NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

pen ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: pen
Bulunan Sonuç: 73

pen

i., f. (-ned, -ning) mürekkepli kalem, yazı kalemi; tüy kalem; yazıda üslup; yazar, muharrir; yazı yazma sanatı edebiyat; (kuşlarda) kanat veya kuyruk tüyü; dişi kuğu; f. mürekkepli kalemle yazmak; yazıya geçirmek, kâğıda dökmek. pen and ink i., s. kalem ve mürekkep; s. mürekkepli kalemle yazılmış veya çizilmiş penholder i. kalem sapı; kalem koyacağı. pen name takma ad, müstear isim. pen point kalem ucu. pen portrait yazı ile tarif. fountain pen dolmakalem, stilo.

pen

i., f. (pent veya penned, -ning) ağıl, kümes ve kafes gibi evcil hayvanların barındırıldığı yer; (argo) tevkifhane; ask. denizaltıların tamirine mahsus dok; f. kapatmak, hapsetmek; ağıla koymak.

penal

s. cezaya ait, ceza kabilinden. penal code ceza kanunları. penal colony mahkumların gönderildiği sürgün yeri. penal servitude ağır hapis cezası. penally z. ceza olarak, ceza kabilinden.

penalize

f. cezalandırmak.

penalty

i. ceza; para cezası; (spor) penaltı.

penance

i., f. bir günah işlemiş olmaktan dolayı hissedilen pişmanlığı belirten davranış; kil. itiraftan sonra günaha kefaret olsun diye papaz tarafından verilen ceza; f. bu suretle ceza vermek. do penance kefaret olarak ceza çekmek.

penates , penates

i., çoğ. eski Romada aile ve ev mabutları.

pence

bak. penny.

penchant

i. eğilim, meyil, temayül; siddetli arzu, işler durumda, nüfuz edici şekilde, etkileyici bir surette.

pencil

i., f. (-led, -ling) kurşun kalem; küçük resim fırçası; renkli kalem; taş kalem; makyaj kalemi; fiz. ışın demeti; edeb. kalem; f. kurşunkalem ile yazmak veya çizmek; renkli kurşun kalem ile boyamak. pencil sharpener kalemtıraş. indelible pencil sabit kalem.

pend

f. askıda olmak, muallakta olmak (karar).

pendant

i. asılı şey; pandantif, boyuna takılan zincirin ucundaki sallantılı süs; sallantılı küpenin ucundaki süs; avize; saat mahfazasının halkası; eş veya benzer olan şey.

pendent

s. asılı, sarkık, sarkan, muallak; askıda olan, muallaktaki, karar verilmemiş; gram. tamamlanmamış (cümle) . pendency i. sarkıklık, asılı olma. pendently z. asılı halde.

pendentelite

f. huk. davası görülürken.

pendentive

i., mim. bingi.

pending

s., (edat) henüz bir karara bağlanmamış, askıda olan, muallakta olan; asılı, sarkan; (edat) esnasında, müddetince, vuku buluncaya kadar, beklerken.

pendragon

i. (eski ingilterede) hükümdar veya başbuğ.

pendulous

s. sarkan, asılı, sallanan; muallakta olan.

pendulum

i. rakkas, sarkaç, saat rakkası; sürekli olarak değişen şey. compensation pendulum ısı değişmesinden etkilenmeden belirli bir uzunluğu koruyan rakkas. torsion pendulum yay ile hare ket eden daire şeklinde rakkas. pendulum of popularity kamuoyunun aksi yönlerde değişmesi.

peneplain

i., jeol. peneplen.

penetrate

f. girmek, içine işlemek; nüfuz etmek, tesir etmek, etkilemek; delip geçmek; anlamak, idrak etmek.

penetrating

s. içine işleyen; nüfuz edici, delip geçen; zeki, anlayışlı; etkili, tesirli; keskin. penetratingly z. içine işler durumda.

penetration

i. içine işleme, nüfuz etme, girme; etki, tesir; feraset,zekâ, anlayış.

penetrative

s. delici, nüfuz edici; keskin.

penguin

i. penguen.

penicillin

i. penisilin.

peninsula

i. yarımada. peninsular s. yarımadaya ait. Peninsular Campaign Gelibolu muharebesi.

penis

i. (çoğ. -nises, -nes) erkeklik uzvu, tenasül aleti, kamış, penis, slang. yarak.

penitent

s., i. pişman, tövbekar, nedamet getiren; i. pişman olan kimse, tövbekar kimse; kil. papaz tarafından kararlaştırılan cezayı çeken kimse. penitence i. nedamet, pişmanlık. penitently z. pişmanlıkla.

penitential

s. pişmanlıkla ilgili, nedamete ait.

penitentiary

i., s. hapishane, cezaevi; s. pişmanlığa ait; ağır suçla ilgili.

penknife

i. (çoğ. -knives) çakı.

penman

i. (çoğ. -men) yazar, muharrir, hattat.

penmanship

i.yazı yazma sanatı; el yazısı, hattatlık.

penna

i.(çoğ. pennae) kuşun şeklini belirleyen tüylerden herhangi biri.

pennant

i., den. flandra, flama, dar ve uzun bayrak; süs için kullanılan ufak bayrak; müz. çengel.

pennate

s. kanatlı; tüylü; bot. bak. pinnate.

penniless

s. parasız, meteliksiz, cebi delik.

pennon

i. üç köşeli uzun bayrak; bayrak, sancak; den. flandra, flama; kanat.

penny

i. (çoğ., A.B.D. pennies, ing. pence) ingiltere'ye mahsus ufak bakır para, peni, sterlinin yüzde biri; Amerika'da bir sent; az miktarda para; para. penny pincher cimri kimse. penny post eskiden in giltere içinde bir penilik pul ile giden posta. pennywise and poundfoolish ufak şeylerde tutumlu olup büyük şeylerde müsrif olan (kimse). A penny for your thoughts. Ne düşünüyorsunuz? Peter's pence Katolikler tarafından Papa için verilen para. a pretty penny k.dili epeyce para, külliyetli miktarda para. tenpenny nail 7,5 cm. uzunluğunda iri çivi. turn an honest penny dürüstçe ve alın teri ile para kazanmak. turn up like a bad penny kalp para gibi dönüp dolaşıp sahibine dönmek.

pennyaliner

i. satır başına bir peni ücret alan yazar, kalitesiz yazar.

pennyroyal

i. yarpuz, kabak, yaban fesleğeni, filiskin, bot. Mentha pulegium.

pennyweight

i., kıs. dwt yirmi dört buğday ağırlığında eczacı tartısı (1,56 gram).

pennyworth

i. bir peni karşlılığında satın alınabilen şey.

penology

i. suçlunun cezalandırılması ilmi; hapishane yönetimi bilimi. penologist i. ceza uzmam.

penpal

i. birbirlerini tanımadan mektuplaşanlardan her biri, mektup arkadaşı.

pensemble

Fr. genel etki.

pensile

s. havada asılı; asılı yuva yapan (kuş).

pension

i., f. emekli aylığı; f. emekli maaşı vermek, aylık bağlamak. pension off emekli aylığı bağlayıp işten çıkarmak.

pension

i. pansiyon; yatılı okul; pansiyon ücreti.

pensionary

s., i. emekli aylığı alan, mütekait; i. uşak; ücretle çalışan kimse.

pensioner

i. emekli aylığı alan kimse, mütekait kimse; darülacezede yaşayan kimse; yatılı okul öğrencisi.

pensive

s. dalgın, endişeli, düşünceli, kara kara düşünen pensively z. dalgın dalgın, kara kara düşünerek. pensiveness i. dalgınlık, düşünceli hal.

penstock

i. su değirmenine suakıtan oluk; suyun yolunu değiştirmeye mahsus kapı

pent

bak. pen. s. kapatılmış. pent up bir yere kapatılmış, hapsedilmiş; kapanık; dışarı vurmayan.

pentacle

i. tılsım olarak kullanılan beş köşeli yıldız.

pentad

i. beş sayısı; beşli küme; beş kişilik grup; beş senelik süre; kim. beş değerli eleman.

pentagon

i., geom. beşgen, beş köşeli şekil. the Pentagon A.B.D. Milli Savunma Bakanlığı binası; A.B.D.'nin askeri liderliği. pentagonal s. beş köşeli.

pentagram

i. beş köşeli yıldız.

pentahedron

i. beş yüzlü şekil.

pentameter

i., (şiir) beştefileli mısra.

pentane

i., kim. petrolde bulunan uçucu bir gaz.

pentastich

i. beş mısralı (şiir), beşli, muhammes.

pentastyle

s., i., mim. önü beş sütunlu (bina).

pentateuch

i. Kitabı Mukaddeste Eski Ahdin ilk beş kitabı.

pentathlon

i., (spor) pentatlon.

pentecost

i. şavuot, Tevrat'ın verildiği gün, Musevilerin Haftalar Bayramı; Hlristiyanların paskalyadan elli gün sonraki Hamsin yortusu. Pentecos'tal s. bu yortuya ait; çok duygusal ayinleri ve tutucu dini akideleri olan Hristiyan mezheplerine ait.

penthouse

i. çatı katı, çekme kat; sundurma, önü açık ve bir tarafı duvara yapışık meyilli çatı.

penult

i. kelimenin sondan bir evvelki hecesi.

penultimate

s., i. sondan bir evvelki; i. kelimenin sondan bir evvelki hecesi.

penumbra

i., astr. güneş veya ay tutulmasının başında veya sonunda görülen hafif gölge; yarı gölge; yarı aydınlık yarı karanlık.

penurious

s. hasis, cimri, pinti, tamahkar; az, kıt; fakir. penuriously z. cimrilikle, tamahkârca. penuriousness i. hasislik, pintilik.

penury

i. aşırı fakirlik, yoksulluk, ihtiyaç, sıkıntı; yeterli olmayış, kifayetsizlik.

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL