NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

ra ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: ra
Bulunan Sonuç: 288

ra

i. eski Mısır'da güneş tanrısı.

rabat

i. Rabat, Fas'ın başkenti.

rabbet

i., f. yiv, oluk; yivli tahtalarla birbirine bindirilen yer; f. yiv açmak; yivli tahtalan birbirine bindirmek. rabbet plane oluk rendesi.

rabbi

i. haham, Musevi din lideri. Grand Rabbi hahambaşı. rabbinate i. hahamlık, hahamhane. Rabbin'ic i. ortaçag başlarında hahamların kullandığı İbrani dili. rabbin'ical s. hahamlara veya öğrettikleri şeylere ait.

rabbit

i., f. tavşan, zool. Lepus cuniculus; adatavşanı, zool. Oryctolagus cuniculus; f. tavşan avlamak. rabbit hutch, rabbit warren evcil tavşan üretmeye mahsus kafes veya yer. rabbit punch enseye indirilen el darbesi. rabbity s. tavşana benzer; tavşanlarla dolu.

rabble

i., f. düzensiz kalabalık, halk yığını; the ile ayaktakımı; f. kitle halinde saldırmak.

rabble

i., f. ocak gelberisi; f. erimiş madeni gelberi ile karıştırmak.

rabid

s. kudurmuş, çok kızmış; mutaassıp; tıb., bayt. kuduz, kuduz hastalığına ait. rabidly z. aşırı derecede; deli gibi.

rabies

i. kuduz hastalığı.

raccoon

i. tilkiden büyücek, ayıya benzer ve kuyruğu alaca halkalı olup ağaçta yaşayan bir Kuzey Amerika hayvanı, zool. Procyon lotor.

race

i., f. yarış, koşu; koşuş, seğirtme; yaşam süresi; akıntı, cereyan; suyun bentten değirmene aktığı oluk veya geçit; bu oluktan hızla akan su; hareket eden bir makina parçası yatağı, yuva; f. koşmak, seğirtmek; yarış etmek; fazla hızlı işlemek (ma- kina); hızlı akmak. rac'er i. koşucu; yarış atı; yarış için yapılmış yat veya otomobil; Amerika'ya mahsus kara yılanı.

race

i. kök, zencefil kökü, kök zencefil. race ginger kök zencefil.

race

i. ırk, soy; döl, nesil; familya özel tat, çeşni (şarap). race riot ırk ayrımından meydana gelen catışma. race suicide bir kavmin kendi nüfus sayısını olduğu gibi koruyamaması.

raceabout

i. kısa cıvadralı yarış şalopası; yarış otomobiline benzer bir ceşit küçük araba.

racecourse

i. koşu meydanı.

racehorse

i. koşu atı.

raceme

i., bot. çiçek salkımı, salkım durumu.

racemose

s. salkıma benzer, salkımlar halinde yetişen.

racetrack

i. koşuculara mahsus yol, koşu yolu.

raceway

i. değirmen arkı.

rachis

, rhachis i. belkemiği; bot. rakis, bir yaprağın veya bir durumun ekseni, salkımın ana sapı; zool. tüy sapı.

rachitis

i., tıb. raşitizm. rachitic s. raşitizm türünden.

racial

s. ırka mahsus, ırksal. racially z. ırk bakımından, ırkça.

racialism

i. ırkçılık.

racism

i. ırkçılık. racist i. ırkçı.

rack

i., f. uçan hafif bulut; fırtına izi; f. rüzgârın önünde uçmak (bulut).

rack

i., f. atın rahvan yürüyüşü; f. rahvan gitmek.

rack

i., f. ahırda ot yemliği; parmaklıklı raf (özellikle tren veya vapurda); arabaya yerleştirilen ve kuru ot taşımaya mahsus kafes; bedeni germek suretiyle işkence yapılan alet veya tertibat; işkence sebebi; işkence, azap;dişli çubuk; f. germek; gerip işkence etmek; fazla yükseltmek (fiyat veya kira); fiyat yükseltmek suretiyle sıkıntıya sokmak. rack and pinion dişli kol ve fener dişli. rack block den. içinden halat geçer delikleri olan tahta. rack one's brains çok düşünmek, kafa patlatmak. on the rack çok ıstıraplı.

rack

i. koyun ve dana etinin gerdan ve belkemiği kısmı.

rack

f. tortudan bira veya şarap çıkarmak.

rack

i. yıkım, harabiyet. rack and ruin yıkım, harabiyet. go to rack and ruin harabeye dönmek, mahvolmak.

racket

, racquet i. raket; Kuzey Amerika'da kullanılan tabanı ağ örgülü kar kundurası; çoğ. dört duvara karşı sektirilerek oynanılan tenise benzer bir top oyunu.

racket

i. gürültü, patırtı, şamata, velvele: karışıklık: k.dili haraççılık, para sızdırma düzeni: argo meslek, iş. rackety s. gürültücü, şamatacı.

racketeer

i. şantaj yapan kimse: kanuna aykırı yollarla başkalarından para koparan kimse, haraççı.

rackrent

i., f. fazla yüksek kira bedeli: f. yüksek kira almak.

raconteur

i. iyi hikaye anlatan kimse.

racquet

bak. racket.

racy

s. kendine has tadı olan (şarap); canlı, zinde; açık saçık.

radar

i. aksettirdiği radyo ışınlarıyle bir cismin yerini ve şeklini tespit eden aygıt, radyolokasyon.

raddle

f. örmek.

radial

s. yayılan ışınlar şeklinde; merkezden çevreye doğru düzenlenmiş; yarıçapa ait; anat. kolun dal kemiğine ait, radyal.

radian

i., mat. parçası olduğu dairenin yarıçap uzunluğuna eşit yay.

radiance

, radiancy i. parlaklık, aydınlık, şaşaa.

radiant

s. ışın yayan, parlak, şaşaalı; neşe saçan; fiz. ısı yayan. radiantly z. hararetle, şevkle.

radiate

f. ışın yaymak; ışın halinde yayılmak; bir merkezden etrafa dağıtıp yaymak; radyoaktif ışınlar yaymak. radia'tion i. bir merkezden yayılarak dağılma, ışık veya sıcaklık verme, yayılma. radiation sickness radyoaktif ışınların etkisiyle meydana gelen hastalık.

radiator

i. kalorifer, radyatör; fiz. ışık veya sıcaklık yayan şey; oto radyatör.

radical

s., i. köke veya asla ait, temel; kökten, temelden, esaslı, köklü; bot. kökten çıkan, tabandan çıkan; mat. bir sayı veya niceliğin köküne ait, köksel; Radikal Partiye ait; i. kök, asıl; gram türetilmiş olmayan kelime, kök; Radikal Partiden bir kimse; kim. basit cisim, temel madde; mat. kök, kök işareti. radically z. kökünden, temelinden. radicalness i. aşırılık, ifrat, radikallik.

radicalism

i. köktencilik, radikalizm; radikallerin ilkeleri.

radicle

i., bot. kökcük: anat. sinir kökü.

radio

i., f., s. radyo telsiz telgraf veya telefon; telsiz telgraf veya telefonla gelen haber; radyo alıcı veya vericisi; f. radyo ile yayımlamak; telsiz telgrafla haberleşmek; s. radyoya veya telsiz telgrafa ait; radyoda kullanılan. radio astronomy radyo astro nomi. radio beacon radyo işaret vericisi. radio compass yön belirten radyo alıcısı. radio fix (uçak, gemi) radyo sinyalleri ile saptanan yer. radio frequency radyo frekansı, yüksek frekans. radio pill tıb. vücuda yerleştirilen minyatur radyo vericisi. radio spectrum radyo tayfı. radio star kuvvetli radyo sinyalleri veren yıldız. radio station radyo istasyonu. radio telescope astr. radyo teleskopu. radio transmitter radyo vericisi. radio tube radyo lambası. radio wave radyo dalgası.

radio

önek radyo veya radyum kuvvetiyle yayılan.

radioactive

s. radyoaktif. radioactive series radyoaktif dağılma dizisi. radioactivity i., fiz. radyoaktivite, radyoetkinliği.

radiocarbon

i. radyoaktif karbon izotopu.

radiochemistry

i. kim. yanın radyoaktif unsurları inceleyen dalı.

radiodating

i. karbon tarihlendirmesi.

radiogram

i. radvoqram.

radiograph

i. radyografi.

radioisotope

i. radyoizotop.

radiolarian

i., zool. ışınlılardan bir hayvan.

radiolocation

i. radar ile bulma.

radiology

i. radyoloji.

radioluminescent

s. röntgen etkisiyle ışık saçan.

radiometer

i. ışınların kuvvetini ölçmeye yarayan alet.

radiophone

i. radyotelefon, telsiz telefon.

radioscopy

i. radyoskopi.

radiotelegram

i. radyotelgraf, telsiz telgraf.

radiotelephone

i. radyotelefon, telsiz telefon.

radiotherapy

i., tıb. radyoterapi, röntgen ile tedavi.

radish

i. turp, bot. Raphanus sativus.

radium

i., kim. radyum. radium paint radyumlu boya. radium therapy bak. radiotherapy.

radius

i. (çoğ. radii, radiuses) yarıçap; anat. radyus, önkol kemiği, döner kemik, dal kemik; yarıçap ile ölçülen daire ölçümü. radius vector sabit bir noktadan hareket eden bir cisme olan uzaklık; astr. güneş ile bir gezegen arasındaki değişken uzaklık.

radix

i. (çoğ. radices, radixes) mat. bir sayı sisteminde temel olarak kullanılan rakam; bot. bitki kökü; kök kelime.

radome

i. radar tertibat. üzerindeki kubbe.

radon

i. radon.

radula

i., zool. dişli dil.

raf

kıs. Royal Air Force.

raff

i. ayaktakımı.

raffia

i. Madagaskar hurması, bot. Raphia pedunculata; rafya.

raffle

i., f. bir çeşit eşya piyangosu; f., gen. off ile piyango çekmek; piyangoya koymak.

raft

i., f. sal; f. sal yapmak; sal ile taşımak; sal kullanmak.

raft

i., k.dili yığın, büyük miktar. a raft of çok, pek çok.

rafter

i. çatı kirişi, kiriş.

raftsman

i. salcı.

rag

f. (-ged, -ging) i., argo kızdırmak, takılmak; azarlamak, paylamak; İng. kaba şaka yapmak; yaygara etmek, şamata çıkarmak; i. gürültü, şamata; kaba şaka.

rag

i. paçavra, çaput, eski bez parçası; gen. çoğ. yırtık pırtık giysi; şaka giysi; paçavra gibi önemsiz şey. rag baby, rag doll kumaştan yapılmış kukla. ragman i. eskici. rag paper paçavradan yapılmış kâğıt. rag rug pala. glad rags argo süslü elbise. in rags paçavralar içinde, yırtık pırtık.

rag

i., f. (-ged, -ging) İng. bir çeşit kefeki taşı; çatı kaplaması olarak kullanılan ince tabakalı bir çeşit siyah taş; f. çeşitli büyüklükte kırmak (maden filizi); kabaca yontmak.

ragamuffin

i. üstü başı perişan çocuk.

rage

i., f. şiddetli öfke, gazap, hiddet, köpürme; coşku, heyecan; moda, çok rağbet gören sey; f. çok öfkelenmek, hiddetlenmek, köpürmek, tepesi atmak, çok şiddetle meydana gelmek.

ragged

s. pürüzlü, karışık düzensiz; eski püskü, yırtık, pejmürde: iplikleri akmış; pejmürde kılıklı. raggedly z. yırtık pırtık. raggedness i. pejmürdelik.

raglan

i. reglan kollu palto.

ragout

i., f. sebzeli yahni; f. sebzeli yahni pişirmek.

ragpicker

i. paçavracı.

ragtag

i. ayaktakımı. ragtag and bobtail ayaktakımı.

ragtime

i. cazda olduğu gibi kesik tempo; kesik tempolu müzik parçası.

ragusa

i. Dubrovnik şehrinin İtalyanca adı.

ragweed

i. saman nezlesine sebep olan yaygın bir ot, bot. Ambrosia.

ragwort

i. kanaryaotu, bot. Senecio.

rah

ünlem Yaşa!

raid

i., f. akın, yağma, çapul, hücum; polis ve gümrük memurlan baskını; f. akın etmek, baskın yapmak. raider i. akıncı, baskıncı; eskiden ticaret gemilerine hücum için kullanılan silahlı ticaret gemisi.

rail

f. sövüp saymak. rail at, rail against dil uzatmak, sözle sataşmak, sövüp saymak; dırlanmak.

rail

i., f. tırabzan, merdiven parmaklık; demiryolu, ray; f. parmaklıkla çevirmek, tırabzan koymak; demiryolu ile taşımak.

rail

i. su tavuğu. water rail su yelvesi, zool. Rallus aquaticus.

railhead

i. tren garı; yapılmakta olan demiryolu hattının döşendiği en son nokta.

railing

i. parmaklık; parmaklık gereçleri.

raillery

i. şaka yollu alay; şakacılık, takılma.

railroad

, railway i., f. demiryolu; f. demiryolu ile taşımak; A.B.D., k.dili ivedilikle geçirmek (mecliste tasarı). narrowgauge railroad dekovil hattı.

raiment

i., eski elbise, giysi, üst baş.

rain

i, f yağmur; çog tropikal üIkelerde yağmur mevsimi; f. yağmak, yağmur yağmak; yağmur gibi boşanmak; yağmur gibi yağdırmak. rain area, rain belt yağmur bölgesi. rain barrel yağmur fıçısı. rain check ertelenmiş maç için seyirciye verilen yeni bilet; argo davete gidemeyen misafiri başka gün için davet etme. rain forest cengel. rain gauge yağmur ölçeği. rain cats and dogs pek şiddetli yağmak.

rainbow

i. gökkuşağı, yağmurkuşağı, ebemkuşağı, eleğimsağma, alkım rainbow. chaser hayal peşinde koşan kimse. rainbow trout çelikbaş alabalık, zool. Salma irideus.

raincoat

i. yağmurluk.

raindrop

i. yağmur damlası.

rainfall

i. yağış miktarı; sağanak.

raintight

s. yağmur geçmez.

rainwater

i. yağmur suyu.

rainy

s. yağmurlu rainy day darda kalınan zaman, sıkıntılı zaman. raininess i. yağmur çokluğu.

raise

f kaldırmak, yükseltmek; ayağa kaldırmak; öldükten sonra tekrar diriltmek; bina etmek, inşa etmek; toplamak (para); besleyip üretmek, yetiştirmek, büyütmek; çıkarmak, meydana getirmek; uyandırmak, harekete getirmek; ses yükseltmek; canlandırmak, şevk vermek; çoğaltmak, artırmak; kabartmak, mayasını getirmek: kaldırmak ; den. ufukta karayı görmek; dikmek; yığmak, yığın etmek. raise an objection itiraz etmek. raise Cain, raise hell, raise the devil k.dili karışıklık çıkarmak, velveleye vermek, yaygarayı basmak; paylamak. raise the dead kıyameti koparmak. raise the roof çok gürültü yap- mak.

raised

s. kabartma; ahçı. mayalanmış.

raisin

i. kuru üzüm.

raisond'etre

Fr. var olma nedeni.

rajah

i. raca.

rake

f.,i. den. yan yatmak, meyletmek; i. bir direğin veya dikili şeyin meyli; yan koyma (şapka).

rake

f., i. tarak, tırmık; f. taraklamak, tırmıklamak; ince ince araştırmak, taramak; ask. ateşle taramak. rake over the coals şiddetle azarlamak. rake in money kolayca para kazanmak. rake up toplamak, bir araya getirmek. rake up the past eski defterleri karıştırmak.

rake

i. sefih adam, ahlâksız kimse.

rakeoff

i., A.B.D., argo kardan hisse, komisyon; rüşvet; haraç.

raki

, rakee i. rakı.

rakish

s., den. direkleri hafifçe arkaya yatık; yan, yampiri, çarpık; gösterişli. rakishly z. yana eğilmiş olarak.

rakish

s. ahlaksız, sefih, sefih görünüşlü.

rale

i., tıb. normal solunumla birlikte duyulan ve hastalık belirtisi olan hırıltı, ral.

rallentando

s., z.,müz. derece derece ağırlaşan; z. yavaşlayarak.

ralliform

s., zool. su tavuğuna benzer.

ralline

s., zool. su tavuğuna özgü.

rally

f .,sakalaşmak, takılmak.

rally

f., i. canlandırmak; düzene girmek, toparlanmak; yükselmek; iyileşmeye yüz tutmak; i. toplama, toplanma; ralli; A.B.D. heyecan uyandırmak amacıyle toplanma.

ram

i., f. (-med, -ming) koç; şahmerdan; den. zırhlı mahmuzu, toz sereni; mak. yükseğe su çıkarmaya mahsus su mengenesi; astr. Koç takımyıldızı; f., çok kuvvetle vurmak, mahmuz ile vurmak (gemi); şahmerdan ile vurarak yerleştirmek. ram down one's throat istemediği bir şeyi zorla dinletmek.

ramadan

, Ramazan i. Ramazan.

ramble

f., i. enine boyuna dolaşıp gezmek, avare dolaşmak; konuyu dağıtmak; enine boyuna yayılıp büyümek (bitki); i. gezinme, gezinti; dolambaçlı yol. rambler i., dolaşıp gezen kimse; bot. sarmaşık gülü.

rambling

s. avare dolaşan; çeşitli yönlerde düzensizce yayılan; konudan konuya atlayan.

rambunctious

s., k.dili neşeli, gürültülü; deliduman, delişmen.

ramekin

, ramequin i. ekmek kırıntılarına yumurta ile peynir katılarak fırında pişirilen bir börek çeşidi: kalıp.

ramification

i., bot. dallanma; bot. ufak dal; kol, şube, dal; sonuç; çapanoğlu, çaparız.

ramiform

s. dal şeklindeki, dal gibi; dallı.

ramify

f. dal dal olmak, çatallaşmak, kollara ayrılmak; dallanıp budaklanmak; kollara ayırmak.

ramjetengine

dinamik tazyikli jet motoru.

ramose

s. dallı, dallanmış.

ramous

s. dal gibi, dala ait; dallanmış.

ramp

i. meyilli yüzey veya yol, rampa.

ramp

f., i. şahlanmak, şaha kalkmak; saldırmak; i. şahlanma.

rampage

f., i. öfkelenmek, köpürmek; saldırmak; i. saldırı; şiddetli öfke.

rampageous

s. saldırgan, öfkeli, kızgın.

rampancy

i. şaha kalkma, şahlanma; ifrat, haddi aşma.

rampant

s. sınır tanımayan, başıboş; yaygın; şahlanmış, şaha kalkmış.

rampart

i., f. kale duvarı, sur, siper, istihkâm; f. sur ile çevirmek.

rampion

i. bir tür ;çançiçeği, bot. Campanula rapunculus.

ramrod

i. tüfek harbisi; top tomarı; çubuk.

ramshackle

(s.) pek viran, harap, yıkık.

ramulose

(s.), (bot.) birçok ufak dalları olan.

ramus

(i.) (çoğ. mi) dal, dalsı kısım; çıkıntı.

ran

(bak.) run.

ranch

(i.), (f.) büyük çiftlik, hayvan çiftliği; büyük çiftliğin binaları; (f.) çiftlikte yaşamak; çiftlik işletmek. ranch house çiftlik evi; çatı kenarı çıkıntılı tek katlı ev. ranchman, rancher (i.) kovboy; çiftlik sahibi.

ranchero

(i.), Güneybatı ABD kovboy, sığır çobanı; rençper; çiftlik sahibi.

rancho

(i.), Güneybatı ABD çoban kulübesi, kulübe; büyük çiftlik.

rancid

(s.) ekşimiş, kokmuş, küflü (yağ). rancid'ity, rancidness (i.) ekşilik, küflülük. rancidly (z.) ekşice.

rancor

(İng.) cour (i.) şiddetli kin, hınç. rancorous (s.) kinci.

random

(i.), (s.) rasgele oluş: (s.) tesadüfi, rasgele. at random rasgele, tesadüfen. random sample istatistik bir bütünü temsil edecek şekilde seçilmiş örnek grup. random shot rasgele ateş. randomize (f.), istatistik rasgele dağıtmak.

range

(f.) dizmek, sıralamak; sınıflandırmak; tanzim etmek, tertip etmek, düzeltmek; dolaşmak, gezinmek; otlatmak, meraya salmak; menzilini bulmak (top); ayarlamak, kurmak (teleskop); uzanmak, yayılmak; dağılmak; (bir yerde) yetişmek, olmak, bulunmak. range far geniş kapsamlı olmak. The samples range from bad to excellent. Örnekler kötü ile mükemmel arasında değişiyor. ran'gy (s.) uzun mesafeye gidebilir; uzun bacaklı; geniş kapsamlı; dağ silsilesi gibi.

range

(i.) alan, saha; ABD mera, otlak; (biyol.) direy veya bitey alanı; yayılma alanı; (müz.) genişlik; sıra, dizi, silsile; uçak menzili; menzil, erim; uzaklık; poligon, atış yeri; fırınlı ocak; istatistik dağılım. range finder telemetre. range lights (den.) çifte silyon fenerleri, sıra fenerler. range rider atlı bekçi, koru veya çiftlik bekçisi, kovboy. out of range menzil dışında. mountain range dağ silsilesi. within range menzil dahilinde. ranger (i.) korucu; otlaktaki davar.

rangoon

(i.) Rangun, Burma'nın başkenti.

rani

(i.) racanın karısı.

rank

(s.) uzun veya sık büyümü, (s.) (bitki); ağır kokulu, keskin; (fena anlamda) daniska, tam; bitek; (huk.) haksız.

rank

(i.) sıra, dizi, saf; asker safı; (çoğ.) ordu, neferler, erler; rütbe, derece, sınıf, paye, mertebe, aşama; yüksek rütbe; dama haneleri sırası. pull rank ABD, argo mevkiini istismar etmek. take rankwith aynı seviyede olmak. rank and file fertler; herhangi bir teşkilâtın yönetilen üyeleri.

rank

(f.) sıraya dizmek, tertip etmek, tasnif etmek; daha yüksek rütbede olmak; rütbesi olmak, rütbeye göre gelmek; tasnif olunmak; dahil olmak, sayılmak. rank above daha yüksek rütbede olmak. rank next to rütbe veya mevkice ikinci gelmek. rank'ing (s.) kıdemli.

rankle

(f.) dert olmak, acısı unutulmamak; cerahat toplamak, iltihaplanmak.

ransack

(f.) iyice araştırmak, yoklamak; yağma etmek, soymak.

ransom

(i.), (f.) fidye, fidye ile serbest bırakılma; (f.) fidye ile kurtarmak; fidye alarak serbest bırakmak.

rant

(f.), (i.) ağız kalabalığı etmek, yüksekten atmak, büyük söz söylemek, atıp tutmak; (i.) ağız kalabalığı, abartmalı söz. rant and rave atıp tutmak.

ranunculus

(i.) düğünçiçeği, turnaayağı, (bot.) Ranunculus.

rap

(i.), (f.) (ped, ping) darbe, vuruş; çalma, çalış; argo suçluluk; (f.) vurmak, çalmak, çarpmak beat the rap argo cezadan kurtulmak; beraet etmek. take the rap argo suçu üstüne almak.

rap

(i.) yarım penilik eski İrlanda parası; bir nebze. I don't give a rap. Hiç de umurumda değil.

rapacious

(s.) yırtıcı; haris, açgözlü, doymak bilmez; zorba. rapaciously (z.) zorbalıkla; açgözlülükle. rapacity, rapaciousness (i.) açgözlülük, zorbalık.

rape

(f.), (i.) tecavüz etmek (kadına); yağma etmek; eski zorla alıp götürmek; (i.) zorla ırza tecavüz; eski zorla alıp götürme.

rape

(i.) kolza, (bot.) Brassica napus. rape cake kolza küspesi. rape oil kolza yağı.

rape

(i.) üzüm posası.

rapeseed

(i.) kolza tohumu; kolza, (bot.) Brassica napus.

rapid

(s.), (i.) pek çabuk, hızlı, tez, süratli; çabuk yapılmış; (i.), (gen.) (çoğ.) ivinti yeri.

rapidfire

(s.) süratle ateş eden.

rapidity , rapidness

(i.) sürat, hız. rapidly (z.) süratle, hızla.

rapier

(i.) dar ve uzun kılıç, (meç.) rapier thrust meçle vuruş; iğneli söz.

rapine

(i.) yağmacılık, soygunculuk, çapulculuk.

rapist

(i.) (kadına) tecavüz eden adam.

rapparee

(i.) 17. yüzyılda İrlandalı gerillacı; (nad.) haydut, korsan.

rappee

(i.) kuvvetli bir çeşit enfiye, burunotu.

rappel

(f.), (i.) dağcılıkta doruktan ip sallandırarak inmek; (i.) iple iniş.

rapper

(i.) çalan veya vuran kimse veya şey; kapı tokmağı.

rapport

(i.) dostça münasebet, dostça ilişki, ahenk, uyum en rapport (an rapor) (Fr.) birbiriyle anlaşmış, uyum halinde.

rapprochement

(i.), (Fr.) uzlaşma.

rapscallion

(i.) haylaz kimse, çapkın kimse, serseri kimse.

rapt

(s.) kendinden geçmiş, vecit halinde; çok dalmış, kendini vermiş.

raptorial

(s.) yırtıcı.

rapture

(i.) kendinden geçme, vecit hali, vecde dalma; aşırı sevinç. rapturous (s.) vecit halinde, kendinden geçmiş. rapturously (z.) kendinden geçerek.

raraavis

(Lat.) nadir bulunur şey; harikulade kimse.

rare

(s.) nadir, az bulunur, nadide değerli; yoğun olmayan (hava). rareearth metal nadir toprak elementi. rarely (z.) nadiren, seyrek olarak. rareness (i.) nadirlik.

rare

(s.) çiğ, az pişmiş, iyi pişmemiş.

rarebit

(i.) kızartılmış ekmeğe sürülen eritilmiş peynir, (bak.) Welsh rabbit.

rareeshow

kutu içinde mercek ile gösterilen resimler; sokakta gösterilen oyun.

rarefaction

(i.) basıncını azaltma (hava, gaz).

rarefy

(f.) yoğunluğunu azaltmak; seyrekleştirmek, seyrekleşmek; inceltmek; kalitesini yükseltmek; tasfiye etmek, arıtmak. rarefi'able (s.) basıncı azaltılabilir; inceltilebilir. rarefica'tion (i.) basıncını azaltma (hava, gaz).

rarity

(i.) nadirlik, seyreklik, nedret; nadir şey.

ras

(kıs.) Royal Asiatic Society, Royal Astronomical Society.

rascal

(i.) alçak adam, çapkın adam, yaramaz kimse. rascality (i.) alçaklık, çapkınlık.

rase

(bak.) raze.

rash

(i.), (tıb.) vücutta meydana gelen kızıllık veya lekeler, isilik.

rash

(s.) fazla aceleci, atılgan, sabırsız, telaşçı, düşüncesiz, cüretkâr, gözüpek. rashly (z.) cüretle, düşünmeden. rashness (i.) acelecilik, cüret; cüretli ve düşüncesiz iş.

rasher

(i.) ince kesilmiş jambon veya beykın dilimi.

rasorial

(s.) toprağı eşeleyerek yem bulan.

rasp

(f.), (i.) törpülemek, rendelemek; törpü gibi ses çıkarmak; (i.) kaba törpü, raspa; törpü sesi; törpüleme.

raspberry

(i.) ağaççileği, ahududu, (bot.) Rubus idaeus.

raspberry , razzberry

(i.) argo yuha, yuha çekme, yuhalama. give (some one) the raspberry yuha çekmek.

rasping

(s.) gıcırtılı, hışırtılı; çatlak sesli.

rat

(i.), (f.) (ted, ting) iri fare, sıçan, keme, (zool.) Mus; argo oyunbozan, mızıkçı kimse; kadınların saçını kabarık göstermek için kullanılan ufak ilâve parça; (f.) fare tutmak; on ile, argo gammazlamak; argo oyunbozanlık etmek. Norway rat göçmen keme, (zool) Rattus norvegicus. water rat misk faresi, (zool) Ondatra zibethica. Iike a drowned rat sırsıklam. rat race argo keşmekeş, hercümerç, koşuşturma, hengame. smell a rat kuşkulanmak, hile sezmek. ratter (i.) sıçan tutan kedi veya köpek; argo hain kimse.

ratable

(s.), (İng.) vergilendirilebilir; nispi; kıymet biçilir. ratably (z.) kıymete göre; kıymeti nispetinde.

ratafia , ratafee

(i.) bademli likör; bademli tatlı bisküvi.

rataplan

(i.) tekrarlanan vurma sesi.

ratatattat , ratatat

(i.) sürekli kapı çalınma sesi, davul sesi.

ratbitefever , ratbitedisease

(tıb.) fare ısırmasından ileri gelen bulaşıcı bir hastalık.

ratchet, ratch

(i.) dişli çark mandaIı, kastanyola. ratchet wheel mandallı çark.

rate

(f.) azarlamak, haşlamak.

rate

(i.), (f.) oran, nispet; kıymet, bedel, fiyat, paha; sınıf, çeşit, nevi; (mülk.) vergisi oranı; (İng.) mülk vergisi; (f.) kıymet biçmek, fiyat takdir etmek; hesap etmek; saymak; sınıflandırmak; değerlendirmek; nakliye fiyatını tespit etmek; (k.dili) hak etmek; değerli olmak, itibarda olmak. rate of exchange kambiyo sürümdeğeri. rate of interest faiz oranı. at any rate her nasılsa, her halde. at the rate of hesabıyle, nispetinde.

rathaus

(i.), (Al.) hükümet konağı; belediye binası.

rather

(z.) den ise, tercihan, e kalırsa; den ziyade; daha doğrusu; oldukça; tersine, aksine; (İng.) Öyle, ya ! I had rather go. Gitmeyi tercih ederim. Bana kalırsa gideceğim. I had rather not do it. Yapmasam daha iyi.

ratify

(f.) tasdik etmek, onaylamak. ratifica'tion (i.) onaylama, onama.

rating

(i.) tasnif, sınıflama; takdir; tahmin; küçük subay veya er.

rating

(i.) azarlama, tekdir.

ratio

(i.) nispet, oran.

ratiocinate

(f.) muhakeme etmek, etraflıca düşünmek, aklen tartmak. ratiocina'tion (i.) aklen tartma, muhakeme.

ration

(i.), (f.) pay, hisse; vesika ile verilen miktar; tayın, er azığı; (f.) tayın vermek; vesika ile dağıtmak; tayın miktarını tespit etmek.

rational

(s.) akıl sahibi, akıllı, makul, mantıklı; ussal; (mat.) rasyonel. rational'ity, rationalness (i.) mantıklılık, ussallık. rationally (z.) makul olarak, mantıkla.

rationale

(i.) mantık, temel.

rationalism

(i.) usçuluk, akılcılık, rasyonalizm. rationalist (i.) usçu, akılcı, rasyonalist rationalis'tic (s.) usçuluk felsefesine göre.

rationalize

(İng.) ise (f.) bahane bulmak; mantığa göre açıklamak; mantıklı kılmak; (İng.) modernleştirmek; (mat.) rasyonel sayıya çevirmek. rationalization (i.) bahane; modernleşme; (mat.) rasyonelleştirme.

ratite

(s.), (i.), (zool.) uçma olanağı olmayan cinsten (kuş).

ratline

(i.), (den.) ıskalarya, çarmıh basamağı.

ratoon , rattoon

(i.), (f.) budanmış bitki kökünden süren filiz; (f.) filiz sürmek.

ratsbane

(i.) sıçanotu, arsenik.

rattail

(s.) sıçan kuyruğu gibi.

rattan

(i.) benekli hintkamışı, (bot.) Calamus rotang.

rattle

(f.), (i.) takırdamak, tıkırdamak; takırdatmak; (k.dili) akımı karıştırmak; (i.) takırtı; boş laf, gevezelik; zırıltı; çocuk çıngırağı; çıngıraklı yılanın çıngırağı; can çekişme hırıltısı. rattle off ezbere söylemek. rattle on boş laf etmek, çok konuşmak, saçmalamak.

rattlebox

(i.) baklagillerden kurumuş tohumları çıngırak sesi çıkaran bir bitki, (bot.) Crotalaria.

rattlebrain, rattlehead

(i.) çalçene kimse, geveze kimse.

rattlesnake , rattler

(i.) çıngıraklı yılan, (zool.) Crotalus.

rattletrap

(i.) kırık dökük şey, eski araba.

rattling

(s.) tıkırdayan; (k.dili) canlı; çok.

rattly

(s.) takırdayan, tıkırtılı.

rattoon

(bak.) ratoon.

rattrap

(i.) fare kapanı; çok müşkül durum.

ratty

(s.) sıçan gibi; sıçanı çok; argo uygunsuz, kılıksız.

raucous

(s.) boğuk, kısık; velveleli, gürültülü, kaba.

ravage

(f.), (i.) tahrip etmek, harap etmek; (i.) harap etme; harabiyet.

rave

(f.), (i.), (s.) çıldırmak, çılgınca bağırıp çağırmak, hezeyan etmek; (i.) çıIgınca bağırma; çıIgınlık; (s.) şevklendirici.

rave

(i.) fazla yük kaldırabilmesi için at arabasının yanlarına ilave edilen parmaklık.

ravel

(f.) (ed, ing veya led, ling) (i.) bükülmüş şeyi açmak; ipliklerini ayırmak; gen out ile halletmek, çözmek; (i.) kaçmış ilmik, atmış iplik.

raveling , ling

(i.) sökülmüş iplik, kaçık.

ravelment

(i.) kaçmış ilmik, kaçık; dolaşıklık, karışıklık.

raven

(i.), (s.) kuzgun, (zool.) Corvus corax; (s.) kuzguni, simsiyah.

raven

(f.) aç kurt gibi yemek; yağma etmek.

ravening

(s.), (i.) açgözlü; yırtıcı, canavarca; çıldırmış, kudurmuş; (i.) açgözIülük; av.

ravenous

(s.) çok aç; yırtıcı hale gelmiş. ravenously (z.) aç kurt gibi. ravenousness (i.) canavarca iştah.

ravin

(i.), (f.) yağma; yırtıcılık; av, şikâr; (f.) canavar gibi yemek; yağma etmek.

ravine

(i.) koyak, dar ve derin dere.

raving

(s.), (i.) çılgın, gözü dönmüş, kudurmuş; (i.) deli saçması, saçma söz. stark raving mad kudurmuş, delirmiş. ravingly (z.) çıIgınca, kudurmuşcasına.

ravioli

(i.) İtalyan usulü mantı.

ravish

(f.) esritmek, çok sevindirmek; ırzına tecavüz etmek; eski zorla kapıp götürmek, gasp etmek. ravishment (i.) esrime, kendinden geçme; ırza tecavüz; eski zorla kapıp götürme.

ravishing

(s.) esritici, çok sevindirici, kendinden geçiren, büyüleyici. ravishingly (z.) büyüleyici şekilde.

raw

(s.), (i.) çiğ, pişmemiş; ham, işlenmemiş, terbiye edilmemiş bükülmemiş, tasfiye olunmamış; olgunlaşmamış; derisi sıyrılmış; soğuk; taze, yeni; acemi, tecrübesiz; (i.), the ile sıyrık. in the raw doğal halde, işlenmemiş; ABD, (k.dili) çıplak. raw deal argo haksız muamele. raw material hammadde. raw silk ham ipek. raw spirits saf ispirto. raw'ish (s.) hamca; oldukça çiğ. rawness (i.) çiğlik; hamlık; sıyrık.

rawalpindi

(i.) Ravalpindi.

rawboned

(s.) kemikleri çıkık, çok zayıf.

rawhide

(i.) tabaklanmamış deri, ham deri; ham deriden yapılmış kamçı.

ray

(i.), (f.) ışın, şua; (geom.) ışın; (bot.) papatya gibi çiçeğin dış petallerinden her biri; (zool) balık kanadı kılçığı, deniz yıldızı veya beş parmak denilen hayvanın parmaklarından her biri; (f.)ışın saçmak. a ray of hope ümit ışığı. rayless (s.) ışınsız, şuasız.

ray

(i.) tırpana, (zool) Raia batis; vatoz, kedibalığı, (zool) Raia clavata. electric ray uyuşturanbalığı, torpilbalığı, (zool.) Torpedo torpedo. sting ray bir tür dikenli uyuşturanbalığı, (zool) Dasyatis pastinaca.

rayah

(i.) reaya.

rayon

(i.) suni ipekli kumaş.

raze , rase

(f.) yıkıp yerle bir etmek, tahrip etmek.

razee

(i.), (f.), (den.) üst güvertesi çıkarılmış gemi; (f.) üst güvertesini çıkarmak.

razor

(i.), (f.) ustura; tıraş makinası. (f.) ustura ile kesmek veya tıraş etmek. razor blade ustura ağzı; jilet, tıraş bıçağı. razor clam, razor shell denizçakısı, ustura midyesi, (zool.) Solen razor strop, razor strap ustura kayışı. safety razor tıraş makinası.

razorback

(i.) çatalkuyruklu balina, (zool) Balaenoptera; sırtı dar ve keskin bir domuz; dar sırtlı tepe.

razorbill

(i.) usturagagalı alk, (zool) Alka torda.

razoredge

(i.) keskin bıçak ağzı, keskin uç; sivri dağ yamacı; zor durum.

razz

(i.), (f.), ABD, argo alay; yuha; (f.) alay etmek, takılmak, kızdırmak; yuhalamak.

razzledazzle

(i.), ABD, argo şaşırtıcı hareket.

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL