bot ne demek Türkçe anlamı

kıs. botany, bottle.

s. bitkibilimsel, botaniğe ait; bitkisel. botanically z. botanik bakımmdan.

i. botanist, bitkiler bilgini.

ing. -ise f. inceleme yapmak için kırlardan bitki toplamak; bitkileri yerinde incelemek.

i. botanik bitkibilimi.

i. bir cins at sineğinin sürfesi.

f., i. beceriksizce yamamak; kabaca tamir etmek; bozmak; i. kabaca yapılmış yama; beceriksizlik. botchy s. kaba yamalı

i. sürfesi omurgalılara asalak olan birkaç cins sinek.

zam. s. her ikisi, her ikisi de; ikisi de; s. her iki. both he and I hem o hem de ben.

i. sıkıntı, sıkıcı bir iş veya durum, zahmet, üzüntü veren bir şey. It's no bother Bir şey değil Zahmet olmaz. bothersome s. sıkıcı, üzücü.

f. canını sıkmak, sıkıntı vermek, üzmek, taciz etmek, rahatsız etmek; endişe etmek, merak etmek.

i., ünlem can sıkıntısı, üzüntü, telaş veya sıkıntı yaratan durum; ünlem Aman ! Bırak şunu !

Asnam incir ağacı, bo inciri, Budistlerin kutsal saydıgı ağaç.

i. Botswana.

i. şişe; emzik, biberon. bottle gourd sukabağı. be brought up on the bottle mamayla beslenmek, biberonla beslenmek. the bottle alkollü içki; bebekler için süt.

f. şişeye koymak, şişelere doldurmak. bottle up şişelere doldurup saklamak; susturmak.

i. şişeye kapanmış cin.

i. herkesin kendi içkisini getirdiği içkili toplantı.

i. şişe fırçası; atkuyruğu, bot .Equisetum arvense.

i. kendini hava ile şişirebilen bir balık, zool. Saccopharynx ampullaceus.

i. şişe yapmak için kullanılan adi yeşil cam. bottle green şişe camı yeşili.

i. dar geçit, dar boğaz; engel; iş1erin yürümesini engelleyen kimse veya durum.

i. iri burun; bir cins diş1i balina, zool. Tursiops.

i. bulaşıkşı. chief cook and bottlewasher her türlü ev işi yapan kimse.

i. dip, alt; esas, kaynak, temel; vadi; den. karina, tekne, gemi; dayanma gücü; iskemlenin oturulacak yeri; k.dili kıç, popo. Bottoms up! k.dili içkilerinizi bir yudumda bitirin !. at bottom aslında, esasında. get at the bottom of bir şeyin esasına inmek, aslını anlamak. bottom dollar son kuruş bottom land ovalık arazi.

f. dip koymak; bir şeyin asIına inmek, esasını anlamak; tesis etmek, kurmak; esasına dayanmak; dibine inmek, ulaşmak.

s. dipsiz; çok derin. the bottomless pit cehennem.

i., huk. gemi sahibinin gemiyi karşı1ık göstererek ödünç para almasını sağlayan kontrat.

i. bir çeşit ağır gıda zehirlenmesi.