NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

pas ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: pas
Bulunan Sonuç: 49

pas

i., Fr. dansta adım veya figür; dans; ileri geçme hakkı.

paschal

s. Musevilerin Fısıh bayramına ait; paskalyaya ait.

pasha , pacha

i. paşa. pashalik, pashalic i. paşalık.

pasqueflower

i. rüzgâr çiçeği, bot. Anemone pulsatilla.

pasquinade

i., f. herkesin görebileceği bir yere yapıştırılmış hakaretli hicviye; f. hakkında hakaretli hiciv yazmak.

pass

i. geçiş, geçme; paso, şebeke; sınavda geçme; boğaz, geçit, dar yol; ask. hatlardan geçme izni; hal, durum; meç hamlesi; hokkabazların kaybetme oyunu; top oyunlarında topu elden ele geçirme, pas. free pass ücretsiz giriş sağlayan paso. bring to pass sonuçlandırmak. come to pass olmak, meydana gelmek. hold the pass geçidi tutmak. make a pass vurmaya çaşışmak; (argo) çalım atmak.

pass

f. üstünden, içinden veya yanından geçmek; geçirmek; gezdirmek, dolaştırmak; geçirmek (zaman); söz vermek; huk. hüküm vermek, intikal etmek, karar vermek; beyan etmek, söylemek (fikir); ileri gitmek, aşmak; boşaltmak, tahliye etmek; kabul ve tasdik etmek veya ettirmek; sınavda geçmek; ihmal etmek; spor pas vermek; paylaşmak; geçmek, mürur etmek (zaman); halden hale girmek; vaki olmak; elden ele dolaşmak, tedavül etmek; sürmek (para); kabul olunmak; başarmak, muvaffak olmak; bitmek, sona ermek; engelle karşılaşmamak; boşaltmak, akıtmak; briç pas'' demek; sırasını atlatmak; hamle yapmak (eskrimde); devretmek. pass a dividend kâr hisselerini ödememek. pass away ölmek; sona ermek. pass beyond geçmek, üstün olmak. pass by yanından geçmek, geçip gitmek. pass for diye geçinmek. pass muster yoklamayı atlatmak; yeterli olmak, geçmek. pass off sona ermek; geçirmek, sürmek (sahte para); geçmek; ...diye geçinmek, kendini ...diye satmak. pass on gecikmeyip gitmek; ileri gitmek; ölmek; geçirmek, başkasına vermek. pass out dışarı çıkmak: k.dili bayılmak, kendinden geçmek. pass over atlayıp geçmek, üstünden geçmek; öbür tarafa geçmek; ihmal etmek, görmemek; göz yummak. pass the buck sorumluluğu başkasının üzerine atmak. pass the hat yardım toplamak. pass the time of day selâmlaşmak. pass through içinden geçmek; nufuz etmek. pass up k.dili yararlanmamak, istifade etmemek, fırsatı kaçırmak. pass upon karar vermek.

pass

kıs. passive.

passable

s. geçirilebilir, geçer; kabul edilir, geçerli, muteber; fena olmayan; içinden geçilebilir. passably z geçerli olarak.

passacaglia

i. (eski) bir ispanyol dansı; bu dansın müziği.

passage

i. geçme, gitme; yol, tarik; boğaz, geçit; pasaj; yolculuk, seyahat; geçiş hakkı, müruriye; koridor, dehliz; bent, parça, paragraf, fıkra; bir tasarının kabul edilip yürürlüğe girmesi; bağırsakların işlemesi. passage money navlun, yol parası. passage way i. pasaj, geçit. a stormy passage fırtınalı deniz yolculuğu. bird of passage göçmen kuş; göçebe kimse.

passbook

i. hesap cüzdanı.

passe

s. geçmiş, eski; geçkin, modası geçmiş.

passementerie

i. sırma, dantela, boncuk gibi elbise süsü.

passenger

i. yolcu, seyyah gezmen. passengermile i. yolcu başına bir mil hesabı ile yapılan mesafe ölçüsü. passenger pigeon nesli tükenmiş bir yaban güvercini.

passepartout

Fr. bantla çerçevelenmiş camlı resim; bir binadaki bütün kilitleri açan anahtar ana anahtar.

passer-by

i. (çoğ. passers-by) yoldan gelip geçen kimse.

passerine

i., s., zool. tüneyen ötücü kuş; serçegillerden herhangi bir kuş; s. tüneyen ötücü kuşlar takımına ait; serçe gibi.

passfail

s. ancak geçti ve geçmedi diye değerlendirme yapan karne sistemi.

passible

s. hassas, duygulu, kolay müteessir olur. passibil'ity i. hassasiyet.

passim

z. (kitapta) çeşitli yerlerde.

passing

s., i. geçen, geçici; çabuk geçen (zaman); rasgele olan; i. gitme, göçme, ölme; geçit; intikal. passing grade geçer not. passing tone müz. ahenkli olmayıp iki nota arasında geçiş olan nota. in passing geçerken; tesadüfen.

passion

i. kuvvetli his, hırs; tutku, ihtiras, aşk; hiddet, öfke; ıstırap, elem; özlem, iştiyak; aşırı heves; delilik; b.h. Hazreti isa'nın çarmıha gerilmesinde çektiği ıstırap. passion flower çarkıfelek çiçeği, bot. Passiflora Passion Music Hazreti isa'nın çarmıha gerilmesini canlandıran müzik parçası. Passion Play Hazreti isa'nın çarmıha gerilmesini canlandıran piyes. Passion Sunday paskalyadan iki hafta önceki pazar günü. Passion Week paskalyadan bir önceki hafta. passioned s. hırslı, hiddetli. passionless s. soğukkanlı, hislerine hâkim, heyecansız.

passionate

s. aşırı tutkuları olan; çabuk öfkelenen, hiddetli; heyecanlı, hararetli, ateşli, şiddetli; şiddetle aşık. passionately z. tutkuyla; hararetle, ateşli olarak. passionateness i. ihtiraslı oluş, ateşli oluş.

passive

s., i. pasif, eylemsiz, faaliyeti olmayan, dış etkiler karşısında hareketsiz kalan; gram. edilgen, meful, meçhul; ikt. faizsiz; dayanıklı, uysal; tıb. atıl; i., gram. edilgen fiil. passive commerce tic. ihraç mallarını yabancı gemilerle nakletmek suretiyle yapılan ticaret. passive obedience inanç veya prensiplere aykırı olsa da tam itaat. passive resistance pasif mukavemet, eylemsiz direniş. passively z. pasif olarak. passiveness i. pasif oluş passiv'ity i. dış etkiler karşısında hareketsizlik; boyun eğme; dirençsizlik.

passkey

i. kapı anahtarı; bir binanın bütün kapılarını açan anahtar, ana anahtar.

passover

i. Musevilerin Fısıh bayramı; Fısıh bayramında kurban olarak kesilen kuzu.

passport

i. pasaport; bir memleketin karasularına girmek veya çıkmak için bir gemiye verilen izin kâğıdı; giriş vesilesi.

password

i. parola.

past

s., i., z., (edat) geçmiş, geçen, olmuş, sabık; i. geçmiş zaman, eski zaman; bir kimsenin geçmişi; fiilin geçmiş zaman kipi; z. geçecek şekilde; (edat) -den daha ötede veya öteye; ötesinde. past master mason locasının eski reisi; usta adam, mesleğini iyi bilen kimse. ten past three üçü on geçe. He is past hope ümitsiz durumda.

pasta

i. makarna.

paste

i., f. kola; hamur; macun; lapa; çömlekçi çamuru; elmas taklidi cam; f. kola ile yapıştırmak; üstüne yapıştırmak; (argo) yumruk atmak.

pasteboard

i., s. mukavva; hamur tahtası; (argo) kartvizit, iskambil kâğıdı; s. mukavvadan yapılmış; dayanıksız.

pastel

i. pastel kalemi; pastel ile yapılmış resim; fantezi hikâye, zarif ve hayal mahsulü yazı; pastel renk.

pastern

i atın ayağına bukağı takılan yer, bukağılık.

pasteurism

i. özellikle kuduz hastalığını Pasteurun keşfettiği usule göre bir seri iğneyle tedavi.

pasteurization

i. pastorize etme.

pasteurize

f. pastörize etmek. pasteurizer i. pastörize makinası.

pastiche

i. muhtelif eserleri taklit edip hicvederek yapılan müzik parçası veya resim.

pastil , pastille

i., tıb. pastil; bir çeşit şekerleme.

pastime

i. eğlence .

pastor

i. papaz. pastorate i. papazlık.

pastoral

s., i. çobanlara ve kırlara ait: papazlığa ait; i. köy veya çobanların hayatını tasvir eden şiir veya resim, pastoral şiir ve resim.

pastorale

i köy hayatım tasvir eden şarkl, parça veya piyes

pastrami

i. sığır pastırması.

pastry

i. hamur işi, pasta. pastry cook hamur işi aşçısı.

pasture

i., f. çayır, otlak, mera; f. çayırda otlamak veya otlatmak. pasturage i. otlak. put out to pasture emekliye ayırmak.

pasty

i. etli börek.

pasty

s. hamur gibi, macun kıvamında; solgun. pastyfaced s. uçuk benizli.

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL