Ücretsiz Başvuru Formu
Başvuru Bilgileriniz
NE ARAMIŞTINIZ?
İngilizce'de deyimler, gerek yazı dilinde, gerekse konuşma dilinde çok geniş olarak kullanılmaktadırlar. İngilizce'yi iyi anlayabilmek ve iyi konuşabilmek için gramer kurallarını bilmenin yanında, İngilizce deyimleri de iyi bilmek çok faydalıdır. İngilizce deyimleri gerektiği yerlerde kullanabilirseniz, İngilizce seviyeniz çok daha ileri olarak gözükür. Sayfamızda İngilizce deyimler (idioms) ve İnglizce deyimsel fiiler (phrasal verbs) konusunda çok geniş bilgi alabilir, birbirlerinden farklarını görebilir ve örnekleri inceleyebilirsiniz.
İngilizce deyimler (idioms) iki veya daha fazla kelimenin birleşerek, asıl anlamlarından farklı bir anlam taşıması ile oluşurlar. Bu kelime grupları çoğunlukla, bir fiille bir edat veya bir fiille bir zarftan meydana gelirler.Türkçemizde de çok çeşitli deyimler kullanırız. İki ayağım bir pabuça girdi. Eteklerim tutuştu gibi sözler birer deyimdirler. Örneğin, birisinin çok kızgın olduğunu anlatmak için Küplere bindi deriz.Türkçeyi iyi bilmeyen, henüz öğrenme durumunda olan bir yabancı bu sözü duyduğu zaman, adamın hakikaten bir küp üzerine bindiğini hayal eder ve hiç bir anlam çıkaramaz. İngilizce deyimler ile karşılaşan öğrencilerin de bu duruma düşmemeleri için, İngilizce deyimleri çok iyi öğrenmeleri gerekir.
İngilizce deyimler öğrenmek eğlenceli bir uğraştır. Her dilin kendine özgü deyimleri vardır. Birçok deyimi ilk duyduğumuzda hiç bir şey anlamayabiliriz. Anlamını öğrenince ise çoğunlukla güleriz. Örneğin, It's raining cats and dogs çok kullanılan bir deyimdir, yağmurun bardaktan boşalırcasına yağdığını söylemek için kullanılır. Bunu bir kere öğrendiğinizde, her yağmur yağdığında hatırlarsınız. İngilizce bir film veya dizi izlerken İngilizce deyimleri biliyorsanız filmin diyaloglarında geçecek konuşmaları daha iyi anlayabilirsiniz.
She spilled the beans. (She revealed a secret.)
O, fasulyeleri döktü. (O, sırları açıkladı.)
Bu cümle çok sık kullanılan bir İngilizce deyimdir.
Örneğin; I put the book on the table.
Kitabı masanın üzerine koydum.
Dediğimiz zaman, fiilin anlamında hiç bir değişiklik olmamıştır ve bu fiilin normal kullanılışıdır. Yani deyim değildir.
Fakat, I put my coat on.
Ceketimi giydim.
Dediğimiz zaman, fiilin anlamı koymak değil giymek olmuştur. Fiilin anlamı değiştiği için burada put on bir deyimdir. Böyle kullanışa da idiomatic kullanılış diyoruz.
İki tane daha resimli İngilizce deyim örneği görelim.
It's raining cats and dogs.
Kedi köpek yağıyor. (Sağanak yağmur yağıyor.)
Are you pulling my leg?
Ayağımı mı çekiyorsun? (Benimle dalga mı geçiyorsun?)
Bunlar en çok kullanılan eğlenceli İngilizce deyimlerdir.
Hatırlatma: Sitemizdeki İngilizce konular Limasollu Naci İngilizce eğitim setleri içeriklerinden alınmış bulunmaktadır. |
Fiillerle birlikte kullanılan edat veya zarflar her zaman fiilin anlamını değiştirmezler.
Ayşe looks up to the sky.
Ayşe gökyüzüne bakar. (Normal kullanış)
Teenagers look up all the famous singers.
Gençler bütün ünlü şarkıcılara hayranlık duyarlar. (Idiomatic kullanış)
He went out of the room.
O, odadan dışarı çıktı. (Normal kullanış)
He goes out every night.
O, her gece çıkar. (Gezmeye gider.) (Idiomatic kullanış)
İngilizce Öğrenirken Bilmeniz Gereken 5 Önemli Nokta
Şimdi İngilizce'de en sık kullanılan deyimlerin bir çoğunu görelim.
A blessing in disguise
Önce kötü zannedilen hayırlı bir şey
A dime a dozen
Kıymetsiz - değersiz
A snowball effect
Kartopu etkisi (Domino etkisi)
Add insult to injury
Durumu daha da kötüye götürmek
As right as rain
Kendini turp gibi hissetmek
A snowball's chance in hell
Cehennemde kartopu gibi (Sıfır ihtimal)
A storm in a teacup
Bir bardak suda fırtına yaratmak
Beat around the bush
Söylemek istemediğin lafı gevelemek
Be off one’s rocker
Bir tahtası eksik olmak - kafayı üşütmüş olmak - deli olmak
Better late than never
Geç varmak, hiç varamamaktan iyidir
Bite the bullet
Kurşunu ısırmak (Başka çare yoksa gözünü budaktan sakınmamak)
Bolt from the blue
Beklenmedik iyi sürpriz
Break a leg
Şeytanın bacağını kır - bol şans - iyi şanslar
Burn bridges
Köprüleri yakmak - geri dönülemeyecek noktaya gelmek
Call it a day
Bir işe son vermek
Calm before the storm
Fırtına öncesi sessizlik
Come rain or shine
Ne olursa olsun - herhâlükârda
Curiosity killed the cat
Fazla merak tehlikeli olabilir
Cut somebody some slack
Törerans göstermek - müsamaha etmek
Cutting corners
Kestirmeden gitmek
LN Komple İngilizce Eğitim Setleri + Online İngilizce Kursu Bir Arada Tanıtım Videosu (Süresi: 2:46)
Don't cry over spilt milk
Süt döküldükten sonra ağlama (İş işten geçtikten sonra yakınmanın faydası yok)
Don't put all your eggs in one basket
Tüm yumurtalarını aynı sepete koyma. (Tüm ümidini tek şeye bağlamak risklidir)
Easy does it
Sakin ol - acele etme
Every dog has his day
Herkesin bir şansı vardır.
En Çok Kullanılan İngilizce 1000 Kelime ve Cümle
Get a second wind
Soluklanmak - dinlenip enerjisini tekrar toplamak
Get out of hand
Kontroldan çıkmak
Get something out of your system
Yapmak istediğiniz bir şeyi yapıp rahatlamak
Get wind of something
Duyum almak
Go back to the drawing board
İşe tekrar baştan başlamak
Go down in flames
Başarısız olmak - güme gitmek
Hang in there
Sebat et - vazgeçme
Haste makes waste
Acele işe şeytan karışır
Hit the sack
Uyumaya gitmek
It's not rocket science
O kadar da zor bir şey değil
It takes two to tango
Tango yapmak için iki kişi gerekir. (Tek başına yapılacak iş değil)
Jump on the bandwagon
Moda olan şeye hemen yönelmek
Know which way the wind is blowing
Genel eğilimi takip etmek
Leave no stone unturned
İşi çok iyi etüt etmek
Let someone off the hook
Kişiyi o konuda artık sorumlu tutmamak
Like riding a bicycle
Bisiklet kullanmak gibi (Bir kere öğrendin mi unutulmayacak bir şey)
Like two peas in a pod
Ayrılmaz iki - bir elmanın iki yarısı
Make a long story short
Lafı kısa kesmek
Make hay while the sun shines
Şansını kullanmak - fırsattan yararlanmak
Miss the boat
Artık çok geç
No pain, no gain
Çaba sarf etmeden sonuca ulaşamazsın. (Ekmeden biçemezsin)
Not playing with a full deck
Bir tahtası eksik - aklı noksan
On cloud nine
Çok mutlu olmak
Once bitten, twice shy
Sütten ağzı yanıp yoğurdu üfleyerek yemek
On the ball
Marifetli – becerikli
Pull yourself together
Sakin ol - kendine hakim ol
Run like the wind
Rüzgar gibi koşmak - şimşek gibi koşmak
LN İngilizce eğitim setlerimiz hem İngilizce’yi öğrenme garantisi vermekte hem de İngiltere’den sertifika almanızı sağlamaktadır. Detaylı bilgi için tıklayınız. |
Shape up or ship out
Ya iyi yap, ya da bırak git
Sit on the fence
Kararsız olmak
Snowed under
Meşgül olmak
So far so good
Şimdilik her şey yolunda
Speak of the devil
Lafın üstüne gelmek
That ship has sailed
Gemi yol aldı. (Treni kaçırdın - artık çok geç)
That's the last straw
Sabrın sonuna gelmek
The best of both worlds
İdeal durum - mükemmel sonuç
Through thick and thin
İyi günde kötü günde - her güçlüğe katlanarak
Time flies when you were having fun
Eğlenirken zamanın nasıl geçtiğini fark etmezsin.
To make matters worse
Bir sorunu daha kötüye götürmek
Under the weather
Kendini iyi hissetmemek
We see eye to eye
Aynı fikirdeyiz
Weather the storm
Zorluklara göğüs germek - krizi atlatmak
You can say that again
Aynen katılıyorum.
Phrasal Verb'ler bir fiil ile bir edat veya zarfın birleşmesinden meydana gelirler. Ancak farklı anlamlar verebilirler. Bunlara deyimsel fiiller ismi de verilmektedir. Phrasal Verb'leri bilmek İngilizcenize zenginlik getirir. Bu nedenle öğrenmek çok yararlıdır.
Video Süresi: 7:24
Phrasal Verb'leri de aşağıda Türkçe anlamları ile görebilirsiniz. Phrasal Verb'ler fiil+ edat ya da fiil + zarf ların birleşmesinden meydana gelmişlerdir. Phrasal Verb'ler alfabetik sıra ile verilmiştir ve cümle içinde nasıl kullanıldıklarını gösteren birer örnek cümle ile birlikte aşağıda gösterilmektedir.
A harfi ile başlayan Phrasal Verbs
Account for: Hesap vermek
Ali has to account to his father for the money he gives him for school expenses.
Ali okul masrafları için babasının ona verdiği paranın hesabını vermek zorundadır.
Acknowledge receipt of: Alındı bildirimi
I acknowledged receipt of a registered letter.
Taahhütlü bir mektubun alındığını bildirdim.
Act for some one: Birinin vekili olmak
My brother is acting for me.
Kardeşim bana vekâlet ediyor.
Devamı >>
B harfi ile başlayan Phrasal Verbs
Back down: iddiasından vazgeçmek
The public prosecutor has backed down.
Savcı iddiasından vazgeçti.
Back out: Dönmek, geri gitmek
He backed out of his promise.
O, verdiği sözden döndü.
Back up: Lehinde söylemek
I backed up him at the court.
Mahkemede onun lehine konuştum.
Devamı >>
Faydalı olabilecek diğer bazı konu başlıklarımız
C harfi ile başlayan Phrasal Verbs
Check up:Kontrol etmek
He checked up the figures to see the mistake.
O, hatayı bulmak için rakamları kontrol etti.
Cheer up:Neşelenmek, üzülmemek
She was cheered up with the good news.
O, iyi haberi alınca neşelendi.
Chop up: Parçalara ayırmak, doğramak
The butcher chopped up the meat.
Kasap eti küçük parçalara ayırdı.
Devamı >>
D harfi ile başlayan Phrasal Verbs
Drive at: Demek istemek
I can’t really understand what he’s driving at.
Ne demek istediğini gerçekten anlayamıyorum.
Drive up to: Gelmek, yanaşmak
She drove up to the garage door.
O, garajın kapısına yanaştı.
Drop in: Habersiz ziyaret etmek, uğramak
Don’t forget to drop in on me tonight.
Bu gece bana uğramayı unutmayın.
Devamı >>
E harfi ile başlayan Phrasal Verbs
Ease off: Yavaşlamak, yavaşlatmak, gevşemek, gevşetmek, hafiflemek
You should ease off a little because you are working too hard.
Çok çalışıyorsunuz, biraz yavaşlasanız (dinleseniz) iyi olur.
Easy going: Yumuşak, uysal, babacan
He is a very easy going person.
O, çok uysal biridir.
Eat in: Evde yemek
I decided to eat in tonight.
Bu akşam evde yemeye karar verdim.
Devamı >>
F harfi ile başlayan Phrasal Verbs
Fall away: Azalmak, terketmek
The profits fell away to nothing.
Kârlar git gide sıfıra düştü.
Fall behind: Geri kalmak
She always falls behind when we’re walking.
O, biz yürürken her zaman geri kalır.
Fall into: içine düşmek
That river falls into a lake.
Şu nehir bir göle dökülür.
Devamı >>
G harfi ile başlayan Phrasal Verbs
Get away: Kaçıp kurtulmak, ayrılmak
We can’t get away from our faults.
Hatalarımızdan kaçıp kurtulamayız.
Get up to: Yükselmek, varmak, yetişmek
A rabbit can get up to a tortoise.
Tavşan kaplumbağaya yetişebilir.
Go back: Geri gitmek, dönmek
Don’t go back on your promise.
Sözünüzden dönmeyin.
Devamı >>
H harfi ile başlayan Phrasal Verbs
Hand down: Elle indirmek
The soldier hands down the flag.
Asker bayrağı indiriyor.
Hand out: Dağıtmak
He hands out all his fortune.
O, bütün servetini dağıtıyor.
Hang back: Geri durmak, tereddüt göstermek
Don’t hand back during the examination.
Sınav sırasında tereddüt gösterme.
Devamı >>
I harfi ile başlayan Phrasal Verbs
Improve on something: Bir şeyi daha iyi hale koymak, daha iyi tanımak
He improves on acquaintance.
O, tanıdıkça daha iyidir.
Incur expence: Masrafa girmek
If you by this old house you will incur a lot of expense.
Bu eski evi alırsanız çok masrafa gireceksiniz.
Indulge in: Masrafa bakmamak
You indulge in a holiday.
Masrafa bakmayıp tatil yapıyorsunuz.
Devamı >>
J harfi ile başlayan Phrasal Verbs
Jig is up: Sonu yakın
When the thief saw the police, he knew that the jig was up.
Hırsız polisi gördüğünde sonunun yakın olduğunu anladı.
Join in: Katılmak
Why don’t you join in the conversation?
Sohbete niçin katılmıyorsunuz?
Jot down: Kaydetmek, kısaca yazmak
I’ll jot your telephone number down on my pad.
Telefon numaranızı not defterime kaydedeceğim.
Devamı >>
K harfi ile başlayan Phrasal Verbs
Keep one’s promise: Sözünü tutmak
You can count on him, he keeps his promise.
Ona güvenebilirsiniz, sözünü tutar.
Keep out of: Dışında kalmak
He tried to keep out of the quarrel.
O, kavganın dışında kalmaya çalıştı.
Keep a secret: Sır olarak saklamak
I’m sure that he’ll keep the subject a secret.
Konuyu bir sır olarak saklayacağına eminim.
Devamı >>
L harfi ile başlayan Phrasal Verbs
Lay in: Sağlamak, almak
I always lay in food when I go on holiday.
Tatile gittiğimde yanıma daima yiyecek alırım.
Lay off: Geçici olarak kovmak
The manager layed off workers.
Müdür, işçilere geçici olarak yol verdi.
Lay out: Dizmek, sermek, yaymak
Ahmet layed his books out on the floor.
Ahmet kitaplarını yere serdi.
Devamı >>
M harfi ile başlayan Phrasal Verbs
Move about: Dolaşmak, durmadan taşınmak
I moved about all day looking for you.
Sizi bulmak için bütün gün dolaştım.
Move in: Girmek, içine taşınmak
He moved in his new apartment.
O, yeni dairesine taşındı.
Move off: Hareket etmek, gitmek
The train moved off on time.
Tren zamanında hareket etti.
Devamı >>
P harfi ile başlayan Phrasal Verbs
Pass by: Yanından geçmek, geçip gitmek
I passed by your new school yesterday.
Dün sizin yeni okulun yanından geçtim.
Pass around: Elden ele geçirmek
Pass around your new picture.
Yeni resminizi elden ele geçirin.
Participate in: Katılmak
I am going to participate in your basketball team.
Sizin basketbol takımına katılacağım.
Devamı >>
Q harfi ile başlayan Phrasal Verbs
Quarrel with one’s bread and butter: Birinin ekmeği ile oynamak (iş için).
Ahmet likes to quarrel with his friends bread and butter.
Ahmet arkadaşlarının ekmeği ile oynamaktan zevk alıyor.
Quite a bit: Çok (sayılamayan cisimler için)
I spent quite a bit of money for my new car.
Yeni arabam için çok para harcadım.
Quite a few: Az, oldukça az
Quite a few people came to the meeting.
Toplantıya oldukça az kişi geldi.
Devamı >>
R harfi ile başlayan Phrasal Verbs
Rainy day: Sıkıntılı günler
I always save money for rainy days.
Sıkıntılı günler için her zaman para saklarım.
Rain or shine: Hava iyi de olsa, kötü de olsa
We shall go to Ankara tomorrow rain or shine.
Hava iyi de olsa, kötü de olsa yarın Ankara’ya gideceğiz.
Raise money: Cami, kilise, vakıf... yararına para toplamak
We raised money to buy carpet for the mosque.
Camiye halı almak için para topladık.
Devamı >>
S harfi ile başlayan Phrasal Verbs
Safe and sound: Sağ salim
She returned from her holiday safe and sound.
O, tatilden sağ salim döndü.
Save money: Para biriktirmek
I saved up some money for the coming year.
Gelecek yıl için biraz para biriktirdim.
Save one’s breath: Boş yere nefes tüketmek.
Save your breath, I am not listening to you.
Boş yere nefes tüketmeyin, sizi dinlemiyorum.
Devamı >>
T harfi ile başlayan Phrasal Verbs
Take a break: istirahat etmek, mola vermek, dinlenmek
You are so tired why don’t you take a break?
Çok yorgunsunuz, niçin dinlenmiyorsunuz?
Take a chance: Şansını denemek
Take a chance in this new game.
Bu yeni oyunda şansınızı deneyin.
Take an interest in: ilgi göstermek, ilgilenmek
He takes a great interest in painting.
O, resim yapmaya büyük ilgi gösteriyor.
Devamı >>
İngilizce Metinler ve Kısa Hikayeler
U harfi ile başlayan Phrasal Verbs
Under arrest: Tutuklu
You are under arrest for robbery.
Hırsızlıktan tutuklusunuz.
Up and down: Bir aşağı bir yukarı
When he is worried, he walks up and down the corridor.
O, üzüntülü olduğu zaman, koridorda bir aşağı bir yukarı yürüyor.
Use up: Tükenmek, tamamını kullanmak
He used up all his money while he was shopping.
O, alış veriş yaparken bütün parasını tüketti.
Devamı >>
V harfi ile başlayan Phrasal Verbs
Vacate office: istifa etmek
After a dispute with the boss he vacated the office.
Patronla tartıştıktan sonra istifa etti.
Value your life: Canının kıymetini bilmek
If you value your life you will not sleep late.
Eğer canının kıymetini biliyorsan, geç yatmayacaksın.
Vote back: Geri gitmeyi önermek
It will rain, I vote we go back.
Yağmur yağacak, geri gitmemizi öneriyorum.
Devamı >>
W harfi ile başlayan Phrasal Verbs
Walk in: Girmek
He walked in my room.
O, odama girdi.
Walk off: Ayrılmak
I walked off my friend at the airport.
Havalimanında arkadaşımdan ayrıldım.
Walk out with: Dolaşmak, çıkmak (arkadaşlık etmek)
Ayşe walked out with Ahmet.
Ayşe, Ahmet ile çıktı.
Devamı >>
Y harfi ile başlayan Phrasal Verbs
Year in year out: Bütün yıl boyunca
Big factories work year in year out.
Büyük fabrikalar bütün yıl boyunca çalışır.
Yeoman service: Dürüst ve gayretli hizmet
This transport company gives yeoman service.
Bu nakliye şirketi dürüst ve gayretli hizmet veriyor.
[With] young: Gebe, hamile
My friends was very happy when he learned that his wife was with young.
Arkadaşım, eşinin hamile olduğunu öğrenince çok sevindi.
Devamı >>
Z harfi ile başlayan Phrasal Verbs
At the] zenith of his career: Meslek hayatının zirvesinde
This professor is at the zenith of his career.
Bu profesör mesleğinin zirvesindedir.
Zero hour: Başlangıç saati
The airplanes will take the air zero hour for the raid.
Uçaklar akının başlangıç saatinde havalanacaklar.
Devamı >>
Tüm diğer konuları İngilizce Konu Listesi sayfasında bulabilirsiniz.
Faydalı olabilecek diğer bazı konu başlıkları
İngilizce Diyaloglar
Present Perfect Tense
İngilizce Sayılar
İngilizce Hikayeler ve Türkçe Çevirileri
İngilizce Türkçe Çeviri
Alışveriş Sepetiniz