NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

boo ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: boo
Bulunan Sonuç: 59

boo

ünlem Bööö !

boob

i., A.B.D., (argo) aptal kimse, budala kimse. boob tube k.dili televizyon.

booboo

i., (argo) gaf, hata.

booby

i. budala kimse, bön kimse, ahmak kimse; bir oyun veya müsabakada en kötü oyuncu; sınıfın en tembel talebesi. booby hatch A.B.D., (argo) akıl hastanesi. booby prize bir oyunun en kötü oyuncusuna veya bir yarışmada sonuncu olana verilen odül. booby trap kamufle edilmiş ufak bomba; gizli tuzak.

boodle

i., A.B.D., (argo) para; rüşvet, görevini kotüye kullanarak kazanılan para.

boogie-woogie

i. dans müziği olarak bir piyano çalma tarzı.

boohoo

f., i. hüngür hüngür ağlamak; i. hıçkırarak ağlama sesi.

book

f. deftere geçirmek, kaydetmek; yer ayırtmak, rezervasyon yapmak; tutmak, angaje etmek ; ismini kaydetmek, karakolda suçlu olarak kaydetmek.

book

i. kitap; cilt, fasıl, bap; müz livre, opera metni; (tiyatro) senaryo; (iskambil) bir takımın kazandıgı el sayısı; (briç) kazanılan ilk altı el; müşterek bahis defteri. the Book Kitabı Mukaddes. book of matches kibrit paketi. book club abonelerine indirimli fiyatla kitap satan firma. book muslin ince frenk tülbenti. book review bir kitabı inceleyen yazı, kitap tenkidi. book trade kitapçılık. book value defter değeri, maliyet. bring to book sorumluluğu birisine yükleyerek hesap sormak. by the book resmen, kurallara göre. He knows it like a book Ezbere biliyor. in one's bad books gözünden düşmüş. one for the books fevkalade olay; tam örnek. on the books kaydedilmiş, kayıtlı. make book A.B.D., (argo) bahse girenlerin parasını almak. without book ezbere; salahiyetsiz.

bookbinder

i. mucellit, ciltçi. bookbinding i. mucellitlik, ciltçilik. bookbindery i. mücellithane, ciltevi.

bookcase

i. kitaplık, kitap rafı.

booked

s. yeri ayrılmış; temsil için anlaşmış; defterde kayıtlı. booked-up s. bağlanmış; ing. bütün yerleri satılmış. bookend kitap desteği, kitapların devrilmemesi için iki yana konan destek.

bookie

i., A.B.D., k.dili, bak. bookmaker.

booking

i. temsil veya konser için anlaşma; yer ayırma; bilet alma; deftere kaydetme. booking-office i., ing. bilet gişesi.

bookish

s. okumaya ve kitaplara düşkün; hayat tecrübesinden fazla kitaplara bağlı olan, nazari; kitaplara ait veya bağlı, kitabi; edebi. bookishness i. kitap düşkünlüğü.

bookkeeper

i. muhasebeci. bookkeeping i. muhasebecilik.

booklet

i. broşür, küçük kitap, risale.

bookmaker

i. kitapçı; at yarışı ve maçlarda müşterek bahisleri düzenleyen adam.

bookman

i. alim, bilgin; kitapçı, kitaplarla meşgul kimse.

bookmark

i. kitapta sayfayı belirtmek için kullanılan kağıt; kitabın sahibini gösteren etiket

bookmobile

i. gezici kütüphane.

bookplate

i. kitabın iç kapağına yapıştırılan ve sahibinin ismini gösteren desenli kağıt.

bookpost

(postada) kitap tarifesiyle.

bookrack

i. açık bir kitap için kullanılan altlık; kitap rafı.

bookseller

i. kitapçı, kitap satan kimse veya firma.

bookshelf

i. kitap rafı, kitaplık.

bookstack

i. tavana kadar yükselen kitaplık.

bookstall

i. kitap sergisi; ufak kitabevi; ing. gazeteci. koşesi.

bookstand

i. kitap sergisi; ufak kitabevi; açık kitap için altlık.

bookstore

i. kitabevi.

bookworm

i. kitap kurdu, kitap okumaya düskün kimse; kağıt kurdu, zool. Ptirida; kitap kurdu, zool. Anobium hirtum.

boolean algebra

mantık ve elektronik hesap makinelerine uygulanan bir çeşit cebir.

boom

f., i. top gibi derin ve kuvvetli bir ses çıkarmak, gürlemek; vızıldamak; hamle yapmak, acele hareket etmek; A.B.D. hızla büyümek, süratli bir gelişme kaydetmek (şehir ,iş); ileri gitmek, ilerlemek; i. hızla ilerleme veya yükselme (ticaret ,iş ,refah); hamle; gürleme, uğultu, uzaktan gelen gürültü, derinden gelen ses; vızıltı (arı, böcek). boom town belli bir nedenle birdenbire zenginleşen ve genişleyen şehir. boom out kalın sesle bildirmek.

boom

i., den. seren, bumba, baston; akıntının kütükleri götürmemesi ve gemilerin seyrine engel olunması için set şeklinde konulmuş ve araları zincirli tomruk dizisi; bu sınırın içinde kalan bölge.

boomerang

i. Avustralya yerlilerince silah olarak kullanılan ve ileri doğru fırlatılınca geri gelen eğri bir değnek; ortaya atanın aleyhine dönen durum veya plan.

boon

s. neşeli. boon companion ahbap; içki arkadaşı.

boon

i. nimet, lütuf, iyilik.

boondocks

i., the ile, A.B.D., (argo) geri kalmış bölge.

boondoggle

i., f., A.B.D., k.dili faydasız iş; f. faydasız işlerle meşgul olmak.

boor

i. kaba ve görgüsüz kimse; köylü. boorish s. kaba. boorishly z. kaba bir şekilde. boorishness i. kabalık.

boose

bak. booze.

boost

f., i., A.B.D. arkasından itmek, destek olmak; lehinde konuşarak yardımcı olmak; artırmak ; i. destek, yardım; artma, artış.

booster

i., A.B.D. ileri götüren şey, yardım eden kimse, propagandacı; rokette yardımcı ek motor; elek. voltajı yükselten alet. booster shot bağışıklığı artırmak için yapılan ek aşı.

boot

i. çizme, potin; ing. bot; ayak ve bacağı sıkıştıran çizme benzeri işkence aleti; ing. arabanın bagajı; koruyucu tabaka; A.B.D. acemi deniz eri; tekme; (argo) azletme, işten çıkartma. get the boot azlolunmak, colloq. kapı dışarı edilmek. boottree çizme kalıbı. Bet your boots Emin olun. grow too big for one's boots mağrur olmak, yumurtadan çıkıp kabuğunu beğenmemek. lick the boot of çanak yalamak, dalkavukluk etmek. The boot is on the other foot Durum değişti Eski çamlar bardak oldu. wipe one's boots on hakaret eder şekilde muamele etmek; tepeleyip geçmek.

boot

f. çizme giydirmek; çizme şeklindeki aletle işkence yapmak; (argo) tekmelemek, tekme ile uzaklaştırmak; futbolda tekme atmak; (argo) işten çıkarmak, kovmak.

boot

f., i., (eski) veya (şiir) fayda etmek; yararlı olmak, işe yaramak; i., (eski) fayda; çare. What boots it? Faydası ne? Neye yarar?. to boot ilaveten, fazla olarak.

bootblack

i. ayakkabı boyacısı, lostracı.

bootee

i. örgü bebek patiği; kadın botu.

booth

i. kulübe, çadır, çardak, barınak; satış pavyonuç

bootjack

i. çizme çekeceği.

bootleg

i., s., A.B.D. kaçak içki; s. kaçak olarak imal, ithal veya nakledilmiş; kaçak, kanun dışı; kaçakçılıkla ilgili.

bootleg

f. içki kaçakçılığı yapmak; kaçakçılık etmek; satmak üzere üzerinde kaçak eşya bulundurmak.

bootlegger

i. içki kaçakçısı, kaçakçı.

bootless

s. faydasız, boş, gereksiz. bootlessly z. boş yere, neticesiz olarak. bootlessness i. neticesizlik.

bootlicker

i., A.B.D., (argo) dalkavuk.

boots

i., ing. otelde boyacılık ve ayak işlerinde çalışan hizmetli.

booty

i. ganimet, yağma, çapul; kazanç.

booze

ing. booze, boose, bouse (buz) i., f., k.dili alkollü içki; içki alemi; f. kafayı çekmek, içmek. boozer i. ayyaş kimse.

boozy

s., k.dili sarhoş, kafası dumanlı; alkolik.

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL