NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

sin ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: sin
Bulunan Sonuç: 51

sin

i. günah; suç; günah işleme; kusur. sin offering günahların affedilmesi için sunulan şey. besetting sin insanların daima işlemeye meyilli oldukları günah. deadly sin büyük günah, affolunmaz günah. live in sin nikahsız olarak karı koca hayatı yaşamak. original sin Hıristiyanlarca insanların doğuştan işlemeye meyilli olduklan günah. venial sin hafif günah, affolunur günah.

sin

f. (-ned, -ning) günah işlemek, günaha girmek, günahkar olmak; suç işlemek.

sinai

i. Sina yarımadası Sinai, Mount Sina dağı, Turu Sina. Sinaitic s. Sina dağına ait, Sina dağında verilen.

sinapism

i., tıb. hardal yakısı.

since

z., (edat)., (bağlaç) o zamandan beri; ondan sonra; sonradan; çok evvel, çoktan beri; (edat). -den beri, olalı, edeli; -den sonra; (bağlaç). -den beri; -dan dolayı; çünkü, mademki.

sincere

s. içten, samimi, sadık, gerçek, hakiki; sahte olmayan. sincereness, sincerity i. içtenlik, samimiyet, hulüs, hüsnüniyet

sincerely

z. içtenlikle, samimiyetle. Yours sincerely Saygılarımla.

sinciput

i., anat. önkafa; kafatasının üst kısmı, tepe.

sindbad

i. Sinbad.

sine

i., mat. sinüs.

sine

(edat)., Lat. -siz. sine die gün kararlaştırmadan (meclisin dağılması münasebetiyle kullanılan tabir). sine qua non mutlaka aranılan (şart).

sinecure

i. ağır çalışma gerektirmeyen memuriyet; arpalık. sinecurist i. böyle bir işte çalışan memur.

sinew

i., f. veter, kiriş; gen. çoğ. kuvvet, enerji; kuvvet ve kudret verici şey; f. kirişle kuvvetlendirmek. the sinews of war harp için gerekli olan para ve sair levazım.

sinewy

s. yeter gibi; kuvvetli, adaleli; dinç.

sinfonia

i. Barok devrinde yazılmış küçük senfoni; senfoni.

sinful

s. günahkâr, günah kabilinden; ahlâk dışı; habis, şerir. sinfully z. günahkarca, günah işleyerek, haince. sinfulness i. günahkarlık, günah, hainlik.

sing

f. (sang, sung) i. şarkı söylemek, terennüm etmek; çağlamak; ıslık gibi ses çıkarmak, uğuldamak (rüzgar); çınlamak (kulak); şiir okumak; ötmek, şakımak; (argo). suçu açığa vurmak; i., k.dili. şarkı söyleme; terennüm, özellikle birçok kimsenin bir arada şarkı söylemesi; kurşun vızıltısı. sing ones praises birini hararetle methetmek. sing out bağırmak, seslenmek. singable s. şarkı gibi söylenebilir, terennüm edilebilir.

singapore

i. Singapur.

singe

f. (singeing) i. azıcık yakmak, ütülemek, alazlamak, hafifçe yakmak; i. hafif yanık.

singer

i. şarkı söyleyen kimse, şarkıcı; muganni, hanende; ozan, şair, aşık; ötücü kuş.

singhalese

s., i. Seylan'a ait; i. Seylanlı; Seylan dili.

single

s., i. tek, bir, yalnız, ayrı, münferit; bekar, evlenmemiş; özel, hususi, tek kişilik; iki tarafta yalnız birer rakip bulunan (oyun); sağlam; sade, basit, saf; bir kat, yalın kat; çiçekleri yalın kat olan; i. bir, tek; gen. çoğ. teniste tekler, single; golfta iki oyuncu ile oynanan oyun; beysbolda vurucuyu birinci kaleye ulaştıran vuruş; krikette bir sayı kazandıran vuruş; tek kişilik oda. single barrel tek namlulu (tüfek) . single entry tic. basit defter tutma. usulü, ana deftere bir kere kaydetme; bir kerelik giriş. single file birbiri arkasına dizilen sıra; tek sıra. single tax tic. tek dereceli vergi. singletrack s. tek hatlı, tek yönlü; tek açıdan değerlendiren.

single

f., gen. out ile seçmek, ayırmak; birer birer almak; beysbol. vurucuyu birinci kaleye ulaştıran vuruşu vurmak.

singleacting

s. tek yönde çalışan.

singlebreasted

s. tek sıra düğmeli (ceket).

singlehanded

s. tek kişi ile işletilen; tek el ile çalışan.

singlehearted

s. temiz kalpli, sadık.

singleminded

s. tek amaçlı; sade; samimi; hilesiz.

singlenuss

i. birlik, yalnızlık; bekarlık; samimiyet, dürüstlük, sadakat.

singlestick

i. eskrim değneği; değneklerle oynanılan eskrim; kısa kalın sopa.

singleton

i., iskambil bazı oyunların başlangıcında oyuncunun elinde bulunan bir renkten tek kağıt; tek bir şey.

singly

z. yalnız, tek başına.

singsong

i., s. aynı tempoda ve cansız bir makamla okuma; s. aynı tempoda ve cansız.

singular

s., i. yalnız, tek, ayrı, münferit; eşsiz, müstesna; gram. tekil, müfret; bambaşka, görülmemiş, tuhaf, garip; i., gram. tekil kelime; tek şey .singularity i. tuhaflık, garabet; özellik, hususiyet, dikkati çeken şey. singularly z. müstesna olarak, fevkalade bir şekilde.

singularize

f. özelliğini belirtmek.

sinicism

i. Sinlilere özgü adet.

sinister

s. uğursuz, meşum; netameli; bozuk, kötü, fesat; kötülük saçan; nad. sol; hane. kalkanın solundaki. a sinister design kötü fikir, meşum plan.

sinistral

s. sola ait, sola meyilli; solak. sinistrally z. sola doğru, sola meylederek.

sink

f. (sank, sunk veya sunken) batmak, garkolmak; yıkılmak, halsizlikten düşmek; irtifa kaybetmek, düşmek: dalmak, derinliğine gitmek: ağır ağır inmek: girmek: etkilemek, tesir etmek, içine işleyip girmek: çukurlaşmak: yavaş yavaş ölmek: gurup etmek: batırmak, daldırmak: indirmek: gururunu kırmak; azaltmak, eksiltmek: para yatırmak: kazıp açmak. sinking fund itfa sermayesi, amortisman sandığı.

sink

i. lavabo: geriz, lağım: jeol. çukur, havza: batakhane.

sinker

i. olta veya ağ kurşunu.

sinkhole

i. kaya veya kayalık arazide bulunan ve içindeki suyun sızmasıyle kuruyan çukur.

sinless

s. günahsız, suçsuz, masum. sinlessly z. günah işlemeden, suçsuz olarak. sinlessness i. günahsızlık, suçsuzluk.

sinner

i. günahkâr kimse. sin, günah. to sin (fiil) günah işlemek.

sinologue

i. Sinolog, Çin dili ve kültürü uzmanı Sinology i. Çin dili ve kültürü ilmi, Sinoloji.

sinter

i., f. memba etrafında biriken kireçli veya silisli tortu: ısı ve basınçla yapıştırılmış maden parçaları: f. maden tozu veya parçalarını yarı yarıya eriterek yapıştırmak: böyle yapıştırılmak.

sinuate

s. yılankavi, zikzak, dalgalı; bot. körfezli, sinuat (yaprak).

sinuosity

i. yılankavilik, yılan kavi dönemeç, dolambaç.

sinuous

s. yılankavi, dalgalı, dolambaçlı: bof. körfezli, sinuat sinuously z. yılankavi bir şekilde sinuousness i. yılan kavilik, dolambaçlık

sinus

i. boşluk, kovuk; anat. sinüs: anat. beyinde kara kan kanalı; tıb. içinde cerahat toplanan boşluk sinusitis i., tıb. sinus iltihabı, sinüzit.

sinusoid

i. sinüsoit .

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL