NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

or ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: or
Bulunan Sonuç: 113

or

kıs. Oregon.

or

bağlaç yahut, veya; yoksa. either this or that ya bu ya o.

orache

i. kara pazı, koyun sarmaşığı, bot. Atriplex hortensis.

oracle

i. eski Yunanistan ve Roma'da gaipten haber veren kahin; bu kahinin gaipten verdiği haber; bu kahinin kehanette bulunduğu kutsal yer; vahiy, ilham.

oracular

s. kehanetle ilgili; anlaşılmaz veya gizli anlamı olan; hikmetli; muğlak; hayret verici, harikulade. oracularly z. kehanet olarak.

oral

s .ağızdan söylenen, sözlü; ağıza ait; ağızdan alınan; zool. ağzın bulunduğu tarafı gösterenı orally z. ağızdan, sözlü olarak. orals i. sözlü imtihanlar.

orang

bak. orongoutang.

orange

i., s. portakal, bot. Citrus sinensis; portakal rengi; portakal cinsinden meyva; s. portakala ait; portakal rengindeki. orange blossom portakal çiçeği. bitter orange, Seville orange turunç, bot. Citrus aurantium.

orangeade

i. portakal şurubu. orange pekoe ince toz halinde Seylan çayı.

orangery

i. soğuk iklimi olan yerlerde portakal yetistirmeye mahsus kapalı yer, limonluk.

orangoutang

, orangutan i. orangutan, zool. Simia atyrus.

orate

f. hatiplik taslamak, nutuk çekmek.

oration

i. özenle hazırlanmış nutuk, söylev, hitabe.

orator

i. hatip, nutuk çeken kimse; belagatle söz söyleyen kimse; huk. davacı.

oratorical

s. hatipliğe ait, hitabet ile ilgili; hatibe yakışır, belâgatli. oratorically z. hatiplikle ilgili olarak.

oratorio

i., müz. oratoryo.

oratory

i. hatiplik, hitabet; belagat. oratorical s. belâgatli. oratorically z. belagatle.

oratory

i. ufak mabet, özel tapınak.

orb

i., f. küre; daire; şiir göz; f. küre şekline koymak; şiir çevrelemek, kuşatmak.

orbicular

s. küre şeklinde, küresel, yuvarlak; bot. daire biçiminde, dairemsi (yaprak). orbiculate s. yuvarlak.

orbit

i., f. yörünge; çember; anat. göz çukuru; zool. kuşların gözleri etrafındaki deri; f. bir gökcismi etrafında dönmek veya döndürmek; bir yörüngede dönmek. orbital s. gezegen yörüngesine ait; göz çukuruna ait.

orbital

i., İng. çevre yolu.

orch

kıs. orchestra.

orchard

i meyva bahçesi; meyva ağaş1am

orchestra

i., müz. orkestra; tiyatro parter; eski Yunanistan'da sahne önünde koronun dans edip şarkı söylediği yarım daire şeklindeki yer. orchestral s. orkestra ile ilgili, orkestraya ait.

orchestrate

f. orkestra için müzik parçası yazmak. orchestra'tion i. orkestra için müzik düzenleme veya yazma teknigi, orkestrasyon.

orchestrion

, orchestrina i. orkestranın değişik çalgılarını tak- lit eden org gibi bir çalgı.

orchid

i. orkide, salep bot. Orchis. orchida'ceous s. salepgillere ait.

ord

kıs. ordained, order, ordinance, ordinary.

ordain

f. takdir etmek, mukadder kılmak; papazlığa atamak, papazlık rütbesini vermek.

ordeal

i. karakter veya dayanıklılık denemesi, ateşten gömlek, büyük slkıntı; eskiden kullanılan işkence ile yargılama usulü.

order

f. emir vermek, emretmek, buyurmak; ısmarlamak, sipariş etmek; düzenlemek, sıraya koymak, tertip etmek. order around emir yağdırmak.order up getir- mesini emretmek.

order

i. düzen, nizam, sıra: dizi; usul, yol, kural; emir, yönerme, buyrultu; ısmarlama, sipariş; havale; tarikat, mezhep fırkası; şeref rütbesi; cins, çeşit; mimari tarz; biyol. takım, silsile. order of business gündem. order of knighthood şövalye örgütü; şeref rütbesi. order of the day gündem, günlük emir. in applepie order çok düzenli bir şekilde, her şey yerinde. at one's orders emre hazır. by order emre göre, emir gereğince. call to order usule göre açmak (toplantı). Doric order mim. Dorik tarzı. holy orders papazlar sınıfı; papazlık rütbeleri. in alphabetical order alfabe sırası ile. in order düzenli; sıra ile; yolunda, usule göre. in order that he may see görsün diye. in order to see görmek için. in short order çabuk. keep order disiplini korumak. monastic order manastır tarikatı. money order para havalesi. on the order of kabilinde, tarzında. out of order bozuk; düzensiz; usule aykırı; uygunsuz. rush order acele sipariş. sealed orders ask. vakti gelince açılıp okunacak mühürlü emirname. standing orders geçerliği devam eden emirler. take an order birinden emir almak; birinden sipariş almak. till fur ther orders başka emir gelinceye kadar. to order siparişe göre, ısmarlama. working order çalışma düzeni. in good working order iyi işler durumda.

orderly

s., i. düzgün; itaatli, uslu; emre ait; i., ask. emir eri, emir çavuşu; hastane hademesi. orderliness i. intizam, düzenlilik, derli topluluk.

ordinal

s., i. sıra veya derece gösteren; biyol. takıma ait; i. kilise ayinleri kitabı. ordinal numbers mat. sıra sayıları.

ordinance

i. düzen, kural; emir; kanun: alın yazısı, vazgı.

ordinary

s., i. adi, alışılmış, alelade, bayağı, usule göre; huk. doğal, tabii (hak); i. alışılmış şey; Katolik kilisesinde ayinin değişmez kısmı. ordinarily z. genellikle, çoğunlukla. ordinariness i. bayağılık. out of the ordinary adi olmayan, olağan dışı.

ordinate

s., i. düzenli; i., geom. ordinat.

ordination

i., kil. papaz atama ve kutsama töreni; atanma ve kutsanma.

ordnance

i. savaş gereçleri; ağır çaplı toplar; askeri gereç ve silahlar dairesi.

ordonnance

i. bir resim veya binanın düzeni; düzen, tertip; kanun, kural.

ordure

i. pislik, gübre.

ore

i. maden cevheri.

ore

i. (çoğ. öre) İskandinavya parasında kronun yüzde biri.

oread

i., Yu. mit. dağ perisi.

oregano

i. yabani mercanköşk, farekulağı, bot. Origanum vulgare.

org

kıs. organic, organization, organized.

organ

i., müz. org, erganun; biyol. örgen, uzuv; haber organı; araç, alet, vasıta. organ grinder latarnacı. organ loft kilisede org galerisi. organ stop org düğmesi. mouth organ ağız mızıkası. party organ parti organı.

organdy

, organdie i. çok ince ve şeffaf muslin, organze.

organic

s. örgensel, organik; yaşayan, canlı; tıb. organizmayı etkileyen (hastalık); kim. karbon bileşiklerine ait; kalıtımla geçen, doğuştan, yapısal. organic chemistry organik kimya. organic disease organik hastalık. organic law anayasa. organic substance organik madde. organically z. örgenlik bakımından, organik olarak.

organism

i. örgenlik, organizma; oluşum, örgüt.

organist

i. org çalan kimse.

organization

i. örgüt, kurum, teşekkül, dernek; düzen; düzenleme; organizma.

organize

f. düzenlemek, intizama sokmak; örgütlemek, teşkil etmek; teşekkül etmek, teşkilâtlanmak; sıralamak, tasnif etmek; yerleştirmek.

organo

önek örgensel, organik.

organology

i. bitki ve hayvan organlarının yapı ve görevleriyle uğraşan biyoloji dalı.

organon

-num i. bir felsefenin ilke ve kurallarını meydana getiren sistem.

organzine

i. bükülmüş ipek, ipek dokumasında atkı teli.

orgasm

i., fizyol orgazm, özellikle cinsel ilişkide şiddetli heyecan; fazla heyecan, şiddetli hareket.

orgeat

i. arpa, badem ve şekerle yapılmış alkolsüz içki.

orgiastic

s. sefahatle ilgili.

orgy

i. sefahat; aşırı düşkünlük; gen. çoğ. eski Yunanistan ve Roma'da tanrılar ve özellikle Baküs için yapılan gizli dinsel törenlerde fazla heyecanlı şarkı söyleyip dans etme ve çılgınca hareketlerde bulunma.

oriel

i. cumba, sıkma.

orient

i., s., f. doğu, şark; göğün doğu kısmı; incinin üzerindeki açık mavi parlaklık;b.h. Doğu, genellikle Asya memleketleri; s. parıltılı, parlak; yükselen, doğan; f. doğuya yöneltmek; yöneltmek. orient oneself uymak, alışmak.

oriental

s., i. Doğulu; Doğu'ya özgü, doğusal; çok parlak ve seffaf; b.h. Dogulu kimse; Asyalı. Orientalism i. Doğu'ya özgu töre veya usul; Doğu dilleri veya tarihi bilgisi. Orientalist i. Doğu dilleri, edebiyatı ve tarihi uzmanı, müsteşrik. Orientalize f. Doğululaştırmak. Oriental rug el ile dokunmuş şark halısı. orientally z. Doğu üslubuna göre.

orientate

f. doğuya yöneltmek, doğuya doğru yönelmek; alışmak. orienta'tion i. yönelme, yöneltme; çevre şartlanna uydurma veya uyma, alışma; yeni bir çevreye alıştırma programı; istikamet hissi.

orifice

i. delik, ağız.

orig

kıs. original.

origami

i. makas veya zamk kullanmaksızın kâğıt bükerek Japon usulü hayvan şekilleri yapma sanatı.

origan

i. yabani mercanköşk, bot. Origanum vulgare.

origin

i. asıl, köken, kaynak, başlangıç; nesil, doğuş, soy.

original

s., i. asli, esasa ait, ilk; özgün, yeni, yeni icat olunmuş, orijinal; yaratıcı (zeka); i. aslı, kaynak, menşe; asıl nüsha, müsvedde; acayip kimse. original mind yaratıcı zeka. original sin ilah. kalı- tımla geçen veya doğuştan olan günah.

originality

i. yaratıcılık; özgünlük. originally z. aslen, esasında; orijinal bir şekilde.

originate

f. icat etmek, meydana getirmek, çıkarmak, yaratmak, gelmek, olmak. origina'tion i. icat etme veya olma; meydana gelme; yaratılış.

oriole

i. sarı asma kuşu, sarıcık, zool. Oriolus oriolus.

orion

i., astr. Oriyon.

orisons

i. dua, yakarış.

orlop

i., den. geminin en alt güvertesi, kontra tavlun.

ormolu

i. altın taklidi pirinç, yaldızlı pirinç; taklit şey.

ornament

i. ziynet, süs. ornamen'tal s. süs kabilinden. ornamentally z. süs olarak.

ornament

f. süslemek, donatmak. ornamenta'tion i. süs, ziynet; süsleme.

ornate

s. çok süslü, şatafatlı, gösterişli. ornately z. çok süslü bir şekilde. ornateness i. fazla süslülük.

ornery

s., A.B.D., leh. huysuz; inatçı; alçak, aşağılık; adi, bayağı.

ornithology

i., zool. hayvanlar ilminin kuşlar bölümü, ornitoloji. ornitholog'ical s. kuşlar bilgisine ait, ornitolojik. ornithologist i. kuş uzmanı.

ornithorhynchus

bak. duckbill.

orogeny

i., jeol. dağlann oluşumu, dağoluş.

orograph

i. topografik harita çizme aleti.

orography

i. doğal coğrafyanın dağlarla ilgili dalı. orograph'ic(al) s. dağ şekilleriyle ilgili.

oroide

i. altın renginde bakır ile çinko veya teneke alaşımı.

orology

i. dağlar bilgisi. orolog'ical s. dağlar ilmine ait. orologist i. dağlar bilgisi uzmanı.

orometer

i. deniz yüzeyinden yukarı yükseklikleri ölçmeye mahsus dereceli barometre. orometric s.dağ yüksekliklerine ait. bu yükseklikleri ölçen alete ait.

orotund

s. dolgun ve berrak sesli, gümrah ve ahenkli; tumturaklı (yazı veya söz).

orphan

i., s., f. yetim; s. öksüz, kimsesiz; f. öksüz bırakmak. orphanhood i. öksüzlük.

orphanage

i. yetimhane, öksüzler yurdu.

orpheus

i., Yu. mit. Orfeus, çaldığı müzikle ağaçları ve kayaları harekete getirdiği ve canavarları yatıştırdığı farzolunan bir kahraman. Orphean, Orphic s. Orfeus'a ait veya ona benzer; Orfeus'un müziği gibi ahenkli.

orpiment

i., min. sarı zırnık.

orpine

i. damkoruğugillerden herhangi bir bitki, bot. Crassulaceae.

orrery

i. güneş ve gezegenlerin hareketlerini gösteren aygıt.

orris

i. bir çeşit süsen, Floransa süseni, bot. Iris florentina. orrisroot i. bu çiçeğin ilâç ve lavanta yapımında kullanılan kökü, süsen kokü, menekşe kökü. orris powder süsen kökü tozu.

orthicon

i. televizyon alıcı tübü.

ortho

önek doğru.

orthocephalic

, orthocephalous s. kafatasının uzunluğu ile eni arasındaki oran orta derecede olan.

orthodontics

i. dişleri koruma veya bozuklukları düzeltme ile uğraşan dişçilik dalı.

orthodox

s. doktrini sağlam; . dinsel inançlarına sadık; doğru, tam, uygun; b.h. Ortodoks kilisesine mensup; yürürlükteki usule uygun. orthodoxly z. kabul edilmiş bir fikre uygun olarak. orthodoxy i. Ortodoksluk; akidenin doğruluğu.

orthoepy

i. doğru telaffuz ilmi; doğru telaffuz.

orthogenesis

i., biyol. düz oluş, ortogenez.

orthogonal

s., geom. dikgen.

orthography

i. imla usulü, imlâ. orthograph'ic(al) s. imlaya ait.

orthopedics

i., tıb. ortopedi. orthopedist i. ortopedi uzmanı.

orthoptera

i., çoğ. düzkanatlılar.

orthoscope

i. gözün içini muayeneye mahsus alet.

ortolan

i. kiraz kuşu, zool. Emberiza hortulana.

oryx

i. Afrika'ya mahsus iri bir ceylan.

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL