NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

spa ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: spa
Bulunan Sonuç: 76

spa

i. maden suyu kaynağı, ılıca, kaplıca.

space

f. aralık koymak, fasıla bırakmak; aralıklara bölmek.

space

i. yer, alan, meydan; mesafe, aralık, fasıla; müddet; feza, uzay; matb. espas, iki kelime arasını açmak için kullanılan maden parçası; müz. ara; mat. uzam, vusat. space bar (daktiloda) aralık tuşu, espas tuşu, atlama tuşu. space heater A.B.D. soba. space platform, space station suni uydu. space probe uzaydan bilgi gönderen uydu.

space-time

i. yer-zaman ilintisi, dört boyutlu sürekli dizi.

spaceborne

z. uzay yoluyle taşınan.

spaced-out

s., (argo) uyuşturucu madde tesirinde olan.

spaceport

i. roket alanı.

spaceship

i. uzay gemisi.

spacing

i. aralıklarla düzenleme; espas, aralık.

spacious

s. geniş, vâsi, engin, açık, mesafeli; bol, ferah. spaciously z. geniş bir şekilde, mesafe bırakarak. spaciousness i. genişlik, açıklık, vüsat.

spackle

i. çatlakları doldurmada kullanılan alçı.

spade

i., f. bahçıvan beli; ayıbalığını parçalamak için kullanılan büyük bıçak; ask. top arabasının arka tarafında bulunan ve top atılınca geri tepmesine mâni olan kazma şeklindeki demir, mahmuz; f. bellemek, bel ile kazmak. call a spade a spade açıkça söylemek, isim vererek söylemek.

spade

i. iskambilde maça.

spadework

i. bel işi; hazırlık işi.

spadiceous

s., bot. çomak durumu kabilinden; parlak kahverengi.

spadix

i. (çoğ. -dices) bot. çomak (çiçekdurumu).

spaghetti

i. ince makarna, spageti; (radyo) tel izolasyonu olarak kullanılan ince plastik boru.

spahi, spahee

i., T. sipahi.

spain

i. İspanya.

spake

(eski), bak. speak.

spall

i., f. ufak taş parçası; kıymık: f. parçalamak, kıymak; parçalanmak.

spalpeen

i., (İrl.) çapkın delikanlı.

span

i., f. (-ned, -ning) karış; an, kısa süre; süre; kemer veya köprünün ayakları arasındaki açıklık; f. karışlamak, karış ile ölçmek; bir yandan bir yana uzanmak.

span

i., f., den. halat, zincir; çifte koşulmuş at veya öküz; f. bağlamak, bukağılamak.

spandrel

i., mim. üçgen şeklinde kemer üstü dolgusu; posta pulu köşesindeki üçgen süs .

spang

z., ABD, kdili. dosdoğru, tam üstüne tam hedefine

spangle

i, f. pul, payet, madeni pul; f. pullarla süslemek (elbise); madeni pul gibi pırıldamak

spaniard

i. ispanyol

spaniel

i. uzun tüylü ve uzun sarkık kulaklı köpek, spanyel; yaltaklanan kimse.

spanish

s., i. ispanyol, İspanya'ya veya İspanyolca'ya ait; i. İspanyolca. the Spanish İspanya halkı. Spanish brown topraktan yapılan kahverengi bir boya. Spanish chestnut kestane. Spanish fly ispanya sineği, zool. Lytta vesicatoria; kuduzböceği, zool. Cantharis Spanish Main eskiden Orinoko Irmağından Panama diline kadar olan Güney Amerika sahili; şimdi Karayipler Denizi'nin güneyi veya bütünü.

spank

f., i. kıçına şaplak atmak, dövmek; çabuk gitmek, hızla gitmek; i. şaplak (bilhassa kısa).

spanker

i. şaplak atan kimse; iri yarı kimse veya şey; den. randa yelkeni spanker boom den. randanın bombası veya sereni.

spankiny

s., z., i. çabuk koşan: kuvvetli, şiddetli (rüzgâr); İng. k.dili. iriyarı; z. ala; iri, çok; i. (çocuğun kıçına) şaplak atma. brand spanking new gıcır gıcır, yepyeni.

spanner

i. karışla ölçen kimse veya alet; İng. vida somunu anahtarı, ingiliz anahtarı.

spannew

s., leh. yepyeni, gıcır gıcır.

spanroof

i. balık sırtı dam, adi çatı.

spansule

i. değişik kalınlıkta tabakalarla kaplı ilâç tanecikleri bulunan kapsül.

spar

i., f. (red, ring) den. ağaç çubuk, seren, direk: uçak kanadı ana kirişi. f. seren veya direk takmak. spar deck kontra güverte.

spar

i., min. ispat.

spar

f. (red, ring) i. boks yapmak; ağız kavgası etmek, atışmak, dalaşmak; horoz gibi dövüşmek: i. boks maçı. sparring partner boksta idman arkadaşı.

sparable

i. kundura veya çizme ökçesine çakılan ufak başsız çivi.

spare

s., i. yedek, ihtiyat az, kıt dar, kısa, eksik; cimri, eli sıkı; sıska, arık, zayıf; fazla, artan, serbest. i. yedek parça; bowling oyununda iki top atışı ile kukaların hepsini düşürme. spare cash ihtiyat akçesi. spare parts yedek parçalar spare time boş vakit. sparely z. sıskaca; az olarak. spareness i. zayıflık; azlık.

spare

f. kıymamak, canını bağışlamak, öldürmemek; kurtarmak; idareli kullanmak; idare yoluna gitmek; esirgemek; vermek; onsuz olmak veya yapmak, onsuz işini çevirmek.

sparerib

i. az etli domuz pirzolası.

sparge

f., i. dağıtmak, serpmek; i. serpme. sparger i. biracılıkta kullanılan serpme aleti.

sparing

s. idareli, tedbirli; merhametli, vicdanlı. sparingly z. tedbirli olarak sparingness i. tedbir, ihtiyat, idare.

spark

i., f. kıvılcım, çakım, çakın, şerare; elektrik kıvılcımı; elmas; belirti; canlılık; f. kıvılcım saçmak; harekete geçirmek, teşvik etmek, kışkırtmak. spark arrester kıvılcım kafesi; elektrik kıvılcımlarını önleyen cihaz. spark coil elek. endüksiyon bobini, kıvılcım bobini. spark gap oto. buji tırnak aralığı. spark plus oto. buji.

spark

i., f. yakışıklı delikanlı; civelek kız: (erkek) sevgili; sinirli kimse; f. flört etmek. sparkish s. hoppa, havalı, civelek; gösterişli, iyi giyimli.

sparkle

f., i. kıvılcımlar saçmak; pırıldamak; köpürmek, köpük köpük olmak (şarap); i. kıvılcım; pırıltı; şaşaa. sparkler i. pırıldayan eylayan mücevher; şahsiyeti ve canlılığıyle göze batan kimse, parlak şahsiyet.

sparkling

s. parlayan, pırıldayan; canlı; köpüklü. sparklingly z. pırıldayarak. sparklingness i. parlaklık.

sparkplug

f. kışkırtmak; canlandırmak, harekete geçirmek.

sparks

i. vapurda radyo teknisyeni.

sparrow

i. serçe, zool. Passer domesticus; serçeye benzer kuş. sparrow hawk atmaca, zool. Accipiternisus. English sparrow, house sparrow serçe, zool. Passer domesticus. rock sparrow kayalık serçesi, zool. Petronia petronia Spanish sparrow bataklık serçesi, zool. Passer hispaniolensis.

sparrowgrass

i, leh. kuşkonmaz.

sparry

s., min. ispatik, ispatlı.

sparse

s. seyrek, dağınık, sık olmayan. sparsely z. seyrek seyrek . sparseness i. seyreklik. sparsity i. seyreklik, kıtlık.

spartan

i, s. Spartalı; s. Spartalı gibi, güçlüklere dayanan, yılmaz.

spasm

i., tıb. spazm, sinir kasılması, ıspazmos: birden gelip geçen heyecan veya gayret.

spasmodic

s., tıb. ıspazmoz kabilinden; ara sıra ve birdenbire vaki olan, birden gelip geçen. spasmodical s. spazmodik; birdenbire gelip geçen. spasmodically z. spazmodik olarak; birdenbire gelip geçerek .

spastic

s., i., tıb. ıspazmozlu; i. ıspazmozlu felci olan kimse.

spat

i, gen. çoğ kısa tozluk, getir.

spat

f., bak. spit.

spat

i., f. (ted, ting) istiridye yumurtası; f. yumurta dökmek (istiridye).

spat

i., f. (ted, ting) şamar, sille: şaplak; ağız dalaşı; yağmur şakırdaması; f. sille vurmak; ağız kavgası etmek, atışmak, dalaşmak; şakırdamak (yağmur).

spate , spait

i., İng. sel; şiddetli sağanak; denizde görülen su hortumu. spate of words ansızın içini dökme, konuşarak boşanma.

spathe

i, bot. yen, spat, brakte, bürgü.

spathic , spathose

s,. min. ispat taşma benzer, ispatik.

spatial

z. uzamsal; uzaysal.

spatter

f., i. serpmek, sıçratmak: çamurlamak; iftira etmek, şerefini lekelemek, çamur atmak; i. serpme, sıçratma; pıtırtı; çamur lekesi, zifos.

spatterdash

i, gen. çoğ. çamura karşı giyilen uzun tozluk, çamurluk.

spatterdock

i. sarı nilüfer, bot. Nymphaea advena.

spatula

i. mablak, spatula; tıb. dilbasan.

spatulate

s. spatula şeklindeki, kaşık biçimindeki.

spavin

i, bayt. at ayağının oynak yerinin şişmesi. spavined s. oynak yeri şişmiş (at ayağı).

spawn

f., i. yumurta dökmek (balık); meydana getirmek, ,çıkarmak; iç balık yumurtası; hayvan yavrusu; hasılat, sonuç; istiridye yumurtası; ufak balık; bot. mantar tohumu.

spay

f. dişi hayvanı kısır etmek.

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL