NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

ref ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: ref
Bulunan Sonuç: 60

ref.

(kıs.) referee, reference.

refection

(i.) hafif kahvaltı.

refectory

(i.) manastır yemekhanesi; üniversite yemekhanesi.

refer

(f.) vermek, isnat etmek, hamletmek; göndermek, havale etmek, müracaat etmek; işaret etmek, ima etmek; bakmak, danışmak, sormak. referable (s.) havale edilir.

referee

(i.), (f.) hakem; tartışmalı bir meseleyi hal için kendisine müracaat edilen kimse, bilirkişi, eksper; (f.) hakemlik yapmak.

reference

(i.), (f.) havale etme veya olunma; münasebet, ilgi; kinaye, ima, telmih; müracaat; müracaat kitabı veya yeri; tavsiye eden kimse; tavsiyename, ehliyetname, referans; (f.) bir kitabın içine müracaat yerlerini işaret etmek. reference library araştırma için kullanılan fakat dışarı kitap çıkarılamayan kütüphane. reference mark müracaat işareti. cross reference aynı kitapta başka yere müracaat. with reference to e gelince, münasebetiyle. without reference to hesaba almayarak.

referendum

(i.) referandum.

referent

(i.) kastedilen nesne veya kavram, bir söz veya sembol ile ima edilen şey.

refill

(f.), (i.) tekrar doldurmak; (i.) herhangi bir kabın içindeki biten maddenin yerine konan yedek takım.

refine

(f.) tasfiye etmek, saf hale koymak; inceleştirmek, tasfiye yolu ile izale etmek; safileşmek, tasfiye olunmak, temizlenmek; incelmek, zarifleşmek.

refined

(s.) ince, kibar, zarif; safi, has; dakik, tam.

refinement

(i.) saflık, halislik, tasfiye; incelik, kemal, kibarlık; zariflik, nezaket.

refinery

(i.) rafineri, tasfiyehane, şeker fabrikası; kalhane, kal ocağı.

refit

(f.), (i.) tekrar kullanılacak hale koymak, tamir edip yenilemek, düzeltmek; tekrar kullanılacak hale gelmek; (i.) tamir, ıslah, yeniden donatma.

reflect

(f.) aksetmek, yansımak; ayna gibi hayalini göstermek; netice olarak vermek; düşünmek, tefekkür etmek. reflect on kusurunu göstermek.

reflectance , reflectiv'ity

(i.), (fiz.) bir yüzeye çarpan ışıkla yansıyan ışık arasındaki oran.

reflecting

(s.) akseden; derin düşünen. reflecting circle (astr.) oktant cinsinden tam daire bir alet. reflecting telescope aynalı teleskop.

reflection, (ıng.) reflexion

(i.) çarpıp geriye veya başka yöne sekme; aksetme, yansıma, refleksiyon; aksettirilen şey, akis; üstüne atma, iftira, ayıplama, kınama; düşünme, tefekkür; fikir, düşünce.

reflective

(s.) aksettiren, aksedici; aksettirilmiş; düşünceli, mütefekkir; düşünce mahsulü. reflectively (z.) aksederek; derin düşünerek. reflectiveness (i.) derin düşünme; aksetme niteliği.

reflectivity

(bak.) reflectance.

reflector

(i.) ayna, yansıtaç, reflektör; aynalı teleskop; ses aksettiren cihaz.

reflex

(s.), (i.) geri çevrilmiş, ters, yansıyan; (fizyol.) elinde olmayarak vukua gelen; (i.) akis, yansımış şekil; (fizyol.) gayri ihtiyari vukua gelen hareket, refleks, tepke, yansı. reflex action gayri ihtiyari hareket, refleks. reflex center gayri ihtiyari hareketleri idare eden ve beyinde bulunan merkez, refleks merkezi.

reflex

(f.) geriye çekmek veya bükmek; yansıtmak.

reflexible

(s.) yansıyabilir, aksettirilebilir. reflexibil'ity (i.) yansıma niteliği.

reflexive

(s.), (i.), (gram.) dönüşlü; dönüşlü fiil.

refluent

(s.) dönüp geri akan.

reflux

(i.) geriye akış, cezir haline geliş.

reforest

(f.) kesilmiş ormanda yeniden ağaç dikmek. reforesta'tion (i.) yeniden orman yetiştirme.

reform

(f.), (i.) ıslah etmek, reform yapmak; yenileyip daha iyi hale koymak; ıslah olmak; nefsini ıslah etmek; (i.) ıslah, reform; nefsini ıslah. Reform Judaism ABD'de reformcu Musevilik.

reform

(f.) yeniden teşkil etmek, yeni şekle koymak, düzene koymak.

reformation

(i.) nefis ıslahı, daha iyi vaziyete koyma veya girme; ahlakın düzelmesi; (bh) 16. yüzyılda Protestan kiliselerinin tesisi ile neticelenen dinsel devrim.

reformatory

(s.), (i.) ıslahat gerektiren; (i.) reşit olmayan sanıklara mahsus hapishane, ıslahevi. reformative (s.) ıslahat husule getiren.

reformed

(s.) Kalvin öğretisini benimseyen. Protestan kiliseleriyle ilgili.

refract

(f.) ışınları kırmak. refract (İng.) angle kırılma açısı. refracting telescope mercekli teleskop.

refraction

(i.) kırılma.

refractive

(s.) kırılan. refractive index kırılma oranı.

refractor

(i.) mercekli teleskop.

refractory

(s.) inatçı, itaatsiz; kolay işlenemez, erimez. refractorily (z.) inatla. refractoriness (i.) inatçılık.

refrain

(f.), from ile kendini zaptedip çekmek, bir şey yapmaktan çekinmek, kendini tutmak, sakınmak.

refrain

(i.) şarkı nakaratı, nakarat nağmesi.

refrangible

(s.) kırılabilir. refrangibil'ity, refrangibleness (i.) kırılma kabiliyeti.

refresh

(f.) tazelemek, yeniden canlandırmak, hayat vermek; dinlendirmek, serinletmek; kuvvetlendirmek (hatırayı). refresh oneself canlanmak; dinlenmek, tazelik kazanmak, serinlemek. refreshingly (z.) canlandırıcı surette.

refresher

(s.), (i.) tazeleyici; (i.) tazeleyen veya ihya eden şey; (k.dili) içki; (huk.) tehir edilen veya fazlasıyle uzayan celse için avukata verilen ek ücret. refresher course eski bilgileri hatırlayıp yenilikleri öğrenmek için yapılan çalışma.

refreshing

(s.) canlandırıcı, hayat verici.

refreshment

(i.) taze hayat verme; canlandırma, canlanma; canlandırıcı veya dinlendirici şey; (çoğ.) yiyecek içecek şeyler.

refrigerant

(s.), (i.) serinlik verici, soğutkan (ilaç veya içki); soğutucu veya dondurucu (kimyasal madde).

refrigerate

(f.) soğutmak, buzdolabı içinde dondurmak veya donmak. refrigera'tion (i.) soğutma, serin tutma, dondurma. refrigerative (s.) soğutucu, dondurucu.

refrigerator

(i.) buzdolabı, soğutucu. refrigerator car frigorifik vagon.

reft

(bak.) reave.

refuel

(f.) yakıt ikmal etmek.

refuge

(i.) sığınacak yer, sığınak; barınak.

refugee

(i.) mülteci, diğer bir memlekete kaçıp sığınan kimse, sığınık.

refulgent

(s.) parlak, şaşaalı, muhteşem, revnaklı. refulgence, refulgency (i.) parlaklık, revnak, şaşaa. refulgently (z.) parlayarak, ihtişamla.

refund

(f.), (i.) alınmış parayı geri vermek, ödemek; tekrar para vermek; (i.) ödeme, ödenen meblâğ.

refusal

(i.) ret, kabul etmeyiş veya olunmayış, imtina; ret cevabı; kabul veya reddetme hakkı. refusal of payment parayı ödememe.

refuse

(f.) kabul etmemek, reddetmek, vermemek, razı olmamak; istememek, vaz geçmek; hendek veya çitten atlamayı istememek (at). refusable (s.) reddolunur.

refuse

(i.), (s.) süprüntü; (s.) değersiz diye istenmeyen.

refuse

(f.) yeniden fitil yerleştirmek.

refutation

(i.) çürütme, yalanlama, tekzip.

refute

(f.) yalanlamak, delillerle çürütmek. refutable (s.) çürütülebilir.

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL