NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

ch ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: ch
Bulunan Sonuç: 466

ch

(kıs). chain, chancery, chapter, chief, child, China, church, of surgery.

chaconne

(i)., (müz). şakon; ispanyol asıllı bir eski zaman dansı; bu dansın müziği.

chad

(i). Çad.

chaeta

(i)., (coğ -tae).,(zool). kıl, diken.

chafe

(f)., (i). ovarak ısıtmak; ovarak aşındırmak, yıpratmak; taciz etmek, rahatsız etmek, tedirgin etmek; ısıtmak; ovmak; ovularak aşınmak; taciz olmak, rahatsız olmak; (i). tedirginlik, rahatsızlık; ovma neticesinde meydana gelen ısı; aşınma veya zedelenme. chafe at the bit işlerin geç kalmasından dolayı huzursuz olmak.

chafer

(i). birkaç çeşit sert kanatlı böcek.

chaff

(i). hububat kabuğu; saman, çöp; yem olarak kullanılan ufalanmış saman; önemsiz mesele; saçma ve anlamsız söz. chaffy (s). kabuklu.

chaff

(f)., (i). şakalaşmak, takılmak; (i). şaka, takılma. chaffer (i). şakacı kimse.

chaffer

(i)., (f). pazarlık, çekişme; (f). pazarlık etmek, çekişmek; alışverişte bulunmak, trampa etmek.

chaffinch

(i). ispinoz, (zool). Fringille coelebs.

chafing dish

sofrada yemeği ısıtmaya veya sıcak tutmaya mahsus alttan ısınan madeni cihaz.

chagrin

(i)., (f). üzuntü, keder, iç sıkıntısı, hayal kırıklığı: (f). ümidini kırmak, sıkmak, üzmek.

chain

(i). zincir, silsile (dağ); bağ; öIçme zinciri. chain armor zincirden örülmüş zırh. chain belt zincir kayış. chain gang prangalı mahkumlar takımı. chain letter zincirleme mektup. chain lightning yılankavi şekilde görünen şimşek. chain of command komuta zinciri. chain of thought fikir silsilesi. chain reaction zincirleme reaksiyon. chain reactor atom reaktörü. chain smoker sigara tiryakisi. chain store aynı idareye bağlı mağazaların her biri. mountain chain dağ silsilesi. watch chain köstek.

chain

(f). zincirlemek, zincirle bağlamak; kayıt altına almak, zaptetmek. chain down, chain up zincirle bağlamak.

chair

(i). iskemle, sandalye; makam; kürsü; başkanlık sandalyesi; elektrikli iskemle; sedye; tahtırevan; (d.y). rayı traverslere bağlamak için kullanılan bir cins destek. easy chair rahat koltuk. chair car koltuklu vagon. take the chair başkanlık makamına geçmek.

chair

(f). iskemleye oturtmak; makama geçirtmek, yetki vermek; (ing). iskemleyle beraber omuzlarda taşımak.

chairman

(i). (çoğ-men) başkan, reis; tekerlekli iskemle sürücüsü chairmanship (i). başkanlık.

chairwoman

(i). (çoğ -women) kadın başkan.

chaise

(i). hafif gezinti arabası.

chaise longue

şezlong.

chalaza

(i)., (zool). iç göbek.

chalcedon

(i). Kadıköy yakasının eski ismi.

chalcedony

(i). kalseduan, Kadıköytaşı.

chalcography

(i). bakır veya pirinç üzerine hakkaklık sanatı. chalcographer (i). bakır veya pirinç üzerinde çalışan hakkâk. chalcograph'ic, chalcograph'ical (s) . bakır ve pirinç hakkaklığına ait veya onunla ilgili.

chalcopyrite

(i). bakırlı pirit.

chaldean

(i)., (s). Kildani; müneccim, büyücü; Arami dili; (s). Kildanilerin üIkesine ait; müneccimlikle ilgili.

chaldron

(i)., (eski). 32 veya 36 kilelik kömür, kireç vb'ni tartmada kullanılan bir ingiliz ağırlık birimi.

chalet

(i). Alplerde görülen dağ evi; alçak ve geniş saçaklı villa veya köşk.

chalice

(i)., (şiir). kadeh; ayin esnasında kullanılan kadeh; kadeh biçiminde gonca.

chalk

(f). tebeşirle yazmak veya işaret koymak; tebeşirle beyazlatmak; tebeşirle karıştırmak; rengini açmak. chalk up kazanmak, sayı veya puan kaydetmek.

chalk

(i). tebeşir; tebeşirle konan işaret; veresiye verilen her içki, yemek, çay vb. için çekilen çizgi. chalk line tebeşirlenmiş iple çizilen çizgi. cbalk talk tahtaya tebeşirle resim ve şekil çizerek konuşma. chalklike (s). tebeşir gibi. chalky (s). tebeşirli. chalkiness (i). tebeşirli oluş.

challenge

(i)., (f). meydan okuma, mücadeleye davet; bir konuda açıklama yapmaya çağırma; (ask). nöbetçinin dur emri veya kimlik sorması; (huk) hâkim veya jüriyi reddetme; (ABD). oy pusulasının geçersizliğinin veya seçmenin yetersizliginin iddia edilmesi; (f). meydan okumak; düelloya davet etmek; (fig). 'hodri meydan' demek; (ask). ''dur emri vererek kimlik sormak; (huk). hakim veya juriyi reddetmek; (ABD). oy pusulasının geçersiz veya seçmenin yetersiz olduğunu iddia etmek; iddia etmek; itiraz etmek; kokuyu bulunca havlamak (av köpeği). challengeable (s). meydan okunabilir; tartışılabilir. challenger (i). meydan okuyan kimse.

challis, challie

(i). yün veya suni ipekten yapılmış desenli ve düz dokunmuş kumaş.

chalumeau

(i). klarnetin en pes perdesi.

chalybeate

(s)., (i). demirli, içinde demir tuzları olan; (i). demirli su veya ilâç.

cham

(i)., (eski). kağan, han.

chamber

(i)., (f). oda, yatak odası, özel oda; daire; saray veya resmi ikametgah odası; hâkimin oturum dışı konularda çalıştıgı oda; mahkeme, komisyon; bölme; teşrii meclis, yasama meclisi; fişek yatağı (silâhlarda); (f). odaya koymak; odaya kapatmak; oda vermek, oda temin etmek. chamber music oda müziği. chamber of commerce (kıs). C of C Ticaret Odası. chamber pot küvet. air chamber hava hücresi, hava deposu. combustion chamber yanma yeri. in chambers hâkimin hususi odasında. chambered (s). odalı.

chamberlain

(i). mabeyinci, teşrifatçı; kâhya, kethüda; muhasebeci, haznedar.

chambermaid

(i). oda hizmetçisi.

chambray

(i). iki renk iplikle dokunmuş pamuklu kumaş.

chameleon

(i). bukalemun, (zool). Chamaeleon vulgaris; sık sık fikir ve tavır değiştiren kimse.

chamfer

(i)., (f). şev, oluk, kanal, yiv; (f). oluk açmak, pahını almak. chamfer bit havşa.chamfer plane pah rendesi.

chamois

(i)., (çoğ chamois) dağ keçisi, (zool). Rupicapra; bu hayvanın derisi, güderi. chamomile (bak). camomile.

champ

(i)., argo şampiyon.

champ

(f). ısırmak, çiğnemek; gürültü ile çiğnemek; ısırma ve çiğneme hareketleri yapmak; çeneyi ve dişleri çiğner gibi oynatmak.

champagne

(i)., (s). şampanya; şampanya rengi, uçuk veya yesilimsi sarı renk; (s). şampanyaya ait; bu renkte olan.

champaign

(i)., (s). ova, düzlük arazi, kır; (s). düz ve açık.

champerty

(i)., (huk). başkasına ait olan bir dava hakkının satın alınması.

champignon

..yenilebilen mantar.

champion

(f). savunmak, müdafaa etmek; tarafını tutmak, destek olmak.

champion

(i)., (s). şampiyon, bir karşlıaşmada birinci gelen kimse; savunucu kimse, müdafaa eden kimse; mücadeleci kimse; (s). galip. championship (i). şampiyonluk.

chance

(f). şans eseri olarak vaki olmak; tesadüfen meydana gelmek; rast gelmek; (k.dili) . göze almak; denemek. chance on, chance upon tesadüfen bulmak.

chance

(i)., (s). talih, şans; kader; ihtimal; fırsat; risk; riziko; (s). şans eseri olan. by chance tesadüfen, kazara. on the chance that ümidiyle. take one's chances talihe bırakmak. the chances are muhtemelen.

chance-medley

(i)., (huk). meşru müdafaa sırasında adam öldürme; kasıtsız cinayet.

chancel

(i). kilisede mihrabın yanında bulunan din adamlarına mahsus bölme.

chancellery

(i). rektorlük; kançılarya, sefaret kançılaryası.

chancellor

(i). yüksek rütbeli hakim veya diğer devlet memuru; saray katibi; rektör; (Almanya'da) şansölye, başbakan. Chancellor of the Exchequer ingiltere'de Maliye Bakanı. Lord Chancellor ingiltere'de Lordlar Kamarası Başkanı ve Adalet Bakanı. chancellorship (i). yüksek rütbeli yargıçlann görev veya rütbesi.

chancery

(i). adalet ve eşitlik kurallarını uygulayan mahkeme; adalet ve eşitlik davası; rektörlük; arşivler. in chancery (huk). yüksek mahkemede görülmekte olan; güç ve utandırıcı bir durumda.

chancre

(i), (tıb). sankr, frengi çıbanı. chancrous (s). frengi çıbanı olan.

chancy

(s)., (k.dili). kesin olmayan, rizikolu.

chandelier

(i). avize.

chandler

(i). mumcu, mum yapan veya satan kimse; (ing). perakende bakkaliye satan kimse. chandlery (i). mum deposu; (ing). bakkaliye deposu; antrepo, depo.

change

(f). değiştirmek, tahvil etmek; aktarma yapmak (tren vb); para bozdurmak; para değiştirmek; yatak takımlarını değiştirmek; değişmek, değişikliğe uğramak; elbiselerini değışmek, üstünü değişmek. change color yüzü kızarmak; yüzü solmak.change front (ask). taarruz yönünü değiştirmek. change hands sahip değiştirmek.

change

(i). değişim, değişme, değişiklik, tahavvül, dönüşme; sapma; yenilik; bir şeyin diğerinin yerini alması; bozukluk, paranın üstü; aktarma; (müz). çanlarla çalınan bir parçanın perde değişiklikleri. change of address adres değişikliği. change of air hava değişimi. change of life âdet kesilmesi, menopoz. change of venue (huk). bir davanın başka bir yerdeki mahkemeye nakli. change purse bozuk para çantası. ring the changes çanları çalmak; aynı konuyu değişik yollardan bıktırıncaya kadar anlatmak.

changeful

(s). değişken, kararsız, dönek, istikrarsız. changefulness (i). değişkenlik.

changeless

(s). değişmeyen, sabit, biteviye. changelessly (z). değişmeyerek. changelessness (i). değişmezlik.

changeling

(i). çok küçükken gizlice bir diğeri ile değiştirilen bebek; perilerin değiştirdiğine inanılan bebek; eski budala kimse, aptal kimse.

changeover

(i). değiştirme; devralma; geçiş.

channel

(f). kanala dökmek, mecraya sevketmek; kanal açmak, oymak.

channel

(i). yatak (nehir), kanal, mecra; bir su yolunun derin kısımları; geniş boğaz; U demiri, oluk demiri; (den) palasartalar; hat; oluk. the English Channel Manş Denizi. Channel Islands Angloormand Adaları.

channel iron

oluklu demir, bir dikdörtgenin üç tarafı şeklinde olan U demiri.

chanqeable

(s). değişebilir, kararsız, istikrarsız; dönek; sanjanlı, yanardöner. changeabil'ity, change'ableness (i). değişebilirlik. change'ably (z). değişebilir bir şekilde.

chant

(i)., (f). şarkı, şarkı söyleme; tilavet; (müz). nağme; monoton bir melodi; monoton ses tonu; (f). şarkı söylemek; şarkı söyleyerek kutlamak; tilâvetle okumak (kur'an).

chanter

(i). şarkıcı, tilâvetle okuyan kimse; kilise korosunda baş okuyucu.

chanterelle

(i)., (müz). sazlarda tiz teli; beğenilerek yenilen sarı renkli bir mantar, horozmantarı, (bot). Cantharellus cibarius.

chantey, chanty

(i). heyamola şarkısı.

chanticleer

(i). horoz.

chantry

(i). bir öIünün ruhuna okunan duaya ödenen para; kilisenin dua okutmaya mahsus oda veya bölümü.

chaos

(i). keşmekeş, karışıklık, düzensizlik; kaos.

chaotic

(s). karmakarışık, düzensiz, nizamsız .chaotically (z). karmakarışık bir şekilde.

chap

(i)., (f). çatlak, yarık (özellikle ciltte); (f). cildi çatlatmak, kızartmak, sertleştirmek (soğuk); toprağı, tahta vb'ni yarmak, çatlatmak; çatlamak, yarılmak, kızarmak.

chap

(i)., (k.dili). adam, çocuk, delikanlı.

chap, chop

(i)., (gen)., (çoğ). çene, çene boşluğu.

chaparral

(i). gür çalılık.

chapbook

(i). içinde halk masalları, destanlar vb yazılı olan küçük kitap veya broşür.

chape

(i). kın ağızlığı veya dip çamurluğu (kılıç).

chapel

(i). özel ibadet yeri; kilisenin özel törenlere ayrılmış bölümü; küçük kilise, mabet; bir okul, saray vb,nin ibadete ayrılmış odası; böyle bir kilisede yapılan ayin; kilise koro veya orkestrası; eski matbaa, basımevi; bir basımevine bağlı olarak çalışan bütün matbaacılar.

chaperon

(i)., (f). bir genç kıza veya gençler grubuna refakat eden kimse, şaperon; (f). himaye gayesiyle beraber gitmek, refakat etmek.

chapfallen

(s). kederli, süngüsü düşük.

chapiter

(i)., (mim). baslık.

chaplain

(i). (saray, okul, ordu vb'nde) papaz veya vaiz. chaplaincy chaplainship vaizlik.

chaplet

(i). başa takılan çelenk; bir dizi boncuk; tespihin üçte biri kadar olan küçük tespih.

chapman

(i)., (çoğ -men)., (ing). seyyar satıcı; eski tacir.

chaps

(i)., (çoğ)., ABD dayanıklı deriden yapılmış kovboy pantolonu veya tulumu.

chapter

(i)., (f). bahis, bolüm, fasıl, bab, kısım; ruhani meclis toplantısı; (f). bölümlere ayırmak, bahisler halinde düzenlemek. chapter and verse tam ve kesin bilgi. chapter head bölüm başlığlnın altına yazılan birkaç söz. chapter house papazlar meclisi binası.

char

(i). bir cins alabalık.

char

(i)., (f)., (ing). hafif gündelik ev işi; (f). yevmiye ile çalışmak.

char

(i)., (f)., (-red, -ring) yanarak kömür haline gelmiş madde, kömür; (f). yakarak kömür haline getirmek; kavurmak; ateşe tutmak; yanarak kömür haline gelmek, kavrulmak.

char-a-banc, charabanc

(i). karşılıklı uzun kanepeleri olan ve kenarları açık gezinti otobüsü.

character

(i). karakter, huy, tabiat, ahlak; vasıf, nitelik; hususiyet, özellik; şöhret, nam; bonservis; statü, durum; tip, şahıs; (k.dili). garip kişiliği olan kimse; tiyatro karakter, canlandırılan kişi; işaret, harf; alfabe. character actor karakter oyuncusu. character reference bonservis. in character karakterine uygun. Latin characters Latin harfleri. out of character karakterine aykırı.

character

(f). oymak.

characteristic

(s)., (i). diğerlerinden aylrıcı nitelikte olan, tipik; kendine has; (i). özellik, hususiyet, vasıf; logaritma karakteristiği. characteristically (z). ayırıcı nitelikte olarak.

characterization

(i). tavsif, tanımlama, tarif, nitelendirme.

characterize

(f). tanımlamak, tavsif etmek. characterizer (i). tanımlayan şey veya kimse.

characterless

(s). karaktersiz, seviyesiz, zayıf ahlaklı.

charades

(i), (tek). sessiz sinema oyunu, pandomimle bir kimsenin diğerlerine bir kelime ve ismi anlatmaya çalıştığı salon oyunu.

charcoal

(i). mangal kömürü; kara kalem; kara kalem resim.

chard

(i). pazı, (bot). Beta vulgaris cicla.

charge

(f). yüklemek, tahmil etmek; doldurmak (tüfek, top, ocak vb); doyurmak; (havayı) gerginleştirmek; elek şarj etmek; emretmek, vazifelendirmek, itham etmek, mesul tutmak; mükellef addetmek; fiyat talep etmek; hücum etmek, hamle yapmak, saldırmak; hesaba kaydetmek, geçirmek; emir verilince yere yatmak (köpek). charge off gözden çıkarmak; elden çıkarmak. charge with yüklemek; itham etmek, suçlamak; borçlandırmak.

charge

(i). yük, hamule; bir atışta kullanılan patlayıcı madde miktarı; görev, vazife; idare, nezaret, bakım; emanet; mesuliyet; itham, yükümleme; masraf, fiyat; ücret; vergi, rüsum, harç; emir, hücum, hamle, saldırı; borç; elek şarj. charge account mağazada açık hesap. charge plate veresiye alışverişte gösterilen kağıt. in charge nezaret altında; amir, buyuran kimse. in charse of ile yükümlü; yönetici vasfında. take charge of mesuliyetini üzerine almak.

charge d'affaires

maslahatguzar, işgüder, sefir vekili.

chargeable

(s). itham edilebilir, suçlanabilir; hesaba geçirilebilir.

charger

(i). arjör, dolduran cihaz; savaşta kullanılan at, süvari atı.

charily

(z). dikkatle, ihtiyatla.

chariot

(i).,(f). eski zamanlarda kullanılan iki tekerlekli savaş veya yarış arabası; dört tekerlekli hafif gezinti arabası; (f). araba ile taşımak; araba ile gitmek; araba sürmek.

charioteer

(i). savaş veya yarış arabası sürücüsü, arabacı.

charisma

(i)., (çoğ -mata) inayet, ihsan; Tanrı vergisi; başkalarını etkileyebilme yeteneğini veren ayrıcalı ruhsal kuvvet. charismat'ic (kerizmat-ik). (s). bu çeşit kuvveti olan; Tanrı vergisi olan.

charitable

(s). hayırsever, yardımsever, cömert; merhametli, şefkatli; hayır işleri ile meşgul olan. charitableness (i). hayırseverlik; merhamet, hoşgörürlük charitably (z). cömertçe; hoşgörürlükle.

charity

(i). hayırseverlik, yardımseverlik; merhamet; sadaka; hayır işi; hayır cemiyeti, yardım derneği charity school (ing). hayat okulu.

charivari

(i). düğünden sonra kap kacak ile yapılan gürültü, teneke çalma.

charlatan

(i). şarlatan kimse, sahtekar kimse. charlatan'ic (s). şarlatan. charlatanism (i). şarlatanlık.

charles's wain

(Ing)., (astr). Büyükay takımyıldızı.

charleston

(i). çarliston dansı.

charley horse

ABD, (k.dili). adale kasılması, kramp.

charlock

(i). yabani hardal.

charlotte russe

bir çeşit kremalı pasta.

charm

(i). cazibe, çekicilik; tılsım, zincirin ucuna takılan sallantı; muska; buyu, tılsımlı bir cümle veya duanın okunması. charmless (s). cazibesiz.

charm

(f). cezbetmek, büyülemek, meftun etmek; sihirli bir güçle korumak; büyüleyici olmak, çekici olmak, teshir etmek. charm away büyüleyici bir tesirle (istenilmeyen bir şeyi) kovalamak. charmed life tehlikeden uzak bir hayat. I am charmed Memnun oldum.

charmeuse

(i)., (Fr). yumuşak bir çeşit saten kumaş, şarmöz.

charmins

(s). cezbedici, çekici, hoş, sevimli, cana yakın. charmingly (z). cana yakın olarak.

charnel house

cesetlerin veya öIü kemiklerinin konulduğu mahzen.

charon

(i)., (Yu)., (mit). ölümden sonra ruhları Styx ırmağından geçiren kayıkçı; kayıkçı, denizci.

charpoy

(i). Hindistan'da kullanılan karyola.

chart

(i)., (f)., (den). portolon, deniz haritası; plan, grafik; çizelge; (f). plan yapmak, plan çıkarmak; harita yapmak. chartless (s). haritasız.

charter

(i). patent, imtiyaz, berat; gemi kira kontratı. charter member bir derneğin ilk üyelerinden biri, kurucu. charter plane özel olarak kiralanmış ucuz tarifeli uçak.

charter

(f). kiralamak, tutmak (uçak vb,); berat, imtiyaz veya patent vermek. charterer (i). kontratla kiralayan kuruluş. chartered accountant (ing). imtiyazlı muhasebeci.

chartism

(i). 19 yüzyılda ingiltere'de siyasi reformcuların kurdukları partinin doktrin ve hareketleri. Chartist (i). bu ahmın taraftarı. chartography (bak). cartography.

chartreuse

(i). Kartuziyen rahipleri tarafından Fransa ve ispanya'da imal edilen kokulu likör; sarımtırak açık yeşil renk. chartulary (bak). cartulary.

charwoman

(i). (çoğ -women)., (ing). hizmetçi kadın.

chary

(s). dikkatli, ihtiyatlı, tedbirli; esirgeyici, cimri. charily (z). cimrice.

charybdis

(i). Sicilya sahiline yakın ve klasik mitolojide kadın canavar olarak şahıslandırılan tehlikeli bir girdap. between Scylla and Charybdis iki ateş arasında.

chase

(t)., (i). hakketmek, oymak; kabartma işleri yapmak (maden üzerine); (i)., (matb). harflerin muhafazasında kullanılan demir çerçeve; oluk.

chase

(i). kovalama, av; kovalanan herhangi bir şey; (ing). avlanabilinen alan; (ing). başkalarının arazisinde avlanabilme hakkı. give chase avlamak. the chase avcılık.

chase

(f). kovalamak, arkasından koşmak, peşine düşmek; avlamak; (k.dili). koşmak, acele etmek.

chaser

(i). avcı; takip topu; ABD sert içkiden sonra içilen su.

chasm

(i). kanyon, dar boğaz; derin yarık; boşluk, fasıla. chasmal (s). kanyon gibi.

chasse

(i)., (f)ç. yana doğru yapılan bir dans figürü;(f). böyle dans etmek.

chassepot

(i)., (Fr). 1870' lerde Fransız ordusunda kullanılmaya başlanan bir tüfek.

chasseur

(i). Fransa ordusunun süratle hareket etme kabiliyeti olan piyade veya süvari kıtası mensubu; avcı. Chassidim (bak). Hasidim.

chassis

(i)., (çoğ chassis)., (-iz) oto şasi; top kızağı; çerçeve.

chaste

(s). iffetli, namuslu, sili; saf, bozulmamış; lekesiz; basit. sade chastely (z). iffetli olarak chasteness (i). iffetli oluş.

chasten

(f). ıslah etmek için cezalandırmak, uslandırmak, yola getirmek; dersini vermek.

chastise

(f). cezalandırmak dövmek chastisement (i). döverek cezalandırma.

chastity

(i). iffet, ismet, saflık, temizlik. chastity belt bekâret kemeri.

chasuble

(i). ayin sırasında Katolik papazlannın giydiği kolsuz. cüppe.

chat

(i). teklifsizce konuşmak, samimi konuşmak; gevezelik etmek; hoşbeş etmek, sohbet etmek.

chat

(i). sohbet, teklifsiz konuşma, hoşbeş; birkaç cins ötücü kuş.

chateau

(i)., (çoğ -teaux). şato Fransız tipi büyük köşk.

chatelaine

(i). şato sahibi kadın; buyük ve güzel bir evin hanımı; kadınların anahtar taşımak için bellerine taktıklan zincir; kadınların yakalarına taktıkları süs.

chatoyant

(s)., (i). renk değiştiren; (i). bu şekilde parlayan taş.

chattel

(i). menkul mal, taşınır mal; köle. chattel mortgage menkul rehin. goods and chattel ev bark.

chatter

(i). gevezelik, boş laf, lafü güzaf; diş çatırdaması. chatter marks bir aletin titreşimi sonucu meydana gelen düzensiz çizikler.

chatter

(f). gevezelik etmek; konuşur gibi sesler çıkarmak; çatırdamak (diş); (mak). titreşim meydana getirmek; alelacele söylemek.

chatterbox

(i). çok geveze kimse.

chatty

(s). konuşkan; konuşma şeklinde, sohbet tarzında. chattily (z). konuşkanlıkla chattiness (i). konuşkanlık.

chaucerian

(s)., (i). ingiliz yazarı. Chaucer'ın eserleri ile ilgili; (i). Chaucer uzmanı.

chauffeur

(i)., (f). maaşlı hususi araba söförü; (f). özel şöförlük yapmak.

chaulmoogra

(i). Doğu Hindistan'a mahsus ve meyvasından deri hastalıklarını tedavide kulıanılan bir ilaç yapllan ağaç, (bot). Taraktogenos kurzii.

chaussure

(i)., (Fr). kundura, ayakkabı, çizme.

chautauqua

(i)., (ABD). eğitici toplantı serisi.

chauvinism

(i). aşırı milliyetçilik, şovenizm. chauvinist (i). aşırı derecede milliyetçi kimse. chauvinis'tic (s). aşırı milliyetçi. chauvinis'tically (z). aşırı derecede milliyetçi olarak.

chaw

(f)., (i)., (Ieh). çiğnemek: (i). ağız dolusu.

cheap

(s). ucuz, ehven; az zahmetle elde edilebilen; ucuzca; faizi ehven (borç para), satın alma gücü düşmüş olan (para); bayağı, adi. dirt cheap çok ucuz. cheapskate (i)., (ABD)., (argo). cimri kimse.

cheapen

(f). ucuzlatmak, değerini düşürmek; itibarını bozdurmak; ucuzlamak.

cheat

(i). hile, dolandırıcılık, aldatma; oyun, dalavere; (huk). hile ile mal alma; dolandırıcı, hilekâr kimse; slang üç kâğıtçı; sahte bir şey.

cheat

(f). hile yapmak, dalavere yapmak, oyun çevirmek; aldatmak; dolandırıcılık etmek; (ABD)., (argo). ihanet etmek

check

(f). durdurmak, birden durdurmak; engel olmak; kontrol altına almak; kontrol etmek, teftiş etmek; kontrol işareti koymak; kare deseni ile kaplamak; emanet odasına teslim etmek; satranç şah çekmek, şah demek; (boya tahta) çatlamak. check in otel veya uçak defterine kaydolmak. check up on soruşturmak, arastırmak. check out otelden hesabını görüp ayrılmak; (ABD)., (k.dili). öImek; soruşturmak, doğru olup olmadığını araştırmak; doğru olduğu açığa çıkmak; (mağazada) seçtiklerini kasada hesap ettirmek; işleyişini kontrol etmek.

check

(i). engel, mania, fren; geciktirme; kontrol, teftiş; kontrol işareti; ABD fiş, vestiyer fişi; (lokantada) hesap; (kumaşta) ekose deseni; dama; satranç şah; tahtada hafif çatlak deseni. in check kontrol altında.

check, cheque

(i). çek traveler's check seyahat çeki. checkbook (i). çek defteri. checking account çek hesabı.

checker, chequer

(i)., (f). dama; kare, ekose deseni; kasiyer; müfettiş, kontrolcu; (f). damalı yapmak, ekose deseni ile kaplamak; değişiklik ve zorluklarla doldurmak.

checkerberry

(i). keklik üzümu, (bot). Gaultheria.

checkerboard

(i). dama tahtası.

checkered

(s). kareli, ekose; değişik olaylarla dolu.

checkers

(i). dama oyunu. check list kontrol listesi.

checkmate

(i)., (f)., (satranç). mat; tam yenilgi; (f). (satranç). mat etmek; hünerle yenmek.

checkoff

(i). işveren tarafından işçilerin aylıklanndan sendika üye aidatı kesip sendikaya gönderme usulü.

checkout

(i). işleyiş kontrolu; mağazada kasaya ödeme işlemi. checkout time aynlmayı gerektiren saat. check point trafik kontrol yeri.

checkrein

(i). ucu eyere bağlanan dizgin.

checkroom

(i). vestiyer; emanet odası. checks and balances hükümetin yasama, yürütme ve yargı kuvvetlerinin ayrılmaları ve karşılıklı olarak birbirlerini denetleyip sınırlandırmaları.

checkup

(i). tıbbi muayene. check valve emniyet valfı.

cheddar

(i). yumuşak bir cins ingiliz peyniri.

cheek

(i). yanak, avurt; (k.dili). cüret, yüzsüzlük, arsızlık. cheekbone (i). yanak kemiği. cheek by jowl yan yana.

cheeky

(s)., (k.dili). yüzsüz, arsız, küstah. cheekily (z). küstahlıkla. cheekiness (i). küstahlık.

cheep

(f)., (i). cıvıldamak, ötüşmek; (i). cıvlltı.

cheer

(f). alkış tutmak, tempo ile bağırarak taraf tutmak; neşelendirmek, memnun etmek; teşvik etmek, cesaretlendirmek; tempo tutarak bağırmak; neşelenmek. cheer up moralini düzeltmek. Cheer up ! Keyfine bak ! Gecmiş olsun !.

cheer

(i). teşvik, alkış tutma; neşe ve memnuniyet veren şey; ruh haleti; kıvanç; yiyecek, erzak; misafirperverlik.

cheerful

(s). neşeli, şen, hoş, neşe saçan; (i).,içten gelen. cheerfully (z). neşeyle. cheerfulness (i). neşelilik.

cheering

(i)., (s). alkış, taraf tutma; (s). memnun edici, neşelendirici.

cheerio

(i)., ünlem, (ing). , (k.dili). merhaba; Allaha ısmarladık.

cheerleader

(i). spor karşılaşmalarında tezahürat yapan grubun lideri.

cheerless

(s). neşesiz, keyifsiz; iç kapayıcı, kasvetli. cheerlessly (z). neşesiz olarak. cheerlessness (i). neşesizlik.

cheers !

(ünlem). Sıhhatinize !.

cheery

(s). neşeli, keyifli, şen; neşe verici, keyiflendirici. cheerily (z). neşeli bir tarzda. cheeriness (i). neşeli oluş.

cheese

(i). peynir, peynir kalıbı; bu şekilde herhangi bir şey. Cheese it ! (argo). Kaç ! big cheese (argo). önemli bir kimse.

cheese-paring

(s)., (i)., (argo). cimri; (i). peynir kabuğu; önemsiz bir şey; hasisçe bir davranış.

cheeseburger

(i). peynirli köfte.

cheesecake

(i). peynirli kek; (argo). güzel bir kızın bacaklarının resmi.

cheesecloth

(i). tülbent.

cheesy

(s). peynir gibi, peynir nevinden;(ABD)., (argo). kalitesiz, adi. cheesiness (i). peynirli veya peynir gibi oluş.

cheetah

(i). geyik avında kullanılan parsa benzer bir hayvan.

chef

(i). şef, ahçıbaşı, ahçı.

chef-d'oeuvre

(i)., (Fr)., (çoğ -chefsd,oeuvre). şaheser.

chegue

(bak). check.

chela

(i). Hindistan' da mürit.

chela

(i)., (çoğ -Iae). (-li) yengeç veya ıstakoz gibi deniz hayvanlannın kıskacı.

chelonia

(i)., (çoğ)., (zool). kaplumbağa cinsinden hayvanlar. chelonian (i). kaplumbağa.

chem

(kıs). chemical, chemist, chemistry.

chemical

(s)., (i). kimyasal, kimya ile ilgili; (i). kimyasal madde. chemical action kimyasal etki. chemical compound kimyasal bileşim. chemical engineer kimya mühendisi.chemical fire extinguisher eczalı yangın söndürücüsü. chemical reaction kimyasal reaksiyon. chemical warfare kimyasal harp.

chemin de fer

(Fr). demiryolu; bir nevi bakara (kumar oyunu).

chemise

(i). kadln iç gömleği, kombinezon; kadın elbisesi, pelerin.

chemisette

(i). kadın buluzü, bolero.

chemist

(i). kimyager; (ing). eczacı.

chemistry

(i). kimya .analytical chemistry analitik kimya. inorganic chemistry inorganik kimya.

chemotherapy

(i)., (tıb). kemoterapi; kimya ile tedavi.

chemotropism

(i)., (biyol). simiotropizm, hücrelerin bazı kimyasal maddelere karşı gösterdikleri yaklaşma veya uzaklaşma, kimyadoğrulumu.

chemurgy

(i). organik maddelerin endüstriyel kullanılışları.

chenille

(i). ipek veya pamuktan dokunmuş tüylü kordon veya saçak.

chequer

(bak). checker.

cherish

(f). aziz tutmak; bağrına basmak: gütmek. cherisher (i). aziz tutan kimse. cherishingly (z). aziz tutarak.

cheroot

(i). uçları açık olan puro.

cherry

(i)., (s). kiraz, (bot). Prunus: kiraz ağacı: kiraz ağacının kerestesi: parlak kırmızı renk: (s). parlak kırmızı: kiraz ağacından yapılmış. cornelian cherry kızılcık, (bot). Carnus mas morello cherry vişne, (bot). Prunus cerasus sour cherry kiraz eriği, (bot) Prunus cerasus wild cherry kuş kirazı, (bot). Cerasus padus, Cerasus avium.

chersonese

yarımada. the Chersonese Gelibolu Yarımadası.

chert

(i). bir çeşit kuvarslı kaya.

cherub

(i). (çoğ -s, -bim). melek, kanatlı çocuk başı olarak resmedilen melek: masum ve güzel yüzlü insan; nur topu gibi çocuk. cheru'bic (s). melek gibi. cheru'bically (z). melek gibi olarak.

chervil

(i). frenkmaydanozu, (bot). Anthriscus cerefolium.

cheshire cat

devamlı olarak gülümseyen kedi (Alis Harikalar Diyarında adlı eserde geçer); sırıtkan kimse.

chess

(i). satranç; köprü tahtası. chessboard (i). satranç tahtası. chessman (i). satranç taşı.

chest

(i). göğüs; sandık; kutu: bir kurumda para alınıp verilen yer: banka. chest of drawers çekmeceli dolap, konsol. chest register (müz). göğüsten çıkan pes sesler. community chest genel yardım sandlğı. hope chest ceyiz sandığı. medicine chest ilâc dolabı. tool chest takım sandığı. get something off one's chest içini dökmek.

chesterfield

(i). içten düğmeli palto veya pardesü; kanepe.

chestnut

(i)., (s). kestane, (bot). Castanea dentata: kestane kerestesi: kestane rengi; (k.dili). çok duyulmuş fıkra veya espri. (ing). doru at: (s). kızıl kahverengi, kestane rengi olan, maron. candied chestnut kestane şekeri. horse chestnut at kestanesi.

chesty

(s)., (k.dili). küstah: bedeninin göğüs kısmı büyük olan.

chevalier

(i). şövalye, atlı süvari; lejyon donör gibi nişan veya rütbe sahibi; kahraman ve mert kimse.

cheviot

(i). sık yünü ile meşhur bir koyun cinsi; (k.h). (şev'iyıt) bu yönden dokunmuş kalın kumaş.

chevron

(i). assubay ve erlerin rütbelerini gösteren kol işareti; (mim). zikzak çıta.

chevrotain

(i). Asya üIkelerine mahsus geyiğe benzer birkaç çeşit geviş getiren hayvan.

chevy, chivvy

(f)., (i)., (ing). avlamak, avlanmak; (i). av, av narası.

chew

(f)., (i). çiğnemek: düşünmek, kafa yormak; tütün çiğnemek; (i). çiğneme; lokma. chew out azarlamak. chew the cud geviş getirmek. chew the rag çene çalmak. chewing gum çiklet.

chiaroscuro

(i). resimde ve tabiatta ışık ve gölge oyunu; ışık ve gölge sanatı; edebiyatta tezat usulü. chiaroscurist (i). resimde sadece ışık ve gölge kullanan ressam.

chiasm

(i)., (anat). kiyasma.

chibouk

(i)., (T). çubuk.

chic

(s)., (i). şık, modaya uygun; (i). şıklık.

chicago

(i). Şikago şehri.

chicane

(i). , (f). hile, oyun, şike; (f). hile yapmak, aldatmak, şike yapmak. chicanery (i). hile, şike.

chick

(i). civciv, piliç; çocuk, yavru; (A.B.D.). , (argo). genç kız.

chickadee

(i). Kuzey Amerika'ya mahsus bir cins baştankara. (zool). Parus.

chicken

(i)., (s)., (f). piliç, tavuk; tavuk veya diğer kümes hayvanlannın eti; (k.dili). toy kimse; (A.B.D.)., (argo). genç kız; (s)., (A.B.D.)., (argo). korkak, ödlek; (f)., (A.B.D.)., (argo)., out (ile) korkudan çekinmek. chicken feed (argo). bozuk para, az para. chicken-hearted (s). korkak. chicken pox suçiçeği.

chickpea

(i). nohut, (bot). Cicer arietinum roasted chickpea leblebi.

chickweed

(i). kuş otu, sıçankulağı, (bot). Cerastium arvense.

chicory

(i). hindiba, frenk salatası, güneğik, (bot). Cichorium intybus.

chide

(f). (chid veya chided, chidden veya chided) azarlamak, kusur bulmak.

chief

(i)., (s). şef, amir, reis; (argo). patron; hane. armanın en üst kısmı; (s). en yüksek rütbede olan; belli başlı, ana; başta olan. in chief baş, en yüksek mevki. chief justice başyargıç. chiefly (z). başlıca, en çok.

chieftain

(i). kabile reisi; başkan, idareci. chieftaincy, chieftainship (i). kabile reisi; başkanlık.

chiffon

(i)., (s). şifon; kadın elbisesi aksesuarı; (s). hafif çırpılmış yumurta akı gibi.

chiffonier

(i). şifonyer, çekmeceleri olan aynalı dolap.

chigger

(bak). chigoe.

chignon

(i). topuz, saçın arkada toplanması.

chigoe, chigger, jigger

(i). Batı Hint adaları, Amerika ve Afrika'da görülen ve dişisi hayvan veya insan etine gömülen bir cins pire.

chilblain

(i)., (gen)., (çoğ)., (tıb). soğuk ve rutubetten el ve ayaklarda hâsıl olan kızarıklık ve şişlik; mayasıl.

child

(i)., (çoğ -children) bebek, çocuk; çocuksu kimse; kız veya erkek evlât. childbed (i). kadının doğum yapma hali. childbirth (i). doğum. child labor çocukların çalıştırılması. child's play kolay iş. adopted child evlât edinilmiş çocuk, evlâtlık. with child hamile.

childermas

(i). isa'nın doğumundan üç gün sonra kılıçtan geçirilen masum çocuklar yortusu, 28 Aralık.

childhood

(i). çocukluk devresi. second childhood yaşlılık devresindeki çocukluk hali.

childish

(s). çocuksu, çocuğumsu; saçma. childishly (z). çocukça. childishness (i). çocuksuluk.

childless

(s). çocuksuz, çocuğu olmayan. childlessness (i). çocuksuzluk.

childlike

(s). çocuk ruhlu, masum, içten, samimi.

children

(bak). child.

chile

(i). Şili.

chili

(i). kırmızı biber, (bot). Capsicum frutescens. chili con carne kıyma, kırmızı biber ve kuru fasulyeden yapılmış bir yemek. chili sauce biberli domates sosu.

chiliad

(i). bin; bin yıllık devre

chiliasm

(i)., (ilah). isa'nın yeryüyüzünde bin yıl hüküm süreceği doktrini.

chill

(f). üşümek, ürpermek; (mad). donmak, sertleşmek; üşütmek; soğutmak (şarap); ümidini kırmak. chillingly (i). üşütücü bir şekilde. chillriess (i). soğuk; soğuk davranış.

chill

(i)., (s). soğuk; titreme, üşüme, ürperme; soğuk davranış; soğuk döküm kalıbı; (s). üşütücü; soğuk. take the chill off ıIıtmak. chill-cast (s). soğuk kalıba dökülmüş. chiller (i). soğutucu; korkunç hikâye.

chilly

(s)., (z). serin, soğuk, üşütücü; soğuğa karşı hassas; (z). soğuk bir şekilde. chillily (z). soğuk bir şekilde. chilliness (s). soğuk; soğuk davranış.

chime

(f). ahenkle çalmak (çan); şarkı söyler gibi konuşmak; harmonize etmek, uygunluk sağlamak; ahenkli ses çıkarmak. chime in uymak; söz kesip konuşmaya katılmak.

chime

(i). ahenkli zil veya çan sesi;(müz). madeni borulardan meydana gelen bir çalgı; müzik, melodi; akort, ahenk.

chime, chimb, chine

(i). fıçının iki ucundaki şevli kenar.

chimera

(i). ağzından ateş püsküren mitolojik bir canavar; süsleme sanatında kullanılan canavar figürü; vehim, kuruntu, kabus.

chimerical

(s). hayali, gerçek olmayan. chimerically (z). hayali olarak.

chimney

(i). baca; lamba şisesi; krater, yanardağ ağzı. chimney corner ocak başı. chimney damper baca sürgüsü. chimney piece şömine tablası. chimney pot baca külâhı. chimney sweep baca temizleyicisi.

chimpanzee

(i). şempanze.

chin

(i)., (f). çene; (f). jimnastikte çeneyi çubuğun hizasına getirmek; (k.dili). konuşmak; (k.dili). çene hizasına kaldırmak, boynunun arasına sıkıştırmak (keman).

china

(i). Çin. People's Republic of China çin Halk Cumhuriyeti. Republic of China Tayvan. China aster pat çiçeği, meydan güzeli. Chinaman (i)., (asağ). Çinli.

china

(i). porselen, seramik, çini. chinaware (i). porselen, çanak çömlek. china closet tabak dolabı.

chinaberry

(i). tespihağacı.

chinatown

(i). Çin dışındaki büyük şehirlerde Çinlilerin oturduğu semt.

chinch

(i). tahtakurusu.

chinchilla

(i). sincaba benzer bir Güney Amerika hayvanı; bu hayvanın çok değerli olan kürkü, çinçilla; kalın ve tüylü paltoluk kumaş.

chincough

(i). boğmaca.

chine

(i). omurga kemiği, belkemiği; sırttan çıkarılan et.

chinese

(i)., (s). Çince; Çin'de konuşulan dillerden herhangi biri; Çinli; (s). Çine, Çinlilere veya Çince'ye ait. Chinese calendar. (bak). calendar. Chinese lantern (plant) şeytan feneri, (bot). Physalis alkekengi. Chinese puzzle çinlilerin yaptığı karışık bir bulmaca; çözülmesi zor problem. Chinese Wall Çin seddi.

chink

(i).,( A.B.D.)., (argo)., (asağ). Çinli.

chink

(i)., (f). yarık, çatlak; (argo). temiz para, nakit para; madeni ses; (f). yarıkları doldurmak; şangırdamak, şangırdatmak.

chinook

(i). Amerika'da esen sıcak, kuru bir rüzgâr.

chintz

(i). basma, perdelik kreton.

chintzy

(s).,( ABD)., (k.dili). adi, iyi olmayan.

chios

(i). Sakız adası.

chip

(i). yonga, çentik; ince dilim halinde kesilmiş yiyecek; (çoğ,). (ing). patates kızartması; iskambil fiş; küçük kıymetli taş parçası; önemsiz bir şey; lezzetsiz kuru yiyecek; kurumuş tezek parçası; sepet örücülüğünde kullanılan hasır. a chip off the old block hareket ve konuşmasında ailesine benzeyen kimse. a chip on one's shoulder kavgaya hazır oluş, öfkesi burnunun ucunda olma. in the chips (argo). zengin.

chip

(f). yontmak, çentmek, budamak, şekil vermek; (iskambil). fişle oyuna girmek; cıvıldamak (kuş). chip in (k.dili). iştirak etmek; sözü kesmek. chipped beef ince dilinmiş kuru sığır eti.

chipmunk

(i). üstü çizgili birkaç çeşit ufak sincap.

chippendale

(i). 18. yüzyılda yaşamış olan bir ingiliz marangozu; bu marangozun stilinde yapılmış mobilya.

chipper

(s)., (ABD)., (k.dili). canlı, neşeli; şık, iyi giyinmiş.

chipping

(ı).,(argo). arasıra uyuşturucu ilâç içme.

chippy

(i). serçe; ufak sincap; (argo). orospu kız.

chirograph

(i)., (huk). kendi el yazısıyla yazılmış vesika. chirog-rapher (i). el yazısı ile yazan veya bunun üzerinde çallşan kimse, hattat. chirography (i). el yazısı.

chiromancy

(i). el falı.

chiropodist

(i). ayak bakım mütehassısı.

chiropody

(i). ayak bakımı, nasır gibi basit ayak rahatsızlıkların tedavisi.

chiropractic

(i). masajla tedavi usülü, omurga masajı ile tedavi. chi'ropractor (i). masajla tedavi eden kimse.

chiroptera

(i)., (çoğ)., (zool). uçan memeliler; yarasalar.

chirp

(f)., (i). cıvıldar gibi ses çıkarmak, cıvıldamak; cıvıldar gibi konuşmak; (i). cıvıltı. chirpy (s). cıvıltılı, neşeli.

chirr

(f)., (i). (çekirge, ağustosböceği gibi) tiz ses çıkarmak; bu şekilde ötmek; (i). çekirge ve benzeri hayvanların ötüşü.

chirrup

(f)., (i). neşe ile cıvıldamak, cıvıltılı sesler çıkarmak; (i). cıvıltı.

chirurgery

(i)., (eski). cerrahlık. chirurgic, chirurgical (s)., (eski). cerrahi.

chisel

(i)., (f). keski, kalem; (f). kalemle kesmek; (argo). aldatmak, hile ile elde etmek; keski ile çalışmak. chiseled (s). keski ile şekil verilmiş; güzel bir şekil verilmiş; keskin hatlı.

chit

(i). yiyecek içecek masrafları için ödenen para makbuzu; (ing). not, mektup; çocuk, delişmen ve tecrübesiz kız.

chitchat

(i). Iaf, havadan sudan konuşma; dedikodu.

chitin

(i). kitin. chitinous (s). kitinli.

chitterlings

(i)., (çoğ). hayvan bağırsağı, bumbar.

chivalrous, chivalric

(s). şövalye gibi, nazik, cömert, cesur. chivalrously (z). şövalyelere has bir şekilde. chivalrousness (i). şövalye gibi oluş.

chivalry

(i). şövalyelik; cömertlik; cesaret; şövalyelik örgütü; şövalyeler; şövalyelik makamı.

chivaree

(bak). charivari.

chive

(i). yemeğe tat vermek için kullanılan Frenk soğanı, (bot). Allium schoenoprasum.

chivvy

(bak). chevy.

chlamys

(i). eski Yunan erkeklerinin giydiği kısa pelerin.

chloral

(i)., (kim). kloralhidrat.

chlorate

(i)., (kim). klorik asit tuzu. chlorate of zinc lehim suyu.

chloric acid

(kim). klorik asit.

chloride

(i). klorid. chloride of lime kalsiyum klorid.

chlorinate

(f). klorlamak.

chlorine

(i)., (kim). klor.

chloroform

(i)., (f)., (kim). kloroform; karınca yağı; (f). kloroformla uyutmak.

chlorophyll

(i)., (bot). klorofil.

chloroplast

(i)., (bot). içinde klorofil bulunan protoplazma, kloroplast.

chlorosis

(i)., (bot). kloroz, sarıcalık; (tıb). genç kızlarda demir eksikliğinden meydana gelen kansızlık.

chlorous acid

(kim). kloröz asit.

chock

(f). takozla desteklemek, destek koymak; (den). kızağa çekmek. chock-block (s). palanga makaraları birbirine kavuşmuş; dopdolu; sıkışık.

chock

(i). odun parçası, takoz; (den). yomalık büyük kurt ağzı; kızak.

chock-full

(s). dopdolu.

chocolate

(i)., (s). çikolata; koyu kahverengi; (s). çikolatalı, çikolata ile yapılmış; çikolata renginde.

choice

(s). seçkin, güzide; mükemmel, üstün. choicely (z). seçkin bir şekilde. choiceness (i). seçkin oluş.

choice

(i). seçme, ayırma; tercih hakkı, seçim hakkı; seçilmiş kişi veya şey, tercih; diğerlerine tercih edilen şey; şık, ihtimal. by choice tercihli.Take your choice istediğinizi alınız. seçiniz.

choir

(i)., (f). kilise korosu, koro; kilisede koroya mahsus yer; (f). koroda şarkı söylemek. choir loft kilise balkonunda koro yeri.

choke

(i). boğma, tıkama, ağzını kapatma; (oto). kısıcı, boğucu.

choke

(f). boğmak, nefesini kesmek, tıkamak; önünü kesmek, boğmak (münakaşa, söz); bastırmak, baskı altında tutmak; boğulmak, nefesi kesilmek. choke back, choke down, choke off tutmak, durdurmak; yutmak; menetmek. choke up tıkanmak; heyecandan konuşamamak.

chokecherry

(i). yabani acı kiraz, (bot). Prunus virginiana.

chokedamp

(i). maden ocağının içindeki oksijeni az ve karbondioksiti fazla olan öksürtücü hava, boğucu gaz.

choker

(i). boğan şey veya kimse; (k.dili). boyuna sımsıkı takılan gerdanlık; dik yaka.

choky

(s)., (i). boğucu; (i)., (ing)., (k.dili). hapishane.

choler

(i). öfke, kızgınlık, asabiyet; (eski)., (biyol). safra. choleric (s). çabuk kızan.

cholera

(i). kolera.

cholesterol

(i). kolesterol, safrayağı.

chondroid

(s)., (anat). kıkırdak gibi.

choose

(f). (chose, chosen) seçmek, ayırmak, tercih etmek, arzu etmek, istemek; tercih yapmak. cannot choose but mecburdur. chooser (i). seçen kimse.

choosy

(s)., (k.dili). müşkülpesent, zor memnun edilebilen.

chop

(i)., (f). ağız, çene; ani ısırma; (f). ağzı ile yakalamak; birdenbire söylemek.

chop

(i)., (s). Hindistan'da mühür, mühürlü imtiyaz; (s). birinci kalitede.

chop

(f). (-ped, -ping) balta ile parçalara ayırmak; parçalamak; birdenbire ve şiddetle hareket etmek; birdenbire yön değiştirmek (rüzgar). chop up kıymak, doğramak; (odun) yarmak.

chop

(i). kesme işi, kesici darbe; pirzola; yarık, çatlak.

chop suey

çin lokantalarında yenen sebzeli et, piliç gibi türlü yemeği.

chophouse

(i). pirzola servisi yapan lokanta; çin'de gümrük binası.

chopper

(i). kısa saplı balta, satır; elektrik akımını kesen alet; (argo). helikopter.

chopping

(i). kesiş, vuruş. chopping block kütük.

choppy

(s). değiken, yön değiştiren (ruzgâr); çırpıntılı (deniz, su).

chopsticks

(i). çinlilerin yemek yemek için çift olarak kullandıkları çubuk.

choragus

(i)., (çoğ -gi). eski Yunan korolarının şefi; herhangi bir festivalin idarecisi.choragic (s). koro şefiyle ilgili veya ona ait.

choral

(s). koro ile ilgili; bir koro tarafından söylenmiş; koro için yazılmış.

chorale

(i). ilâhi beste, koral.

chord

(i). çalgı teli; his, duygu; (geom). kiriş; (müz). bir arada çalınan ahenkli birkaç çeşit nota, akort. dominant chord esas gamın beşinci notası olan akort; sol ile ahenkli akort. spinal chord. (bak). cord chord of an arc yay kirişi.

chordate

(i). omurgalı hayvan.

chore

(i). (ABD). küçük bir iş; (çoğ). bir evin veya çiftliğin günlük işleri; güç ve zevksiz bir iş.

chorea

(i)., (tıb). kore hastalığı, yüzde, kollarda ve bacaklarda tikler meydana getiren bir çocuk hastalığı.

choreographer

(i). koreograf, bale direktörü.

choreography

(i). koreografi, bale eserleri yazma sanatı; bale sanatı.

choriamb

(i)., (siir). dört heceli bir öIçü.

choric

(s). koroya ait, koro için.

chorion

(i)., (anat)., ceninin dış zarı,koryon.

chorion

(i)., (anat). ceninin dış zarı, koryon.

chorister

(i). koro üyesi; kilise korosunda şarkı söyleyen erkek çocuk; koro şefi.

chorography

(i). bir bölgenin haritasını çıkarma ve arazi karakterini inceleme iimi. chorographer (i). haritacı. chorograph'ical (s). haritacılıkla ilgili veya ona ait. chorograph-ically (z). haritacılıkla ilgili olarak.

choroid

(i)., (s)., (anat). gözün damar tabakasının arka parçası; (s). buna benzer.

choromo-

(önek). renk, renkli.

chortle

(f)., (i). kıkırdamak, kahkahaları zaptetmek; (i). kıkırdama.

chorus

(i)., (f). koro, koro parçası; bir şarkının koro kısmı; koro ekibi; (f). koro halinde şarkı söylemek veya konuşmak. chorus girl kabare kızı. in chorus hep beraber, hep bir ağızdan.

chose

(bak). choose.

chose

(i)., (Fr)., (huk). şey, mal, şahsi eşya veya mal. chose in action alacak. chose in possession malikin elinde bulunan menkul eşya.

chosen

(bak). choose: (s). seçilmiş olan, tercihli; (ilah). cennete gitmek üzere seçilmiş olan.

chough

(i). kırmızı gagalı dağ kargası, kızılca karga, (zool). Pyrrhocorax pyrrhocorax.

chouse

(f)., (i)., (eski). aldatmak, hile yapmak, dolandırmak: (i). hile, oyun.

chow

(i). kahverengi veya siyah tüylü, siyah dilli ,çin köpeği; (ABD)., (argo). yiyecek.

chow mein

kızartılmış erişte ile servis yapllan çinlilere ait türlü yemeği.

chow-chow

(i). hardalla yapılan karışık turşu.

chowder

(i). balıklı sebze çorbası.

chrestomathy

(i). yabancı bir dilden seçilmiş okuma parçaları.

chrism, chris,om

(i)., (kil). kutsal mesh yağı.

chrisom

(i)., (eski). vaftiz sırasında çocuğa giydirilen beyaz elbise.

christ

(i). mesih, isa. Christlike (s). isa gibi. Christ's thorn kaba diken, (bot). Rhamnus palurius.

christen

(f). vaftiz etmek; vaftiz ederken isim koymak: isim koymak ve ithaf etmek; (k.dili). ilk olarak kullanmak. christening (i). vaftiz.

christendom

(i). Hıristiyan alemi; Hıristiyanlar.

christian

(s)., (i). Hıristiyan, isa peygambere inanan; (k.dili). saygıdeğer, dürüst; insani, merhametli; (i). Hıristiyan olan kimse, hayatında isa'nın yolunu takip eden kimse; temiz ahlaklı kimse. Christian era Milâdt tarih. Christian name vaftizde verilen ad. Christian Science hastalığın yalnız insanın kafasmda mevcut olduğuna inanan bir mezhep.

christianity

(i). Hıristiyanlık; Hıristiyan dini.

christmas

(i). Noel, isa'nın doğumu yortusu (25 aralık). christmas eve noel arifesi. chrıstmas rose kara çöpleme, (bot). helleborus niger. chrıstmas tree noel ağacı.

chroma

(i). renk berraklığı.

chromatics, chromatology

(i). renkler ilmi.

chromatie

(s). renklerle ilgili; (müz). kromatik, seslerin yarımşar ton ara ile birbirlerini takip etmeleri ile ilgili. choromatic scale (müz). kromatik gam. choromatically (z). kromatik olarak.

chromatin

(i). kromatin.

chromatography

(i). kromatografi, renkli fotoğraf.

chromatophore

(i). kromatofor.

chrome

(i). krom. chrome green krom yeşili. chrome steel kromlu çelik.

chromie

(s)., (kim). kromdan veya krom ile ilgili.

chromium

(i)., (kim). krom.

chromo, chromolithograph

(i). renkli taş basma.

chromogen

(i). renkli madde öncüsü, kromojen.

chromoplast

(i)., (biyol). kromoplast.

chromosome

(i)., (biyol). kromozom.

chromosphere

(i)., (astr). kromosfer, renkküre.

chron

(kıs). ehronological, ehronology.

chronaxy

(i)., (tıb). kronaksi.

chronicle

(i)., (f). tarih, kayıt, vakayiname, günlem; (f). kaydetmek, tarihe geçirmek. chronicler (i). tarihe kaydeden kimse.

chronie

(s). müzmin, kronik, süreğen. chronically (z). müzmin bir şekilde.

chronogram

(i). tarih. ebced hesabıyla tarih.

chronograph

(i). olayların tam oluş anını tespit eden alet; çok kısa zaman bölümlerini öIçen alet. chronograph-ic (s). bu alet ile ilgili.

chronologieal

(s). kronolojik tarih sırasına göre düzenlenmiş. ehronologically (z). tarih sırasına göre.

chronology

(i). kronoloji, olaylan tarih sırasına göre düzenleme ilmi.

chronometer

(i). kronometre.

chronometry

(i). vakti tam olarak öIçme ilmi.

chrysalis

(i). krizalit, böceğin kelebek olmadan evvel koza içinde veya dışmdaki hali.

chrysanthemum

(i). kasımpatı, krizantem. corn chrysanthemum sarı pat, (bot). Chrysanthemum segetum.

chryselephantine

(s). altın ve fildişinden yapılmış.

chrysobery!

(i). sarı veya yeşil renkte olan ve bazen de kuyumculukta kullanılan bir mineral.

chrysolite

(i). zebercet, sarı yakut.

chrysoprase

(i). bir çeşit yeşilimsi kuvars taşı.

chthonian

(s)., (mit). öIüler diyarının ilâhları ve ruhlarına ait.

chub

(i)., (zool). sazan cinsinden birkaç çeşit balık, kefal.

chubby

(s). tombul, dolgun.

chuck

(i). sığırın boynu ile kürek kemiği arasmdaki kısım; takoz olarak kullanılan odun veya kalas; dağ sıçanı; (mak). torna balama aynası. drill chuck matkap aynası, burgu aynası. chuck wagon içinde kovboylara yemek hazırlanan araba.

chuck

(f)., (i). çenesini okşamak; atmak; (k.dili). çöpe atmak; (argo). istifa etmek; (i). okşama; kısa bir mesafeye fırlatma; (ing)., (k.dili). şekerim. chuck out (k.dili). atmak, çöpe atmak; yaka paça. kapı dışarı etmek.

chuckhole

(i)., (Ieh). yoldaki çamur cukuru.

chuckle

(f)., (i). kıkır kıkır gülmek, kendi kendine gülmek; (i). kıkırdama; anne tavuğun civcivlerini çağırmak için çıkardığı ses. chuckler (i). kıkırdayan kimse.

chucklehead

(i)., (k.dili). budala kimse, kalın kafalı kimse. chuckleheaded (s). kalın kafalı. chuckleheadedness (i). kalın kafalılık.

chug

(i)., (f). bir makinanın işlerken çıkardığı egzoz sesi; (f). bu sesi çıkarmak; bu sesi ,çıkararak yürümek.

chukker

i polo oyununun devrelerinden biri

chum

(i). yem olarak kullanılan yağlı balık parçaları.

chum

(i)., (f). (-med -ming) yakın arkadaş, samimi dost; yatılı okulda oda arkadaşı; (f). yakın dost olmak; aynı odayı paylaşmak. chummy (s)., (k.dili). samimi.

chump

(f). çiğnemek.

chump

(i)., (k.dili). kalın kafalı kimse, budala kimse; kütük, takoz; (argo). kafa, kelle. off one's chump (ing)., (argo). aklını kaçırmış. chumpish (s). budala.

chunk

(i). külçe, yığın, topak; (k.dili). kuvvetli ve tıknaz adam; bodur ve güçlü at veya başka hayvan. chunky (s). bodur, tıknaz; topak topak, külçe halinde. chunkiness (i). bodurluk.

church

(i). kilise; kilise ayini; herhangi bir Hıristiyan mezhebi; cemaat; din adamlığı; dinsel örgüt. church'goer (i). kiliseye muntazam giden kimse. church'man (i). kilise azası. church'warden (i). kilise mütevellisi. church'yard (i). kilise bahçesi ve mezarlık.

church

(f). kiliseye getirmek; kilise disiplinine tabi tutmak; kilisede şükran duası etmek (bilhassa doğumdan sonra kadınlar).

churl

(i). tamahkar kimse, hasis kimse, cimri adam; köylü; kaba adam. churlish (s). kaba, vahşi; tamahkar, cimri; işlenmesi zor (toprak). churlishly (z). kaba bir şekilde. churlishness (i). kabalık.

churn

(i)., (f). yayık, yayığa benzer herhangi bir alet; süt kabı; (f). tereyağı yapmak için sütü dövmek, çalkamak; devamlı olarak dövmek, karıştırmak. churning (i). çalkama.

churr

(i). uçarken kuşun çıkardığı kanat sesi, pırr; (bak). chirr.

chute

(i). akıntı, çağlayan; kanal, oluk; şelale; dar boğaz şeklinde ağıl; paraşüt.

chutney

(i). bir çeşit Doğu Hindistan turşusu.

chutzpah

(i)., (ABD)., (argo). cüret, küstahlık.

chuvash

(i). Cuvaş Cumhuriyeti.

chyle

(i)., (biyol). kilüs, bağırsaklarda bulunan beyaz bir sıvı.

chyme

(i)., (biyol). kimüs, midede yarı hazmedilmiş halde bulunan yiyecekler. chymous (s). kimüsle ilgili veya onun gibi.

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL