitate

(f.) kusturmak, geri çıkarttırmak; istifrağ etmek. regurgita'tion (i.) kusturma.

rehabilitate

(f.) tamir etmek, onarmak; yeniden ehliyetini vermek; namus veya itibarını iade etmek, eski haklarını iade etmek. rehabilita'tion (i.) eski itibara iade, eski hale gelme.

rehash

f., i. eski bir meseleyi yeniden tartışmak; i. eski bir meseleyi yeni isimle meydana çıkarma.

rehearse

f. bir piyesi prova etmek; alıştlrmak (aktör); nakletmek, hikâye etmek; ezberden okumak, inşat etmek; tekrarlamak. rehearsal i. piyes veya musiki provası.

reich

i. Almanya veya Alman hükümeti. First Reich 9. yüzyılda kurulup 1806'da yıkılan Kutsal Roma-Germen imparatorluğu. Second Reich 1871-1933 arasındaki Almanya imparatorluğu (1871-1919) veya Weimar Cumhuriyeti (1919-1933) veya her iki hükümet. Third Reich Adolf Hitler yönetimindeki Nazi Almanyası (1933- 1945). Reichsbank i. eski Alman Devlet Bankası. reichsmark i. eski mark. Reich stag i. eski Alman Millet Meclisi.

reify

f. maddeleştirmek, somutlaştırmak.

reign

i., f. saltanat, hükümet; hükümet müddeti; devir, asır; f. saltanat sürmek, hükümdarlık etmek; hakim olmak, hüküm sürmek.

reimburse

f. sarfolunmuş parayı tediye etmek, parasını geri vermek. reimbursement i. ödeme, masrafını iade.

rein

i., f., eks. çoğ. dizgin, yular; idare vasıtaları; f. dizgin ile idare etmek, dizginini çekmek; idare etmek. rein in, rein up dizginini çekip durdurmak. give rein to dizginini salıvermek, başıboş bırakmak. reinless s. dizginsiz, başıboş.

reincarnate

f. tekrar bedenli olmak, yeni bedene girmek; yeni bedene sokmak (ruh).

reincarnation

i. ruhun bir bedenden diğerine geçmesi, ruh sıçraması.

reindeer

i., tek., çoğ. ren (geyik), kuzey geyiği, zool. Rangifer tarandus. reindeer moss renlikeni, bot. Cladonia rangiferina.

reinforce , reenforce

f., i. yeni kuvvet vermek, takviye etmek, imdat götürmek; fazla asker veya kuvvet göndererek takviye etmek; i. kuvvetlendirici şey. rein- forcement i. takviye; takviye için gönderilen asker. reinforced concrete betonarme.

reins

i., çoğ., (eski) böbrekler, böğürler, bel.

reinstate

f. eski mevkiine veya haline iade etmek. reinstatement i. eski mevkiine dönme.

reinsure

f. reasürans etmek; tekrar sigorta etmek. reinsurance i. reasürans.

reinvest

f. (parayı, geliri) yeniden yatırmak.

reissue

f., i. tekrar çıkarmak, tekrar neşretmek; i. yeni baskı.

reiterate

f. tekrarlamak. reiterative s., i. tekrarlanan; i. az bir değişiklikle tekrarlanan kelime veya hece (bomboş gibi).

reject

f. kabul etmemek, reddetmek; secip defetmek, bir tarafa atıvermek. rejection i. reddetme, reddedilme. rejection slip editörden yazara gönderilen kullanamayız pusulası.

rejoice

f. sevinmek, memnun olmak, hoşlanmak, hazzetmek; sevinç göstermek; sevindirmek, memnun etmek. rejoicingly z. sevinerek, sevinçle.

rejoicing

i. sevinç, sevinme; sevinç ifadesi, şenlik.

rejoin

f. tekrar kavuşturmak, yeniden birleştirmek; tekrar kavuşmak.

rejoin

f. cevap vermek, mukabelede bulunmak; huk. cevaba cevap vermek.

rejoinder

i., huk. cevap; cevabın cevabı.

rejuvenate

f. tekrar gençleştirmek; canlandırmak, ihya etmek. rejuvena'tion i. yeniden gençleştirme, ihya. rejuvenescence i. yeniden gençleştirme; biyol. bazı alglerde olduğu gibi protoplazmanın hücre cidarını delip çıkması ve yeni cidarlar teşkil etmesi.

relapse

f., i. yeniden nüksetmek, tekrar fenalaşmak; tekrar kötü yola sapmak, yeniden dalalete veya günaha sapmak; i. nüksetme, yeniden hastalanma; tekerrür, kötü hale dönme. relapsing fever tıb. Borelia grubuna ait şiddetli ve bulaşıcı bir humma.

relate

f. anlatmak, söylemek, nakletmek, hikâye etmek; bağlantı kurmak, münasebet tesis etmek; münasebeti olmak; ilgili olmak, bağlı olmak.

related

s. anlatılmış, hikaye edilmiş; alâkası olan, akraba olan.

relation

i. münasebet, ilişki, alâka, bağıntı; nispet; akrabalık, hısımlık; akraba, hısım; anlatma, nakletme, nakil. relations i., çoğ. ilişki, geçim; akrabalar, çevre. relationship i. akrabalık, hısımlık; ilişki.

relative

s., i. nispi, izafi, göreli, bağıntılı; bağlı, ilişkin, dair; başkasına nispetle vaki olan, mensup; gram. nispi; i. akraba, hısım. relatively z. nispeten. relativeness i. nispet, münasebet.

relativity

i.ilişkinlik, mensubiyet; izafet; nispilik; relativizm, bağıntıcılık, görecilik. theory of relativity fiz. Einstein tarafından bulunan izafet teorisi.

relator

i. hikaye eden kimse, anlatan kimse; huk. ele veren kimse, muhbir.

relax

f. gevşetmek, biraz salıvermek; zayıflatmak, yumuşatmak, hafifletmek; gevşemek, yumuşamak; dinlenmek, istirahat etmek, eğlenmek. relaxa'tion i. dinlenme, gevşeyip istirahat etme.

relay

i., f. yedek hayvan veya insan veya şey; elektrik düzenleyicisi; f. nakletmek; yedek değiştirmek suretiyle bir yerden diğer yere göndermek. re'lay race yedek değiştirme suretiyle yapılan koşu, bayrak yarışı.

release

f., huk. tahliye etmek, terk ve feragat etmek; temize çıkarmak, borcunu affetmek; azat etmek, serbest bırakmak; kurtarmak. releasement i. tahliye, azat etme, bırakma.

release

i. kurtarma; salıverme, terk ve feragat; mak. salıverme tertibatı; makinadan buharı salıverme. release from arrest huk. haczin kaldırılması, tahliye.

relegate

f. göndermek, sürgüne göndermek, sürmek, muayyen bir sınıfa veya sıraya indirmek; tayin etmek; havale etmek. relega'tion i. sürgün; muayyen sınıfa indirme, havale.

relent

f. yumuşamak; acıyıp merhamet göstermek.

relentless

s. yumuşamak bilmez, şefkatsiz, amansız. relentlessly z. merhametsizce. relentlessness i. merhametsizlik, insafsızlık.

relevant

s. uygun, münasebeti olan, alâkalı, ilgili. relevance, relevancy i. münasebet, ilgi, alaka, uygunluk.

reliable

s. güvenilir, itimat edilir, muteber, emniyetli. reliability, reliableness i. itimada lâyık olma. reliably z. güvenilir surette.

reliance

i. güvenme, itimat, emniyet; tevekkül, istinat; istinat edilecek şey. reliant s. güvenen, itimat eden.

relic

i. kalıntı, bakıye; yadigâr, habra; mukaddes emanet; çoğ. bir azizin cesedi veya cesedinin bir kısmı veya eşyası.

relict

i. cinsi tükenmekte olan bir hayvan veya bitki türü.

relief

i. iç rahatlaması, ferahlama; kurtarma; yardım, bağış; imdat; çare, ilâç, derde derman; teselli; nöbetten çıkma, birisinin nöbet veya vazifesinin başkası tarafından alınması; nöbeti devralan kimse; heyk. kabartma, rölyef; güz. san. tecessüm ettirilmiş gibi görünen resim; arazinin gösterdiği kabarıklık, rölöve. relief map yükseklikleri gösteren harita. bring into relief açığa çıkarmak. high relief yüksek kabartma. low relief az mücessem kabartma.

relieve

f. gönlünü ferahlatmak, sıkıntısını hafifletmek veya defetmek; kurtarmak, yardım etmek; nöbetini devralmak, yerine nöbete girmek; renk katarak güzellik vermek; hakkını vermek. relieve oneself dışan çıkmak. relievable s. yardım edilir, hafifletilir.

relievo

i., İt. kabartma.

religion

i. din, iman; diyanet, din duygusu, dindarlık. religionism i. taassup; dindarlık taslama. religionist i. mutaassıp kimse.

religiosity

i. dindarlık taslama, sofuluk.

religious

s., i. dindar; dini, dinsel, dine ait; dini bir tarikata mensup; mezhebe ait; sofu, mutaassıp; çok dikkatli, sadakatli; i. rahip, rahibe. religiously z. dindarane, dini vazife imiş gibi. religiousness i. dindarlık.

relinquish

f. bırakmak, terketmek, -den vazgeçmek, -den elini çekmek; feragat etmek, davasından vazgeçmek. relinquishment i. terk, feragat.

reliquary

i. azizlerden kalma kemik gibi kalıntı ve andaçların saklandığı mahfaza.

reliquiae

i., çoğ., Lat. fosil, taşıl, bot. eski devirlere ait kalıntı; ark. tarihten evvelki zamandan kalma taş aletler.

relish

i., f. güzel tat, lezzet; çeşni, koku; merak, meyil; salça veya hardal gibi lezzet veren şey; f. lezzet vermek; lezzetinden hoşlanmak, beğenmek, tadını iyi bulmak; lezzeti olmak, tatmin etmek, zevk vermek.

reluctant

s. istenmeden yapılan, gönülsüz, isteksiz, zorla yapılan. reluctance, reluctancy i.istemeyiş,gönül- süzlük, rızasızlık. reluctantly z. istemeyerek, gönülsüzlükle.

reluctivity

i., fiz. elektrik cereyanına veya mıknatıslanmaya karşı direnç derecesi.

relume

f. tekrar aydınlatmak.

rely

f.,( on ile) güvenmek, itimat etmek.

remain

f. kalmak, durmak; baki kalmak; geri kalmak, gitmemek; değişmeyip olduğu gibi kalmak, mevcut kalmak, zail olmamak; fazla kalmak, elde kalmak. remains i., çoğ. bakaya, kalıntılar; ceset, cenaze; bir kimsenin ölümünden sonra basılan eserleri.

remainder

i., f. bakıye, kalıntı, artan şey; mat. artan; f. (kitap, kumaş) değerini kaybetmiş diye ucuza satmak.

remake

f. (remade) yeniden yapmak.

remand

f., i. geri göndermek, iade etmek; bir mahpusun sorgusunu tamamlamadan başka soruşturma yapılmak üzere kendisini hapishaneye iade etmek; i. geri gönderme, bir mahpusu hapishaneye iade etme.

remark

f., i. söylemek, demek; dikkat edip görmek; i. işaret; söz; dikkat etme, görme, mülâhaza; mütalâa.

remarkable

s. dikkate değer; tuhaf, garip; olağanüstü, harikulade. remarkableness i. fevkaladelik. remarkably z. dikkate lâyık derecede, çok.

remarry

f. boşandıktan veya dul kaldıktan sonra yeniden evlenmek.

remediable

s. çaresi bulunur. remediably z. çaresi bulunur surette.

remedial

s. çare kabilinden, çare bulan.

remediless

s. çaresiz, ilaçsız. remedilessness i. çaresizlik.

remedy

i., f. çare; ilaç, deva; huk. hakkın yerine getirilmesi için kanunun gösterdiği yol; f. çaresini bulmak, icabına bakmak, düzeltmek.

remember

f. hatırlamak, hatırda tutmak, unutmamak, hatıra getirmek, anmak, yad etmek. Remember me to him. Benden selam söyleyin. remembrance i. hatırlama, hatıra, zihin; hatırlama süresi; eks. çoğ. andaç; selam. remembrancer i. hatırlatıcı şey veya kimse; b.h. İngiltere'de yüksek bir hazine memuru.

remex

i. (çoğ. remiges) kuş kanadı tüyü.

remind

f. hatırlatmak, hatırına getirmek. reminder i. hatırlatma; hatırlatan şey veya kimse. remindful s. unutmayan, hatırlayan; hatırlatıcı.

reminisce

f.,A.B.D. hatırlamak, hatıralarını tekrarlamak.

reminiscence

i. hatırlama, hatırda tutma, anımsama; hatırlanan şey, yadigâr; eks. çoğ. hatıralar, hatırat.reminiscent s.hatırlayan; hatırlatan; hatıra kabilinden.

remise

i. f. huk.feragat, vaz geçme; f. vaz geçip teslim etmek, feragat etmek.

remiss

s. ihmalci; dikkatsiz, gafil; ağır, tembel. remissly z. ihmal ederek, dikkatsizlikle. remissness i. ihmal, kusur.

remissible

s. affı mümkün, affolunur. remissibility i. af imkânı.

remission

i. af; vaz geçme, feragat; eksiltme, hafifletme, teskin.

remit

f. affetmek, bağışlamak; vaz geçmek (cezadan); huk. (davayı üst mahkemeden alt mahkemeye) iade etmek; havale etmek, para havalesi göndermek; şiddeti eksilmek, teskin olunmak, sükun bulmak. remitment i. af. remittal i. bağışlama, vaz geçme. remittance i. para havalesi, havale ile para gönderme. remittent s., tıb. artıp eksilen, azalıp çoğalan (humma). remitter i. affeden veya bağışlayan kimse; huk. birini mevkiine iade eden mahkeme kararı.

remnant

i. bakıye, artık, fazla miktar; parça, kumaş parçası.

remodel

f. şeklini değiştirmek, yeniden tanzim etmek (ev, apartman).

remonstrance

i. sitem, serzeniş, paylama, protesto.

remonstrant

s., i. sitemli, protesto eden; i. şikâyet eden kimse, protesto eden kimse.

remonstrate

f. paylamak, serzeniş etmek, azarlamak, ihtar etmek; şikâyet etmek, protesto etmek. remonstra'tion i. protesto. remonstrative s. protesto kabilinden. remonstrator i. şikâyetçi kimse, protesto eden kimse.

remora

i. başındaki emici bir uzuv vasıtasıyle daha büyük balıklara yapışan bir çeşit balık, zool. Echeneis; mani, geciktirme.

remorse

i. vicdan azabı, pişmanlık, nedamet.

remorseful

s. yeis derecesinde pişman olan. remorsefully z. nedametle, vicdan azabı çekerek. remorsefulness i. nedamet, vicdan azabı halinde olma.

remorseless

s. nedamet bilmez, merhametsiz, amansız. remorselessly z. insafsızca, acımayarak. remorselessness i. insafsızlık.

remote

s. uzak, ırak; yabancı, ecnebi; ayrı; pek az. remote control uzaktan idare (cihazı). remotely z. uzaktan. remoteness i. uzaklık.

remotion

i. uzaklaştırma; yerinden çıkarma; izale, giderme, yok etme.

remount

f., i. tekrar ata binmek; tekrar mukavvaya yapıştırmak; i. sakat veya kaybolan atın yerine alınan binek atı.

removable

s. uzaklaştırılabilir, kaldırılır, azlolunur. removabil'ity, removableness i. uzaklaştırılabilme.

removal

i. kaldırılma, kaldırma, yerini değiştirme, nakil; yol verme, işinden çıkarma; ihraç.

remove

f., i. kaldırmak, defetmek, ortadan kaldırmak, uzaklaştırmak; öldürmek; başka yere nakletmek, yerini değiştirmek; azletmek; kesmek; izale etmek; gitmek, ev değiştirmek, başka eve nakletmek; i. uzaklaştırma; yer değiştirme; derece, fark derecesi.

removed

s. uzak, ayrı, alâkası olmayan. a first cousin twice removed kuzenin torunu.

remunerate

f. hakkını vermek, mükâfatını vermek, emeğinin karşılığını vermek. remunerable s. emeğinin karşılığının ödenmesi mümkün. remunera'tion i. karşılık, mükâfat, bahşiş, ücret, hak.

remunerative

s. karlı, kazançlı. remuneratively z. kazançlı olarak. remunerativeness i. kazanç temin etme.

renaissance

i. yenilenme, yeniden doğma; uyanma, intibah, canlanma; b.h. 14 ile 16'ncı yüzyıllar arasında Avrupa'da ilim ve sanat yeniliği, Rönesans; Rönesans üslubu.

renal

s. böbreklere ait; böbrekte bulunan.

renascent

s. yeniden meydana gelmeye başlayan; yeniden doğan. renascence i. yeniden doğma veya hâsıl olma.

rencounter

f., i., (eski) rast gelmek, karşılaşmak (düşman); i. beklenmedik karşılaşma; çarpışma, düello; tartışma, müsabaka; rastlama.

rend

f. (rent) yırtmak, yarmak, çekip koparmak; yırtılmak, parçalanmak, yarılmak.

render

f., i. karşılık olarak vermek; iade etmek, geri vermek; vermek; teslim etmek; göstermek (hesap); icra etmek; etmek, kılmak,- laştırmak, -landırmak; tercüme etmek, çevirmek; anlatmak, tabir etmek; eritmek (yağ); i. iade, tediye, ödeme; sıva.

rendezvous

i., f., Fr. buluşma, buluşma yeri, randevu; f. sözleşip buluşmak.

rendition

i. tercüme, tefsir; ifade etme, rol yapma; teslim.

renegade

i., s. dininden dönmüş kimse; firari; s. dininden dönen; kaçan, firar eden; hain.

renege

f. iskambilde oyun kuralına aykırı hareket etmek; sözünü geri almak.

renew

f. yenilemek, yenileştirmek; yeni hayat vermek; tekrar başlamak, yeniden başlamak; tekrar etmek; tazelemek, canlandırmak, gençleştirmek; tamir etmek; eksiğini tamamlamak; müddeti uzatmak; yenilenmek; yeniden başlamak. renewable s. yenilenir.

renewal

i. yenileme, tamir, tekerrür; abonenin yenilenmesi.

reniform

s., bot. böbrek şeklinde (yaprak).

renitent

s. kuvvete karşı direnen; inatçı; elastiki dirençli.

rennet

i. buzağının işkembesinden yapılan peynir mayası.

renounce

f., i. vazgeçmek, reddetmek, feragat etmek, terketmek, alâkasını kesmek; (iskambil) aynı renkten kâgıdı olmadığından başka renk kağıt oynamak.

renovate

f. yenileştirmek, tazelemek, tazeleştirmek. renova'tion i. yenileme.

renown

i. şöhret, ün, nam, şan.

renowned

s. meşhur, şöhretli, namlı.

rent

i. yırtık, yarık, gedik; ara açılması, dargınlık.

rent

i., f. kira; f. kira ile vermek; kiralamak; kira ile tutmak. rent charge kira üzerinden alınan vergi. rentfree s. kirasız, bedava. rent roll kiraya verilen mülklerin listesi. rent service kira yerine yapılan hizmet. rental i. kira bedeli.

rent

bak. rend.

rente

i., Fr. gelir, irat; çoğ. devlet tahvilatı.

rentier

i., Fr. irat sahibi.

renunciation

i. terk ve feragat etme, vazgeçme, alâkasını kesme, feragat. renunciatory s. feragat kabilinden.

reoccupy

f. yeniden işgal etmek.

reopen

f. yeniden açmak, tekrar başlamak.

reorder

f. yeniden sipariş etmek; yeniden tanzim etmek.

reorganize

f. yeniden teşkil etmek, düzenlemek; ıslah etmek. reorganiza'tion i. yeniden teşkil veya teşekkül; ıslah.

rep

i., (argo) şöhret, nam.

rep(p)

i. kabartma çizgili yün veya iplik veya karışık kumaş.

rep.

kıs. report, representative.

rep.

kıs. Republic, Republican.

repair

f. gitmek, çekilmek.

repair

f., i. tamir etmek, onarmak; zararını telafi etmek, tazmin etmek; i. tamir, onarma; tazmin; çoğ. tamirat, onarım; iyileştirme, şifa verme. repairman i. tamirci. repair ship tamirat gemisi. repair shop tamirci dükkânı. in good repair iyi halde, tamirli. in bad repair fena halde, tamirsiz.

reparable

s. tamiri mümkün.

reparation

i., eks. çoğ. tazminat, tamirat, onarım. reparative s. tamirat veya tazminat kabilinden.

repartee

i. hazırcevap sözlerle dolu konuşma.

repartition

i. bölme, bölüm; yeniden bölme.

repast

i. yemek, taam; öğün.

repatriate

f., i. tekrar memleketine iade etmek; kendi memleketinin vatandaşlığına tekrar girmek; i. tekrar memleketine iade olunan kimse. repatria'tion i. kendi memleketine iade, kendi vatanına dönme.

repay

f. (repaid) geri vermek, ödemek; karşılığını yapmak veya ödemek; karşılığını vermek. repayable s. geri dönmesi mümkün, karşılığı yapılır. repayment i. yeniden tediye.

repeal

f., i. kaldırmak (kanun), feshetmek, iptal etmek; i. fesih, iptal. repealable s. feshedilir, lağvı mümkün.

repeat

f., i. tekrarlamak, tekrar yapmak, tekrar etmek; tekrar söylemek, bir daha söylemek; ezberden söylemek; A.B.D. aynı seçimde birden fazla oy kullanmak; i. tekrarlama, tekerrür; müz. nakarat; nakarat işareti. repeating circle astr. oktant nevinden tam daire. repeating decimal mat. tekrarlanan kesir. repeating method aynı aletle birkaç açıyı birden ölçme usulü. repeating rifle mükerrer ateşli tüfek. repeating watch düğmesine basılınca çalarak saati belirten cep saati. repeatedly z. tekrar tekrar, mükerreren.

repeater

i. tekrarlayan şey veya kimse; düğmesine basılınca çalarak saati belirten cep saati; mükerrer ateşli silah; A.B.D. sabıkalı kimse, suçlu kimse, birkaç kere hapse girmiş kimse; elektromanyetik işaretleri otomatik olarak tekrar gönderen bir alet; A.B.D. aynı seçimde birden fazla oy kullanan veya buna teşebbüs eden kimse.

repel

f. defetmek, geriye atmak; püskürtmek; bağdaşmamak, uyuşmamak; reddetmek; nefret uyandırmak. repellent s., i. defedici, uzaklaştırıcı; i. haşaratlı defedici ilâç; bir çeşit sugeçmez kumaş.

repent

s., bot., zool. yerde yatan; zool. sürünen, sürüngen.

repent

f. pişman olmak, nadim olmak, tövbe etmek, istiğfar etmek. repentance i. pişmanlık, nedamet, tövbe. repentant s. pişman, nadim, tövbekar.

repeople

f. yeniden iskân ettirmek; türü azalmış canlıları türetmek.

repercussion

i. geri tepme, seğirdim; yansılama, akis. repercussive s. geri tepip aksetmekten ibaret.

repertoire

i. repertuvar.

repertory

i. hazırlanmış piyesler listesi; depo. repertory theater repertuvarındaki piyesleri, her biri birkaç hafta olmak üzere, oynayan tiyatro topluluğu.

repetend

i., mat. zincirleme kesrin tekrar edilen kısmı.

repetition

i. tekerrür, tekrar yapma veya söyleme; ezberden okuma veya okunma. repetitious s. tekrarlayan, mükerrer, özellikle gereksiz tekrarlar yapan. repetitive s. tekrarlamalı.

rephrase

f. başka bir şekilde ifade etmek.

repiace

f. tekrar yerine koymak, yerine geçmek; bir şeyin yerine başka şey koymak veya bulmak; iade etmek, ödemek. replacement i. yerine koyma; bir şeyin yerine geçen veya konulan şey; bir başkasının yerine geçen kimse.

repine

f. halinden şikâyet etmek, can sıkılmak, üzülmek.

replenish

f. tekrar doldurmak; tamamen doldurmak; türü azalmış canlıları türetmek. replenishment i. tekrar dolma veya doldurma; dolduran şey.

replete

s. dolu, tamamıyle dolmuş. repletion i. dolgunluk; tıb. kan dolgunluğu.

replevin

i., huk. gaspolunmuş eşyanın geri alınması için açılan dava; bu suretle geri alma emri; kefalet.

replevy

f. gaspolunmuş eşyayı kurtarmak. repleviable s. geri alınabilir, kurtarılabilir.

replica

i. ikinci nüsha, kopya, bilhassa eser sahibi tarafından yapılan kopya.

replicate

f. katlamak; kopya etmek; cevap vermek; türemek; hücre bölünmesiyle çoğalmak.

replicate , replicated

s. tersine katlanmış; katlanmış.

replication

i. savunanın cevabına davacı tarafından verilen cevap; aksiseda, yankı.

reply

f., i. cevap vermek; mukabele etmek; i. cevap, karşılık, mukabele.

report

f., i. söylemek, anlatmak, nakletmek; rapor vermek veya yazmak; resmen malumat vermek veya yazmak; haber yaymak; haber vermek, şikayet etmek; kendi hakkında malumat vermek; i. rivayet, şöhret, şayia, söylenti; rapor, takrir, malumat; top sesi, patlama sesi. report card A.B.D. öğrencinin not karnesi. reportable s. hakkında rapor veya malumat verilebilir. reportedly z. rivayete göre.

reporter

i. gazete muhabiri; muhbir.

reportorial

s. muhbirlik kabilinden; röportaj kabilinden.

repose

f., i. yatırmak; yatmak, dinlenmek, istirahat etmek; dayanmak, güvenmek; i. rahat, istirahat, dinlenme; emniyet, güven, sükun; ahenk. reposeful s. dinlendirici.

reposit

f. teslim etmek, bırakmak, depo etmek, yığmak. repository i. hazine, mahzen, ambar; sırdaş.

repp

i. verevine dokunmuş kumaş.

reprehend

f. azarlamak, serzeniş etmek, tekdir etmek, şiddetle eleştirmek, kabahatli bulmak, suçlamak.

reprehensible

s. tekdire layık, takbih edilir. reprehensibly z. tekdir edercesine.

reprehension

i. azar, paylama, serzeniş, tekdir.

reprehensive

s. tekdir kabilinden.

represent

f. göstermek, tasvir et mek, resmetmek; anlatmak, söylemek, ifade etmek; taslamak, gibi göstermek; temsil etmek, simgelemek; rolünü yapmak; tarif etmek, açıklamak; yerine geçmek; numunesi olmak. representable s. temsil edilir.

representation

i. temsil etme veya edilme; simgeleyen şey, resim, suret; temsil, tiyatro oyunu, piyes; rol; başkalarını temsil etme hakkı; ifade, takrir; önerme; milletvekili seçim sistemi; vekiller heyeti.

representative

s., i. bir grup veya sınıfı temsil eden, numune olan; vekâlet nev'inden; taklit ve benzeme kabilinden; i. vekil, başkasını temsil eden kimse; mümessil; milletvekili, mebus, saylav. representative arts resim veya heykeltıraşlık gibi temsili sanatlar. House of Representatives A.B.D. Temsilciler Meclisi.

repress

f. baskı altında tutmak, bastırmak; uzaklaştırmak, menetmek; tutmak. repressible s. bastırılır, menolunur.

repression

i. baskı altında tutma, bastırma, hapsetme, tutma, baskı; üzücü ve bastırılmış anı ve isteklerin bilinçdışına itilmesi.

repressive

s. bastırıcı, engelleyici; sıkıcı. repressively z. engelleyerek.

reprieve

f., i. (istenilmeyen bir şeyi) tehir etmek; sonraya bırakmak, tecil etmek; idam gibi cezayı tehir etmek; i. muvakkaten kurtarış; bir cezayı geçici olarak erteleme, cezanın tecili.

reprimand

i., f. azar, paylama, tekdir; f. azarlamak, tekdir etmek.

reprint

f., i. tekrar basmak; i. yeni baskı.

reprisal

i. misilleme, misli ile mukabele, aynen karşılığını yapma.

reprise

i., İng. kira gelirinden kanuni indirim ve ödemeler; müz. tekrarlama, nakarat.

reproach

f., i. iftira etmek, sitem etmek, serzeniş etmek; ayıplamak, kınamak, şerefsizlik veya leke getirmek; i. ayıp, ar, rezalet; ayıplama, kınama; azar, serzeniş, sitem; leke, yüz karası olan kimse. reproachable s. ayıplanır, serzenişe lâyık.

reproachful

s. sitem dolu; azarlama kabilinden. reproachfully z. sitemli olarak. reproachfulness i. sitemlilik.

reprobate

s., i., f. tövbesiz, günahkâr, sefil, melun; i. kötü yola sapmış kimse, ahlâkı bozuk kimse; f. ebedi ceza vermek (günahkâra); uygun görmemek, tensip etmemek; lânetlemek. reproba'tion i. lânetleme; tensip etmeme; melunluk.

reprocess

f. tekrar işlemek. reprocessed wool kullanılmamış fakat bir defa örülüp sökülerek tekrar örülmüş yün.

reproduce

f. kopya etmek, suret çıkarmak; tekrar meydana getirmek; yeniden hâsıl etmek; tekrar çıkarıp göstermek; biyol. doğurmak, yavrulamak, çoğalmak, üremek; aynını yetiştirmek, türetmek; tekrarlamak, yeniden temsil etmek; hatırlamak.

reproduction

i. üreme; tekrar hâsıl etme veya husule gelme; hayvan veya bitkilerin üremesi. reproductive s. yeniden hâsıl eden veya olan; zürriyet hâsıl etme kabilinden. reproductive organs üreme organları.

reproof

i. azar, tekdir, paylama, sitem.

reprove

f. azarlamak, tekdir etmek, paylamak, serzeniş etmek, sitem etmek.

reptile

i., s. sürüngen, yerde sürünen hayvan (yılan ve kertenkele gibi); alçak kimse; s. sürünen, yerde sürünen; sürüngenlere benzeyen veya onlarla ilgili; alçak, sefil, süfli. reptil'ian i., s. sürüngen.

republic

i. cumhuriyet; cumhuriyet hükümeti. republican s., i. cumhuriyete ait; i. cumhuriyetçi; b.h., A.B.D. Cumhuriyet Partisi üyesi. republicanism i. cumhuriyetçilik.

republish

f. tekrar neşretmek; tekrar yürürlüğe koymak (iptal edilmiş kanun veya vasiyetname).

repudiate

f. reddetmek, tanımamak; ödememek, kabul etmemek. repudia'tion i. reddetme, tanımayış.

repugnant

s. iğrenç, tiksindirici, çirkin; zıt, muhalif, karşıt. repugnance, repugnancy i. nefret, tiksinme, iğrenme; zıtlık, muhaliflik.

repulse

f., i. hücum edeni geri püskürtmek, defetmek, tardetmek, kovmak; i. hücumu bozguna uğratma, hezimet, kovma. repulsion i. ret, kabul etmeme; itme, geri itme; defetme, defolunma; fiz. iteleme.

repulsive

s. iğrenç, tiksindirici; soğuk, yavan; uzaklaştırıcı. repulsively z. iğrenç surette. repulsiveness i. iğrençlik.

reputable

s. itibara lâyık, muhterem, saygıdeğer.

reputation

i. ad, şöhret, ün, itibar, şeref.

repute

f., i. saymak, kabul etmek; i. ad, şan, şöhret, itibar.

reputed

s. namlı, şöhretli sayılan, farzolunan. reputedly z. rivayete göre.

request

i., f. rica, dilek, niyaz, temenni, istirham; revaç, talep; istenilen şey; f. rica etmek, yalvarmak, niyaz etmek, istirham etmek, dilemek. a request for help yardım dileme. by request rica üzerine. grant a request bir ricayı kabul etmek. in great request çok aranır, çok revaçta. on request istenildiği zaman.

requiem

i. Katoliklerde ölülerin ruhu için dua; müz. bu duaya mahsus ilahi; bir ölünün hatırasına yapılan merasim.

requiescat in pace

Lat. Huzur içinde yatsın. Allah rahmet eylesin. (kıs. R.l.P.).

require

f. muhtaç olmak, ihtiyaç göstermek, gerekli bulmak; istemek, talep etmek. requirement i. gerek, icap, ihtiyaç.

requisite

s., i. lazım, gerekli, zaruri, elzem (şey).

requisition

i., f. talep, isteme, resmi emir; f. talep etmek, istemek, resmen istemek; mükellefiyete tabi tutmak.

requital

i. karşılığını verme, mukabele, karşılık, lâyığını verme.

requite

f. karşılığını yapmak veya vermek; mükâfat veya ceza vermek; telafi etmek, acısını çıkarmak.

reredos

i., İng. kilisedeki altar masası arkasındaki perde.

rerun

f., i. tekrar çalıştırmak, tekrar göstermek; tekrar veya ikinci defa koşmak; i. ikinci defa gösterilen filim veya piyes.

res

i., tek., çoğ., Lat. şey, belirli bir şey, mesele, konu. res judicata Lat., huk. mahkemece karar verilmiş mesele.

rescind

f. lağvetmek, feshetmek, iptal etmek, kaldırmak.

rescission

i. ilga, fesih, kaldırma.

rescript

i. emir, tebliğ.

rescue

f., i. kurtarmak, imdadına yetişip kurtarmak; i. kurtuluş; kurtarış, imdadına yetişme.

research

i., f. dikkatle arama, derin araştırma, inceden inceye tetkik; tetkik neticesinde çıkarılan eser; f. dikkatle araştırmak, ince tetkikat yapmak.

resect

f., tıb. yarıp parçasını çıkarmak. resection i., tıb. yarıp bir uzvun parçasını çıkarma.

reseda

i. muhabbetçiçeği, bot. Reseda odorata.

resemble

f. benzemek, müşabih olmak, andırmak. resemblance i. benzeyiş, müşabehet.

resent

f. bir şeyden dolayı kızmak, gücenmek, bir şeye içerlemek.

resentful

s. bir şeye kızmış, gücenik. resentfully z. içerleyerek.

resentment

i. kızma, gücenme, darılma, içerleme.

reserpine

i., ecza. rezerpin.

reservation

i. yer ayırtma, ayırtılmış yer; açığa vurmama, fikrinin hepsini söylememe; hıfız, muhafaza, bilhassa şahsı için saklama; şüphe; şart, ihtiraz kaydı; A.B.D. bilhassa kızılderililer için ayrılmış arazi parçası.

reserve

f. ihtiyaten saklamak, ilerisi için saklamak; hakkını muhafaza etmek.

reserve

i. ihtiyat olarak saklanan şey; çekinip sıkılma ve açılamama; ilgisizlik, kayıtsızlık; ağız sıkılığı; ask., çoğ. yedek askerler; çoğ. yedek kuvvet; ihtiyat akçesi; orman olarak ayrılan araziç reserve air biyol. ciğerde daima bulunan hava kalıntısı. reserve fund ihtiyat akçesi. reserve of ficer yedek subay, ihtiyat zabiti. in reserve ihtiyat olarak saklanılmış. without reserve çekinmeyerek; şartsız.

reserved

s. başka zaman veya muayyen bir kimse için saklanılmış; çekingen; ağzı slkı; vakur.

reservoir

i., f. su haznesi, su deposu, sarnıç, bent; hazne; havza; depoda saklanan ihtiyat eşya; f. hazne veya depoda saklamak.

reside

f. oturmak, ikamet etmek, sakin olmak, mukim olmak.

residence

i. oturma, ikamet; ev, mesken, hane, ikametgâh; yer; ikamet müddeti. declaration of residence ikamet beyannamesi. residence permit ikamet tezkeresi.

residency

i. bir sömürgede veya himaye altında bulunan bir memlekette hami devlet mümessilinin ikametgâhı; doktorluk ihtisas devresi.

resident

s., i. oturan, sakin, mukim; yerleşmiş; aslında bulunan; gelip geçici olmayan (kuş); i. bir yerde oturan kimse, yerli; bir sömürgede veya himaye altında bulunan bir memlekette hami devlet mümessili.

residential

s. ikamete yarar, içinde oturulur, ikamete mahsus. residential quarter bir şehirde ikametgahların çok olduğu semt.

residentiary

s., i. oturan, mukim (kimse), sakin.

residual

s., i. fazla ve artakalan, artık; i. artık, artan şey; mat. iki hesap sonucu arasındaki fark; gözlem ve hesap sonuçları arasındaki fark; A.B.D. tekrar kullanılan bir filim veya plak için ödenen para.

residuary

s. fazla ve artakalan, artık. residuary clause huk. bir vasiyetnamede malın taksiminden sonra geriye kalan kısmın tahsisi hakkındaki hüküm. residuary estate mal bölümünden sonra açıkta kalan mülk. residuary legatee malın taksiminden sonra kalan servetin vârisi.

residue

i. kalan şey, artık, fazla şey; huk. ölmüş kimsenin bütün borçları ve vasiyetleri ödendikten sonra geriye kalan tereke.

residuum

i. (çoğ -ua) artan şey; kimyasal bir işlemden artakalan madde, tortu; ölmüş bir kimsenin borç ve masrafları ödendikten sonra geriye kalan mal veya para.

resign

f. istifa etmek, çekilmek; vaz geçmek, terketmek, el çekmek; bırakmak, teslim etmek iade etmek; istifa edip bırakmak, feragat etmek.

resignation

i. istifa, çekilme; istifa mektubu; teslim, tevdi; uysallık, teslimiyet, tevekkül.

resigned

s. baş eğmiş, uysal, teslimiyet göstermiş. resignedly z. baş eğerek, uysallıkla, teslimiyetle. resignedness i. teslimiyet, uysallık.

resilience , resiliency

i. geri fırlama, seğirdim yapma; esneklik; çabuk iyileşme kabiliyeti.

resilient

s. geriye fırlayan, seğirdim yapan; uzanıp kısalan, elastiki, esnek; çabuk iyileşir (bünye).

resin

i. sakız, çam sakızı, reçine. resiniferous s. sakız hasıl eden, sakız verir. resinol i. renksiz reçineli alkol; cilt kaşınmasına karşı kullanılan sarı bir yağ. resinous s. sakız nevinden, sakızlı, sakızdan çıkan. resiny s. sakızlı, sakız gibi.

resist

f., i. karşı durmak, mukavemet etmek; dayanmak, tahammül etmek; i. bir yüzeyi paslanma veya çürümeden korumak için sürülen bir madde; kumaş boyacılarının kullandığı tutkal gibi ve kimyasal tesire karşı gelen madde.

resistant

s., i. karşı gelen, direnen, mukavemet eden (şey veya kimse).

resistible

s. karşı konulabilir, dayanılabilir, mukavemet edilebilir. resistibil'ity i. mukavemet kuvveti, dayanma imkânı.

resistive

s. mukavemet eden, mukavemet kabilinden, dirençli. resistivity i. mukavemet kuvveti, fiz. özdirenç.

resistless

s. dayanılmaz, karşı durulmaz.

resistsnce

i. mukavemet, direnme; karşı gelme; mukavemet eden kuvvet; elek. mukavemet, direnç, rezistans. resistance box elek. rezistans kutusu. resistance coil elek. rezistans bobini. passive resistance pasif direniş.

resole

f. pençe vurmak.

resoluble

s. erir, eritilebilir; çözülebilir.

resolute

s. azimkar, kararlı, sebat ve metanet sahibi, kuvvetli; yiğit, cesur. resolutely z. azimle, kararlı olarak, sebat ve metanetle. resoluteness i. azimkârlık, azim, kararlılık, metanet; yüreklilik; cesaret.

resolution

i. çözme; ayrışma; müz. çözüm; çözülüm; sebat, metanet, azim, karar; teklif, önerge, önerme, resmi karar; cesaret, mertlik.

resolve

f., i. karar vermek, tasarlamak; karar vermesine sebep olmak; parçalara ayırıp incelemek; çözmek; halletmek, açıklamak; oy ile kararlaştırmak; iyi yönde değiştirmek; müz. çözmek; tıb. eritmek; i. karar, niyet, tasarlama. resolve on karara varmak. resolve one's doubts şüphelerini yok etmek. resolvable s. halledilebilir, çözümlenebilir.

resolved

s. azimli, kararlı; kararvermiş veya verilmiş.

resolvent

s., i. bir şeyi öğelerine ayırma gücü olan; i. eritici madde; tıb. bir şişi gidermeye yarayan hazır ilâç.

resonance

i. sesi aksettirme, yankılama; sesi uzatıp şiddetlendirme özelliği, tınlama. resonance box keman gövdesi gibi sesi şiddetlendiren kutu. resonant s. sesi aksettiren, yankılayan; tannan.

resonate

f. çınlamak, yankılamak.

resonator

i. sesi aksettirici alet veya cisim; elektrik akımını yankılayan cihaz.

resorb

f. tekrar emmek.

resorcin , resorcinol

i., kim. reçineden alınıp boya veya ilâç imalinde kullanılan billursu bir bileşim.

resorption

i. emme, emilme.

resort

f. gitmek, sık sık gitmek; (to ile ) baş vurmak, müracaat etmek, başka çare kalmayınca kullanmak.

resort

i. sık sık gidilen yer, ahalinin toplandığı yer, gezinti ve dinlenme yeri; mesire; çare, merci, baş vuracak yer, sığınacak yer; yardımına baş vurulan kimse; sık sık gitme. last resort son merci; son çare. summer resort sayfiye, yazlık, yazın gidilen yer.

resound

f. çınlamak, ses vermek, sesle dolmak, yankılamak; yayılmak, yaygın olmak.

resource

i. kaynak; çare; dayanak; çoğ. araçlar, olanaklar, mali vasıtalar; halletme yeteneği. inner resources manevi kuvvet. natural resources doğal kaynaklar.

resourceful

s. becerikli.

resp.

kıs. respective, respectively, respondent.

respect

i. münasebet, yön, husus; hürmet, saygı, itibar, hatır sayma; uyma; çoğ. hürmetler, selâmlar, saygılar. pay one's respects saygılarını sunmak. with respect to, in respect to göre, konusunda, -e gelince .

respect

f. hürmet etmek, hürmete lâyık saymak; saygı göstermek; ilgisi olmak. respecter of persons kişilere rütbesine göre değer veren kimse.

respectability

i. hürmete lâyık olma, itibar, saygınlık.

respectable

s. hürmete lâyık; namuslu; hatırı sayılır, epeyce, hayli; ahlâk veya davranışları iyi; dış görünüşü iyi. spectably z. hürmete lâyık şekilde, namusu ile.

respectful

s. hürmet gösteren, saygılı, hürmetkâr. respectfulness i. hürmetkârlık.

respective

s. her biri kendisinin olan, ayrı ayrı. They went to their respective homes. Her biri kendi evine gitti. respectively z. zikredildikleri sıra ile, birisi birine ve diğeri ötekine ait olmak üzere .

respirable

s. teneffüs edilebilir. respirabil'ity i. teneffüs edilebilme .

respiration

i. teneffüs, nefes alma, solunum; nefes, soluk.

respirator

i. teneffüs olunan havayı ısıtmak veya temizlemek için ağız veya buruna geçirilen alet, respiratör.

respiratory

s. solunumla ilgili, solunumda kullamlan, solunumun sebep olduğu. respiratory system solunum sistemi.

respire

f. teneflüs etmek, nefes almak, soluk almak; dinlenip tekrar kuvvet ve cesaret bulmak.

respirometer

i. solunumu ölçen alet; tazyikli oksijen vasıtasıyle dalgıca temiz hava veren alet, respirometre .

respite

i., f. mühlet, tehir, geçici olarak erteleme; huk. idam hükmünün infazını geçici olarak erteleme; dinlenme vakti, tatil, paydos; alacaklının borçluya tanıdığı zaman; f. mühlet vermek, tehir etmek ertelemek .

resplendent

s. parlak, şaşaalı, göz alıcı resplendence, resplendency i. parlaklık, şaşaa .

respond

i. Kitabı Mukaddes okunduktan sonra cevap yerine söylenilen sözler; mim. bir kemerin ağırlığını karşılamak amacı ile duvar içine konan yarım direk veya sütun.

respond

f. cevap vermek; karşılık verme. respondence, respondency i. cevap verme, karşılık verme. respondent s., i. cevap veren, karşılık veren; i. cevap veren kimse; huk. savunan kimse (bilhassa boşanma davalarında).

response

i. cevap; yanıtlama; tepki; papazın okuduğu şeye cevap olarak ahali veya okuyucuların terennüm ettiği veya soylediği parça.

responsibility

i. mesuliyet, sorum, sorumluluk.

responsible

s. mesul, sorumlu; sağduyulu; itimada layık; borcunu ödeyebilecek durumda olan; mesuliyetli. They are responsible to me for the results So nuçlardan onlar bana karşı mesuldür. responsibly z. itimada layık olarak.

responsive

s. cevap vermeye hazır, hevesli; uyumlu; cevap kabilinden, mukabele gibi. responsively z. hevesli olarak. responsiveness i. heveslilik.

rest

i., the (ile) kalan miktar, kalanlar, geri kalan kısım. all the rest kalanların hepsi. as for the rest kalanına gelince.

rest

f. dinlenmek, nefes almak: rahat etmek, istirahat etmek; yatmak, oturmak; uyumak; ölmek; dayanmak, dayalı olmak; huk. bir davada taraflardan birinin davaya ait butün delilleri anlattığını bildirmek; güvenmek, itimat etmek; kalmak; dinlendirmek, rahat ettirmek; dayamak, yaslamak; koymak. His eyes rested on it Gözleri ona dikildi. rest'ingplace i. konak yeri; mezar.

rest

i. rahat, istirahat, dinlenme, yatma; oturma; sükun, hareketsizlik; uyku; asayiş, ruh sukunu; durak, dinlenme yeri; ölum; müz. fasıla, durak işareti, es; dayanak, dayanacak şey, mesnet .rest cure, rest treatment tıb. dinlenme usulü ile tedavi. rest day dinlenme günü (özellikle pazar günü). rest room tuvalet at rest hareketsiz; rahatta; olmuş. go to rest dinlenmek, yatmak lay to rest gömmek, defnetmek. whole rest müz. dörtlük es.

restaurant

i. lokanta.

restaurateur

i. lokantacı.

restful

s. rahat verici, dinlendirici; rahat, sakin. restfully z. rahat rahat, sükunetle. restfulness i. rahat, sükün.

restharrow

i. kayışkıran, saban kıran, bot. Ononis hircina.

resthouse

i. dinlenme evi, konak yeri.

restitutioinintegrum

Lat., huk. eski halin iadesi, eski hale getirme.

restitution

i. bir şeyi sahibine iade etme; zararı ödeme; onarma.

restive

s. inatcı; sabırsızlanan, rahat durmaz. restively z. sabırsızlanarak. restiveness i. sabırsızlık.

restless

s. hiç durmayan, dinmeyen, hiç rahat durmaz: uyuyamaz, uykusuz: rahatsız: vesvessli: değişiklik isteyen, hareketsiz kalamayan. restlessly z. rahat durmadan. restlessness i. hareketsiz kalamama.

restoration

i. onarma ve düzeltme; restore etme; yenileme, eski haline getirme, eski mevkiini iade etme: iyileşme; bir şeyi sahibine iade etme: bir şeyin asıl şeklini gösteren model. the Restoration İngiltere'de Restorasyon devri: 18. Lui devrinde Borbonların tekrar iktidarı ele geçirmeleri

restorative

s., i. onaran ve düzelten, iyi hale koyan; i. ayıltıcı ilaç.

restore

f. iade etmek; geri vermek; eski haline koymak, onarmak, restore etmek, yenilemek: iyileştirmek, sıhhatini iade etmek, sağaltmak; eski mevkiini iade etmek; bozulmuş yerini onarmak (resim); zararı ödemek. restorable s. yeniden sağlanabilir; onarılabilir; iade edilir.

restrain

f. tutmak, geri tutmak, zaptetmek, yasaklamak, sımrlamak. restrainable s. zaptedilebilir.

restraint

i. menetme: tahdit, sınırlılık; tutukluluk: kendini tutma; sıkılma çekinme. restraint of trade ticareti kısıtlama veya narh koyma.

restrict

f. kısltlamak, bağlamak, sınırlamak; elini bağlamak: tahdit etmek, hasretmek. restrictive s. kısıtlayıcı, bağlayıcı, sınırlayıcı.

restriction

i. sınırlayan kural, şart, hudut sınırlama, kısıtlama, tahdit.

result

f., i., sık sık in (ile) çıkmak meydana gelmek, varmak: sonuçlanmak: i. netice, sonuç, son, akıbet, semere, mahsul.

resultant

s., i. meydana gelen, neticesi olan; i. sonuç; fiz. iki ayrı kuvvetin bileşkesi.

resume

i. hulasa, özet.

resume

f. eski halini almak; yeniden başlamak veya devam etmek; geri almak: yeniden kullanmaya başlamak.

resumption

i. yeniden başlama veya devam etme: geri alma.

resurge

f. tekrar çıkmak, tekrar baş göstermek: yeniden dirilmek. resurgence i. yeniden dirilme. resurgent s. yeniden dirilen.

resurrect

f. yeniden diriltmek; yeniden canlandırmak: mezardan çıkarmak; unutulmuş veya kaybolmuş şeyi yeniden meydana çıkarmak.

resurrection

i. kıyamet, yeniden dirilme veya diriltme; yeni hayat bulma, canlanma.

resuscitate

f .ölüyü diriltme ölü gibi olanı ayıltmak; batmış ve unutulmuş şeyi tekrar meydana çıkarmak. resuscita'tion i. canlandırma, canlandırılma, di- riltme. resuscitative s. diriltici, canlandırıcı .

ret

f. (-ted, -ting) ıslatıp yumuşatmak (keten veya yün).

retail

i., s. f .perakende satış; s. perakende; f. perakende olarak satmak; ayrıntılarıyle anlatmak: tekrar anlatmak.

retain

f. alıkoymak tutmak, elinde bulundurmak; ücretle tutmak (avukat, uzman); akılda tutmak unutmamak. retainable s .elde tutulabilir. retaining wall istinat duvarı.

retainer

i. hizmetli; alıkoyan kimse: huk. avukat tutarken yapılan anlaşma; vekalet ücreti; tar. tımar ve zeamet sahiplerinin buyruğunda bulunup bazı hizmetlerle yükümlü kimse.

retaliate

f. dengiyle karşılamak, misillemek: intikam almak. retalia'tion i. misilleme, kısas, aynen karşılığını yapma. retaliative, retaliatory s. misilleme kabilinden.

retard

f. i. geciktirmek; tehir etmek, geriye bırakmak; gecikmek; i. tehir; gecikme, geciktirme. retarda'tion i. tehir, geciktirme; geciktiren şey; gecikme süresi. retardative s. geciktirici.

retch

f., i. kusmaya çalışmak, öğürmek. i. öğürme, kusma.

rete

i. (çoğ. retia) anat. şebeke, ağ (sinir).

retell

f. (retold) tekrar anlatmak; yeniden saymak.

retention

i. alıkoyma, hatırlama yeteneği, zihinde tutma; tıb. idrar tutulması.

retentive

s. alıkoyan tutan; hatırda iyi tutan. retentively z. iyice hatırda tutarak. retentiveness i. iyice hatırda tutma. retentiv'ity i. tutma kabiliyeti; fiz. mıknatısiyeti tutma kabiliyeti.

reticence , reticency

i. ağız sıkılığı, sır saklama, sükut etme, susma.

reticent

s. sır saklayan, ketum, çok konuşmaz, suskun.

reticle

i. dürbünün göz merceğine yerleştirilen çizgi veya telden ibaret ağ.

reticular

s. ağ şeklinde, ağ gibi, karışık, dolaşık.

reticulate

f., s. ağ şekline koymak; şebeke gibi göstermek veya yapmak; s. ağ gibi, şebekeli; bot. ağsı, retikulat. reticulation i. şebekeleşme, ağ gibi olma.

reticule

i. kadına mahsus ufak el çantası.

reticulum

i. ağ, şebeke; anat. ağcık, ağ, retikül; zool. gevişgetiren hayvanların ikinci midesi, börkenek.

retiform

s. ağ gibi, ağ şeklinde.

retina

i., anat. ağtabaka, retina. detached retina kopuk ağtabaka.

retinue

i. yüksek mevki sahibi birinin refakatinde bulunan heyet, maiyet.

retire

f. çekilmek, bir köşeye çekilmek, kendi odasına çekilmek; yatmaya gitmek emekliye ayrılmak, geri çekmek (askeri); tedavülden çıkararak karşılığını ödemek (bono); gümrükten çekmek (malını); emekliye ayırarak hizmetten el çektirmek; (beysbol) vurucuyu oyun dışı etmek, çeliciyi yandırmak.

retired

s. münzevi; tekaüt, emekli. retired list emekliler listesi.

retirement

i. işten çekilme, tekaütlük, emeklilik; inziva yeri, inziva.

retiring

s. utangaç, sıkılgan, çekingen.

retorsion

bak. retortion.

retort

f., i. isnada veya siteme karşı isnat veya sitemle cevap vermek; sert cevap vermek; karşılık vermek; i. karşılık, cevap; kötü sözü sahibine iade etme, mukabele. the retort courteous nezaketle verilen aksi cevap.

retort

i., f., kim. imbik; f. imbikte ısıtarak damıtmak.

retortion

i. arkaya doğru ;bükme veya eğme; huk. aynı ile mukabele,misilleme.

retouch

f., i. düzeltmek, yeniden tashih etmek; yeniden gözden geçirmek; foto. rötuş etmek; i rötuş edilen şey.

retrace

f. bir çizginin üstünü tekrar çizmek; izini takip ederek geriye veya kaynağına gitmek. retraceable s. izi takip olunabilir, izlenebilir.

retract

f. geri çekmek; sözünü geri almak. retractable s. geri alınabilir. retractation i. sözünü geri alma; cayma, sözünden dönme. retraction i. geri çekme veya çekilme; sözünü geri alma. retrac- tile s. geriye veya içeriye çekilebilir. retractive s. geri çekici; sözünü geri alma kabilinden.

retread

f., i. lastik kaplamak; i. kaplanmış lastik; (argo) mesleğini değiştiren kimse.

retreat

f., i. çekilmek, geri çekilmek; düşman önünden çekilmek, geri kaçmak; geriye kaçırmak, geriye çekmek; i. geriye çekme veya çekilme, geriye kaçma; geri çekilme işareti; inziva köşesi, çekilecek yer, sığınak; tımarhane; şifa yurdu; koy evi, tenha yer; sohbet için bir kenara çekiliş. a retreating chin basık çene. beat a retreat geri çekilmek, kaçmak. in full retreat tam çekilme halinde.

retrench

f. azaltmak, kısmak, indirmek; gidermek, kaldırmak. retrenchment i. tasarruf, idare; kale veya metrisin iç tarafında yapılan hendek veya metris.

retribution

i. karşılıkta bulunma; mükâfat veya ceza verme; günah cezası. retrib'utive, retributory s. ödül veya ceza verme eğiliminde, ödül veya ceza kabilinden.

retrievable

s. tekrar ele geçirilebilir, tekrar yerine getirilebilir, kazanılabilir, düzeltilebilir.

retrieve

f., i. tekrar ele geçirmek; tekrar kazanmak veya düzeltmek; tazmin etmek, çaresini bulmak; bulup getirmek (köpeğin yaralı veya ölü avı bulması gibi); i. tekrar ele geçirme; düzeltme; tazmin; avı bulup getirme. retriever i. vurulmuş avı bulup getirmek için özel olarak terbiye edilmiş köpek.

retroact

f. tepki yapmak; huk. evvelce olanları da kapsamak.

retroaction

i. tepki, reaksiyon; huk. evvelce olanları kapsama.

retroactive

s. evvelce olanı kapsayan (kanun). retroactively z. evveliyatı kapsayarak.

retrocede

f. iade etmek, geri vermek; geri çekilmek.

retrocession

i. geri dönme, geri çekilme; geri verme, iade, ilk sahibine verme; gerileme. retrocessive s. geri verme kabilinden.

retroflex, ret roflexed

s. geriye bükük. retroflex'ion i. geriye dönme veya kıvrılma; anat. rahmin ters dönmesi.

retrograde

s., f. geriye doğru giden, gerileyen; karşıt; yozlaşan; astr. hareket etmeyen yıldızlara göre doğudan batıya dogru gider gibi görünen; f. geriye gitmek; yozlaşmak; astr. doğudan batıya doğru gerileme devimi.

retrogress

f. gerilemek, geriye gitmek; bozulmak, yozlaşmak. retrogres'sion i. geri gitme, gerileme; bozulma, yozlaşma. retrogres'sive s. gerileyici; yozlaşan. retrogressively z. geri giderek, gerileyerek; bozularak, yozlaşarak.

retrorocket

i. uzay gemisi veya roketin hızını kesen yardımcı roket.

retrorse

s. geriye doğru eğik, arkaya doğru bükülmüş, geriye dönük. retrorsely z. geriye yönelerek.

retrospect

i., f. geçmiş şeyleri düşünme; geçmişe bakış; f. geçmiş şeyleri hatırlamak, geçmişi düşünmek. retrospec' tion i. geçmiş şeyleri hatırlama, geçmişi düşünme.

retrospective

s. geçmişi hatırlayan; geçmişi ele alan; geriye dönük; huk. önceyi kapsayan, makabline şamil. retrospectively z. geçmişi hatırlayarak; huk. makabline şamil olarak.

retrousse

s. ucu yukarıya doğru kalkık (burun).

retroversion

i. geriye çevirme veya çevrilme; geriye bakış.

retry

f. yeniden yargılamak.

return

f. geri dönmek, geri gelmek, geri gitmek, avdet etmek; eski sahibine dönmek; yanıtlamak, cevap vermek; mukabele etmek; geri getirmek; geri göndermek, iade etmek; ödemek; (kar) sağlamak, getirmek; (tenis) iade etmek (topu); resmen ilan etmek veya bildirmek. return thanks teşekkürlerini bildirmek; şükretmek. return to dust ölmek, toprak olmak. returnable s., i. iade edilebilir; i. depozitli şey (şişe).

return

i. dönüş, geri dönüş, geri geliş, geri gidiş, avdet; geri getirme; geri gönderme, iade; eski haline dönüş; tekrar tutma, nüksetme; tekrar olma; kâr, kazanç, hasılât, faiz; resmi rapor; çoğ. istatistik cetveli. return address gönderenin adresi. return game, return match revanş maçı. return ticket İng. gidiş dönüş bileti; A.B.D. dönüş bileti. by return mail, İng. by return of post ilk posta ile (cevap), hemen, akabinde. in return for karşılık olarak.

retuse

s., bot. çökük, tepesi yuvarlak ve hafif girintili (yaprak).

reunion

i. tekrar kavuşma, yine birleşme; yeniden bir araya gelme.

rev

i., f. (revved, -ving) i. bir dönüş, çevrim, devir (motor); f., (up ile) hızını değiştirmek (motor).

rev.

kıs. Revelation, Reverend.

rev.

kıs. revenue, revised.

revalue

f. yeniden değerlendirmek. revalua'tion i. yeniden değerlendirme.

revamp

f. tamir etmek, yenileştirmek; ayakkabının yüzünü değiştirmek.

reveal

i., mim. pencere veya kapı çerçevesinden duvarın kenarına kadar olan kısım, açıt yanağı.

reveal

f. ifşa etmek, açıklamak, açığa vurmak; göstermek; ilham yoluyle bildirmek. revealment i. açıklama.

reveille

i., ask. kalk borusu.

revel

f., i. cümbüş etmek, eğlenip oynamak; i. cümbüş, eğlence, şenlik. reveller i. cümbüş eden kimse.

revelation

i. gizli şeyi gösterme veya söyleme; gizli şeyin meydana konması; ifşa, açığa vurma, keşif; ilah. Allah tarafından verilen ilham, vahiy; b.h. Kitabı Mukaddes'in son cüz'ü, Vahiy Kitabı.

revelry

i. şenlik, neşeli ve gürültülü toplantı, eğlenti.

revenant

i. geri dönen kimse veya şey; hayalet.

revenge

f. öç almak, intikam almak, hıncını çıkarmak.

revenge

i. öç, intikam; kin, intikam arzusu; öç alma fırsatı. revengeful s. intikam alıcı, kinci.

revenue

i. gelir, irat, varidat; bir hükümetin yıllık geliri; varidat dairesi. revenue cutter gümrük kaçakçılığına engel olmak için kullanılan silahlı deniz motoru; gümrük muhafaza gemisi. revenue office maliye tahsil şubesi. revenue stamp damga pulu. public revenue devlet geliri.

reverberate

f. aksettirmek, aksolunmak, yankılamak, yankılanmak, geri vurmak, geri tepmek, yansımak. reverbera'tion i. yankılama, yansıma; yankı, yansı, akis. reverberator i. aksettirici alet; yansıtaç, yansı lambası.

reverberatory

s. yankı meydana getiren; yansımalı. rever- beratory furnace uzun alevli fırın, yansımalı fırın.

revere

f. hürmet etmek, saymak, saygı göstermek.

reverence

i., f. hürmet, ihtiram, saygı, ululama; huşu; f. hürmet etmek, saygı göstermek, ulu tutmak, yüceltmek, huşu göstermek. your Reverence saygıdeğer efendim (papaz veya vaizlere hitapta kullanılır).

reverend

s. hürmete layık, saygıdeğer, sayın, muhterem (papaz veya vaizlerin lakabı olarak kullanılır; kıs. Rev).

reverent, reverential

s. hürmetkâr, saygılı, riayetkar, hürmet gös- teren, hürmetten ileri gelen. reverently, rev- erentially z. saygı ile, huşu ile, ihtiramla.

reverie

i. dalgınlık, derin düşünüş;hayal.

revers

i. devrik yaka gibi astarını gösterecek şekilde katlanmış elbise kısmı.

reversal

i. tersine çevirme; huk. kararın bozulması.

reverse

s. aksi, arka, ters, tersine dönmüş; terslik yapan. reverse curve S şeklinde demiryolu hattı dönemeci. reverse frame den. ters posta. reverse side ters taraf. reverse turn ters tarafa dönüş. reversely z. tersine, aksi olarak, bilâkis; diğer taraftan.

reverse

f. ters çevirmek, tersine çevirmek; yerlerini değiştirmek; iptal etmek, feshetmek; tersine hareket ettirmek; tersine dönmek; geri vitese almak.

reverse

i. ters taraf, arka taraf; ters, aksi, zıt olan şey; durumun kötüleşmesi, aksilik, felâket; mak. geri çevirme, tornistan; geri vites.

reversible

s. tersine çevrilebilir. reversibil'ity, reversibleness i. tersine çevrilebilme. reversibly z. tersine çevrilerek.

reversion

i. eski haline veya inancına dönme; ters yöne dönme; biyol. iki veya daha fazla kuşak boyunca görülmemiş olan ilkel özelliklerin yeniden belirmesi; huk. tekrar intikal; bir mülkün bir veya birkaç kişinin kullanımına geçtikten sonra başka belirli bir kimseye kalması. reversional, reversionary s. tekrar intikaline ait.

revert

f., i. geri gitmek, dönmek; tekrar intikal etmek, ait olmak; i. geri dönen kimse, özellikle eski dinine dönen kimse.

revest

f. eski mevkiini iade etmek; eski sahibine dönmek.

revet

f. (-ted, -ting) toprak kaymasına engel olmak için meyilli duvar çekmek, kaplama duvarı yapmak. revetment i. istihkâmların dış kaplaması.

review

i. yeniden gözden geçirme, bir daha inceleme; yeniden yoklama, resmi teftiş; eleştiri, tenkit; edebiyat ve fikir mecmuası; huk. bir davanın temyiz mahkemesince yeniden incelenmesi. court of review yargıtay, temyiz mahkemesi. pass in review geçit töreni yapmak. subject to review ileride değiştirme şartıyle.

review

f. yeniden incelemek, bir daha dikkatle muayene etmek; eleştiri yazmak; (askeri kuvvetleri) teftiş etmek; huk. (mahkeme kararını) yeniden incelemek; tekrar gözden geçirmek.

reviewer

i. eleştirmen, tenkit yazarı.

revile

f. sövmek, yermek, küfür savurmak.

revise

f., i. tekrar gözden geçirip düzeltmek; İng. tekrarlamak (ders); değiştirmek; i. düzeltme, yeniden gözden geçirme; matb. ikinci prova.

revision

i. düzeltme, tashih; düzeltilmiş baskı. revisionist i. değişiklik taraftarı (öğreti veya siyaset konusunda).

revisory

s. tashih edici, düzeltici.

revival

i. yeniden canlanma, taze hayat bulma; ayılma, kendine gelme; yeniden revaç bulma; uyanma, uyanış; yeniden uyanan merak; dini inançları kuvvetlendirici toplantılar serisi. revivalism i. inançları canlandırmak üzere yapılan heyecanlı dinsel toplantıların tuttuğu yol. revivalist i. halkı dini uyanışa teşvik eden vaiz.

revive

f. yeniden canlanmak, taze hayat bulmak; eski halini bulmak; canlandırmak, taze hayat vermek, ihya etmek; eski kuvvetini yerine getirmek; tekrar rağbet kazandırmak; tazelemek, yeni alâka uyandırmak.

revivify

f. yeni hayat vermek, yeniden canlandırmak. revivifica'tion diriltme, canlandırma.

revocable revokable

s. geri alınabilir; feshedilebilir.

revocation

i. müsaade veya imtiyazın geri alınması; fesih, hükümsüz kılma, iptal.

revocatory

s. fesih veya iptal kabilinden.

revoke

f., i. geri almak, hükümsüz kılmak, feshetmek, iptal etmek; sözünü geri almak; (iskambil) kurallara aykırı olarak aynı renkten kâğıt oynamamak; i., (iskambil) aynı renkten kağıt oynamayış.

revolt

f., i. isyan etmek, ayaklanmak; karşı gelmek; (at veya against ile) tiksinmek; i. isyan, ayaklanma; şiddetli anlaşmazlık halinde olma.

revolting

s. tiksindirici, iğrenç, korkunç. revoltingly z. tiksindirici surette.

revolute

s., bot. geriye veya aşağıya doğru kıvrılmış (yaprak kenarları).

revolution

i. dönme, devir; bir cismin bir merkez etrafında dönmesi; bir gezegenin güneş etrafında dönmesi; devir süresi, devre; inkılâp, devrim, fikir devrimi, hal ve kıyafetlerin değişmesi; devlet yönetiminin tamamen değiştirilmesi; ihtilâl, isyan. revolutionism i. devrim taraftarlığı. revolutionist i. devrimci, inkılâpçı. revolutionize f. tamamen değiştirmek.

revolutionary

s., i. devrim kabilinden, inkılâpçı, devrimci; ihtilâlci; i. devrimci veya inkılâpçı kimse; ihtilâlci kimse.

revolve

f. döndürmek, çevirmek; devrettirmek; dönmek, devretmek; bir devre içinde dönmek; mutalaa etmek, düşünmek.

revolver

i. tabanca, mükerrer ateşli tabanca, altıpatlar, revolver.

revolving

s. döner, devir yapan. revolving door döner kapı. revolving fund döner sermaye, işleyen para; daima ödünç verilip iade edilen para. revolving light döner fener.

revue

i. çeşitli dans ve oyunlardan meydana gelen sahne gösterisi, revü.

revulsion

i. duygularda ani ve kuvvetli değişiklik; şiddetli çekilme.

reward

f., i. mükâfatlandırmak, mükâfatını vermek, ödül vermek; karşılığını vermek; gönül okşamak; taltif etmek; i. mükâfat, ödül, karşılık; ücret, bahşiş. rewardable s. mükâfatlandırılabilir.

rewire

f. yeniden tel döşemek.

reword

f. tekrarlamak; yeni kelimelerle söylemek.

rex

i., Lat. kral, hükümdar.

reykjavik

i. Reykjavik, İzlanda'nın başkenti.

reynard

i. eski bir hayvan hikâyesinde tilkinin adı; k.h. tilki.

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL