NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

pi ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: pi
Bulunan Sonuç: 253

pi

i. Yunan alfabesinin on altıncı harfi; mat. pi.

pi ,pie

i., f. birbirine karışmış matbaa harfi; f. harfleri birbirine karıştırmak.

pia mater

anat. beyin zarlarından biri.

piacular

s. kefaret eden; kefarete muhtaç, günahkâr; suçlu

pianissimo

s., z., müz. çok hafif (sesle), kıs. pp.

pianist

i. piyanist.

piano

s., z., müz. hafif (sesle), kıs. p.

piano

i. piyano. piano stool vida ile alçalıp yükseltilebilen piyano taburesi. grand piano kuyruklu piyano. upright piano düz piyano, dik piyano.

pianoforte

i. piyano.

piaster , tre

i. kuruş; bazı memleketlerde esas para biriminin yüzde biri.

piazza

i. bilhassa italyan şehirlerinde meydan, piyasa yeri; üstü kapalı direkler altı; A.B.D. ev balkonu, veranda.

pica

i. on iki puntoluk matbaa harfi.

pica

i., tıb. tebeşir ve çamur gibi yenmez şeylere karşı duyulan anormal iştah.

picador

i., İsp. boğa güreşlerinde boğayı kargı ile kışkırtan atlı.

picaresque

s., edeb. külhanbeyler veya sabıkalılar arasında geçen.

picaroon

i. korsan.

picayune

i., s., A.B.D. önemsiz kimse veya ,şey; s. önemsiz, küçük, değersiz, hakir. not worth a picayune beş para etmez, hiç bir değeri olmayan.

picayunish

s. önemsiz, değersiz.

piccalilli

i. baharatlı karışık turşu.

piccolo

i., müz. pikolo, tiz sesli küçük flüt.

pick

i. kazma; kürdan; mızrap; seçme hakkı veya fırsatı; elle toplanan meyva miktarı; ucu sivri bir şey ile, dürtme.

pick

f. seçmek; delmek, delik açmak; kazmak; yolmak, koparıp toplamak; çıkartmak; azar azar yemek; aşırmak, çalmak; anahtarsız açmak (kilit); gagalamak; müz. telli çalgıları parmaklarla çalmak. pick a fight kavga etmek. pick and choose istedigi gibi seçmek. pick at ile oynamak; iştahsızca yemek; A.B.D., k.dili dır dır etmek. pick off koparmak; birer birer vurup düşürmek (tabanca ile). pick on seçmek; k.dili durmadan kusur bulup azarlamak, dır dır etmek. pick one's way engelleri yenerek kendine yol açmak. pick out seçmek, ayırmak; müz. ağır ağır nota çıkarmaya çalısmak. pick over ayıklamak. pick to pieces çekiştirmek; çürütmek (sav). pick up kaldırmak, toplamak; devşirmek; rasgele bulmak; pratik olarak öğrenmek, kulaktan öğrenmek (dil); almak; toplanmak; k.dili iyileşmek; ilerlemek, gelişmek; hızlanmak. a bone to pick paylaşılacak koz.

pickaback

z. omuzda, sırtta.

pickaninny

i., asağ. zenci çocuk .

pickax

i. kazma.

pickedover

s. elde kalan, elenmiş.

picker

i. toplayıcı şey veya kimse; pamuk atma makinası; herhangi bir deliği temizlemeye mahsus alet.

pickerel

i. Kuzey Amerika'ya mahsus bir tür turnabalığı, zool. Esox lucius.

picket

i., f. kazık; ask. ileri karakol, posta; inzibat postası; grev gözcüsü; f. kazıklarla etrafını çevirmek, kazık dikerek çit yapmak; hayvanı iple kazığa bağlamak; nöbetçi veya karakol koymak; karakol vazifesini yapmak; grev gözcülüğü yapmak. pick et fence kazıklardan yapılmış çit. picket line grev gözcülerinin meydana getirdiği hat. picket rope hayvanı kazığa bağlayacak ip.

picking

i. toplama; toplanılan şey; çoğ. toplanılacak artıklar; aşırma; aşırılan şey. slim pickings k.dili kıtlık, darlık, imkânsızlık.

pickle

i., f. salatalık turşusu; salamura; k.dili sıkıntılı veya güç durum, varta: madeni eşyayı temizlemeye mahsus asitli karışım; ing., k.dili afacan çocuk; f. turşusunu kurmak, salamura yapmak; asitle temizlemek. pickled s. turşusu kurulmuş; rengi ağartılmış (tahta); (argo) sarhoş, slang turşu.

picklock

i. anahtarsız kilit açan kimse; hırsız; maymuncuk, tavşan anahtarı.

pickmeup

i., k.dili canlandırıcı içki.

pickpocket

i. yankesici.

pickup

i. hız alma, hızlanma; pikap kolu; radyoda mikrofon tertibatı; alıcı veya kaydedici cihaz; oto pikap; k.dili gelişme, ilerleme; oyunda top yere dokunduktan sonra tutma veya vurma; k.dili canlandırıcı şey; (argo), slang avlanacak keklik, kaldırma.

picnic

i., f. piknik; kolay veya hoşa giden iş; f. pikniğe gitmek, piknik yapmak.

picot

i. piko.

picotee

i. ebrulu karanfil, bot. Dian thus caryophyllus picric.

picrik acid

kim. pikrik asit.

pictograph

i. harf yerine resim kullanılan yazı, resimyazı.

pictorial

s., i. resimlere ait; resimli; resim gibi, resim şeklinde ifade edilmiş; grafik halinde; i. resimli dergi. pictorially z. resimlerle; resim gibi.

picture

i., f. resim, tasvir, suret, timsal; tanımlama, tarif; filim; gorüntü; f. tanımlamak, tarif veya tasvir etmek, resmetmek; canlandırmak, tasavvur etmek, hayal etmek. picture book resim kitabı, resimli kitap. picture frame resim çerçevesi. picture gallery resim galerisi. picture postcard kartpostal. picture tube kineskop. picture window manzara seyredebilmek için büyük pencere. come into the picture ortaya çıkmak. draw a picture resim çiz mek; göz önüne sermek. moving pictures sinema. the pictures İng. sinema. the picture of health sıhhat numunesi.

picturesque

s. pitoresk, resim konusu olmaya elverişli, renkli, etkili; güzel; canlı, kuvvetli (ifade). picturesquely z. pitoresk bir şekilde. picturesqueness pitoresk oluş; güzellik, canlılık.

piddle

f. hafife almak, etkisiz bir şekilde yapmak; su dökmek, işemek. piddle around boşuna uğrasmak. piddling s. önemsiz, ehemmiyetsiz, küçük, bayağı.

pidgin

i. milletlerarası yardımcı dili olarak kullanılan karışık dil. Pidgin English Uzak Doğu'da kullanılan ingilizceden bozma karışık dil.

pie

i., ahçı. tart; (argo) kolay şey; (argo) rüşvet. as easy as pie çok kolay. pie plant A.B.D., leh. ravent.

pie

i. saksağan.

piece

i. parça, kısım, bölüm; dama taşı; satranç piyadeden yüksek taş; tüfek, top; müz. parça; piyes; resim; numune, örnek; madeni para. piece goods tic. metreyle satılan kumaş. piece of eight İspanyol doları, sekiz riyal'den ibaret dolar. give one a piece of one's mind paylamak, azarlamak. break to pieces parça parça etmek; parçalanmak. by the piece parça başına. go to pieces parçalanmak; k.dili (kendini) dağıtmak. of a piece with aynı, tıpkısı, benzer. speak one's piece kendi fikrini belirtmek.

piece

f. parça eklemek, parça vurmak, yamamak, parçalarını bir araya getirerek tamir etmek; birleşmek. piece on eklemek, ilâve etmek piece. out parça ilâve ederek tamamlamak. piece together parçaları bir araya getirmek.

piecemeal

z., s. parça parça, yavaş yavaş; s. parçalardan yapılmış.

piecework

i. parça başı iş.

pied

s. benekli, alaca. Pied Piper Fareli Köyün Kavalcısı. pied wagtail ak kuyruksallayan, zool. Motacilla alba.

piedmont

s., coğr. dağ eteğindeki.

pier

i. iskele, rıhtım; kemer veya köprü payandası; iki pencere veya kapı arasında bulunan duvar.

pierce

f. delmek, içine işlemek, delip geçmek, delik açmak; nüfuz etmek; sırrını anlamak, içyüzüne vâkıf olmak; etkilemek, tesir etmek; bıçaklamak.

pierian

s. Müzlerin oturduğu farzedilen Pieria ülkesine ait; şiir veya edebiyatla ilgili.

pietism

i. dindarlık, kuvvetli inanç; softalık, aşırı dindarlık. pietist i. aşırı dindar kimse, softa. piestis'tic(al) s. dindarca, sofuca.

piety

i. Allaha karşı hürmet; kendini Allaha adama; dindarlık; takva; ana babaya hurmet; dindarca davranış.

piezo-

(önek) basınç.

piezoelectricity

i. pizoelektrik.

piezometer

i. basıölçer.

piffle

f., i., k.dili saçmalamak, boş laf etmek; i. saçma söz, herze .

pig

i., f. (-ged,- ging) domuz; domuz yavrusu; domuz eti; domuz gibi adam; mad. pik, pik demiri; A.B.D., (argo) polis memuru; A.B.D.,( argo) düşük kadın; f. yavrulamak (domuz). pig iron pik demiri. pig it domuz gibi yaşamak. pig Latin uydurma bir dil (birinci ses kelimenin sonuna getirilir ve ay ilâve edilir: igpay atinlay). buy a pig in a poke malı görmeden satın almak; körükörüne alışveriş etmek. guinea pig bak. guinea roast pig domuz kızartması.

pigeon

i. güvercin, zool. Columbidae; kumru; (argo) kolay aldanan kimse. carrier pigeon, homing pigeon posta güvercini. clay pigeon kurşun hedefi olarak makina ile fırlatılan tabak.

pigeonbreasted

s. göğüs tahtası dar ve çıkıntılı olan.

pigeonhearted

s. korkak, ödlek.

pigeonhole

i., f. güvercin yuvası: yazı masasında kâğıt gözü; f. yazı masasının kâğıt gözüne yerleştirmek; tasnif etmek, sıralamak; bir yana atmak, hasıraltı etmek.

pigeonlivered

s. korkak.

pigeontoed

s. ayak parmakları veya ayakları içe dönük.

piggery

i. domuz ahırı, domuz ağılı .

piggin

i. çamçak, tahta maşrapa.

piggish

s. domuz gibi; obur; pis; bencil. piggishly z. domuzcasına, domuz gibi. piggishness i. domuz gibi oluş; domuzluk etme.

piggy

i. küçuk domuz; obur kimse; haris kimse. piggy bank domuz şeklinde kumbara.

piggyback

z. sırtta.

piggybacking

i., A.B.D. açık yük vagonuyle yüklü kamyon nakletme.

pigheaded

s. inatçı, ters.

pigment

i. renk maddesi, boya maddesi; toz boya; biyol. hayvan veya bitki dokularına renk veren madde, pigman. pig mentary s. renk maddesine ait; pigmanlı. pigmenta'tion i. boyadan meydana gelen renklilik; biyol. hücrelerin renkli madde hâsıl etmesi. Pigmy

pigmy

bak. pygmy.

pigmy

bak. Pygmy.

pignut

i. Amerika'ya mahsus bir çeşit ufak ceviz; bir çeşit yer fıstığı.

pigpen

i. domuz ağılı.

pigskin

i. domuz derisi; A.B.D., k.dili Amerikan futbol topu.

pigsty

i .domuz ağılı; domuz ağılına benzer pis ev .

pigtail

i. başın arkasından sarkan saç örgüsü.

pigweed

i. kazayağı, bot. Cheno podium.

pika

i. ıslıklı tavşan, zool. Ochotonus.

pike

i. turnabalığı, zool. Esox lucius.

pike

i., f. kargı, mızrak; kazma; sivri uç; ana yol, asfalt; paralı ana yol; f. kargı ile delmek veya öldürmek.

pikeman

i. kargılı asker.

piker

i., A.B.D.,( argo) ihtiyatla oynayan kumarbaz; herhangi bir işte ucuza kaçan kimse.

pikestaff

i. tahta kargı sapı; ucu demirli baston. plain as a pikestaff apaçık, meydanda, aşikâr.

pilaf

i. pilav.

pilar

s. saçlı, saçlara ait.

pilaster

i., mim. gömme ayak, plastro; duvara yapışık sütun. pilastered s. böyle sütunları olan.

pilchard

i. sardalya.

pile

i., f. temel veya iskele yapımında kullanılan büyük kazık; f. kazık kakmak; kazıklara dayamak. pile driver kazık varyosu, şahmerdan.

pile

i. tüy; kuş tüyü; hav.

pile

i., f. yığın, küme; k.dili büyük meblağ; çok büyük bina; ölü yakmaya mahsus odun yığını; fiz. atom reaktörü: (argo) servet, dünyalık; f. yığmak, kümelemek. pile in dolu,smak pile off, pile out inmek, hep birlikte inmek. pile on üşüşmek; tepeleme doldurmak. pile up yığmak, biriktirmek; yığılmak, birikmek; k.dili kazada çarpıp ezmek.

pileated

s., bot., zool. tepeli.

piles

i., çoğ., tıb. basur memesi, hemoroid

pileum

i. (çoğ. -lea) biyol. kuş başının üst kısmı.

pileus

i. (çoğ.-lei) bot. mantarın şemsiye şeklindeki başı.

pilewort

i. basurotu, bot. Ranun culus ficaria .great pilewort sıracaotu, bot. Scrophularia.

pilfer

f. çalmak, aşırmak, slang yürütmek. pilferage i. çalma; çalınan şeyler.

pilgrim

i. hacı, kutsal bir yeri ziyaret eden kimse; yolcu, seyyah; b.h., çoğ. 1620 yılında Mayflower gemisi ile Amerika'ya göç eden ingilizler. pilgrimage i. hac; kutsal bir yeri ziyaret; uzun ve çetin bir yolculuk .

piliferous

s. tüylü, havlı.

piling

i. temel kazıkları; kazık çakma.

pill

i., f. hap; hazım ve tahammülü güç bir şey;( argo) çekilmez kimse. the pill doğum kontrol hapı. a bitter pill yenilir yutulur olmayan bir şey, kabulü güç iş.

pillage

i., f. yağma, çapulculuk, talan; çapul malı, ganimet; f. talan etmek, yağma etmek, soymak, ganimet olarak almak.

pillar

i., f. direk, sütun; dikme, dik meye benzer şey; f. sütunlarla tutmak veya süslemek .pillar box ing posta kutusu. Pillars of Hercules Cebelitarık boğazının iki tarafındaki yüksek kayalıklar. a pillar of society topluma dayanak olan kimse, nüfuzlu kimse .from pillar to post bir güçlükten diğer bir güçlüğe; kapı kapı (dolaşma).

pillbox

i. hap kutusu; ask. küçük istihkam.

pillion

i. at binicisinin arkasında ikinci bir biniciye mahsus yastık; motosikletlerde buna benzer yer.

pillory

i., f. eskiden kullanılan ve boyun ve kolları geçirmeye mahsus delikleri olan suçluları teşhir aleti; f. bu alete bağlayarak teşhir etmek; teşhir etmek, elale min maskarası etmek.

pillow

i., f. yastık; yastık gibi herhangi bir şey; den. cıvadra ıskaçası; f. yastığa yatırmak; altına yastık koymak. pillow block mak. şaft kovanı. pillow lace kopanaki. pillowy s. yastık gibi.

pillowcase

i. yastık yüzü.

pilose ,pilous, pileous

s. kıllı, tüylü. pilosity i. tüylülük.

pilot

i., f., den. kılavuz: dümenci; pilot; rehber; A.B.D. lokomotif mahmuzu; f. kılavuzluk etmek, rehber olmak, yol göstermek; (uçak) kullanmak. pilot engine kılavuz lokomotif. pilot fish Malta palamudu, zool. Naucrates ductor. pilot light şofbende devamlı olarak yanan kuçük alev; kontrol lambası. drop the pilot kılavuzu salıvermek. pilotage i. kılavuzluk; kılavuz ücreti.

pilothouse

i. kaptan köşkü.

pilous

bak. pilose.

pilule

i. hap, ufak hap.

pimento

i. yenibahar, bot. Pimenta officinalis; tatlı taze kırmızı biber, bot. Capsicum annuum.

pimp

i., f. pezevenk, muhabbet tellâlı kadın simsarı; f. pezevenklik etmek.

pimpernel

i. farekulağı, bot. Anagallis

pimple

i., tıb. sivilce pimpled, pimply s sivilceli.

pin

i., f. (-ned, -ning) toplu iğne; askı çivisi; mil; broş, iğne; kuka, lobut; kenetleyici veya bağlayıcı şey; oklava; değersiz şey; çoğ, k.dili bacaklar; müz. telli çalgılarda akort anahtarı; f. toplu iğne ile tutturmak; iliştirmek, tutturmak, tespit etmek; elini kolunu bağlamak, hareket serbestisini sınırlamak; kapmak; A.B.D., (argo) nişanlanmaya söz vermek. pin down mecbur etmek; teferruatmı araştırmak. pin money harçlık; bir erkeğin karısına verdiği cep harçlığı. pin on mesul tutmak, pin one's faith on birisine veya bir şeye çok güvenmek. pin up yere düşmesin diye toplu iğne ile tutturmak. belaying pin den. armadura çeliği. pins and needles karıncalanma, uyuşma. on pins and needles huzursuz, endişeli, diken üstünde.

pina

i., İsp. ananas; ananas şurubu. pina cloth ananas yaprağının liflerinden dokunan ince kumaş.

pinaceous

s., bot. çamgillere ait.

pinafore

i. çocuk önlüğü, göğüslük.

pinaster

i., bot. bir cins fıstık çamı.

pinball

i. bir çeşit kumar otomatı.

pincenez

i., Fr. kıskaç gözlük, kelebek gözlük.

pincers

i., çoğ. kerpeten; zool. kıskaç; ask. kıskaç hareketi.

pinch

f. çimdiklemek, kıstırmak; sıkıştırıp acıtmak, ıstırap vermek, ağrı vermek, acıtmak; açlık veya ıstırap ile zayıflatmak; (argo) çalmak, aşırmak;( argo) tutuklamak, ele geçirmek; den. rüzgâra karşı gitmek; vurmak, sıkmak; cimrilik etmek.

pinch

i. çimdik; tutam; kısma, kısııma; sıkıntı, ihtiyaç, zaruret, darlık; (argo) hırsızlık; (argo) tevkif. a pinch of salt bir tutam tuz. in veya at a pinch ihtiyaç karşısında, icabında. take it with a pinch of salt ihti yatla dinlemek.

pinchbeck

i., s. altın taklidi olarak kullanılan bakır ve çinko alaşımı; taklit şey; s. taklit, adi.

pinchcock

i. lastik boruya sıkıştırılarak sıvının akmasına engel olan kıskaç, pens.

pinchers

i. kıskaç çoğ. kerpeten; zool. kıskaç.

pinchhit

f., (beysbol) sırası olan oyuncu yerine vuruş yapmak; başkasının görevini yapmak. pinchhitter i. acil durumda başkasının görevini yapan kimse.

pincushion

i. iğnedenlik, iğne yastığı.

pine

i. çam, bot. Pinus; çam ağacı; fıstık çamı, bot. Pinus pinea pine barren çamlık kumsal. pine cone çam kozalağı. pine needle çam iğnesi. pine tar çam katranı. Aleppo pine Halep çamı, bot. Pinus halepensis. ground pine bak. ground Scotch pine sarıçam, bot. Pinus sylvestris. stone pine fıstık çamı, bot. Pinus pinea wild pine katran çamı, bot. Pinus rigida.

pine

f.,( away ile) üzülmek, bitkin bir hale gelmek, zayıflamak, bitmek; (for ile) özlemek; hasret çekmek.

pineal

s. kozalaksı. pineal gland anat. beyin epifizi.

pineapple

i. ananas, bot. Ananas comosus.

pinfeather

i. yeni yeni biten kuş tüyü.

ping

i. kurşunun havada çıkardığı ses, buna benzer herhangi bir ses.

pingpong

i. pingpong, masa tenisi.

pinguid

s. yağlı, kaygan.

pinhead

i. topluigne başı; ufak ve önemsiz şey; (argo) aptal kimse.

pinhole

i. iğne ile açılmış delik, ufak delik.

pinion

i., f., zool. kanat; iri kanat tüyü; kanat tüyleri; kanadın kuşun gövdesinden en uzak olan mafsalı; f. kuşun uçmasını engellemek için kanadının ucunu kesmek; bir kimsenin elini kolunu bağlamak; bağlamak.

pinion

i., mak. büyük dişli çarka uyan küçük dişli çark .

pink

i., s. pembe renk; karanfil, bot. Dianthus; en üst derece; İng. tilki avcılarının giydikleri kırmızı ceket; İng. tilki avcısı; k.dili, aşağ. solcu; s. pembe in the pink of condition sıhhatça en iyi durumda. pink tea A.B.D., k.dili kabul günü. pinkish s. pembemsi, pembemtırak. pinkness i. pembelik.

pink

f. bıçaklamak; ufak delikler açmak; kenarını kertikli kesmek; İng. süslemek, tezyin etmek. pinking shears surfle makası.

pinkeye

i., tıb.bulaşıcı.

pinkie , pinky

i., A.B.D., k.dili serçe parmağı.

pinko

i., A.B.D., (argo), aşağ solcu.

pinna

i., bot. bileşik yaprağın bir yapracığı, yapracık; kulak kepçesi; zool. kanat, balık kanadı; pines, zool. Pinna nobilis.

pinnace

i., den. büyük filika .

pinnacle

i., f., mim. bina ve duvar üzerine süs için yapılan sivri tepeli kule; doruk, tepe, zirve; en yüksek nokta veya devir; f. sivri tepeli kule yapmak; en yüksek noktaya ulaştırmak.

pinnate , pinnated

s., bot. sapının iki tarafında tüy gibi yaprakları olan, tüysü.

pinnatifid

s., bot. yarıkları orta damara yakın gelen (yaprak).

pinnule

i., bot. bileşik yaprakların tekrar tekrar bölünmesinden meydana gelen yapracık; zool. küçük kanat gibi organ veya kısım.

pinon

i. A.B.D.'de yetişen bodur ve meyvaları yenir çam ağacı, bot. Pinus edulis; fıstık çamı, bot. Pinus pinea.

pinpoint

i., f. iğne ucu; ufakşey; f. kesin olarak yerini belirtmek.

pinprick

i. iğne batması; sinirlendirici ufak şey .

pint

i. yarım litrelik sıvı olçü birimi, bir galonun sekizde biri, A.B.D. 0,473 litre, İng. 0,550 litre .

pintail

i. kılkuyruk, zool. Anas acuta.

pintle

i. mil, eksen; dümenin erkek iğneciği.

pinto

i., A.B.D. benekli ufak cins at; bir cins benekli fasulye.

pinup

s., i. duvara asılabilen; A.B.D., (argo) cazibeli; i. duvara asılan seksi kadın resmi.

pinwheel

i. çarkıfelek; fırıldak.

pinworm

i. küçük bir çeşit bağırsak solucanı, sivrikuyruk, askarit.

piny

s. çamlık; çam kokulu.

pioneer

i., f. yol açmak için önden giden kimse, öncü; ask. istihkâm taburunda er; f. yol açmak, öncülük etmek; akıncı ruhu ile işe girişmek.

pious

s. Allaha saygı gösteren; dindar, takva ehli; dindarlık perdesi altında yapılmış. piously z. takva ile, dindarca piousness i. takva, dindarlık.

pip

i. elma ve portakal gibi meyvaların çekirdeği;( argo) olağanüstü şey; harika kimse.

pip

f. (-ped, -ping) yumurtadan çıkmak için kabuğunu delmek; civciv gibi ''cik cik diye ses çıkarmak.

pip

f. (-ped, -ping) İng.,( argo) yenmek; sınavda kalmak; hafifçe değip geçmek, sıyırmak (kurşun); öldürmek; ölmek pip out ölmek, son nefesini teslim etmek.

pip

i. zar veya domino üzerindeki nokta; radyoda saati bildiren hafif vuruşlardan biri; bir salkım çiçeğin tomurcuklarından her biri; bazı çiçeklerin kökü; teğmenlere takılan yıldız işareti.

pip

i., bayt. tavuklarda görülen dilaltı hastalığı, kurbağacık.

pipe

i. boru; kaval, düdük; org borusu; pipo, çubuk; bir çubukluk tütün; den. silistre, silistre ile verilen kumanda; nefes borusu; 550 litrelik şarap fıçısı; çoğ., müz. gayda pipe clay lüleci çamuru, kil. pipe dream boş emel, hülya pipe organ borulu org. pipe stem pipo sapı. Put that in your pipe and smoke it (argo) ister inan ister inanma iş böyle .

pipe

f. düdük çalmak; düdük çalarak kumanda vermek; borularla teçhiz etmek; elbiseyi şeritle süslemek; den. silistre ile çağırmak .pipe down! (argo) sus kes se- sini. I pipe up k.dili söz söylemek.

pipefish

i. yılan iğnesi. zool. Syng nathus ophidion.

pipefitting

i. boru donanımı.

pipeline

i. petrolü uzun mesafelerden nakleden boru, petrol hattı; gizli bilgi iletme vasıtası.

piper

i. gayda çalan kimse; kavalcı; güvercin yavrusu; soluğan. at Pay the piper and call the tune parayı veren dudüğü çalar.

pipette

i. pipet.

piping

s., i. kaval çalan; ıslık çalan (rüzgâr), düdük gibi ses çıkaran, tiz, kulak tırmalayıcı; i. kaval çalma; kaval ile çalınan hava; borular; şerit, harç, sutaşı; pasta üze- rine krema ile yapılan şerit şeklinde süs; kulak tırmalayıcı ses. piping hot çok sıcak; buram buram .

pipit

i. incirkuşu, zool. Anthus red throated pipit kızıl gerdanlı incirkuşu, zool. Anthus cervinus. tawny pipit kır incirkuşu, zool. Anthus campestris.

pipkin

i. küçük toprak kap güveç; çamçak.

pippin

i. lezzetli birkaç çesit elma; çekirdek; (argo) harika kimse veya şey.

pipsqueak

i. kısa boylu insan; değersiz kimse.

piquant

s. mayhoş; etkileyici, cazip, tesirli, merak uyandırıcı. piquancy i. cazibe; mayhoşluk.

pique

i. pike (kumaş).

pique

i., f. incinme, kırılma, darılma; f. hatırını kırmak, incitmek, darıltmak; tahrik etmek, kışkırtmak. pique oneself övünmek, kendini bir şey zannetmek.

piquet

i., Fr. bir çeşit kâğıt oyunu, piket.

piraeus

i. Pire limanı.

piranha

i. piraya, zool. Pygocen trus pırava.

pirate

i., f. korsan; korsan gemisi; f. korsanlık etmek; başkasının eserini izin almadan yayımlamak. piracy i. korsanlık; izinsiz olarak yayımlama, intikal.

pirogue

i. ağaç kütüğünden oyulmuş kayık.

pirouette

i., f. tek ayak üzerinde veya parmak uçlarında dönüş yapma; f. ayak parmakları üzerinde dönüş yapmak.

piscary

i., huk. başkasının karasularında balık tutma hakkı; balık avlama yeri.

piscatorial , piscatory

s. balıklara veya balıkçılığa ait; balıkçılıkla geçinen.

pisces

i., çoğ., astrol. Balık burcu; zool. balıklar.

pisciculture

i. balık uretimi.

piscine

s. balık gibi; balığa ait.

piscivorous

s., zool. balık yiyen, balıkla beslenen.

pish

( ünlem ) Öf ! Püf ! (iğrenme belirtir).

pisidia

i. Burdur yöresinin eski ismi.

pisiform

s. bezelye şeklindeki.

pismire

i., (eski), leh karınca.

piss

f., i., kaba su dökmek, işemek; i. idrar, çiş, sidik. pissed off kaba kızgın.

pistachio

i. şamfıstığı, Antep fıstığı; şamfıstığı ağacı; şam- fıstığı yeşili.

pistil

i., bot. pistil, dişi organ, boyuncuk ve stigmadan ibaret dişi çiçek organı. pistillate s., bot. dişi organı olan.

pistol

i., f. (-led,-ling) pistol, tabanca, revolver, piştov; f. tabanca ile vurmak. pistol grip tüfeklerde tabanca kabzasına benzer yer. pistol shot tabanca ateşi; ta- banca menzili. pistolwhip f. tabanca namlusu ile vurmak.

piston

i., mak. piston; müz. nefesli çalgılarda piston. piston crown mak. piston başı. piston ring piston yayı. piston rod piston kolu.

pit

f. (-ted, -ting) çukura yerleştirmek; çukurlaştırmak; ufak çukurlarla doldurmak; dövüş meydanına çıkarmak (horoz); bir birine karşı kışkırtmak; çekirdeklerini çıkarmak; tıb. geçici olarak çukurlaşmak. pit one against another birbiriyle mücadeleye sokmak, kapıştırmak .

pit

i. şeftali gibi etli meyvaların çekirdeği.

pit

i. çukur; hendek şeklinde tuzak; cehennem; horoz dövüştürülen yer; anat. koltuk altı gibi çukur yer, koltuk altı; çiçek bozuğu gibi ciltte kalan küçük çukur; düz bir satıh üzerindeki girinti veya çukur; İng. tiyatroda parter ile orkestra arasındaki yerler; A.B.D. borsada bölüm. pit viper çıngıraklıyılan. clay- pit kil yatağı. gravel pit çakıltaşı yatağı.

pitapat , pittypat pat

z., i., f. birbirini takip eden vuruşlarla; i. hafif hafif çarpma; f. hafif hafif çarpmak.

pitch

i., f. zift, kara sakız; bazı ağaçlardan çıkan çamsakızına benzer bir madde; f. ziftlemek, ziftle kaplamak. pitch pine çıra; çıralı çam as black as pitch simsiyah, zift gibi.

pitch

f. atmak, flrlatmak; kurmak (çadır); müz. tam perdesini vermek; düşmek, birdenbire düşmek; den. baş kıç vurmak (gemi); ( beysbol) atıcı vazifesini görmek; karar vermek; sendelemek; aşağıya meyletmek. pitch in k.dili beraber çalışmak; girişmek. pitch into üstüne saldırmak, atılmak. pitch on rasgele seçmek. pitch woo (argo) sevişmek. pitched battle meydan savaşı.

pitch

i. alçalma veya yükselme açısı; en üst veya alt derece; (vida) adım; atım, atış; atılan şey; den. geminin baş kıç vurması; meyil, eğim; müz. perde; işportacının tezgâh yeri; A.B.D., k.dili satış taktiği. pitch accent dilb. ses tonu ile vurgulama. pitch pipe müz. ses perdesini gösteren düdük, akort düdüğü. absolute pitch müz. bir sesi tam istenilen perdede söyleme veya kulaktan anlama kabiliyeti. sales pitch malı methederek yapılan satış reklâmı standard. pitch müz., A.B.D. A perdesi için saniyede 440 çevirim .

pitchandtoss

i. yazı tura atma oyunu.

pitchblack

s. simsiyah.

pitchblende

i. uranyum ve radyumlu maden cevheri.

pitchdark

s. zifiri karanlık.

pitcher

i., A.B.D. testi, surahi, ibrik; maşrapa; bot. ibrik şeklinde yaprak. pitcher plant bot. yaprakları ibrik şeklinde olan bitki. Little pitchers have big ears. Ço- cukların kulağı delik olur.

pitcher

i., (beysbol) topu atan oyuncu; bir cins golf sopası. pitcher's mound (beysbol) atıcının durduğu tümsek yer.

pitchfork

i., f. saman tırmğı; f. saman tırmığı ile savurmak.

pitchman

i.,( argo) seyyar satıcı, işportacı.

pitchstone

i. gevrek ve camsı volkanik kaya.

pitchy

s. zift gibi; karanlık, kasvetli, kara. pitchiness i. ziftli oluş; karanlık.

piteous

s. merhamet uyandıran, acınacak halde olan, hazin.

pitfall

i. gizli tehlike veya güçlük; tuzak.

pith

i., f. yumuşak ve süngerimsi doku; bot. birtakım ağaçlarda gövde veya dalın içindeki yumuşak öz; zool. kuş tüyünün yumuşak özü; kemik iliği; öz, cevher kuvvet, ruh; f. hayvanı omuriliğini kesmek suretiyle öldürmek; omuriliği veya beyni tahrip etmek; bitkinin sapından yumuşak özü çıkarmak. pith helmet mantara benzer maddeden yapılmış güneş şapkası, kolonyel şapka.

pithecanthropus

i. evrim teorisinde insanla maymun arasında olduğu farzolunan insan.

pithy

s. özlü, özü çok; kuvvetli, etkileyici, tesirli, az ve öz. pithily z. kuvvetle, etkileyici olarak. pithiness i. kuvvet, etkileyici oluş, tesir.

pitiable

s. acınacak halde olan, merhamet uyandıran, acıklı. pitiably z. acınacak halde.

pitiful

s. merhamet uyandıran, acınacak halde olan; değersiz, aşağılık. pitifully z. merhamet uyandırarak. pitifulness i. acınacak hal.

pitiless

s. merhametsiz, taş yürekli, kalpsiz. pitilessly z. merhametsizce. pitilessness i. merhametsizlik.

pitman

i. maden ocağı işçisi; krank mili.

piton

i. dağcılıkta kullanılan madeni mıh, piton.

pittance

i. az miktarda gelir.

pitterpatter

i. hızlı ve hafif patırtı.

pituitary

s. tıb. balgam salgılayan; biyol. sümüksü. pituitary gland, pituitary body hipofiz guddesi. pituitous s. balgama ait.

pity

i., f. acıma merhamet, şefkat; acınacak şey; f. acımak, merhamet etmek. feelpity for acımak. for pity's sake Allah aşkına out of pity merhameten, acıyarak. take pity on merhamete gelmek. What a pity! Ne yazık! Vah vah!

pivot

i., f. mil, eksen, mihver; f. mil üzerine yerleştirmek; mil veya eksen üzerinde dönmek. pivotal s. mil kabilinden, mile ait; asıl, esas.

pix

i., çoğ., A.B.D., (argo) sinema; resimler.

pixilated

s., k.dili kaçık, çatlak, delidolu; (argo) sarhoş.

pixy , pixie

i. peri.

pizza

i. pizza.

pizzicato

i.,s., z., müz. tellerin parmak çekişleriyle seslendirilmesi, pizzikato; s. pizzikato usulünde çalınan; z. pizzikato usulünde

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL