NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

sub ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: sub
Bulunan Sonuç: 155

sub

i., k.dili. sub ile başlayan bazı kelimelerin kısası: subaltern, submarine subordinate, subscription, substitute gibi.

sub-

(önek) as ast; alt, aşağı; ikincil; yan; hemen hemen.

subacid

s. ekşice, mayhoş; sertçe.

subagent

i. acente yardımcısı; ikinci mümessil.

subalpine

s. Alp dağları eteklerindeki; bot. orta yükseklikteki dağlarda yetişen.

subaltern

i., man. ikincil önerme.

subaltern

s., i. ast, alt; i., ing., ask. astsubay; ast.

subalternate

s. birbiri arkasından gelen, ardıl, ardışık. subalterna'tion i. birbiri arkasından gelme.

subaqueous

s. su altında bulunan; su altında oluşan; su altında kullanılan .

subarctic

s. yarı arktik, kutup dairesine oldukça yakın.

subassembly

i. montaja hazır çok parçalı kısım.

subatomic

s. atomdan küçük, atom içindeki.

subaudition

i. ifade olunmayan şeyi anlama veya anlatma; ima yoluyla anlaşılan veya anlatılan şey.

subauricular

s. kulak altındaki.

subbase

i., mim. alt temel.

subbasement

i. alt bodrum.

subcaliber

s. topun çapından daha küçük (mermi).

subcartilaginous

s., anat. kıkırdak altındaki; kıkırdağımsı.

subcelestial

s., i. göklerin altında, dünyasal; i. dünyada yaşayan yaratık.

subcellar

i. alt bodrum.

subclass

i., biyol. altsınıf.

subclavian

s., i., anat. köprücük altındaki; köprücük sinirine ait; i. köprücük sinir veya damarı.

subcommittee

i. alt komisyon .

subconseious

s., i. bilinçaltında olan, şuur altındaki; i. bilinçaltı. subeonseiously z. şuur altında; bilinçsizce, şuursuzca, kendinden geçerek. subeonseiousness i. bilinçaltı.

subcontinent

i. bir kıtanın parçası olmakla beraber coğrafi bağımsızlığı olan bölge. the Subeontinent Hindistan.

subcontraet

i., f. alt sözleşme, yan mukavele; f. yan mukavele yapmak. subeontraetor i. taşeron, ikinci üstenci.

subcritieal

s., fiz. kızışma altı.

subculture

i., biyol. bir başka besi yerinden nakledilmiş kültür; sosyol toplum içinde davranışlarıyla farklı bir unsur meydana getiren grup.

subcutaneous

s. deri altındaki; deri altına zerk olunan.

subdivide

f. tekrar bölmek; parsellemek. subdivision i. parsellenmiş arazi; alt bölüm.

subdominant

i., müz. ana notanın üstündeki dördüncü veya altındaki beşinci nota.

subdue

f. zorla itaat ettirmek, boyun eğdirmek; baskı altında tutmak; hafifletmek, yumuşatmak; toprağı tarıma elverişli kılmak. subdu'al i. boyun eğme, razı olma.

subereous , suberie, suberose

s. şişe mantarı gibi, mantara benzer, mantarımsı.

subfamily

i., biyol. altfamilya.

subfloor , subflooring

i. (ev yapımında) tabanın alt ve kaba tahta döşemesi.

subfuse

s. koyu, esmer.

subgenus

i. (çoğ. genera) biyol. altcins.

subglaeial

s. buzulun altında bulunan veya oluşan.

subgroup

i. bir grubun bölümü, ikinci derecede grup; biyol. alttakım.

subhead

i. ikinci derecede yazı başlığı; bölüm başlığı; ikinci müdür.

subhuman

s. insandan aşağı, insanlık aşamasına ulaşamayan.

subindex

i. (çoğ., -diees) mat. satır altına yazılan rakam.

subirrigate

f. yeraltı borularıyla sulamak. subirriga'tion i. toprağın altını sulama.

subito

z., müz. birden, derhal, ani; çabuk.

subj.

kıs. subjeet, subjeetively, subjunetive.

subjacent

s. altındaki; alttaki.

subject

f. hükmü altına almak, itaat ettirmek, boyun eğdirmek, arz etmek, sunmak. subject to maruz kılmak, tesiri altında bırakmak; mahkum etmek mecbur tutmak; tabi kılmak.

subject

i. uyruk, tebaa; kul, bende; maruz olan kimse, hedef; denek; konu; ders, ders konusu; neden; dürtü; gram. özne; müz. esas perde esas makam; fels. özne. subject matter konu, mevzu.

subject

s. buyruk altındaki. subject to idaresi altında, tasarrufunda; bağlı, tabi; maruz, tesiri altında.

subjection

i. hüküm altına alma; tabi olma, itaat, boyun eğme.

subjective

s. öznel; zati kişisel, şahsi; dahili; hayali; gram. nominatif, öznel, subjectively z. öznel olarak. subjectiveness, subjectiv'ity i. öznellik.

subjectivism

i. öznelcilik.

subjoin

f. ilave etmek, eklemek. subjoinder i. ilave, ek.

subjugate

f. boyun eğdirmek, tabi kılmak, itaat ettirmek; zapt etmek, fethetmek; maruz bırakmak. subjuga'tion i. boyun eğdirme.

subjunctive

s., i., gram. şart (kipi).

sublease

i. kiracının bir başkasını kiracı olarak alması; kiracının malın bir kısmım kiraya vermesi.

sublease

f. kiracının kiracısı olmak; kiraya vermek (asıl kiracı tarafından).

sublet

f. (-let, -ting) başkasına kiraya vermek (asıl kiracı tarafından); devretmek.

sublimate

s. i. arınmış, tasfiye edilmiş; yükseltilmiş; yüceltilmiş; i., kim. süblime, aksülümen. corrosive sublimate süblime, biklorit.

sublimate

f., kim. sublimleşmek, sublimleştirmek; arıtmak, tasfiye etmek; psik. bilinçaltına itilmiş yasak güdüleri toplumca kabul edilir şekle yöneltmek, yüceltmek . sublima'tion i. süblimleşme; arıtma; yüceltme, yükseltme.

sublime

s. yüce, ulu, asil; heybetli; son derece güzel, âlâ. Sublime Porte Babıâli. sublimely z. sonderece; asilâne.

sublime

f. yükseltmek, yüceltmek, ulvileştirmek; kim. süblimleşmek, sublimleştirmek; arıtmak, arınmak.

subliminal

s., psik. bilinçaltıyla algılanan.

sublingual

s., anat. dil altında olan. sublingual gland dilaltı bezi.

sublittoral

s. sahile yakın; inme çizgisi ile 40 metre derinlik arasındaki sulara ait.

sublunar , sublunary

s. ayın altında olan, bu dünyada bulunan, dünyasal, arza ait.

submachinegun

hafif makinalı tüfek.

submarginal

s. sınır veya kenar çizgisi altındaki işlenmeye değmez (toprak); biyol. sınır veya kenara yakın.

submarine

s., i. denizaltı; denizaltında yetişen; i. denizalı (gemi). submarine chaser denizaltı avcı botu. submarine mine denizaltı mayını.

submaxilla

i. (çoğ., -lae) anat., zool. alt çene veya alt çene kemiği.

submaxillary

s. alt çeneye veya alt çene kemiğine ait; alt çenedeki tükürük bezlerine ait.

submediant

i., müz. gamda altıncı nota.

submerge

f. batırmak, daldırmak; su ile kaplamak; örtmek; batmak. submergence i. batma, dalma, su altında kalma.

submerse

f. suya batırmak; su ile kaplamak. submersible s. su altında kalabilir. submersion i. su altında bırakma, batırma, batma.

submicroscopic

s. mikroskopla görülemeyecek kadar küçük.

subminiature

s. küçültülmüş bir şeyden daha ufak.

submission

i. teslim olma, boyun eğme, itaat; tevazu, alçak gönüllülük, uysallık; sunuş.

submissive

s. itaatkar uysal, boyun eğen. submissively z. boyun eğerek, uysallıkla. submissiveness i. boyun eğme, itaat etme.

submit

f. (-ted, -ting) teslim etmek, iradesine bırakmak; reyine veya onamasına sunmak; arz etmek ileri sürmek, teklif etmek, söylemek, beyan etmek; teslim olmak, boyun eğmek; itaat etmek. submittal i. teslim olma, boyun eğme; sunuş.

submontane

s dağ eteğindeki.

submultiple

i. tam bölen.

subnormal

s., i. normalden aşağı; i. zekâsı normalin altındaki kimse.

suboceanic

s., jeol. okyanus dibindeki.

suborbital

s. dünya çevresinde tam bir devir yapmayan (uydu, roket); anat. göz çukuru altındaki.

suborder

i., biyol. alttakım.

subordinate

s., i. aşağı alt, küçük, ikincil; tabi; gram. bağlı; i. ast; ikinci derecede memur. subordinate clause gram. bağımlı cümlecik.

subordinate

f. ikinci dereceye koymak; birinin emri altına koymak; tabi kılmak. subordina'tion i. ikinci derecede veya planda olma; itaat, boyun eğme.

suborn

f. aklını çelmek, kışkırtmak, ifsat etmek, ayartmak; huk. yalan yere yemin etmeye teşvik etmek. subornation i. yalancı tanıklığa teşvik.

suboxide

i., kim. içinde en az miktarda oksijen bulunan bir elemanın oksidi.

subplot

i. piyes veya romanda ikinci derecedeki olaylar zinciri.

subpoena , subpena

i., f. mahkemeye davet; f. mahkemeye davet etmek.

subregion

i. bir bölgenin bölümü.

subreption

i. kasıtlı yanıltıcı ifade; huk. hakikati gizleyerek bir ayrıcalık veya mülk elde etme.

subrogate

f. başkasının (bilhassa alacaklının) yerine geçirmek. subroga'tion i. bir kimsenin yerine geçirme veya geçme; huk. alacaklıya olan borcu ödeyerek borçlunun alacaklısı yerine geçme, halefiyet.

subrosa

Lat. el altından, gizli olarak, mahrem olarak.

subscapular

s., anat. kürek kemiği altındaki.

subscribe

f. bir yazının altına yazmak, imzalamak, altına ismini yazmak; imzalayarak onaylamak; teberru etmek; taahhüt etmek; abone olmak. subscribe to abone olmak; imzalayarak onaylamak.

subscript

i. satırın altına yazılmış harf veya rakam.

subscription

i. imza, imza etme; kabul etme; abone; abone ücreti; iştirak taahhüdü. take up a subscription yardım parası toplamak.

subsequencecy

i. arkası gelme, sonradan gelme.

subsequent

s. sonra gelen, sonraki; sonuç olarak izleyen. subsequently z. sonradan.

subserve

f. yaramak, işe yaramak, hizmet etmek; ilerlemesinde yardımcı olmak.

subservience , -cy

i. boyun eğme, köle gibi itaat veya hizmet; yaranma.

subservient

s. boyun eğen, köle gibi itaat veya hizmet eden. subserviently z. boyun eğerek.

subside

f. sakinleşmek, yatışmak; çökelmek; inmek; dibe çökmek, çökmek.

subsidence

i. yatışma; çökme, çökelme.

subsidiary

s., i. yardımcı; ek; bağlı, tabi (şirket); i. yardımcı, muavin; şube, bayi, tabi şirket; müz. ikinci tema. subsidiary company tabi şirket, yan kuruluş.

subsidize , ing. -dise

f. para vermek, açığını dışarıdan gelen yardım ile kapatmak; rüşvet vermek.

subsidy

i. kamu yararına olan bir teşebbüse hükümetçe verilen para yardımı; ing. tar. Parlamento tarafından krala verilen tahsisat; iane, para yardımı.

subsist

f. geçinmek; mevcut olmak, var olmak; yaşamak. subsist in kapsamak, ibaret olmak.

subsistence

i. geçinme; geçinecek şey, nafaka; varlık, vücut, mevcudiyet. subsistent s. var olan, mevcut.

subsoil

i. toprakaltı.

subsolar

s. güneşin tam altındaki; tropikal; dünyasal.

subsonic

s. işitilemeyecek kadar az titreşimli ses dalgalarına ait; ses hızından daha az süratle giden.

subspecies

i., biyol. altcins.

substance

i. madde, özdek, cisim; töz, cevher; esas; hulâsa, öz; kuvvet, sağlamlık; servet, varlık, zenginlik. in substance esasında; özet olarak.

substandard

s. belirli seviyeden aşağı.

substantial

s., i. metin, dayanıklı; değerli, kıymetli; önemli, ehemmiyetli; zengin, varlıklı; özlü, cisimsel; hakiki; i. gerçek. substantially z. esasen, aslında. substantiality, substantialness i. gerçek varlık, hakiki mevcudiyet; sağlamlık; gerçek değer; yücelik, muazzamlık.

substantialism

i., fels. özdekçilik. substantialist i. özdekçi.

substantiate

f. gerçeklemek, kanıtlamak; gerçekleşmek; gerçekleştirmek, tahakkuk ettirmek. substantia'tion i. gerçekleme.

substantive

s., i. mevcudiyet ifade eden; bağımsız, müstakil; dayanıklı; sabit, devamlı; tözel; i., gram. isim.

substation

i. şube.

substituent

i., kim. asıl bileşimde bulunan atomun yerini alan başka atom.

substitute

i., f., bedel; vekil; f. vekil tayin etmek; bedel olarak koymak; vekâlet etmek; yerine geçmek.

substitution

i. başka bir şeyin yerine kullanma; bir başkasının yerine koyma, bir başkasının yerini alma. sub'stitutive, substitutional, substitutionary s. vekâlet kabilinden.

substrate

i. alt tabaka; biyokim. mayadan etkilenmiş madde.

substratosphere

i. stratosfer altı atmosfer tabakası.

substratum

i (çoğ., -s, -ta) temel; alt tabaka; fels. dayanak, asıl sebep.

substruction

i. temel. substructure i. temel toprak altı yapı.

subsume

f. sınıflandırmak; kapsamak, içine almak, ihtiva etmek (sınıf).

subsumption

i. kapsama; kapsam.

subtangent

i., mat. teğet altı.

subtemperate

s. ılıman iklim kuşağının nispeten daha soğuk bölgelerine özgü.

subtenant

i. kiracının kiracısı. subtenancy i. kiracının bir diğerine kiralaması.

subtend

f., geom. karşısında bulunarak iki ucunu birbirine raptetmek (kavis veteri); bot. taşımak (tomurcuk). subter- (önek) altında.

subterfuge

i. kaçamak, bahane.

subterranean

, neous s. yeraltı; gizli, saklı.

subtile

s. ince, narin; keskin; yaygın; kurnaz; ince.

subtilize

f. inceltmek, incelik vermek; ince farklarını gözetmek.

subtitle

i. ikincil başlık; sin. altyazı.

subtle

s. kurnaz, hilekâr; ince; mahir, usta; gizli. subtly z. incelikle; mahirâne, ustaca; kurnazca.

subtlety

i. incelik; kurnazlık, şeytanlık, hilekarlık; zekâ, cin fikirlilik.

subtract

f. çıkarmak, hesaptan düşmek. subtrac'tion i. çıkarma subractive s. eksiltici; mat. eksi işareti olan.

subtrahend

i., mat. çıkan, bir sayıdan çıkarılacak sayı.

subtreasurer

i. veznedar yardımcısı. subtreasury i. veznedarlık şubesi

subtropic , -ical

s. astropikal. subtropics i., çoğ. astropika.

subulate

s., biyol. biz şeklindeki, sivri uçlu.

suburb

i. varoş, dış mahalle; çoğ. şehir civarı, banliyö. suburban s. varoşta olan, kenar mahallede oturan; banliyöye ait. suburban train banliyö treni.

suburbanite

i. dış mahallede oturan kimse.

suburbia

i. dış mahallede oturanların toplum hayatı.

subvene

f. desteklemek, yardımına yetişmek; araya girmek.

subvention

i. imdadına yetişme, vardım; devletten alınan tahsisat.

subversion

i. yıkma, devirme, altüst etme, tahrip; harap olma; yıkılma, devrilme; ifsat, bozulma. subversive s. tahrip edici, yıkıcı, altüst eden.

subvert

f. altüst etmek, harap etmek; devirmek, yıkmak; bozmak, ifsat etmek.

subway

i., A.B.D. metro; tünel.

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL