NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

mo ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: mo
Bulunan Sonuç: 364

mo

kıs. Missouri.

moa

i. moa, Yeni Zeland'a mahsus devekuşuna benzer türu tükenmiş bir kuş.

moan

f., i. inlemek, figan etmek; i. inilti, inleme, figan .

moat

i., f. kale hendeği; f. etrafna böyle hendek çevirmek. moated s. hendekli.

mob

i., f. (-bed, -bing) insan kalabalığı, izdiham; ayaktakımı, avam; k.dili gangsterler çetesi: f. güruh halinde saldırmak, kitle halinde hücum etmek; merakla etrafını sarmak; yığılmak. mob law halk tarafından yürütülen kanun, linç kanunu.

mobile

i. dengede hareket düzeni.

mobile

s. yer değiştirebilen, devingen, serbest hareket eden; akışkan; kolay değişen (çehre); değişken, kararsız (fikir); ask. seyyar (ordu). mobile home araba ile çekilebilen tekerlekli ev. mobility i. devingenlik; değişkenlik; akışkanlık.

mobilize

f. seferber etmek, silah altına almak, harekete getirmek mobilization ; seferberlik.

mobocracy

i. avamtakımı yönetimi.

mobster

i., argo gangster.

mocamp

i. kamping, kamp yeri.

moccasin

i. mokasen, Amerika yerlilerine mahsus çarık; Amerikanın güney eyaletlerine mahsus çok zehirli ve koyu renkli bir su yılanı, zool. Agkistrodon piscivorus.

mocha

i. Yemen'de Moha limanl; k.h. Yemen kahvesi; çikolata ve kahve karışımı ile yapılmış veya kahveli bir tat verici; bir çesit yumuşak koyun derisi.

mock

i., s. alay, istihza, eğlenme; taklit şey, sahte şey; alay edilecek şey, maskarallk; s. sahte, kalp, taklit. mock orange ful, ağaç fulü, bot. Philadelphus cotonarius. mock sun güneşe yakın ve karşı tarafta görulen güneş aksı yalancı güneş. mock turtle soup kaplumbağa çorbası taklidi olarak dana başından yapılan çorba.

mock

f. alay etmek, istihza etmek, eğlenmek; hakir görmek; aldatmak; taklidini yapmak; alay için taklit etmek. mockingly z .alay ederek.

mockery

i. istihza; alay, alay edilecek şey; taklit, alay manasında taklit, alay manasında taklitçilik; manasız iş.

mockheroics

i., çoğ. destansı taşlama.

mockingbird

i. alaycı kuş, zool. Mimus polyglottos.

mod

s., argo şık.

mod

kıs. moderate, modern.

modal

s. şekle ait; şekilden ibaret; müz. makama ait; gram. kiplere ait; istatistik en sık görülen (değer), tipik.

modality

i. şekil, usul, tarz; man. bir önermenin gerekliliğini, imkân veya imkansızlığını ifade eden hal; tıb tedavi usulü veya cihazı.

mode

i., müz. makam; gram. kip; man. bir önerme veya karşılaştırmanın şekli; usul, tarz, üslup, şekil; moda; istatistik en çok elde edilen değer.

model

i., s. örnek, model, numune; kalıp, şekil; resim, plan; örnek tutulacak kimse; manken; s. numune veya model olan; örnek tutulmaya lâyık.

model

f. (-ed, -ing veya -led,-ling) örneğe göre yapmak; model yapmak; biçimlendirmek; defile yapmak; üç boyutlu görünümü vermek.

moderate

s., i. ılımlı, mutedil; orta, ikisi ortası; i. ılımlı kimse. moderately z. mutedil olarak, ılımlı olarak; az çok. moderateness i. ılımlılık.

moderate

f. yatıştırmak, itidale getirmek, yumuşatmak; yatışmak, yumuşamak; azaltmak, hafifletmek; başkanlık etmek, idare etmek.

moderation

i. ılımlılık, itidal; insaf. in moderation ifrata gitmeden, aşırılığa kaçmadan, itidalle.

moderato

z., it., müz. moderato.

moderator

i. yatıştıran kimse; toplantı başkanı; fiz. yavaşlatıcı madde .

modern

s., i. çağdaş, yeni, asri, çağcıl, modern; i. çağcıl kimse, modern kimse. modernism i. çağcıllık, modernlik; yenilik. modernist i. yenilik taraftarı. moder'nity i. yenilik; çağcıllık. modernize f. modernleştirmek, yenileştirmek. modernness i. modernlik, çağcıllık.

modest

s. alçak gönüllü, mutevazı; gösterişsiz; ılımlı; tutarlı; namuslu, iffetli. modestly z. tevazu ile, gösterişsizce. modesty i. alçak gönüllülük, tevazu; iffet; ılımlılık.

modicum

i. az miktar, nebze.

modification

i. tadil, biraz değiştirme, degişiklik.

modifier

i. değiştiren şey; gram. niteleyen kelime veya deyim, tamlayıcı kelime.

modify

f .tadil etmek, tebdil etmek, bir şeyde değişiklik yapmak, biraz değiştirmek; ılımlı yapmak, azaltmak, hafifletmek; gram. nitelendirmek, nitelemek, tamlamak. modifiable s. değiştirilebilir.

modillion

i. Korint mimarisinde korniş çıkıntısı altına gelen destek.

modish

s. modaya uygun, son model. modishly z. modaya uygun olarak. modishness i. modaya uygunluk.

modiste

i. kadın terzisi veya şapkacısı.

modular

s. modül gibi; modülle yapılmış, modüle ait.

modulate

f. konuşma ve şarkı söylemede ses perdesini icabına göre değiştirmek; yumuşatmak, hafifleştirmek, tatlılaştırmak (ses); makam ile söylemek; radyo modüle etmek. modula'tion i. tadil, hafifletme, hafifleme; müz. modülasyon, geçiş; fiz., radyo taşıyıcı bir dalgayı mesaj sinyaline göre tadil etme, modülasyon.

module

i. mikyas, çap, miyar; ölçü esası; kompütör veya diğer makinalarda standart kısım; bir feza gemisinin her bir kısmı. moon-landing module aya iniş kapsülu, ay modülü. reentry module dünyaya dönüş kapsülü.

modulus

i., fiz. modül.

modus

i. (çoğ. modi) usul, tarz. modus operandi icra yolu, hareket tarzı. modus vivendi geçici anlaşma.

mogadiscio

i. Mogadişu, Somali'nin başkenti.

mogul

i., s. Moğol; k.h. nüfuzlu kimse; yük lokomotifi; s. Moğol the Great Mogul tar. Timur hanedanından Hindistan imparatoru.

mohair

i. tiftik yünü; tiftik yününden yapılan kumaş.

mohammed

bak. Muhammad.

mohur

i. on beş rupi kıymetinde eski altın Hint parası, mohur.

moidore

i. eski Portekiz altın parası.

moiety

i. yarım, yarı; parça, kısım, pay.

moil

f., i. çalışıp didinmek, çok zor işle uğraşmak; i. ağır iş; karışıklık, kargaşa, gürültü.

moira

i. kader, kısmet, baht.

moire

i., s. hareli kumaş, hareli ipek kumaş; hare; s. hareli.

moist

s. nemli, rutubetli; ıslak; sulu, yaşlı (göz). moistness i. nemlilik, rutubet.

moisten

f. ıslatmak; ıslanmak, nemlenmek.

molar

s., fiz. bir kütlenin bütününe ait; kim bir litrede bir malolan.

molar

s., i. öğütücü, çiğneyip parçalayan; i. azıdişi.

molasses

i. (tek, çoğ) melas.

mold

, ing mould i., f. küf; f küflendirmek; küflenmek, küf bağlamak. moldiness i. küf, küflülük. moldy s. küflü, küf bağlamış.

mold

,ing. mould i. bahçivan toprağı, gübreli toprak.

mold

, ing mould i., f. kalıp; genel biçim; ayırt edici özellik; f. şekil vermek, biçimlendirmek; kalıp yapmak; kalıba dökmek; üste oturmak. mold public opinion kamuoyu oluşturmak. molder i. kalıpçı, dökmeci; şekil veren kimse.

moldavia

i. Romanya'da Buğdan eyaleti.

moldboard

i. saban kulağı.

molder

f. çürümek, çürüyüp toz haline gelmek; ufalanmak; çürütmek; toz haline koymak.

molding

, ing. moulding i. tiriz, pervaz, korniş, silme.

mole

i. ben, insan vücudunda leke.

mole

i., kim. gram. molekül, herhangi bir maddenin gramla çarpılan molekül ağır1ığı.

mole

i. köstebek, kör sıçan, yer göçkeni, zool. Talpa europaea

mole

i. dalgakıran, mendirek; suni liman.

molecular

s. moleküle ait, moleküllü.

molecule

i. tozan, molekül, zerre.

molehill

i. köstebeklerin yeraltını oyarak çıkardıkları toprak yığnı, köstebek tepesi; önemsiz şey. make a mountain out of a molehill habbeyi kubbe yapmak, pireyi deve yapmak.

moleskin

i. köstebek derisi; buna benzer kumaş; çoğ. bu kumaştan yapılmış pantolon .

molest

f. rahatslz etmek; tecavüz etmek. molestation i. tecavüz.

moll

i., argo. gangsterin sevgilisi; orospu, fahişe.

mollify

f. yumuşatmak, yatıştırmak, dindirmek, teskin etmek. mollifica'tion i. dindirme, teskin.

mollusk

, mollusc i. yumuşakçalar sınıfından bir hayvan.

mollycoddle

i., f. muhallebi çocuğu; kadınımsı erkek; f. üstüne titremek.

moloch

i. Ammonller ve Fenikelilerin çocuk kurban ettikleri tanrı; k.h. Avustralya'da bulunan üstü dikenli bir kertenkele.

molotovcocktail

molotofkokteyli.

molt

, ing. moult f., i. tüylerini dökmek; deri değiştirmek; i. tüy veya deri dökme.

molten

s. erimiş; eritilmiş madenden yapılmış, dökme.

molto

z., it., müz. çok.

molybdenum

i., kim. molibden. molybdenite i., min. doğal molibden disülfidi.

mom

i., k.dili anne.

moment

i. an, lahza; ehemmiyet, nüfuz, kuvvet; fiz. moment, hareket hâsıl etme kabiliyeti; cevher, unsur. moment of truth karar anı, kritik an; boğa güreşinde boğanın öldürüldüğü an.

momentary

s. bir an süren, bir an için; bir anda; geçici, çok az devam eden. momentarily z. anbean.

momently

z. her an; bir anlık.

momentous

s. önemli, ciddi, muhim. momentously z. mühim olarak,cidden. momentousness i. ciddiyet.

momentum

i. (çoğ. -ta,- tums) fiz. moment.

momism

i. anneye anormal derecede dayanma, anneye aşırı bağlılık.

momus

i., Yu. mit. istihza ve kusur bulma tanrısı; kusur bulan kimse.

mon

kıs Monday.

monaco

i. Monako.

monad

i. basit cevher, zerre, atom; biyol. tek hücreli organizma; fels. monad, bölünmez töz. monad'ic(al) s. tözel, monada ait. monadism i. monadizm.

monadelphous

s., bot. ercikleri filamentlerle birleşmiş, monadelf.

monandrous

s. tek kocalı; tek kocalılıkla ilgili; bot. tek ercikli, monandrik. monandry i. tek kocalılık.

monarch

i. kral, padişah, hükümdar. monar'chic(al) s. krallık usulüne ait. mon'srchism i. krallık hükümeti sistemi, kraliyetçilik. monarchist i. krallık usulü taraftarı, kraliyetçi.

monarchism

i. manastır hayatı.

monarchy

i. krallık, padişahlık, monarşi, tekerklik; kral sistemi.

monastery

i. manastır. monaster'ial s. manastıra ait.

monastic

s., i. manastıra veya manastır hayatına ait; inzivaya çekilip kendini dini hayata adamış; i. keşiş. monastical s. manastıra ait. monasticism i. manastır hayatı veya sistemi.

monastir

i Yugoslavya'da Ma nastır şehri

monatomic

s., kim. tek atomlu molekülü olan.

monaural

s. tek kulakla işitmeye ait; sesi tek bir yönden gelen, stereo olmayan.

monday

i. pazartesi.

monde

i., Fr. dünya; çevre, muhit; toplum.

monecious

s., bot. tek evcikli, monoik.

monetary

s. paraya ait, sikkeye ait; parayla ilgili.

money

i. para, nakit; para yerine geçen şey. money belt para taşlmaya elverişli kuşak. money market piyasa. money order posta havalesi. easy money kolay kazanılmış para. even money yarışta iki tarafln eşit meblâğlarla bahis tutuşması. hard money madeni para, sikke; nakit. ready money nakit, peşin para. moneyed s. paralı; paradan ibaret; paradan ileri gelmiş moneyless s. parasız.

moneybag

i. para çantası, para kesesi.

moneybags

i., argo. zengin kimse.

moneychanger

i. sarraf.

moneylender

i. faizci, tefeci.

moneywort

i. kargaotu, bot. Lysimachia nummularia.

monger

i., ing. tüccar, tacir, esnaf, satıcı. monger sonek satıcı. ironmonger, fish monger monger sonek, A.B.D., asağ. yapan kimse, karışan kimse: scandalmonger, warmonger.

mongol

i., s. Moğol; s. Moğol ırkına ait Mongo'lia i. Moğolistan. Mongo'lian s., i. Moğol ırkına veya diline ait; i. Moğol; Moğol dili, Moğolca.

mongolism

i., tıb geniş ve yassı kafalı, gözleri aşağıya doğru ve geri zeklı olarak doğan çocuğun anormal durumu, Mongolizm .

mongoloid

s., i.,antro. Moğol Irkma mensup (kimse); Mongolizm hastalığına uğramış (kimse).

mongoose

i. firavun faresi, Hindistan'da bulunan ve gelinciğe benzeyen bir hayvan, zoo. Herpestes.

mongrel

i.,s. melez köpek veya başka hayvan; s. melez, karışık soylu; katışık.

moniker

i., k.dili isim, ad; lakap.

moniliform

s., bot., zool. tespih şeklinde, moniliform.

monism

i., fels. bircilik, monizm monist i. monizm taraftarı. monis'tic s. monizme ait.

monition

i. uyarma, ikaz, ihtar, tembih; huk. ihbarname, davet.

monitor

i., f. sınıfta düzeni korumakla görevlendirilen öğrenci; nasihat eden kimse; etobur iri bir kertenkele, varan; den. taretinde ağır topları olan güvertesi basık eski bir harp gemisi; izleme veya gözlem tertibatı; f. izlemek, gözlemek. monitorial , monitory s. nasihat veren, nasihat kabilinden; düzeni korumaya ait.

monk

i. keşiş; münzevi kimse. monk hood i. keşişlik; keşişler. monkish s. keşiş gibi monk's cloth perdelik kaba pamuklu kumaş.

monkey

i. maymun; maymuna benzer kimse; şahmerdan başlı. monkey bread baobap, maymun ekmeği ağacı; baobap meyvası. monkey business maymun işi, yalan dolan, düzenbazlık monkey flower misk otu, bot. Mimulus moschatus. monkey wrench ingiliz anahtarı. throw a monkey wrench in the works A.B.D., k.dili işi bozmak.

monkey

f., k.dili oynamak, kurcalamak. monkey around oyalanmak, dalga geçmek. monkey (around) with karıştırmak, ile uğraşmak.

monkeyshines

i., çoğ., k.dili şaka; aldatıcı veya dürust olmayan hareketler.

monkfish

i. maymunbalığı, zool. Squatina vulgaris; kelerbalığı, zool. Squatina squatina.

monkshood

i. boğanotu, bot. Aconitum; kaplanboğan, bot. Aconitum napellus.

mono-

önek tek, bir.

monocephalous

s., bot. tek başlı, monosefal.

monochord

i., müz. nota aralıkklarını ölçmek için kullanılan tek telli alet, sesölçer.

monochromatic

s. tek renkli.

monochrome

i. tek renkli resim; tek renkli resim yapma sanatı.

monocle

i. tek gözlük, monokl.

monocotyledon

i., bot. tek çenekli bir bitki, monokotiledon. monocotyledonous s. tek çenekli.

monocular

s. tek gözlü; tek gözle kullanmaya mahsus.

monody

i. tek sesle okunan mersiye; müz. tek sesli şarkı, monodi; ses aynılığı.

monogamy

i. teke!lilik, monogami; zool. tek eş ile çiftleşme. monogamist i. tekevli kimse. monogamous s. tekevli, monogam.

monogenesis

i., biyol. bütün canlı organizmalann tek bir hücreden oluştuğu kuramı; biyol. metamorfoz olmadan büyüme; bütün insan ırklannln ayn soydan geldiği öğretisi.

monogram

i. bir ismin birkaç harfinden veya baş harflerinden meydana gelen desen, monogram.

monograph

i. özel bir konudan bahseden yazı, monografi.

monogynous

s. tek karılı; bot. tek pistilli.

monohydrate

i., kim. bir su molekülü ile birleşmiş olan eleman veya bileşik.

monokini

i. tek parçalı bikini.

monolith

i. yekpare taştan direk veya abide. monolith'ic s. yekpare taştan yapılmış; yekpare, bütün; bütüncül.

monologue

i. monolog.

monomania

i., tıb yalnız bir konu hakkında saplantı ile kendisini gösteren akıl hastalığı, sabit fikir, saplantı; delice merak.

monomaniac

i., tıb. sabit fikir delisi.

monometalism

i. para için tek maden standardı; para kıymeti için altın gibi tek maden kullanma usulü.

monomial

s., mat. tek terimli; biyol. tek kelimeden ibaret (hayvan veya bitki ismi).

monomolecular

s. tek molekül kalınlığında.

monomorphic

s., biyol. tek yapılı; şekli değişmeyen.

mononucleosis

i. öpüşme hastalığı.

monopetalous

s., bot. bitişik taçyapraklı, simpetal.

monophobia

i, tıb yalnız kalmaktan korkma, yalnızlık korkusu.

monophthong

i., dilb. tek sesli.

monophyllous

s., bot. tek yapraklı, tek yapraktan meydana gelen.

monoplane

i. tek kanatlı uçak.

monopolist

i. tekelci, inhisarcı. monopolis'tic s. inhisarcı, tekelci, tekele ait.

monopolize

f. inhisar altına almak. monopolize the conversation başka kimseyi konuşturmamak.

monopoly

i. inhisar, tekel; inhisar maddesi; vurgunculuk.

monorail

i. tek ray, monoray; tek raylı demiryolu.

monosyllable

i. tek heceli kelime. monosyllabic s. tek heceli.

monotheism

i. tektanrıcılık, monoteizm. monotheist i. tektanrıcı kimse. monotheistic s. tektanrıcılıkla ilgili.

monotone

i. aynı perdeden ses; yeknesaklık; müz. tek ve değişmez perde; yeknesak şey.

monotony

i. yeknesaklık, tekdüzelik, monotonluk, aynı perdeden ses çıkarma. monotonous s. yeknesak, tekdüze, monoton, sıkıcı monotonously z. tekdüze olarak.

monotype

i., biyol. tek tip; matb. tek tek harflerle otomatik dizgi; levhadan baskı; monotip.

monoxide

i., kim monoksit.

monrovia

i. Monrovia, Liberya' nın başkenti.

mons

i. dağ; anat. çatı kemiği kaynagı üzerindeki yağlı tabaka.

monsieur

, çoğ. messieurs i., Fr. bay; efendi, bey.

monsoon

i. muson; mevsimine göre yön değiştiren rüzgar.

monster

i., s. canavar; acayip ve doğaüstü şey; hilkat garibesi, ucube; gaddar kimse; dev gibi şey veya kimse; s. buyük, iri.

monstrosity

i. canavar; ucube; canavarlık, gaddarlık.

monstrous

s. canavar gibi; anormal; iri, cisim; müthiş, korkunç, çok gaddar. monstrously z. canavarca.

montage

i. fotomontaj.

montane

s. dağlarla ilgili; dağlarda yaşayan veya yetişen.

montanwax

montana mumu.

monte

i. bir ispanyol kâğıt oyunu.

montenegro

i. Karadağ.

montevideo

i. Montevideo.

month

i. ay. a month of Sundays çok uzun zaman. lunar month kameri a., solar month şemsi ay.

monthly

s., i., z. ayda bir olan; aylık; i. aylık dergi; z. ayda bir.

monument

i. abide, anıt; mezar taşı; eser; sınır taşı; tarihi yapı. monumen'tal s. anıtsal; muazzam, heybetli; güz. san. aslından büyük. monumentally z. heybetle.

moo

f., i. böğürmek; i. böğürme.

mooch

f., argo. beleşe konmak; aşırmak; aylakça dolaşmak.

mood

i., man. bir önermede esaslar ile neticeler arasındaki bağlantı; gram. kip, bak. mode; müz. makam.

mood

i. ruh durumu, hal; çoğ terslik, huysuzluk, karamsarlık. in the mood for - e hazır. mood music duygulandırmada kullanılan müzik.

moody

s. karamsar, umutsuz, bedbin, içedönük, içekapanık, meyus. moodily z. karamsarca moodiness i. karamsarlık.

moon

i., f. ay, kamer, mah; uydu; dolunay veya hilâl şeklindeki şey; ay ışığı, mehtap; f.,k.dili dalgın dalgın gezinmek. moon blind ness bayt. atlara mahsus bir çeşit göz iltihabı; tıb tavukkarası, gece körlüğü. moonshine i. mehtap; saçma, boşlakırdı, kuru laf; k.dili kaçak içki. moonless s. ay aydınlığı olmayan, aysız (gece).

moonbeam

i. ay ışınıı

mooncalf

i. doğuştan geri zekâlı kimse.

mooneyed

s. gözleri gece körlüğünden rahatsız olan; gözleri fal taşı gibi açılmış.

moonfaced

s. ay yüzlü, mehlika.

moonlight

i. ay ışığı, mehtap.

moonlighting

i., argo. asıl işinden başka bir işte de çalışma.

moonrise

i ayın doğması.

moonrock

i. ay taşı.

moonstone

i .aytaşı.

moonstruck

s. aysar, çılgın, deli.

moonwalk

i. ayda yürüyüş.

moony

s .ay ışığı ile aydınlanmış; mehtap gibi; hilâl şeklinde; k.dili dalgın.

moor

f. demir atmak, palamarla baglamak, şamandıraya bağlamak; palamarla bağlanmak. mooring post palamar babası. moorage i. geminin bağlanacağı yer veya şey; demir atma.

moor

i., ing. kır; avlak. moor cock orman horozu. moorfowl i. ormantavuğu. moor hen dişi ormantavuğu; yeşil ayaklı su tavuğu.

moor

i. Magribi; Faslı. Moorish s. Mağribi; Fasa ait.

moorings

i. geminin bağlanmasına mahsus lenger, palamar veya şamandıra, geminin bağlanacağı yer.ç

moorland

i., ing. kır, bozkır.

moose

i. çok iri ve yassı boynuzlu bir çeşit geyik, zool. Alces americana.

moot

s., i., f. münakaşalı, tartışılabilir; i. münazara, tartışma; ing., tar. idare meclisi; f. müzakere etmek, münazara etmek, tartışmak. moot case tartışma konusu olan dava. moot point tartışılacak mesele.

mop

f. (-ped, -ping) bezle silmek. mop one's brow alnının terini silmek. mop the floor with argo bir münakaşa veya oyunda karşısındakini kolay yenmek. mop up (yeri) bezle silmek; ask. düşmanı temizlemek.

mop

i., f. (-ped, -ping) yüz buruşturma; f. yüzünü buruşturmak, yüzünü ekşitmek.

mop

i. iplik veya bez parçalarından yapılmış ve sırığa bağlanmış tahta bezi; karışık ve taranmamış saç.

mope

f., i. üzüntülü olmak; üzmek, sıkmak, bunaltmak; i. sıkıcı ve cansız kimse; çoğ. gam, bunaltı, üzüntü, sıkıntı, can sıkantısı. mopish s. gamlı, kasvetli.

moppet

i., k.dili çocuk.

moquette

i. kadife görünüşünde yünlü halı veya döşemelik kumaş.

moraine

i., jeol. buzultaş, moren.

moral

s., i. ahlaka ait, ahlaki, törel, ahlaksal; iyi ahlaklı, doğru; iyilik veya fenalık yapmaya muktedir; manevi; olasılı; i. ahlâk dersi; çoğ. ahlâkıyat, ahlak; düstur, özdeyiş. moral defeat manevt yenilgi. doubtful morals ahlâkdışı davranışlar. moral faculty iyi veya kötüyü seçme kabiliyeti. moral hazard sigortalının hilekarlığından doğabilen ziyan. moral philosophy ahlak ilmi. moral principle ahlâk kuralı. moral support manevi destek. moral victory manevi zafer. morally z. ahlakça.

morale

i. maneviyat, manevi güç, moral; ahlak.

moralist

i. ahlak ilmi uzmanı, ahlakçı.

morality

i. ahlak ilmi, ahlâk; ahlâk doğruluğu; törellik; ahlâk dersi. morality play on beşinci ve on- altıncı yüzyıllarda karakterlerin erdem ve kötülük gibi ahlâki değerleri simgelediği bir tür dram.

moralize

f. ahlâk öğretmek; ahlâki yönlerini açıklamak, ahlâk dersi çıkarmak; ahlâkını diizeltmek. moraliza'tion i. ahlâk yönünden değerlendirme.

morass

i. bataklık, batak; sazlık; güçlük, engel.

moratorium

i. buhranlı zamanlarda borcun ödenmesini geciktirme hakkı, moratoryum; resmi geciktirme.

moratory

s. moratoryuma ait.

moravian

s., i. Moravyalı; i. Moravyalı kimse; Moravya dili; Bohemya çıkışlı bir Protestan mezhebi üyesi.

morayi

, moray eel murana, zool. Muraena helena.

morbid

s. ürkütücü ve marazi konulara aşırı ilgi duyan; hastalıklı, hastalığa ait, marazi; bozuk. morbidly z. marazi olarak morbidness, morbid'ity i. ürkütücü ve marazi konulara aşırı ilgi duyma; hastalığa yakalananların sayısı, hastalık oranı, morbidite.

mordacious

s. keskin; alaycı, iğneli, istihza türünden. mordacity i. keskinlik.

mordant

s., i. keskin, iğneli, içe işleyen; renkleri sabit kılan; i. renkleri sabit kılan ecza; bakır üzerine oyma işinde kullanılan aşındırıcı ecza. mordancy i. keskinlik.

mordent

i. melodi süslemelerinden biri, mordan.

more

s., z., i. daha ziyade, daha fazla, daha çok; biraz daha; z. daha, bir kat fazla; i. fazla bir şey, fazlalık. more or less oldukça, takriben, az çok. more than one birden fazla. neither more nor less ne fazla ne eksik, tam öyle, tam o kadar. nothing more than yalnız, sadece .

moreen

i. elbiselik veya perdelik yünlü veya pamuklu kumaş.

morel

i. yenilebilen bir cins mantar, siyah mantar, bot. Morchella esculenta.

morello

i. vişne, bot. Prunus cerasus austera.

moreover

z. bundan başka, bundan fazla, üstelik.

mores

i., çoğ. âdetler, töreler.

morganatic

s. dengi olmayan (izdivaç). morganatic marriage krallık ailesinden birinin aşağı tabakadan biriyle unvan ve miras hakkı vermemek şartıyle evlenmesi.

morgue

i. morg.

moribund

s. ölmek üzere, ölüm halinde, can çekişmekte.

morion

i. devrik kenarlı şapka şeklinde bir çeşit miğfer.

morituri te salutamus

Lat. ölmek üzere olan bizler sizi selâmlarız (gladyatorlerin dövüş meydanına çıkarken imparatoru selamlamaları).

mormon

i., s. 1830 senesinde New York eyaletinde Joseph Smith tarafmdan kurulan bir mezhebin üyesi; s. Mormonlara özgü. Book of Mormon bu mezhebin kitabı. Mormonism i. Mormon mezhebi usulu.

morn

i, ,siir sabah.

morning

i., s. sabah, sabah vakti, seher; başlangıç, başlama; b.h. fecir tanrıçası; s. sabahleyin olan, sabaha mahsus. morning gown sabahlık, robdöşambr. morning performance matine, sinema veya tiyatronun gündüz seansı. morning sickness hamilelerde sabah bulantısı. morning star sabah yıldızı. morning watch sabah duası veya vakti; den. saat dörten sekize kadar olan nöbet. morning-after pill cinsel birleşme den birkaç gün sonra bile alındığında etkili olabilen doğum kontrol hapı.

morningglory

i. gündüzsefası, kahkahaçiçeği, bot. Convolvulus purpureus.

moro

i. Filipin adalannda bulunan Muslüman kabilelerinden bir fert; bu kabilenin dili.

morocco

i. Fas; Marakeş şehri; k.h. maroken Moroccan s., i. Fas'a ait; Faslı; i. Faslı kimse.

moron

i. kısmen geri zekâlı kimse; k.dili kuş beyinli kimse, ahmak kimse.

morose

s. marazi, somurtkan, suratsız. morosely z. suratslzca. moroseness i. suratslzlık.

morpheme

i., dilb. morfem.

morpheus

i., mit. rüyalar tanrısı. in the arms of Morpheus uykuda.

morphia

, morphine i., kim. morfin, afyon özü. morphinism i., tıb morfin düşkünlügü. morphinomaniac morfin tiryakisi, morfinoman kimse.

morpho-

önek şekil, biçim.

morphology

i., biyol. şekilbilim, morfoloji; dilb. şekilbilgisi, morfoloji. morpholog'ical s. morfolojik morphologist i. morfoloji uzmanı.

morrisi

, morris dance özellikle bir mayısta yapılan eski bir ingiliz dansı. Morris chair arkası yükseltilip alçaltılabilen büyük koltuk.

morrow

i. ferda, ertesi gün; eski, şiir yarın; sabah. good morrow eski sabahlar hayrolsun. on the morrow ertesi gün.

morse

i. 1835'te telgraf makinasnı icat eden Amerikalı Samuel Morse Morse alphabet, Morse code Mors alfabesi.

morsel

i. lokma, parça.

mort

i. av hayvanının öldürüldüğüne işaret olarak boru çalınması.

mort

i. üç yaşında som balığı.

mortal

s., i. ölümlü, geçici, fani; insani, beşeri; öldürücü, amansız; ölümcül; k.dili çok büyük; k.dili uzun ve sıkıcı; k.dili olası; i. insan, insanoğlu, beşer, ölümlü yaratık. mortal enemies birbirinin can düşmanı. mortal remains cenaze, ceset. in mortal terror dehşet içinde. mortality i. ölümlülük, fanilik; büyük ölçüde can kaybı; ölüm oranı; insanlık, insanoğlu. mortally z. öldürecek veya ölecek surette; dehşetli surette; pek çok.

mortar

i., f. havan, dibek; havan topu; bina yapımında kullanılan kireçli harç; f. harç ile sıvamak.

mortarboard

i. harç tahtası veya tepsisi;üniversite mezuniyetinde giyilen kep.

mortgage

i., f., huk. ipotek, gayri menkul rehni; f. bir bina veya mülkü ipotek etmek. mortgagee i. ipotekli alacak sahibi.

mortgagor

i. ipotek yapan borçlu. mortice bak. mortise.

mortician

i., A.B.D. cenaze işleriyle uğraşan kimse.

mortification

i. küçük düşme; küçük düşüren şey; çile, nefse eza, nefsi körletme; tıb kangren veya doku harabiyeti.

mortify

f. küçük düşürmek, mahcup etmek; alçaltmak, nefsin isteklerini kımak; tıb kangrenleştirmek, çürütmek; kangren olmak, çürümek.

mortise

, mortice i., f., mim. zıvana, lamba, yuva, tıkaç deliği; f. zıvana açmak; zıvana ile birleştirmek. mortise chisel zıvana açmaya yarayan keski. mortise lock zıvana içine yerleştirilen kilit.

mortmain

i., huk. meşruta sahipliği.

mortuary

s., i. gömülmeye ait; olümle ilgili; i. cenazelerin geçici olarak konulduğu yer, morg. mortuary chapel mezarlık kilisesi. mortuary urn yakılan ölülerin külünü saklamaya mahsus kavanoz.

mos

i. yosun; yosun öbeği; İskoç bataklık, turbalık. moss agate içi yosuna benzeyen akik taşı. moss rose sapı ve çanağı tüylü bir çeşit gül, bot. Rosa centifolia muscosa mossesi karayosunlan,bot. Musci mossy s. yosunlu.

mosaic

s. Musa'ya ait, Musa,dan kalma. Mosaic law Musa Seriatı, Tevrat.

mosaic

i., s. mozaik; çeşitli parçalardan meydana gelen edebieser; s. mozaik gibi, mozaikli.

moscow

i. Moskova.

mosey

f., A.B.D., argo gezinmek, dolaşmak; ayrılmak, gitmek.

moslem

s., i. Müsluman, Islam, Müslim. Moslem (Mohammedan) calendar bak. calendar.

mosque

i. cami, mescit.

mosquito

i. sivrisinek. mosquito fleet den., argo kücük harp gemilerinden meydana gelen donanma. mosquito net cibinlik. mosquito netting cibinlik kumaşı.

mossback

i. sırtında suyosunu biten yaSı balık veya kaplumbağa; A.B.D., argo örümcek kafalı kimse.

mossgrown

s. yosun kaplı; eskimiş, modası geçmiş.

mosstrooper

i. eskiden İngiltere ile İskoçya arasındaki sınırda turbalık veya bataklıklarda gizlenip eşkiyalık eden haydut; çapulcu.

most

s., z., i. en çok, en fazla, en ziyade; z. pek, en, en ziyade; son derece; i. en fazla miktar, en büyük kısım, ekseriyet, çokluk. at most olsa olsa, en ziyade. for the most part umumiyetle, ekseriyetle; başlıca. make the most of azami derecede istifade etmek; önem vermek, büyütmek. Most of it is true büyük kısmı doğrudur çoğu hakikattir. Most people think so (çoğu kimse böyle düşünür. mostly z. ekseriya, çok kere.

mosul

i. Musul şehri.

mote

i. zerre, toz tanesi.

motel

i. motel.

motet

i. kilisede müzik eşliği olmaksızın okunan çok sesli ilâhi.

moth

i. pervane; güve. moth ball güveden korumak için elbiseler arasına konulan naftalin topu. clothes moth güve, zool. Tinen pellionella paper moth kâğıt biti. moths i., zool. pulkanatlılar. mothy s. güve dolu.

mothball

f., ask., den. gemileri veya harp malzemesini depolamak.

motheaten

s. güve yemiş.

mother

i., f. anne, ana, valide; analık; baş rahibeye verilen unvan; f. annesi olmak, annelik etmek; evlât edinmek. mother country anayurt, anavatan, memleket.Mother's Day Anneler Günü. mother earth toprak ana; zemin, yer. mother lode mad zengin maden daman, ana damar. mother love ana sevgisi. mother tongue anadili. mother wit sağduyu.

mother

i. sirke tortusu.

mothercarey'schicken

fırtınaa kırlangıcı, zool. Procellaria pelagica.

motherhood

i. anallk, validelik; analar.

motherinlaw

i. kayınvalide, kaynana.

motherinsl

i. annelik etme.

motherless

s. anasız, öksüz.

motherlike

ana gibi,ana yerinde.

motherly

s. ana gibi; anaya yakışır.

motherofpearl

i. sedef.

mothproof

s. güve yemez .

motif

i. motif.

motile

s., zool. kendiliğinden hareket edebilen.

motion

i., f. hareket, devinme, devinim; teklif, talep; huk. hâkime arzolunan teklif; takrir, önerge; güdü; f. el ile işaret etmek. motion picture sinema filmi. in motion hareket halinde .lateral motion yandan hareket. make a motion bir meclise teklifte bulunmak. perpetual motion devamlı hareket. retrograde motion geriye hareket; astr. doğudan batıya hareket. set in motion harekete getirmek. motionless s. hareketsiz .

motivate

f. sevketmek, harekete getirmek. motiva,tion i. harekete getirme; saik, dürtü, güdü.

motive

i., s., f. güdü, saik; müz. motif; s. hareket meydana getiren, itici; devindirici, muharrik; harekete ait; güdüsel; f. hareket ettirmek, harekete getirmek; edeb. başlıca konuya bağlamak.

motivity

i. hareket kuvveti, tahrik kuvveti.

motjuste

Fr. tam kelime, en uygun kelime, yerinde söz.

motley

s., i. çeşitli kısımlardan meydana gelmiş, birbirine benzemez, ayn cinsten, karmakarışık; karışık renkli, alaca, rengârenk; rengârenk giysili; i. uyumsuz karışım; rengârenk giysi. wear motley soytarılık etmek.

motor

i., s., f. motor; elektrik motoru; makina; ing. otomobil; s. hareket meydana getiren, muharrik; motorlu; tıb. hareket kaslarına ait; hareket nakleden; psik. hareki, devimsel, adaleleri harekete getirici; f. otomobille gitmek veya götürmek. motor nerve motor sinir. motor paralysis tıb. hareket kaslarına gelen felç. motorist i. otomobille gezen kimse. motorize f. motor takmak; motor kuvveti ile donatmak.

motorboat

i. motorlu sandal, motorbot, deniz motoru.

motorcade

i. araba korteji, konvoy.

motorcar

i. otomobil.

motorcycle

i. motosiklet.

motorman

i. vatman; makinist.

motorship

i. dizel motorlu gemi.

mottle

f., i. beneklemek, türlü renklerle doldurmak; i. benekli görünüş; benek,leke. mottled s. benekli.

motto

i. (çoğ.- toes) düstur, vecize; yazıt.

moufflon

i. muflon, yabani dağ koyunu, zool. Ovis musimon.

moujik

, mujik, muzhik i. mujik, çarlık zamanındaki Rus köylüsü.

moulage

i. suç tespiti için kalıp veya iz alma; mulaj.

mould

bak. mold.

moulder

bak. molder.

moult

bak. molt.

mound

i., f. toprak yığını; küme, tümsek yer, tepecik; yığını; beysbol atıcının durduğu tümsek yer; f. tepeciklerle kuşatmak; tepecik şeklinde yığmak. Mound Builder tarihöncesinde Mississippi yöresinde topraktan gömüt ve kaleler yapan Kızılderili.

mount

i. dağ, tepe Mount of Olives Kudüs'te Zeytin dağı. Mount Zion Sion dağı.

mount

i., f. koyacak; dayangaç; binek hayvanı; binme tarzı, biniş; üzerine resim yapıştırılan mukavva; top kundağı, top arabası; lam ile lamel; f. tırmanmak, çıkmak; üzerine çıkmak; binmek, ata binmek; ata bindirmek; asmak; takmak; monte etmek, kurmak; üzerine koymak, oturtmak; üzerine yapıştırmak, çerçeveye geçirmek; lam üzerine yerleştirmek, incelemek üzere lam hazırlamak; taşımak; girişmek; çiftleşmek (dişi ile); yükselmek, artmak, çoğalmak. mount a horse ata binmek. mount a play bir piyesi düzenlemek. mount a picture bir resmi mukavvaya yapıştırmak. mount guard nöbet tutmak, nöbetçi olmak.

mountain

i. dağ; yığın, dağ kadar büyük şey; azman. mountain ash üvez, bot. Sorbus americana. mountain chain dağ silsilesi. mountain lion puma, zool. Felis concolor. mountain range dağ silsilesi. mountain sheep Kanada koyunu, zool. Ovis canadensis. mountain sickness tıb. yükseklik ve basınç azlığından ileri gelen dağ hastalığı. make a mountain out of a molehill habbeyi kubbe yapmak, pireyi deve yapmak.

mountaineer

i., f .dağlı kimse; dağcı; f. dağlara tırmanmak.

mountainous

s. dağlık; dağ gibi, iri.

mountebank

i. şarlatanlıkla sahte ilâç satan kimse; şarlatan kimse.

mounted

s. binmiş; atll; takılı, hazır; kakılmış, kakma. mounted gem kakma taş. mounted police atlı polis. mounted troops süvari, atlı asker.

mounting

i. destek, dayanak, çerçeve, koyacak; binme, biniş.

mourn

f. matem tutmak, yas tutmak; ağlamak, kederlenmek. mourner i. yaslı kimse.

mournful

s. kederli, üzgün, mahzun, yaslı; hazin, acıklı, dokunaklı. mourn fully z. kederle .

mourning

i. kederlenme, ağlama, ağıt, yas tutma; matem, yas; matem elbisesi; yas süresi. half mourning yas süresinin son kısmı; yas, matem elbisesi. in mourning matem elbisesi giymiş; yaslı. mourning dove bir çeşit kumru.

mouse

f. fare avlamak, fare tutmak; sinsi sinsi bir şeyin peşinden gitmek. mouser i. avcı kedi.

mouse

i. (çoğ. mice) fare, sıçan. mouse color fare rengi, kurşuni renk. field mouse, meadow mouse tarla faresi. harvest mouse cüce sıçan, zool. Micromys minutus house mouse fare, zool. Mus musculus shrew mouse orman soreksi, zool. Sorex araneus. white mouse beyaz fare. mousy s. fare gibi; çekingen, mahcup.

mousehole

i. fare deliği; çok ufak delik.

mousetail

i. sıçankuyruğu, bot. Alopecurus agrestis.

mousetrap

i. fare kapanı; tuzak.

mousse

i., Fr. dövülmüş krema, yumurta akı ve şekerle yapılmış dondurma.

mouth

f. hatiplik taslamak; kelimeleri çiğneyerek konuşmak; geme alıştırmak(atı);nad. surat buruşturmak.

mouth

i. ağız; ağız gibi şey; haliç, boğaz; surat buruşturma. mouth organ ağız mızıkası, armonika. a hard mouth geme itaat etmeyen ağız (at). down in the mouth cesareti kırılmış, karamsar, meyus. from mouth to mouth dilden dile, agızdan ağıza, live from hand to mouth ancak ekmeğini kazanabilmek, çok zor geçinmek; ölmeyecek kadar geçimi olmak. make one's mouth water ağzını sulandumak, imrendirmek. make mouths at birine surat ekşitmek . laugh on the wrong side of one's mouth gülerken ağlamak. put words into one's mouth uydurup birinin ağzından konuşmak.

mouthed

s.ağzı olan ağızlı.

mouthful

i. ağızdolusu, ağzın alabildiği miktar, lokma; az miktar; k.dili telaffuzu güç kelime. say a mouthful argo isabetli bir şey söylemek.

mouthpiece

i. ağızlık; çalgının dudaklar arasına alınan kısmı; bir diğerinin hesabma söz söyleyen kimse, sözcü; argo suçlunun avukatı.

mouthwash

i. gargara, ağız yıkamak için kullanılan antiseptik bir sıvı.

mouthy

s. ağzı kalabalık, geveze, lafazan. mouthily z. gevezelikle. mouthiness i. gevezelik.

mouton

i. işlenmiş koyun derisi.

move

f., i. kımıldatmak, oynatmak, hareket ettirmek; tahrik etmek, harekete getirmek; satranç veya damada bir taşı usulüne göre yürütmek, oynamak; teşvik etmek, gayrete getirmek; tesir etmek, muteessir etmek; tıb. iletmek (bağırsak); satmak, sattırmak; kımıldamak, oynamak, hareket etmek; göç etmek, nakletmek, taşımak; gitmek, yürümek; kalkmak, ilerlemek, ileri gitmek: düşup kalkmak, karışmak; teklif et- mek; i. hareket, kımıldanma; oynama, el; dama ve satrançta taş sürme; dama ve satrançta oynama sırası; tedbirli iş, tedbir; göç, nakil, ev değiştirme. move in eve taşımak; içeri girmek. move on ileri gitmek. move out evden taşşınmak, dışarı çıkmak. move heaven and earth her çareye baş vurmak. on the move hareket halinde, hiç durmaz. get a move on başlamak; acele etmek.

moveable

s., i. hareket edebilen, kımıldayabilen; taşınabilir, nakledilebilir; tarihi değişen (yortu); huk. menkul; i., çoğ., huk. menkul eşya. movableness i. müteharrik olma. movably z. muteharrik veya eğreti olarak.

movement

i. hareket, kımıldanma; aklı, meyil, istidat; ask. manevra; saatin makinası veya bunun kısımları; bir müzik parçasının usul veya ölçüsü; bağlrsakların işlemesi.

mover

i. hareket ettiren kimse veya şey; ev eşyası nakliyat firması

movie

i., k.dili, sık sık çoğ. sinema.

moving

s. kımıldanır, oynar, hareket eder; hareket verici; etkili, dokunaklu. moving day mesken değiştirilen gün, taşıma günü. moving picture sinema. moving picture. machine sinema makinası. moving platform hareket eden platform. moving stairway yürüyen merdiven moving'y z. dokunaklı olarak.

mow

f. (mowed, mown) biçmek, tırpan veya orak ile biçmek; down ile top ve ya tüfek ateşi ile biçip öldürmek. mowing machine ekin biçme makinası.

mow

i. ekin yığını, ot yığını; ambarda ekin veya ot yığınına mahsus kısım.

moxa

i. Çin ve Japonya'da bazı hastalıkların tedavisi için cildin üstüne konarak yakılan pamuğa benzer bitkisel bir madde; bu maddenin alındığı bitki.

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL