NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

sec ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: sec
Bulunan Sonuç: 46

sec

s., Fr. sek (şarap).

sec

kıs., A.B.D. Securities and Exchange Commission tahvil borsasını teftiş eden resmi daire.

sec.

kıs. secant, second, secretary, section, Just a sec. k.dili Bir saniye!

secant

s., i. kateden, kesen; i., geom. sekant.

secco

s., i., it. kuru; i. sıva kuruduktan sonra üzerine yapılan duvar resmi.

secede

f. çekilmek, ayrılmak (özellikle siyasi veya dini bir örgütten).

secern

f. ayırt etmek, tefrik etmek; tb. ifraz etmek.

secernent

i. ifraz edici gudde veya ilâç.

secession

i. ayrılma, uzaklaşma; b.h.,(A.B.D.) 1860-61'de Güney Eyaletlerinin Birlikten ayrılması. secessionist i. ayrılma taraftarı.

seclude

f. bir yere kapatıp dışarı salıvermemek, tecrit etmek, ayırmak.

secluded

s. ayrılmış; kapalı; bir kenara çekilmiş; ırak; mahfuz, saklı, korunmuş.

seclusion

i. inziva, köşeye çekilme; tenhalık.

seclusive

s. yalnızlık eğiliminde olan.

second

i. saniye.

second

s., i., f. ikinci, sani; bir daha; ikinci derecede, aşağı; müz. ikinci; i. ikinci gelen kimse veya şey; düelloda şahit veya yardımcı; oto. ikinci vites: çoğ. ikinci derecede mal, tapon mal; müz. yan yana olan iki nota arasındaki fasıla; şarkıda ikinci ses; bir teklifi destekleme; f. yardım etmek, ilerletmek, teşvik etmek; parlamentoda bir teklife katıldığını ilân etmek. second best ikinci en iyi. second childhood bunaklık. second class ikinci sınıf veya derece. second fiddle ikinci kemanın çaldığı parça; ikinci derecede olma. second hand saat kadranında saniyeleri gösteren ibre. second lieutenant ask. teğmen. second mile kendine düşenin ötesinde bağışta bulunma. second nature kökleşmiş huylar. second sight önsezi. second thoughts sonradan akla gelen düşünceler. second wind yeniden kazanılan güç veya enerji. second, secondly z. ikinci olarak, saniyen.

secondary

s., i. ikincil, tali, ikinci derecede olan, ikinci gelen; sonraki; min. evvelce teşekkül etmiş kaya içinde toplanan taş veya maden kabilinden; elek. tali (cereyan); i. murahhas, delege; yardımcı, muavin; kuş kanadının ikinci mafsalındaki tüy; astr. tali yıldız. secondary accent uzun bir kelimede ikinci derecedeki vurgu. secondary battery elek. akümülatör. secondary consideration ikinci derecede önemi olan mesele. secondary education ortaöğretim. secondary rays röntgen ışınları etkisiyle meydana gelen ışınlar. secondary road tali yol. secondary rocks başka kayalardan veya taş ve madenlerden oluşan kaya veya taş. secondary school orta ve lise seviyesinde okul. secondarily z. ikinci derecede, ikinci olarak secondariness i. ikinci derecede olma.

secondguess

f. sonradan fikir yürütmek, iş işten geçtikten sonra düşüncesini soylemek.

secondhand

s. kullanılmış, elden düşme; dolaylı.

secondo

i., müz. sekondo, ikinci.

secondrate

s. ikinci derecede; ikinci sınıf.

secondstring

s., (A.B.D.), k.dili ikinci sınıf (oyuncu).

secrecy

i. sır saklama, sır tutma; ketumluk, gizlilik.

secret

s., i. gizli, saklı, hafi, mektum; esrarlı; mahrem; i. sır, gizli şey; anlaşılmaz şey, muamma. secret police gizli polis teşkilatı. secret service hafiye teşkilâtı. secret society gizli cemiyet. an open secret herkesçe bilinen sır. in on the secret sırra vâkıf. keep a secret sır saklamak. secretly z. gizlice, el altından secretness i. gizlilik.

secretarial

s. sekreterliğe ait.

secretariat

i. müdüriyet, müdüriyet personeli.

secretary

i. sekreter, özel kâtibe, kâtip, yazman; bakan; bir çeşit yazıhane (kıs. sec., secy., sec'y). secretary bird Güney Afrika'ya mahsus yılan avlayan bir kuş. Secretary of State A.B.D.'nde Dış işleri Bakanı. secretary treasurer i. hem sekreter hem veznedar olan şahıs. honorary secretary fahri vekil veya kâtip. private secretary özel sekreter.

secrete

f. gizlemek, saklamak; biyol. salgılamak, ifraz etmek.

secretin

i., tıb. onikiparmak bağırsağında bulunan bir hormon, sekretin.

secretion

i., biyol. salgılama, salgı, ifrazat; gizleme, sır saklama, ketumiyet.

secretive

s. sır saklayan, sıkı ağızlı, ketum; tıb. salgılayan. secretively z. gizliliğe meylederek. secretiveness i. gizlilik, gizliliğe meyletme.

secretory

s., tıb. vücutta sıvı madde hasıl eden, ifrazi.

sect

i. fırka, mezhep; aynı meslek taraftan kimseler.

sectarian

s., i. mezhep veya fırkaya ait; i. bir mezhep veya fırkanın bağnaz üyesi. sectarianism i. fırka veya mezhep usulü veya aşırı taraftarlığı.

sectary

i. mezhep taraftarı; Anglikan kilisesine bağlı olmayan kimse.

sectile

s. bıçakla kesilebilir.

section

i., f. kesme, kesiş; kesilme, inkıta; kıta, parça, bölük, fasıl, kısım, bölge; A.B.D.,nde hükümetin malı olan 1 mil kare büyüklüğünde toprak parçası; yataklı vagonda kompartıman; geom. kesit; bir şeyin mikroskopla muayene edilen ince dilimi, kesit; f. kısımlara ayırmak veya bölmek, kısım kısım kesmek.

sectional

s. bir bölüme ait; bir bölgeye ait. sectionalism i. bölgecilik.

sectionalize

f. bölgelere ayırmak; bölmek.

sector

i., geom. daire dilimi daire kesmesi, sektör; açılır kapanır bir rasat aleti; ask. mıntıka.

secular

s., i. dünyevi, cismani; layik, dini olmayan, ruhani olmayan; manastır sistemine bağlı olmayan; yüz yılda bir vaki olan, asırlık; asırlarca süren; i. mahalle papazı. secularly z. layikçe.

secularism

i. cismanilik, dini mahiyeti olmayan işlerle meşguliyet; layiklik secular'ity i. cismanilik, dünyevilik.

secularize

f. layikleştirmek, dünyevileştirmek. seculariza'tion i. manastır sisteminden kurtarma; vakfı mülke çevirme; dini tesirden uzaklaştırma, layikleştirme, layikleştirilme.

secund

s., bot., zool. bir taraflı, tek yanlı.

secundine

i., bot. örtü (tohum taslağmda), integüment; çog, tıb. meşime, son.

secure

s., f. emin, korkusuz, tehlikeden uzak; kaygısız, şüphesiz; emniyetli, muhafazalı; f. korumak, emniyet altına almak; tehlikeden masun kılmak; sağlamlaştırmak, bağlamak; iyice kapamak; ele geçirmek, bulmak. securely z. emniyetle; sımsıkı secureness i. sağlamlık, emniyetlilik.

security

i. emniyet, güvenlik; korkusuzluk; kefalet, teminat; rehin, emanet, depozito; kefil; emniyet tedbirleri; çoğ. tahviller, senetler. Security Council Güvenlik Konseyi. security risk A.B.D. devlet memuriyetinde veya milli güvenliği ilgilendiren bir işte çalışması uygun görülmeyen şüpheli şahısı

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL