NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

bo ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: bo
Bulunan Sonuç: 330

bo

kıs. back order, box office, body odor.

bo's'n

bak. boatswain.

bo-peep

i. saklanıp sonradan boo diye ortaya çıkarak oynanan cocuk oyunu.

boa

i. boa, avını etrafına dolanıp sıkarak öldüren zehirsiz büyük birkaç yılan cinsi; boynun etrafına konan uzun ipek eşarp veya kürk. boa constrictor Orta ve Güney Amerika'da bulunan çok büyük bir boa yılanı.

boar

i. erkek domuz; yabani domuz, zool. Sus scrofa.

board

i kereste, tahta; çoğ., (tiyatro) sahne; oyun tahtası (satranç); mukavva; masa, sofra; yiyecek, içecek, iaşe; idare heyeti; den. geminin yanı veya bordası; den. volta seyrinde bir rüzgara karşı gidilen yol. above board dürüst, açıkça. across the board herkesi aynı derecede etkileyen (ücret,vergi). bed and board oda ve yiyecek dahil tam pansiyon. board foot 1 X 1 ayak, 1 inç'lik tahta ölçüsü. board of education A.B.D. okullar idare heyeti. go by the board bir kenara atılmak; kaybolmak (fırsat) on board gemide. tread the boards sahneye çıkmak, rol almak.

board

f. tahta döşemek, tahta ile kaplamak; para karşılığında yiyecek içecek temin etmek; (vapur veya trene) binmek; pansiyoner olmak; denç borda etmek.

boarder

i. pansiyoner; yatılı ögrenci; düşman gemisine çıkmakla vazifelendirilen kimse.

boarding

i. tahta kaplama, tahta parmaklık. boarding house pansiyon. boarding school yatılı okul, leyli mektep.

boardwalk

i. deniz kıyısında tahtalardan yapılmış kaldırım.

boarish

s. domuzca, domuzvari; şehevi; canavarca.

boast

f., i. övünmek, kendini methetmek; iftihar etmek; keski ile kabaca şekil vermek; i. övünme, kendini beğenme, kurumlanma, kurulma. boaster i. övünen kimse. boastingIy z. övünerek.

boastful

s. övüngen; palavracı; kendini metheden. boastfully z. övünerek. boastfulness i. övüngenlik.

boat

i., f. kayık, sandal, gemi, filika; kayık tabak; f. sandalla gezmek; sandal ile taşımak, nakletmek. be all in the same boat aynı halde olmak.

boatage

i. kayıkla taşıma ücreti. boat hook den. kanca, çengelli uzun sırık.

boathouse

i. kayıkhane.

boating

i. sandal, kayık, gemi v.b.'nin eğlence yeri olarak kullanılması.

boatload

i. bir geminin alabileceği miktar.

boatman

i. kayıkçı. boatmanship i. kayık kullanma kabiliyeti.

boatswain

i., den. porsun, marinel başı, lostromo. boatswain's chair izbarço iskele.

bob

f. hafifçe eğmek, aşağı yukarı hareket ettirmek (baş); kısa kesmek (saç); hafifçe vurmak, dokunmak. bob up birdenbire ortaya çıkmak.

bob

i. demet, salkım; şakul, pendant; kısa kesilmiş saç modeli (kadın ve çocuklarda); balık yemi; olta mantarı; hafif bir darbe, vuruş; baş hareketi; ing., (argo) bir şilin; A.B.D. bir çeşit kızak veya kayak.

bobbery

i. huzursuzluk, kavga, gürültü.

bobbin

i. makara, bobin, ufak tahta iğ .

bobbinet

i. dantel makinasında dokunan bir çeşit tül.

bobble

i., A.B.D., k.dili hata, gaf.

bobby

i., ing., k.dili polis memuru. bobby pin madeni saa tokası. bobby socks rjog, k.dili kısa çorap, özellikle kızların giydiği şoset. bobby soxer A.B.D. son modayı takip eden genç kız.

bobcat

i. vaşak, karakulak, zool. Lynx rufus.

bobolink

i. Kuzey Amerika'ya mahsus güzel sesli bir göçmen kuş, zool. Dolichonyx oryzivorus

bobsled, bobsleigh

i., A.B.D., k.dili hata , gaf.

bobstay

i. mıstaço.

bobtail

i., s. kısa kuyruk; kuyruğu kesilmiş hayvan; s. kısa kuyruklu.

bobwhite

i. Kuzey Amerika bıldırcını, zool. Colinus virginiamus.

boce

i. kupes (balık), zool. Box vulgaris.

boche

i., asağ., Fr., (argo) Alman.

bock, bock beer

i. sert ve siyah bir çeşit bira.

bode

bak. bide.

bode

f. işaret olmak, alamet olmak, delalet etmek; eski kehanet etmek, gelecekten haber vermek. bode ill uğursuzluğa delalet etmek. bode well hayra alamet olmak.

bodhisattva

i., ilah. Budalık mertebesine ulaşabilen fakat başkalarının ıstırabına karşı duyduğu merhamet ile bu mertebeden vazgeçen kimse.

bodice

i. korsaj, kadın yeleği.

bodied

s. vucütlü, bedenli, cüsseli. able-bodied s. güçlü kuvvetli.

bodiless

s. vücutsuz, bedensiz, cismani veya maddi olmayan.

bodily

s., z. bedeni, bedensel; maddi; z. bütün olarak, tamamen, kamilen

boding

i., s. alamet, kehanet; s. uğursuz, meşum. bodingly z. uğursuz olarak.

bodkin

i. şerit veya kordonu bir delikten geçirmek için kullanılan iğne, biz; saç firketesi.

body

i. beden, vücut; ceset; gövde; bir şeyin ana bölümü; karoser (araba); geom. üç buutlu cisim; yoğunluk, kesafet (içki); cisim. body corporate hukuki şahıs. bodyguard i. muhafız asker. body politic hükümetin idaresi altında birleşmiş halk topluluğu. body snatcher ceset hırsızı. just keep body and soul together kıt kanaat geçinmek, zar zor geçinmek.

body

f. şekil vermek; şekil yönünden temsil etmek.

boer

i. Hollanda asıllı Güney Afrikalı.

boffin

i., ing., (argo) hükümet hesabına çalışan araştırmacı.

bog

i., f. bataklık; bataklık bölge; f. bataklığa ömülmek veya batmak. bogbean i. su yoncası. bog down tecrübe sonucunda başarılı olamamak. bogland i. bataklık arazi bog moss bataklık yosunu. bog oak bataklıktan çıkarılan abanoza benzer meşe ağacı. bog ore bataklıklardan çıkarılan bir çeşit demir cevheri. bog rush bataklık sazı. bog spavin atın okçesinin iç tarafında hası1 olan şiş. bogtrotter i. bataklık arazide oturan kimse. boggy s. bataklıklı.

bogey

i. golfta başa baştan bir vuruş fazla.

bogey, bogy, bogie

i. gulyabani, cin, şeytan; ask. kimliği anlaşılmamış veya teşhis edilmemiş uçak.

boggle

f., i. ürkmek, korkmak, tereddüt etmek, harekete geçmekten çekinmek; iç acemilik; paniğe kapılma. boggler i. ürkek kimse.

bogie

bak. bogey.

bogle

i. gulyabani, cin, şeytan.

bogota

i. Bogota.

bogus

s., A.B.D. sahte, düzme, yapma.

bogy

bak. bogey.

bohemian

i., s., Bohemyalı; çek dili; çingene, Kıpti; k.h. Bohem, Bohem hayatı yasayan kimse, toplum kurallarını dikkate almadan yaşayan sanatçı ruhlu kimse; s. Bohemya halkına veya diline ait, Bohemya'ya özgü. Bohemianism serbest hayat.

bohunk

i., A.B.D. (argo), aşağ. kabiliyetsiz yabancı asıllı işçi; özellikle Balkan asıllı yabancı işçi

boil

f., i. kaynamak, kaynar gibi kabarmak veya köpürmek; öfkeden köpürmek, galeyana gelmek; haşlanmak, kaynar suda pişmek; kaynatmak, haşlamak; i. kaynama, kaynayış. boil away kaynayarak buharlaşıp yok olmak. boil down kaynayarak suyunu çekmek, özü kalana kadar kaynamak; kısaltmak, kısmak. boil over taşmak; öfke veya heyecanını bastıramamak, galeyana gelmek. boiling point sıvıların kaynama derecesi.

boil

i., tıb çıban.

boiler

i. kazan, buhar kazanı; ing. su ısıtmada kullanılan ocak veya soba; sıcak suyu muhafaza etmekte kullanılan kazan. boiler compound kazan taşına karşı kullanılan kimyasal bileşim. boiler emplacement kazan ayağı. boiler fittings kazan takımı. boiler incrustation kazan taşı. boiler maker kazancı. boiler plate kazan levhası. boiler pressure kazan basıncı. boiler room kazan dairesi. double boiler iki katlı tencere, benmari. tubular boiler borulu kazan.

boisterous

s. gürültülü; şiddetli; fırtınalı (dalga,hava,rüzgar). boisterously z.gürültülü olarak. boisterousness i. gürültülü olma.

bold

s. cesur, gözüpek; atılgan, cüretli; arsız, küstah; çarpıcı, göz alan; dik, sarp. boldface i., matb. siyah harfler. make bold to cesaret etmek, cüret etmek. boldly z. cesaretle. boldness i. cesaret, yüreklilik.

bole

i. ağaç gövdesi; birkaç çeşit kil, balçık, çamur.

bolero

i. canlı bir ispanyol dansı; bu dansın müziği; bolero, cepken, bel hizasına kadar inen küçük ceket.

bolide

i. parlak büyük göktaşı, bilhassa patlayıcı göktaşı.

bolivia

i. Bolivya.

boll

i. tohum kabuğu veya zarfı (pamuk , keten). boll weevil pamuk mahsülüne çok zarar veren bir çeşit kurt.

bollard

i., den. iskele babası, duba.

bolo

i. tek yüzlü uzun bir çeşit bıçak.

bologna sausage, baloney, boloney

içinde çeşitli etler bulunan iri bir cins salam.

bolometer

i., fiz. bolometre, çok az miktarda radyasyon enerjisini ölcebilen elektrikli alet.

boloney

i., bak. Bologna sausage (argo) saçmalık saçma söz.

bolshevik

i., s. Bolşevik. Bolshevist i. Bolşevik. Bolshevism i Bolşeviklik.

bolster

i., f. uzun süs yastığı; yastık, minder; f. yastıkla beslemek; gen. up ile desteklemek, destek olmak.

bolt

i., f., z. sürgü, kol demiri; kilit dili; cıvata; fırlama, kaçış; top (kumaş ,duvar kağıdı); yıldırım; kısa kalın ok; kitabın kesilmemiş kenarları ve sayfaları; f. süngülemek; fırlamak; düşünmeden söylemek, ağzından kaçırmak; çiğnemeden yutmak, alelacele yemek; top veya rulo haline koymak (kumaş , duvar kağıdı); ansızın yerinden fırlamak; A.B.D., pol. (partisinden) çekilmek; (partisine) destek olmaktan kaçınmak; z. ansızın, birdenbire. bolt chisel çapraz keskiç bolt cutter mandal kesecek alet. bolt from the blue hiç umulmadık iş, tam sürpriz, tepeden inme. bolt knife sayfaları kesmek için kullanılan mucellit bıçağı. bolt upright dimdik. ring bolt den. halkalı mapa. shoot one's bolt elinden geleni yapmak, son imkanını kullanmak.

bolt

f. elemek, elek veya tulbentten geçirmek, süzmek; eler gibi dikkatle gözden geçirmek.

boltrope

i., den. yelkenin etrafına sağlamlaştırmak için dikilen halat.

bolus

i. normalden daha büyük olan hap, kapsül; topak, top.

bomb

i., f. bomba; aerosol bombası; jeol yanardağın dışarı püskürttüğü küre veya elips şeklindeki lav kümesi; f. bombardıman etmek, bombalamak; bomba patlatmak. bomb bay ask. uçakta bombanın atıldığı bölüm.

bombard

f. topa tutmak, bombardıman etmek: bombalamak; üzerine varmak, sıkıştırmak. bombarder i. topa tutan kimse. bombardment i. bombardıman, topa tutma.

bombard

i. en eski cins top.

bombardier

i., ask bombardıman uçağında bombacı; tar. topçu, topçu çavuşu.

bombardon

i., müz. bombardon, mızıkada en kalın sesli nefesli çalgı.

bombast

i. abartmalı söz veya konuşma.

bombastic, bombastical

s. abartmalı saçma, yüksekten atılan, şişirilmiş (söz ,konuşma). bombastically z. şişirilmiş bir şekilde.

bombazine, bombasine

i. çözgüsü ipek ve atkısı yün olan ince kumaş.

bombe

i. top şeklinde dondurma.

bomber

i. bombardıman uçağı; bomba atan kimse.

bombita

i., (argo) bazen esrarla alınan amfetamin içitimi.

bombproof

s. bomba geçmez.

bombshell

i. bomba mermisi; büyük sürpriz.

bombsight

i. bombardıman vizoru.

bombyx

i. ipekböceği.

bonafide

Lat. hilesiz, hakiki, iyi niyet ile.

bonanzfl

i., A.B.D. zengin maden yatağı; refah ve talih kaynağı.

bonbon

i. bonbon, şekerleme.

bond

i., f. bağ irtibat, rabıta; ip, zincir; fertleri bir grup halinde bir araya getiren ilişki; yapışıklık; yapıştırıcı madde; mukaveler bono, senet, tahvilat; gümrüğü ödenmemiş malların hükümette muhafaza edilme durumu; kefalet; örgü (duvar); f. kefalete raptetmek; ipotek etmek; duvar örmek. bondage i. kölelik, serflik, esaret. bondholder i. tahvilat hamili bondmaid i. kadın köle, cariye. bondman i. erkek köle; toprağa bağlı köylü. bond paper iyi cins mektupluk kağıt. bondservant i. köle. bondslave i. köle, cariye. bondsman i. kefalet veren kimse. bondwoman i. cariye, halayık. bonded debt rehinli tahvil, tahvilat. bonded goods gümrükte muhafaza altına alınmış eşya. bonded warehouse gümrük antreposu.

bone

f. kemiklerini ayyrmak, ayıklamak; gübre olarak toprağa ufalanmış kemik ilave etmek; balina geçirmek (korse ,gömlek v.b.'ne); (argo) çok çalışmak, hafızlamak, kuşlamak. bone for an exam imtihan için hazırlanmak. bone up on a subject bir mevzu üzerinde okumak.

bone

i. kemik, kılçık; çoğ. iskelet, vücut: kemikten yapılmış bir şey; balina (korse için); k.dili zar. bone ash kemik kulu. boneblack i. yanık kemiklerden yapılan siyah boya. bone china icinde kemik külü olan tabaklar. bone-dry s. kupkuru. boneless s. kemiksiz. bone meal kemik tozu. bone setter çıkıkçı, kırıkıçı. frontal bone alın kemiği. shank bone bacak kemiği. vomer bone saban kemiği. bone of contention anlaşmazlık sebebi. have a bone to pick with someone paylaşacak kozu olmak, halledilecek davası olmak. feel in one's bones derinden hissetmek, çok emin olmak. make no bones about açıkça söylemek.

bonehead

i., k.dili aptal, mankafa kimse.

boner

i., (argo) hata, ahmakça yapılan yanlışlık.

boneset

i. papatyaya benzer bir bitki, bot. Eupatorium perfoliatum.

bonfire

i. şenlik ateşi, açık havada yakılan ateş.

bong

f., i. gong gibi ses çıkarmak; i. gong sesi.

bongo

i. tropikal Afrika ormanlarında yaşayan, büyük, kahverengi üzerine beyaz çizgili antilop, zool. Taurotragus eurycerus. bongo drums çift tamtam.

bonhomie, bonhommie

i., Fr. iyi huyluluk.

boniface

i. otelci.

bonito

i. torik, uskumru cinsinden birkaç çeşit balık. large bonito torik, peçuta, zool. Pelamys sarda. .

bonjour

Fr. bonjur, günaydın.

bonkers

s., ing., (argo) çakırkeyf.

bonmot

Fr. nükte, espiri.

bonne

i., Fr. hizmetçi kadın, dadı.

bonnet

i. bağcıkları olan kadın ve çocuk şapkası; başlık şeklindeki kapak; ing. arabanın motor kapağı, kaporta. bonnet box şapka kutusu. have a bee in one's bonnet bak. bee

bonnet

f. başlık giydirmek.

bonny

s.,ing., leh. göze hoş görünen, güzel, zarif, hoş; sıhhatli, gürbüz. bonnily z. güzel bir şekilde. bonniness i. güzel oluş.

bonnyclabber

i., leh. ekşi yoğurt, kesilmiş süt.

bonsai

i. göze hoş görünmesi için çeşitli metotlarla fazla büyümesi engellenmiş ağaç; bu çeşit ağaç büyütme sanatı.

bonsoir

Fr. bonsuar, iyi geceler.

bonton

kibar davranış veya tarz; asalet; aristokrasi.

bonus

i. ikramiye, fazladan ödenen bir meblağ, prim.

bonvivant

Fr. lüks hayatı seven kimse, keyfine düşkün adam; neşeli arkadaş.

bonvoyage

Fr. iyi yolculuklar, yolunuz açık olsun.

bony

s. kemiğe benzer, kemikli.

bonze

i. Japonya veya Çin'de Budist rahip.

boo

ünlem Bööö !

boob

i., A.B.D., (argo) aptal kimse, budala kimse. boob tube k.dili televizyon.

booboo

i., (argo) gaf, hata.

booby

i. budala kimse, bön kimse, ahmak kimse; bir oyun veya müsabakada en kötü oyuncu; sınıfın en tembel talebesi. booby hatch A.B.D., (argo) akıl hastanesi. booby prize bir oyunun en kötü oyuncusuna veya bir yarışmada sonuncu olana verilen odül. booby trap kamufle edilmiş ufak bomba; gizli tuzak.

boodle

i., A.B.D., (argo) para; rüşvet, görevini kotüye kullanarak kazanılan para.

boogie-woogie

i. dans müziği olarak bir piyano çalma tarzı.

boohoo

f., i. hüngür hüngür ağlamak; i. hıçkırarak ağlama sesi.

book

f. deftere geçirmek, kaydetmek; yer ayırtmak, rezervasyon yapmak; tutmak, angaje etmek ; ismini kaydetmek, karakolda suçlu olarak kaydetmek.

book

i. kitap; cilt, fasıl, bap; müz livre, opera metni; (tiyatro) senaryo; (iskambil) bir takımın kazandıgı el sayısı; (briç) kazanılan ilk altı el; müşterek bahis defteri. the Book Kitabı Mukaddes. book of matches kibrit paketi. book club abonelerine indirimli fiyatla kitap satan firma. book muslin ince frenk tülbenti. book review bir kitabı inceleyen yazı, kitap tenkidi. book trade kitapçılık. book value defter değeri, maliyet. bring to book sorumluluğu birisine yükleyerek hesap sormak. by the book resmen, kurallara göre. He knows it like a book Ezbere biliyor. in one's bad books gözünden düşmüş. one for the books fevkalade olay; tam örnek. on the books kaydedilmiş, kayıtlı. make book A.B.D., (argo) bahse girenlerin parasını almak. without book ezbere; salahiyetsiz.

bookbinder

i. mucellit, ciltçi. bookbinding i. mucellitlik, ciltçilik. bookbindery i. mücellithane, ciltevi.

bookcase

i. kitaplık, kitap rafı.

booked

s. yeri ayrılmış; temsil için anlaşmış; defterde kayıtlı. booked-up s. bağlanmış; ing. bütün yerleri satılmış. bookend kitap desteği, kitapların devrilmemesi için iki yana konan destek.

bookie

i., A.B.D., k.dili, bak. bookmaker.

booking

i. temsil veya konser için anlaşma; yer ayırma; bilet alma; deftere kaydetme. booking-office i., ing. bilet gişesi.

bookish

s. okumaya ve kitaplara düşkün; hayat tecrübesinden fazla kitaplara bağlı olan, nazari; kitaplara ait veya bağlı, kitabi; edebi. bookishness i. kitap düşkünlüğü.

bookkeeper

i. muhasebeci. bookkeeping i. muhasebecilik.

booklet

i. broşür, küçük kitap, risale.

bookmaker

i. kitapçı; at yarışı ve maçlarda müşterek bahisleri düzenleyen adam.

bookman

i. alim, bilgin; kitapçı, kitaplarla meşgul kimse.

bookmark

i. kitapta sayfayı belirtmek için kullanılan kağıt; kitabın sahibini gösteren etiket

bookmobile

i. gezici kütüphane.

bookplate

i. kitabın iç kapağına yapıştırılan ve sahibinin ismini gösteren desenli kağıt.

bookpost

(postada) kitap tarifesiyle.

bookrack

i. açık bir kitap için kullanılan altlık; kitap rafı.

bookseller

i. kitapçı, kitap satan kimse veya firma.

bookshelf

i. kitap rafı, kitaplık.

bookstack

i. tavana kadar yükselen kitaplık.

bookstall

i. kitap sergisi; ufak kitabevi; ing. gazeteci. koşesi.

bookstand

i. kitap sergisi; ufak kitabevi; açık kitap için altlık.

bookstore

i. kitabevi.

bookworm

i. kitap kurdu, kitap okumaya düskün kimse; kağıt kurdu, zool. Ptirida; kitap kurdu, zool. Anobium hirtum.

boolean algebra

mantık ve elektronik hesap makinelerine uygulanan bir çeşit cebir.

boom

f., i. top gibi derin ve kuvvetli bir ses çıkarmak, gürlemek; vızıldamak; hamle yapmak, acele hareket etmek; A.B.D. hızla büyümek, süratli bir gelişme kaydetmek (şehir ,iş); ileri gitmek, ilerlemek; i. hızla ilerleme veya yükselme (ticaret ,iş ,refah); hamle; gürleme, uğultu, uzaktan gelen gürültü, derinden gelen ses; vızıltı (arı, böcek). boom town belli bir nedenle birdenbire zenginleşen ve genişleyen şehir. boom out kalın sesle bildirmek.

boom

i., den. seren, bumba, baston; akıntının kütükleri götürmemesi ve gemilerin seyrine engel olunması için set şeklinde konulmuş ve araları zincirli tomruk dizisi; bu sınırın içinde kalan bölge.

boomerang

i. Avustralya yerlilerince silah olarak kullanılan ve ileri doğru fırlatılınca geri gelen eğri bir değnek; ortaya atanın aleyhine dönen durum veya plan.

boon

s. neşeli. boon companion ahbap; içki arkadaşı.

boon

i. nimet, lütuf, iyilik.

boondocks

i., the ile, A.B.D., (argo) geri kalmış bölge.

boondoggle

i., f., A.B.D., k.dili faydasız iş; f. faydasız işlerle meşgul olmak.

boor

i. kaba ve görgüsüz kimse; köylü. boorish s. kaba. boorishly z. kaba bir şekilde. boorishness i. kabalık.

boose

bak. booze.

boost

f., i., A.B.D. arkasından itmek, destek olmak; lehinde konuşarak yardımcı olmak; artırmak ; i. destek, yardım; artma, artış.

booster

i., A.B.D. ileri götüren şey, yardım eden kimse, propagandacı; rokette yardımcı ek motor; elek. voltajı yükselten alet. booster shot bağışıklığı artırmak için yapılan ek aşı.

boot

i. çizme, potin; ing. bot; ayak ve bacağı sıkıştıran çizme benzeri işkence aleti; ing. arabanın bagajı; koruyucu tabaka; A.B.D. acemi deniz eri; tekme; (argo) azletme, işten çıkartma. get the boot azlolunmak, colloq. kapı dışarı edilmek. boottree çizme kalıbı. Bet your boots Emin olun. grow too big for one's boots mağrur olmak, yumurtadan çıkıp kabuğunu beğenmemek. lick the boot of çanak yalamak, dalkavukluk etmek. The boot is on the other foot Durum değişti Eski çamlar bardak oldu. wipe one's boots on hakaret eder şekilde muamele etmek; tepeleyip geçmek.

boot

f. çizme giydirmek; çizme şeklindeki aletle işkence yapmak; (argo) tekmelemek, tekme ile uzaklaştırmak; futbolda tekme atmak; (argo) işten çıkarmak, kovmak.

boot

f., i., (eski) veya (şiir) fayda etmek; yararlı olmak, işe yaramak; i., (eski) fayda; çare. What boots it? Faydası ne? Neye yarar?. to boot ilaveten, fazla olarak.

bootblack

i. ayakkabı boyacısı, lostracı.

bootee

i. örgü bebek patiği; kadın botu.

booth

i. kulübe, çadır, çardak, barınak; satış pavyonuç

bootjack

i. çizme çekeceği.

bootleg

i., s., A.B.D. kaçak içki; s. kaçak olarak imal, ithal veya nakledilmiş; kaçak, kanun dışı; kaçakçılıkla ilgili.

bootleg

f. içki kaçakçılığı yapmak; kaçakçılık etmek; satmak üzere üzerinde kaçak eşya bulundurmak.

bootlegger

i. içki kaçakçısı, kaçakçı.

bootless

s. faydasız, boş, gereksiz. bootlessly z. boş yere, neticesiz olarak. bootlessness i. neticesizlik.

bootlicker

i., A.B.D., (argo) dalkavuk.

boots

i., ing. otelde boyacılık ve ayak işlerinde çalışan hizmetli.

booty

i. ganimet, yağma, çapul; kazanç.

booze

ing. booze, boose, bouse (buz) i., f., k.dili alkollü içki; içki alemi; f. kafayı çekmek, içmek. boozer i. ayyaş kimse.

boozy

s., k.dili sarhoş, kafası dumanlı; alkolik.

bop

f., i., (argo) vurmak; i., müz. bap, bir çeşit caz müziği.

boracic acid

kim. asitborik.

boracite

i. borasit, Bandırma taşı.

borage

i. hodan, bot. Borago officinalis.

borate

i., kim. borat.

borax

i. boraks.

bordeaux

i. bordo limanı; Bordo şarabı .Bordeaux mixture ağaçları korumak için kullanılan karışım.

bordelio

i. genelev.

border

i. kenar; hudut, sınır; bir resim veya yazının etrafındaki süs. borderer i. sınırda oturan kimse. borderland i. sınır bölgesi. borderline i., s. sınır s. güçlükle ayırt edilebilen.

border

f. sınır koymak; sınır meydana getirmek; sınırdaş olmak, hemhudut olmak; benzemek, yakın olmak. border on sınır komşusu olmak; eğiliminde olmak.

bore

bak. bear.

bore

f., i. can sıkmak, bizar etmek, baş ağrıtmak; i. can sıkıcı kimse veya olay, baş belası.

bore

f., i. delik açmak, burgu veya matkap ile delmek oymak; i. delik, oyuk; kalibre, çap. bore bit taş delecek kalem.

bore

i. kabarma sonucu oluşan yüksek tepeli dalga.

boreal

s. poyraza ait, kuzey rüzgarına ait; şimali, kuzey.

boreas

i. Yunan mitolojisinde kuzey rüzgarı, poyrazı.

boredom

i. sıkıntı, can sıkıntısı.

borehole

i. yerkabuğunda araştırmalar yapmak için açılan kuyu.

borer

i. delgi, matkap, burgu; meyva veya ağaç kurdu; beslenmek için diğer balıkların etine gömülen balık.

boric

s., kim. borik, borakslı. boric acid kim. asitborik.

boride

i., kim. içinde bor bulunan bileşim, borit.

boring

i., s. sondaj, delme; delik; çoğ. delik açılırken cıkan moloz; s. can sıkıcı.

born

s. doğmuş; doğuştan. He was born in Sivas Sivas'ta doğdu. Where were you born? Nerelisiniz?

borne

bak. bear; s. taşınmış, götürülmüş; tahammül edilmiş, dayanılmış.

boron

i., kim. bor.

borough

i. kasaba, kaza, ilçe.

borrow

f. ödunç almak, borç almak; mat. ödunç almak (çıkarma işleminde). borrow trouble önceden tasasını çekmek. borrowing i. başka bir dilden alınan kelime veya deyim.

borscht

i. Rus sebze çorbası, borş.

bort

i. düşük kalite elmas veya elmas kırıntıları, karaelmas, karbonado.

borzoi

i. Rus kurt köpeği.

boscage

i. ağaçlık, çalılık, koru.

bosh

i., k.dili saçmalık, boş söz, zırva söz veya düşünce.

bosk

i. çalılardan meydana gelen küçük koru. bosket, bosquet i. koru, çalılık. bosky s. ağaçlıklı, çalılarla kaplı; gölgeli.

bosnia

i. Bosna. Bosnian Boşnak; Boşnakça; s. Boşnak.

bosom

i., s. göğüs, sine, bağır, koyun;elbisenin göğsü kaplayan kısmı; s. samimi çok yakın; göğüse ait. bosom friend samimi dost, can yoldaşı.

bosom

f. bağrına basmak, kucaklamak; gizlemek, saklamak.

bosphorus, bosporus

i. istanbul Boğazı, Karadeniz Boğazı. the Bosphorus and its shores Boğaziçi.

boss

i., A.B.D., k.dili inek veya buzağı.

boss

i., f., A.B.D. patron amir, işveren, ustabaşı; A.B.D. kendi seçim bölgesinde partinin örgütünü denetleyen politikacı; f. kontrol etmek, idare etmek; fazla otoriter ve sert olmak.

boss

i., f., bot., zool. bitki veya hayvanın vücudunda meydana gelen şişkinlik; mim. fildişi, maden v.b.'nden yapılmış kabartma süs; f. kabartmalarla süslemek.

bossy

s., i., A.B.D., k.dili sözünü geçiren, hükmeden, sert tabiatlı; i. inek veya buzağı

bossy

s. kabartmalarla süslü.

bosun

bak. boatswain.

bot

kıs. botany, bottle.

botanic, botanical

s. bitkibilimsel, botaniğe ait; bitkisel. botanically z. botanik bakımmdan.

botanist

i. botanist, bitkiler bilgini.

botanize

ing. -ise f. inceleme yapmak için kırlardan bitki toplamak; bitkileri yerinde incelemek.

botany

i. botanik bitkibilimi.

botbott

i. bir cins at sineğinin sürfesi.

botch

f., i. beceriksizce yamamak; kabaca tamir etmek; bozmak; i. kabaca yapılmış yama; beceriksizlik. botchy s. kaba yamalı

botfly

i. sürfesi omurgalılara asalak olan birkaç cins sinek.

both

zam. s. her ikisi, her ikisi de; ikisi de; s. her iki. both he and I hem o hem de ben.

bother

i. sıkıntı, sıkıcı bir iş veya durum, zahmet, üzüntü veren bir şey. It's no bother Bir şey değil Zahmet olmaz. bothersome s. sıkıcı, üzücü.

bother

f. canını sıkmak, sıkıntı vermek, üzmek, taciz etmek, rahatsız etmek; endişe etmek, merak etmek.

botheration

i., ünlem can sıkıntısı, üzüntü, telaş veya sıkıntı yaratan durum; ünlem Aman ! Bırak şunu !

botree

Asnam incir ağacı, bo inciri, Budistlerin kutsal saydıgı ağaç.

botswana

i. Botswana.

bottle

i. şişe; emzik, biberon. bottle gourd sukabağı. be brought up on the bottle mamayla beslenmek, biberonla beslenmek. the bottle alkollü içki; bebekler için süt.

bottle

f. şişeye koymak, şişelere doldurmak. bottle up şişelere doldurup saklamak; susturmak.

bottle-imp

i. şişeye kapanmış cin.

bottle-party

i. herkesin kendi içkisini getirdiği içkili toplantı.

bottlebrush

i. şişe fırçası; atkuyruğu, bot .Equisetum arvense.

bottlefish

i. kendini hava ile şişirebilen bir balık, zool. Saccopharynx ampullaceus.

bottleglass

i. şişe yapmak için kullanılan adi yeşil cam. bottle green şişe camı yeşili.

bottleneck

i. dar geçit, dar boğaz; engel; iş1erin yürümesini engelleyen kimse veya durum.

bottlenose

i. iri burun; bir cins diş1i balina, zool. Tursiops.

bottlewasher

i. bulaşıkşı. chief cook and bottlewasher her türlü ev işi yapan kimse.

bottom

i. dip, alt; esas, kaynak, temel; vadi; den. karina, tekne, gemi; dayanma gücü; iskemlenin oturulacak yeri; k.dili kıç, popo. Bottoms up! k.dili içkilerinizi bir yudumda bitirin !. at bottom aslında, esasında. get at the bottom of bir şeyin esasına inmek, aslını anlamak. bottom dollar son kuruş bottom land ovalık arazi.

bottom

f. dip koymak; bir şeyin asIına inmek, esasını anlamak; tesis etmek, kurmak; esasına dayanmak; dibine inmek, ulaşmak.

bottomless

s. dipsiz; çok derin. the bottomless pit cehennem.

bottomry

i., huk. gemi sahibinin gemiyi karşı1ık göstererek ödünç para almasını sağlayan kontrat.

botulin

i. bir çeşit ağır gıda zehirlenmesi.

boucle

i. buklet.

boudoir

i. bir kadının yatak veya özel oturma odası

bouffant

s. kabarık.

bougainvillea

i. sıcak memleketlerde yetişen çiçekli bir bitki, bot. Bougainvillea.

bough

i agaç dalı, büyük dal.

bought

bak. buy.

bougie

i., h.b. eğilir uzun sonda; fitil; mum, balmumu.

bouillabaisse

i. şaraplı balık çorbası.

bouillon

i. et suyu çorbası.

boulder,bowlder

i. yerinden kopmuş ve aşınmşş iri kaya parçası.

boulevard

i. bulvar, iki tarafı ağaçlık geniş cadde.

boult

bak. bolt.

bounce

f., i. sıçramak, sekmek, zıplamak (top); gürültüyle veya hızla bir yere dalmak; sıçratmak, zıplatmak, sektirmek; A.B.D., (argo) karşılıksız olduğu gerekçesiyle çeki iade etmek; (argo) yol vermek, işten atmak; i. sıçrayış, sıçrama, zıplayış; k.dili hayatiyet, canlılık; ing., k.dili övünme, atma, martaval; A.B.D., (argo) kovma, işten atma, yol verme.

bouncer

i. sıçrayan şey veya kimse, zıplayan bir şey veya kimse; A.B.D. (argo) bar, gece külüb v.b. fedaisi; büyük şey; ing., k.dili martaval; martavalcı kimse.

bound

f. sekmek, sıçrayarak gitmek, zıplamak, fırlamak; sektirmek, sıçratmak, zıplatmak.

bound

s. bağlı, kayıtlı; ciltli, ciltlenmiş; mecbur. bound to win mutlaka kazanacak. bound up in bağlı, düşkün.

bound

i. sıçrayış, fırlayış zıplama, geri tepme. at a bound bir hamlede.

bound

i., gen. çoğ. hudut, sınır, sınırlar.

bound

f. hudutlamak, sınırlamak; kuşatmak; hudutlannı çizmek; hemhudut olmak, bitişik olmak.

bound

s. gitmeye hazır, hareket halinde. homeward bound memleketine doğru yola çıkmış veya çıkmak üzere.

boundary

i. hudut, sınır.

bounden

s. mecbur, mecburiyet altında olan, zorunlu; mecburi.

bounder

i., ing., k.dili terbiyesiz ve cibilliyetsiz kimse.

boundless

s. hudutsuz, sınırsız, sonsuz, engin, tükenmeyen.

bounteous

s. eli açık, cömert; bol, mebzul. bounteously z. cömertçe. bounteousness i. comertlik.

bountiful

s. comert, eli açık, vermeyi seven; bol, mebzul. bountifully z. bol bol.

bounty

i. cömertlik; cömertçe verilen hediye, ihsan; prim, ikramiye; öldürülen zararlı hayvan başına belediyece ödenen para.

bouquet

i. buket, çiçek demeti; şarap kokusu.

bourdon

i., müz. bir hava ile birlikte çalınan alçak sesli ve tek perdeli nağme; orgda pes birtakım notalar.

bourgeois

i., s., Fr. burjuva; orta sınıf; s. orta sınıfa mensup; zarafet ve incelikten yoksun. bourgeoisie' i orta sınıf, burjuvazi.

bourgeon

bak.burgeon.

bourn, bourne

i. çay, su.

bourne

i., (eski) hudut, sınır; hedef, gaye, varılacak yer; ülke, memleket.

bourse

i. borsa, özellikle Paris borsası.

boustrophedon

i. bir satırın sağdan sola ve diğerinin soldan sağa yazıldığı eski bir yazı şekli.

bout

i. kuvvet gösterisi, müsabaka; nöbet; devre.

boutique

i. butik.

bovine

s. öküz ve inek gibi büyükbaş hayvanlarla ilgili; bu hayvanlara benzer; sıkıcı, durgun, hissiz.

bow

i. baş, pruva (gemi).bowman i. baş tarafta kürek çeken adam; filikada pruvacı.

bow

i. baş eğerek selamlama, reverans.

bow

f. başını eğerek selamlamak, reverans yapmak; eğmek; başını eğdirmek; başını eğerek yol göstermek; ezmek. bow and scrape yaltaklanmak.

bow

i., f. yay; okçu; kavis; gökkuşağı; boyunduruk; fiyonk; f., müz. yay ile çalmak. bow tie papyon kravat, kelebek kravat. bow window kavisli daire şeklinde iç kısmı enli pencere.

bow-wow

i. köpek havlaması; havlama taklidi; ç.dili köpek, havhav.

bowdlerize

f. bir eserden ahlaka aykırı olduğu düşünülen kısımları çıkarmak veya değiştirmek; ıslah etmek.

bowel

i., f. bağırsak; gen. çoğç iç kısımlar; f. bağırsaklarını çıkarmak. bowel movement dışkı çıkarma; dışkıç

bower

f. etrafına kameriye yapmak; ihata etmek, kuşatmak.

bower

iç Euchre'' denilen iskambil oyununda bacak;(şiir) bahçe köşkü, kameriye, kulübe; den. pruvada iki lenger çapadan biri.

bowery

i., A.B.D. çiftlik; sayfiye evi. the Bowery New York şehrinde bulunan, eskiden adi eğlence yerleri ve otellerle dolu olan uzun ve geniş bir cadde.

bowie knife

uzun ve eğri av bıçağı.

bowl

i. kase, çukur kap; tas, leğen; tahta top; birkaç tip top oyunu.

bowl

f. bir çeşit top oyunu oynamak; top gibi yuvarlamak; top atmak. bowl over vurup devirmek; şaşırtmak, şaşkına çevirmek. be bowled over hayretten donup kalmak.

bowlegged

s. çarpık bacaklı.

bowler

i. bowling oyununda topu atan kimse. bowler hat melon şapka.

bowline

i., den. borina; bir çeşit düğüm, barço bağı.

bowling

i. ağır topla oynanan bir oyun. bowling alley bu oyuna mahsus dar yol. bowling green bu oyunun oynandığı yeşil saha.

bowman

i. okçu, ok atan kimse; yay çeken kimse.

bowshot

i. ok menzili.

bowsprit

i., den. cıvadra.

bowstring

i., f. kiriş; f. iple boğarak öldürmek.

bowyer

i. okçu, ok yapan veya satan kimse.

box

i. kutu, sandık; bir kutu dolusu miktar; hediye kutusu, hediye; loca; külübe (bakçi veya nöbetçiler için); av külübesi; at arabalarında arabacının oturduğu yer; yolcu veya yük kompartımanı; mil yatağı, göz; müşkül durum; gazet. çerçeveli kıslm; (beysbol) oyuncuların topa vurdukları yer. box calf bir çeşit kahverengi buzağı derisi. box camera basit ve ayarsız fotoğraf makinası. boxcar i. kapalı yük vagonu, furgon. box coat kalın arabacı paltosu; arkası bele oturmayan palto. box drain kapalı lağım. boxfish i. sandıkbalığı, zool. Ostracion. box kite kutu şeklinde bir cins uçurtma. box number posta kutusu numarası. box office tiyatro, sinema ve stadyumda bilet gişesi; k.dili bir temsilden elde edilen hasılat. box pleat plikaşe. boxwood i. şimşir kerestesi; şimşir, bot. Buxus sempervirens. inthe box huk. şahit kürsüsünde. boxlike s. kutu gibi.

box

i., f. el veya yumruk darbesi; f. tokat veya yumruk atmak (bilhssa kulağa); boks maçına girmek; boks yapmak. boxer i. boksör.

box

f. kutuya veya sandığa koymak; gen. up ile kutulara yerleştirmek, sandıklamak, ambalaj yapmak; den. orsada boca ve pupa ederek gemiyi yeniden orsaya getirmek. box the compass den. pusulaya göre kerteleri sırayla saymak.

box

i. şimşir, bot. Buxus sempervirens.

boxer

i. bir cins köpek, bokser.

boxhaul

f., den. orsada boca ve pupa ederek gemiyi yeniden orsaya getirmek.

boxing

i. boks. boxing glove boks eldiveni. boxing match boks maçı. Boxing Day ing. Noeli takip eden gün.

boy

i. erkek çocuk, oğlan; delikanlı; aşağ. genç uşak. boy friend k.dili erkek arkadaş. boy scout erkek izci.

boycott

f., i. boykot yapmak; i. boykot.

boyhood

i. çocukluk devresi.

boyish

s. erkek çocuk tavırlı, oğlanlara yakışır, oğlanvari; çocukça. boyishly z. oğlanlara yakışır şekilde. boyishness i. oğlanvari oluş.

boysenberry

i. böğürtlen ve ahududunun birleşmesinden doğan melez bir meyva.

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL