NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

pun ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: pun
Bulunan Sonuç: 30

pun

i., f. (-ned, -ning) kelime oyunu, cinas; f. kelime oyunu yapmak, nükteli söz söylemek.

punch

i. punç, meşrubat. punch bowl içinde punç yapılan büyük kap. punch glass punç kadehi.

punch

i. İngiliz kukla oyununda karısı ile daima kavga eden Karagöz'e benzer bodur ve kambur adam. Punch and Judy show İngiltere'de bir nevi kukla oyunu. pleased as Punch çok memnun.

punch

f., i. yumruklamak, muşta ile vurmak; i. yumruk, muşta; (argo) kuvvet, enerji. punching bag boksörlerin antrenman yapması için şişirilmiş torba. punch line bir hikâyenin son ve en mühim cümlesi.

punch

i., f. zımba, delgi, matkap, ıstampa; f. zımbalamak, ıstampa ile basmak; biz ile delmek. center punch delik açılacak yerleri işaret eden zımba.

puncheon

i. şarap fıçısı; İng. 318 litrelik şarap ölçüsü.

puncheon

i. çatı direği; zımba; mermer kesmeciliğinde kullanılan alet.

punchinello

i. palyaço, soytarı; bodur ve şişman kimse.

punctate,-tated

s. benekli, nokta nokta. puncta'tion i. beneklilik.

punctilio

i. teşrifat ve resmiliğin en ince noktası; titizlik, merasim düşkünüğü.

punctilious

s. teşrifat ve resmiyette fazla titiz. punctiliously z. dikkatle,titizlikle. punctiliousness i. titizlik.

punctual

s. her şeyi dakikası dakikasına yapan, tam vaktinde olan; bir noktadan ibaret. punctually z. tam vaktinde, dakikası dakikasına. punctual'ity, punc- tualness i. dakiklik, bir işi tam vaktinde yapma hususundaki titizlik.

punctuate

f. noktalamak, cümleleri ayırmak için nokta koymak; üzerinde durmak; nokta gibi arasına girmek (söz).

punctuation

i., gram. noktalama; noktalama işareti; cümleleri ayırma kuralı. punctuation marks noktalama işa- retleri.

puncture

i., f. delme; iğne deliği gibi ufak delik; patlama (otomobil lastiği); f. delmek, delik açmak; değersizliğini ispat etmek. We had a puncture. Lastiğimiz patladı.

pundit

i. bilgin, âlim, üstat; özellikle Sanskrit dili veya Hindu dini âlimi.

pungent

s. kokusu sert, tadı acı, keskin kokulu; acıtan, batan; bot. sivri; sert, haşin, tesirli, acı. pungency i. acılık, keskinlik (koku veya tat). pungently z. acı acı, keskin olarak.

punic

s., i. Kartacalılara ait, Pön; hain, sadakatsiz; i. Kartaca dili.

punish

f. ceza vermek, cezalandırmak; yola getirmek; azarlamak, tekdir etmek; ıstırap çektirmek, eziyet vermek; şiddetle dövmek, hırpalamak (boksta). punishable s. cezalandırılır; cezaya layık. punishment i. ceza, tekdir; k.dili zorluk, cefa, eziyet.

punitive

s. ceza kabilinden; cezayı gerektirici; cezalandırıcı.

punjab

i. Hindistan'da Pencap ülkesi. Punja'bi i. Pencaplı; Pencap dili.

punk

i., s. çürük tahta; kav; A.B.D., (argo) değersiz şey, boş laf; (argo) çeteci, gangster; (argo) cahil adam, yemlik; s., A.B.D., (argo) değersiz, kalitesiz; rahatsız.

punka(h)

i. Hindistan'a mahsus asma yelpaze.

punky

i., A.B.D. çok ufak tatarcık.

punster

i. kelime oyunu yapan kimse.

punt

f., i. Amerikan futbolunda top yere düşmeden tekme ile çelmek, topu uzağa tekmelemek; i. top yere düşmeden tekme ile çelme.

punt

i., f. altı düz sandal; f. böyle sandalı sırıkla sürmek.

punt

f. faro denilen iskambil oyunu ile kumar oynamak.

punty

i. camcılıkta sıcak cama şekil vermek için kullanılan demir çubuk.

puny

s. ufak ve zayıf kalmış, çelimsiz, gelişmemiş, zayıf; ehemmiyetsiz, saçma, ufak. puniness i. zayıflık, sıskalık.

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL