NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

pal ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: pal
Bulunan Sonuç: 66

pal

i., f. (-led, -ling) k.dili arkadaş dost; f. arkadaş olmak.

palace

i. saray; saray gibi bina; muhteşem ev; k.dili lüks eğlence yeri veya galeri.

paladin

i. imparator Şarlman'ın maiyetinde bulunan on iki efsanevi asilzadeden biri; macera peşinde koşan şovalye, kahraman.

palanquin palankeen

i. tahtırevan.

palatable

s. lezzetli, damak lezzeti veren; makbul, hoşa giden.

palatal

s., i. damağa ait; dilb. dilin damağa dokunmasıyle çıkarılan (ses); i. damaksı ses, damak sessizi.

palate

i. damak; tat alma duyusu; zevk, haz, hoşlanma. cleft palate doğuştan yarık damak. hard palate damak, sert damak. soft palate damağın geri kısmı, yumuşak damak, damak eteği.

palatial

s. saray gibi, muhteşem.

palatinate

i. palatinlik, palatin sıfatına sahip olan hükümdarın ülkesi; palatin'in rütbe veya görevi; b.h. Palatin'lik'te oturan kimse. the Palatinate Alman'ya'da Ren nehri kıyısında bulunan bir eyalet.

palatine

s., i. damakla ilgili veya damağa ait; i. damak kemiği. palatine bone damak kemiği. palatine vault damak kemeri.

palatine

s., i. hükümdar yetkisine sahip (asilzade); saraya mensup; b.h. Palatinlik'e ait; i. imparator sarayında memur; kendi ülkesinde hükümdar yetkisine sahip olan kimse, palatin; b.h. Roma'daki yedi tepenin ortasında bulunan tepe; vaktiyle kadınların kullandığı ve omuza alınan bir çeşit kürk.

palaver

i., f. laf boş lakırdı, palavra; pohpohlama, slang. yağ çekme; yerlilerle turistler arasındaki görüşme; f. boş laf etmek, palavra atmak; yaltaklanmak.

pale

i. sivri uçlu kazık, parmaklık çubuğu; etrafı parmaklık veya çitle çevrilmiş yer; belirli kimselerin oturmasına tahsis edilmiş mıntıka; hudut, sınır; yetki; sınırlandırılmış herhangi bir şey. beyond the pale yetkisi dışında, salâhiyeti haricinde; toplum düzenine aykırı. within the pale sınırı içinde; yetkisi dahilinde.

pale

s. solgun; renksiz, soluk mat, donuk. palefaced s. beti benzi atmış rengi uçmuş. palely z. solgun bir şekilde renksiz olarak. paleness i. solgunluk, renksizlik, matlık.

pale

f. beti benzi atmak, sararmak, donuklaşmak; saranmak, donuklaştırmak.

paleface

i. Amerika yerlilerinin beyazlara verdiği kabul edilen soluk benizli sıfatı.

paleo-

(önek) eski zaman.

paleography

i. eski devirlere ait yazı (kitabe, el yazması kitap); eski devirlere ait yazıları okuma veya inceleme ilmi. paleographer i. eski devirlere ait yazıları okuma bilgini. paleographic(al) s. eski devirlere ait yazılarla ilgili.

paleolithic

s. taş devrine ait, yontma taş devrine ait.

paleology

i. tarihten evvelki zamanlara ait incelemeler, arkeoloji paleolog'ical s. arkeolojik. paleologist arkeolog.

paleontology

i. eskivarlıkbilim, paleontoloji. paleontolog'ical s. paleontoloji ile ilgili. paleontol'ogist ' paleontoloji bilgini.

paleozoic

i., s. jeol. paleozoik.

palestine

i. Filistin.

palestinian

s. i. Filistin'e ait; i. Filistinli.

palestra

i. eski Yunanistan'da spor salonu.

palette

i palet, ressamların boyalarını karıştırmak için kullandıkları levha; bir ressam özgü renkler.

palfrey

i., (eski) binek atı, özellikle kadınların bindiği ufak at.

palimpsest

i. eski zamanda üzerindeki yazı silinerek yeniden başka yazı yazılmış parşomen.

palindrome

i. tersinden de aynı şekilde okunabilen kelime, cümle veya mısra. msl. makam, radar.

paling

i. çit yapmaya mahsus kazıklar; çit.

palingenesis

i. yeniden doğma; tenasuh, ruh göçü, ruh sıçraması; biyol. üremede atasal özelliklerin yeniden meydana çıkması.

palinode

i. şairin evvelce yazdığı bir şiirdeki ifade veya fikrin aksini savunduğu şiir; tekzip, inkâr.

palisade

i., f. şarampol, parmaklık, çit; savunmada kullanılan siper kazığı; çoğ. kayalık uçurum; f. etrafına kazıklar dikerek çit çevirmek.

palish

s. oldukça donuk, renksiz gibi, solgunca.

pall

f. yavanlaşmak, tatsızlaşmak; zevkini kaybetmek, bıkmak; usandırmak, bıktırmak. It has palled on me Gına geldi Bıktım artık.

pall

i. siyah çuha veya kadifeden tabut örtüsü; kasvetli hava.

palladium

i. Pallas Atene'nin Truva'nın güvenliğini sağlayan heykeli; her hangi bir güvenlik unsuru.

pallas

i., mit. tanrıça Atene'nin diğer ismi; astr. Merih ile Erendiz arasındaki asteroitlerden biri.

pallbearer

i. cenaze merasiminde tabutu taşıyan veya yanı sıra giden kimse.

pallet

i. ot şilte, ot minder.

pallet

i., mak. çömlekçi spatulası; ciltçilikte altın yaldızı yerleştirmeye mahsus yassı fırça, tezhip fırçası; mak. cep saati çarkını tanzim eden ufak parça; ressam paleti; istif rafı.

palliate

f. hafifletmek (hastalık, zorluk), teskin etmek, yatıştırmak; (kaba hat veya hakareti) mazur göstermek. palliation i. özür; hafifletme.

palliative

s., i. hafifletici; özür kabilinden; i. hafifletici şey.

pallid

s. solgun, benzi atmış, sararmış, silik.

pallor

i. solgunluk, beniz sarılığı.

palm

f. avuç içinde saklamak; avuç ile dokunmak veya okşamak. palm off hile ile kabul ettirmek, slang. sokuşturmak, kazıklamak.

palm

i. aya, avuç içi; geyik boynuzunun yassı kısmı; el boyunda uzunluk ölçüsü (yaklaşık olarak yirmi cm); el genişliğinde uzunluk ölçüsü (yaklaşık olarak dokuz cm); kürek palası veya ona benzer herhangi bir şey. grease one's palm rüşvet vermek. have an itching palm para hırsı olmak.

palm

i. hurma ağacı; palmiye; hurma ağacının yaprağı veya dalı; zafer alameti; zafer. palm branch zafer alameti olan hurma dalı. palm oil hurma yağı. Palm Sunday paskalyadan evvelki pazar günü. carry off the palm galip gelmek, zafer kazanmak. coconut palm hindistancevizi ağacı. date palm hurma ağacı. dwarf palm bodur hurma ağacı, bot. Chamaerops homilis. wild palm yabani hurma ağacı. yield the palm bir diğerinin üstünlüğünü kabul etmek.

palmar

s. avuç ile ilgili.

palmate , mated

s. aya şeklindeki; bot. palmiye yaprağı şeklindeki, elsi, palmat; zool. perdeayaklı. palm civet, palm cat misk kedisi, zool. Viverra civetta.

palmer

i. Kudüs'ten hurma dalı ile dönen hacı. palmer worm elma yapraklarına zarar veren bir çeşit tırtıl, zool. Dichomeris ligulella.

palmetto

i., s. herhangi bir palmiye ağacı; palmiye ağacının yapraklarından dokunmuş ince hasır; s. bu hasırdan yapılmış.

palmist

i. el falına bakan kimse. palmistry el falı.

palmy

s. palmiyeleri çok olan; muhteşem, gönençli, refah içindeki. palmy days refah günleri, iyi günler.

palomino

i. beyaz yele ve kuyruklu altın rengi at.

palooka

i., A.B.D. (argo) beceriksiz boksör.

palp , palpus

i. (çoğ. palpi) zool. dokunaç. palpiform s. dokunaç gibi.

palpable

s. hissedilir, dokunulabilir; aşikar, açık, sarih; dokunarak hissedilen; tıb. el muayenesi ile hissedilen. palpably z. el ile hissedilerek; aşikar olarak, açıkça.

palpate

f., s., tıb. el ile dokunarak muayene etmek; s., zool. dokunaçlı palpa'tion i. dokunma; tıb. el ile dokunarak muayene.

palpitate

f. yürek gibi hızlı çarpmak, nabız gibi atmak heyecandan titremek. palpita'tion i. çarpıntı, halecan.

palpus

bak. palp.

palsy

i., f. inme, nüzul, felç; f. felce uğratmak.

palter

f. aldatmak, oyun etmek. palter with gereken önemi vermemek, küçümsemek.

paltry

s. değersiz, kıymetsiz, önemsiz. paltriness i. değersizlik, kıymetsizlik, önemsizlik.

paludal

s. bataklıklara ait; bataklık gibi.

paludism

i., tıb. sıtma.

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL