NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

sea ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: sea
Bulunan Sonuç: 38

sea

i. deniz; derya, umman, okyanus; dalga; deniz gibi geniş olan herhangi bir şey. sea anchor deniz demiri. sea anemone deniz şakayığı, zool. Actiniaria. sea bream izmarit, zool. Smaris alcedo; istrongilos, çipura. sea breeze denizden esen rüzgar, imbat, meltem. sea captain kaptan., süvari. sea chest gemici sandığı. sea cock den. deniz musluğu. sea cow denizayısı, deniz perisi, zool. Trichechus manatus. sea cucumbers denizhıyarları, zool. Holothuriae. sea dog fok, ayıbalığı; kurt denizci. sea elephant en iri cins ayıbalığı, deniz fili. sea eryngo keçisakalı, bot. Eryngium maritimum. sea fight deniz savaşı. sea foam denizköpüğü, lületaşı. sea food deniz ürünü, sea front sahil. sea green mavimsi yeşil, camgöbeği. sea gull martı. sea horse denizaygırı, zool. Hippocampus. sea kale. deniz lahanası. sea lawyer k.dili safsatacı ve daima kusur bulan gemici. sea legs fırtınalı havalarda güvertede dolaşabilme kabiliyeti. sea lettuce denizmarulu, bot. Ulva lactuca. sea level deniz seviyesi. sea lilies denizlaleleri, bot. Crinoidea. sea lion Buyük Okyanus'a mahsus iri ayıbalığı. sea mew martı. sea mile deniz mili. sea monster deniz canavarı. sea moss deniz yosunu; yosuna benzer deniz hayvanı; yeşil rengin birkaç tonu. sea nettle denizısırganı. sea onion adasoğanı, bot. Urginea maritima. sea ooze okyanus dibinde bulunan kemiksi çökelti. sea power donanması güç1ü devlet. sea purse köpekbalığı yumurtasının sert kabuğu. sea robin kırlangıç balığı, zool. Trigla. sea room deniz sahası, manevra sahası. sea rover korsan veya korsan ge misi. sea salt deniz tuzu. sea serpent deniz yılanı, efsanevi bir deniz ejderhası sea urchin denizkestanesi. sea wall deniz sularının basmasına engel olan duvar veya set. a heavy sea kaba dalga, fırtınalı deniz. arm of the sea körfez. a sea of faces insan kalabalığı. at sea denizde; saşkına dönmüş. by sea and land hem denizden hem karadan. follow the sea gemici ol mak. go to sea denizci olmak; deniz yol culuğuna çıkmak. half seas over sarhoş. inland sea iç deniz. on the high seas açık denizlerde, enginlerde. put to sea denize açılmak (gemi).

seaboard

i., s. sahil, kıyı, yalı boyu; s. kıyıya yakın

seacoast

i. deniz kıyısı, sahil.

seafarer

i. gemici.

seafaring

s., i. denizcilikle uğraşan; deniz yoluyle seyahat eden; i. deniz yolculuğu; denizcilik.

seafowl

i. deniz kuşu.

seagirt

s. etrafı denizle kuşatılmış.

seagod

i. deniz tanrısı, Neptün.

seagoing

s. açık denize çıkmaya elverişli (gemi).

seal

i., f. ayıbalığı, fok, zool. Phoca; fok kürkü; f. ayıbalığı avlamak.

seal

i., f. mühür, damga: teminat, taahhüt; mühürlü mum veya kurşun parçası; f. mühürlemek, mühür veya damga basmak, tasdik işaretini koymak: onaylamak, tasdik etmek; kapamak, yarıklarını doldurmak. seal one's fate yazgısını önceden tayin etmek. sealed orders denize çıktıktan sonra açılmak üzere kaptana verilen kapalı zarf içindeki emir. seal ring mühür yüzüğü. sealing wax mühür mumu, kırmızı balmumu. Great Seal resmi devlet mühürü. under seal mühürlenmiş, mühürlü. under the seal of secrecy gizli tutmak kaydıyle.

seam

i., f. dikiş yeri, dikiş; tıb. dikiş; derz; iki tahtanın yan yana birleştiği çizgi, bağlantı yeri; den. armuz; jeol. ince maden damarı; yara izi, kırışık; f. dikmek, birbirine dikmek; üzerine yara izi veya çizgi yapmak; ters ilmekle örgü örmek; çatlamak.

seaman

i. denizci, gemici; deniz eri.

seamanship

i. gemicilik.

seamark

i. gemicilere yol göstermeye yarayan işaret.

seamstress

i. kadın terzi.

seamy

s. dikişli; çirkin görünüşlü, biçimsiz. the seamy side of life hayatın güçlüklerle dolu tarafı.

seance

i. toplantı, oturum, seans; ruh çağırma seansı.

seaplano

i. deniz uçağı.

seaport

i. liman.

sear

i. tüfek veya tabanca horozunun emniyet tetiği.

sear

s., f. kurumuş (yeşillik), kuruyup sararmış; f. çok kurutup yakmak; kızgın tavada çevirmek; yakmak, dağlamak; hissini iptal etmek, körletmek.

search

f., i. araştırmak, aramak; yoklamak, bakmak; dikkatle tetkik ve teftiş etmek, aletle içini muayene etmek; i. arama, araştırma; yoklama, bakma, muayene; teftiş, soruşturma; gemide araştırma yapma. search out araştırıp öğrenmek. search warrant huk. arama emri. in search of aramaya, peşinde. right of search huk. arama hakkı.

searching

s. araştırıcı, inceden inceye araştıran; nüfuz eden; keskin searchingly z. arayarak.

searchlight

i. ışıldak, projektör.

seascape

i. deniz manzarası.

seasickness

i. deniz tutması.

seaside , seashore

i., s. sahil.

seasnell

i. deniz kabuğu.

season

i., f. mevsim; süre, müddet, vakit, zaman; uygun zaman; baharat; f. alıştırmak; alışmak; iyice kurutmak; iyice kurumak; lezzet vermek için baharat katmak; keskinliğini veya sertliğini yumuşatmak. hunting season avlanmanın kısıt lanmadığı müddet. in good season tam zamanında. in season kullanılabilir; bulunur; vaktinde, uygun zamanda; huk. avlanılabilir; çiftleşebilir. in season and out of season daimi, her zaman, vakitli vakitsiz. season ticket abonman kartı veya bileti.

seasonable

s. mevsime göre olan, tam vaktinde olan; tam yerinde veya zamanında yapılan. seasonableness i. mevsimine göre olma, mevsiminde olma. seasonably z. mevsimine göre, mevsiminde, zamanında.

seasonal

s. bir mevsime mahsus, mevsimlik.

seasoning

i. yemeklere lezzet veren baharat; kullanışa uygun hale getirme.

seat

i., f. oturulacak yer, iskemle, sandalye; insan kıçı; yer, mahal, mevki, kürsü; merkez, konut; meclis veya borsada üyelik hakkı; oturuş; mak. yatak; f. oturtmak, yerleştirmek, yerleşmek; oturacak yer temin etmek; oturacak yerini yenilemek. seat of a disease hastalık yeri veya merkezi. keep one's seat oturduğu yerden kalkmamak; millet meclisinde yerini muhafaza etmek. lose one's seat yerini kaybetmek. take a seat oturmak. Be seated. Oturunuz. The hall will seat fifty people. Salon elli kişiliktir.

seaward

i., s., z. deniz yönü; s. denize doğru giden; denizden esen; z. denize doğru.

seaway

i. deniz yolu; kaba dalgalı deniz.

seaweed

i. deniz yosunu, su yosunu.

seaworthy

s. denize karşı dayanıklı, denize açılabilir.

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL