NE ARAMIŞTINIZ?
Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.
i., A.B.D. k.dili üniversite balosu.
i., f. gezme, gezinti; gezme yeri, mesire; büyük balo; f. gezinmek; birini gösteriş için gezdirmek. promenade concert halkın gezinmesine müsaade edilen konser. promenade deck gezinti güvertesi, üst güverte.
s., Yu. mit. gökten ateşi çalıp insana veren Prometheus'a ait veya ona benzer; özgürlük, yaratıcılık ve yiğitlikle ilgili.
s., meşhur, mühim; göze çarpan; çıkıntılı, ileriye fırlamış. prominence i. şöhret, ehemmiyet; göze çarpan şey; burun, dil, çıkıntı, tümsek; astr. güneş üzerindeki ateş parçalarından biri. prominently z. göze çarpacak surette; ehemmiyetle.
i. karmakarışıklık; rasgele cinsi münasebet.
s. karışık, karmakanşık; farksız; herkes ile yapılan; k.dili rasgele; rasgele cinsel ilişkide bulunan. pro - miscuously z. ayrımsız olarak.
i. söz, vaat, taahhüt,vaat edilen şey;ümit verici şey. breach of promise cayma, sözünden dönme; özellikle evlenme vaadini tutmayış. express promise kesin söz. implied promise ima edilen vaat, zımni vaat. keep a promise sözünü tutmak.
f. söz vermek, vaat etmek; göstermek; ümit vermek, taahhüt etmek, temin etmek. Promised Land Filistin; vaat edilmiş toprak; cennet, saadet yeri. It promises to be a fine day. Hava iyi olacağa benziyor.
i., huk. kendisine bir şey vaat edilen kimse.
i., huk. vaatte bulunan kimse, taahhüt altına giren kimse.
s. verilen sözü içine alan; sig. kontrat imzalandıktan sonra yapılacak şeyler hakkındaki (taahhüt). promissory note huk. bono.
i., çoğ. dağlık burun.
f. ilerletmek, kıymetini ararmak; geçirmek; rütbesini yükseltmek, terfi ettirmek, terakki ettirmek; tutunmasını sağlamaya çalışmak.
i. destekleyen kimse; teşebbüs sahibi, kurucu; tutunmasını sağlamaya çalışan kimse.
i. terfi, yükselme veya yükseltme; geçme; tesis; satış artışını sağlayan unsurlar.
s. desteklemeye vesile olan.
s., i. çabuk, acele, hemen olan, hazır; i., tic. vade; sahnede oyuncuya hatırlatılan söz. prompt note vadeli senet. promp'titude, prompt'ness i. çabukluk; tam vaktinde gelme veya yapma; dakikası da- kikasına yapma. prompt'ly z. derhal, çabucak, bir an evvel.
f. harekete getirmek, teşvik etmek, kışkırtmak; hatırlatmak, suflörlük etmek. prompt'book i. suflörün defteri. promp'ter i. suflör.
f. resmen ilân etmek, neşretmek, duyurmak, bildirmek; huk. yürürluğe koymak (kanun). promulgator i. neşreden kimse, ilân eden kimse. promulga'tion i. resmen yürürlüğe koyma; duyuru.
Alışveriş Sepetiniz