NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

mi ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: mi
Bulunan Sonuç: 392

mi

i., müz. mi notası, gamın üçüncü notası.

miaow , miaou

bak. meow.

miasma

i. (çoğ. -mas, -mata) havaya yayılan ufak zararlı maddecikler veya mikroplar; böyle mikroplu hava; eskiden bu havadan geldiği düşünülen sıtma; pis ve zehirli hava. miasmal, miasmat'ic s. mikroplu, zehirli, tehlikeli.

mica

i. mika, evrenpulu. mica schist mika taşı. micaceous s. mikamsı; mikah; mikaya ait.

mice

bak. mouse.

micelle

i., kim. misel.

michael

i. baş meleklerden biri, Mikail; bir erkek ismi.

michelangelo

i. Mikelanj.

mickey finn

A.B.D., (argo) içine gizlice uyuşturucu ilaç katılmış içki.

mickey mouse

Miki Fare; A.B.D., (argo) hava cıva şey; karışlk durum; çok kolay ders; basit, kolay, önemsiz.

mickle , muckle

s., i., iskoç. çok büyük; i. çok miktar.

micro

s., i. miniden daha kısa (giysi).

micro-

önek küçük.

microanalysis

i., kim. çok ufak miktarlann tahlili.

microbe

i. mikrop.

microcephalous

s., tıb. ufak kafalı, kafası normalden küçük, mikrosefal.

microchemistry

i. mikrokimya, ufak miktarlarla ilgilenen kimya.

microcopy

i. kopyası fotoğrafla alınmış küçük nüsha; çok küçültülerek fotoğrafla alınmış kopya.

microcosm

i. küçük dünya; küçük evren olmak sıfatıyle insan; küçük bir dünyayı temsil eden grup veya toplum.

microfilm

i. mikrofilm .

micrograph

i. çok ufak yazı veya resim yapmaya mahsus bir alet; mikroskopta görüldüğü hali ile resim.

microgroove

i. fazla devirli plaklarda gayet ince çizgi.

micrometer

i. mikrometre.

micron

i. (çoğ. -cra) bir milimetrenin binde biri, mikron.

micronesia

i. Mikronezya.

microorganism

i. biyol. mikroorganizma, mikrop.

microphone

i. mikrofon. microphon'ic s. mikrofona ait.

microscopy

i. mikroskop kullanma tekniği; mikroskopla tetkik. microscopist i. mikroskop kullanan kimse.

microspore

i., bot. mikrospor, pek ufak tohum.

microtome

i. mikroskopla muayene için ince dilimler kesme aleti.

microtomy

i. mikroskopla muayene için ince dilimler kesme .

microvolt

i., elek. voltun milyonda biri, mikrovolt.

microwave

i. çok kısa dalga, bin ile otuz bin megahertz arasında titreşimi olan elektromanyetik dalga.

micturate

f. su dökmek, işemek. micturi'tion i., tıb. sık sık su dökme hastalığı.

mid

s. orta, ortadaki.

mid

kıs. middle.

mid , 'mid

(şiir), (edat) arasında

mid -

önek orta, ortadaki.

mid-air

s havadaki.

midbrain

i. beynin orta kısmı.

midcourse

i. orta yol, itidal yolu.

midday

i. öğle vakti.

midden

i., ing., leh. mezbele, gübrelik, çöp yığını. kitchen midden antro. içinde insan ve hayvan kemikleri ile taş aletler bulunan tarihöncesinden kalma çöp yığını.

middle

s., i. orta, vasat; ortadaki, aradaki; i. orta yer, orta. middle age orta yaş. Middle Ages ortaçağ. middle C müz. do. middle class orta sınıf, burjuva. middle ear ortakulak. Middle East Orta Doğu. Middle Kingdom eski bir Mısır krallığı (M.Ö. 2400-1580); eski çin imparatorluğu. Middle West A.B.D.'nin orta bölgesi.

middleaged

s. orta yaşlı.

middlebrow

s., i., k.dili az kültürlü, sıradan zevkleri olan (kimse).

middleclass

s. orta tabakadan, burjuva olan.

middleman

i. komisyoncu, tellâl.

middlemost

s. en ortadaki.

middleoftheroad

s. ılımlı bir yol veya politika güden, ılımlı.

middler

i. üç sınıflı okullarda orta sınıfta olan öğrenci.

middlesized

s. orta boy.

middleweight

i. orta siklette boksör veya güreşçi.

middling

s., z. orta, iyice; orta taba kaya mahsus; z., k.dili orta halde, şöyle böyle. middlings i., çoğ. orta kalitede mahsul, borsada fiyat ayarlamasına esas olan ve liflerinin uzunluğu orta derecede pamuk.

middy

i., k.dili deniz yarsubayı; bahriyeli ceketi biçiminde bluz.

midge

i. titrersinek, zool. Chironomus plumosa; ufak yapılı yaratık.

midget

i, s. cüce, çok ufak yapılı kimse; s. mini.

midi

s., i. midi, baldıra kadar inen (giysi).

midiron

i. ucu orta eğiklikte olan golf sopası.

midland

s., i. memleketin iç kısmında bulunan; ingiltere ortasında bulunan eyaletlere mahsus; kara ile çevrili; i. bir memleketin iç kısmı; çoğ, b.h. ingilterenin iç eyaletleri.

midmost

s. en orta yerdeki, tam ortadaki; orta yere yakın.

midnight

i. gece yarısı. midnight sun kutuplar civarında gece yarısı güneşi. burn the midnight oil gece geç vakte kadar çalışmak.

midpoint

i. orta, göbek, orta yer.

midrash

i. (çoğ. Midrashim) Eski Ahidin Arami diliyle yazılan tefsirleri.

midrib

i., bot. yaprağın orta damarı.

midriff

i. göğüsle karın arasındaki kısım; anat. diyafram, göğüs ile karnı ayıran zar.

midship

s., den. geminin ortasında olan. midships i., çoğ., den. geminin orta kısımları. midshipman i. deniz yarsubayı.

midst

i., (edat) orta, orta yer; (edat) ortasında. in our midst aramızda. in the midst of ortasında, arasında.

midstream

i. nehrin orta yeri.

midsummer

i. yaz ortası; yaz dönümü. Midsummer Daying 24 haziran.

midterm

i. sömestr ortası; A.B.D. sömestr ortasında yapılan sınav.

midtown

i. şehir merkezi.

midway

i., s., z. bir fuarda panayıra mahsus kısım; s. yarı yolda olan; z. yarı yolda.

midweek

i. hafta ortası.

midwest

i. A.B.D.'nin orta bölgesi.

midwife

çoğ. wives i. ebe.

midwinter

i. kış ortası, karakış.

midyear

s., i. sene ortasındaki; i., A.B.D. sene ortasında yapılan imtihan.

mien

i. surat, çehre; eda, tavır, görünüş, hava.

miff

i., f., k.dili manasız kavga, çekişme; küsme, darılma; f. darıltmak, küstürmek. miffed s. küskün, dargın.

mig

i., A.B.D., leh. bilye, zıpzıp, misket.

might

i. kabiliyet, kudret, kuvvet, güç, zor. with might and main var kuvvetle, elden geldiği kadar.

might

bak. may.

mightily

z. kudretle, kuvvetle, büyük bir güçle; çok fazla.

mighty

s., z. kuvvetli, kudretli, güçlü, zorlu; büyük; fevkalade; z., k.dili pek çok. mightiness i. güçlülük.

mignon

s. minyon, küçük ve zarif.

mignonette

i. muhabbetçiçeği, bot. Reseda odorata.

migraine

i., tıb. migren, yarım başağrısı.

migrate

f. göç etmek, hicret etmek. migrent i. göçmen, muhacir. migration i. göç, hicret, muhaceret, göçmenlik. mi'gratory s. göçebe; göçücü; göçle ilgili.

mikado

i. Japon imparatoru, mikado.

mike

i., k.dili mikrofon.

mil

kıs. military.

mil

i. bir pusun binde biri olan tel kalınlığı ölçüsü, 0,00254 cm.

mil(e)age

i. mil hesabı ile mesafe; mil başına verilen ücret; yük vagonları için mil hesabı ile verilen kira; A.B.D., k.dili şimdiye ve geleceğe ait değer veya yarar.

milady

i. ingiliz asılzadesi kadın (bu tabir Fransa'da kullanılır); şık giyimli kadın .

milage

bak. mileage.

milch

s. süt veren, sağmal. milch cow sağmal inek.

mild

s. kibar, nazik; yumuşak, zarif; ılımlı; hafif. mildly z. kibarca; biraz. mildness i. nezaket; ılımlılık.

mildew

i., f. küf; bitkiler üzerinde yetişen çok zararlı küf; f. küflendirmek; küflenmek, küf bağlamak. mildewy s. küflü.

mile

i. mil, 1609,35 metrelik uzunluk ölçü birimi. milepost i. yol üzerinde mil işareti olan direk. milestone i. kilometre taşı; önemli bir olay, dönüm noktası. geographical mile, nautical mile coğrafya veya deniz mili, 1852 metrelik mesafe ölçüsü. ton mile mil başına bir ton (taşıma hesabı ölçüsü).

miler

i. bir millik koşu için eğitilmiş yarış atı veya koşucu.

milfoil

i. civanperçemi, bot. Achillea millefolium.

miliary

s. darı tanelerine benzer; tıb. darı tanelerine benzer sivilce veya lekeleri olan (hastalık).

milieu

i. muhit, çevre.

militant

s., i. saldırgan, atak; azimkar, faal; kavgacı, militan. militancy i. saldırganlık; azimkarlık. militantly z. saldırganca.

militarism

i. askerlik ruhu, asker zihniyeti; savaşçı siyaset, militarizm; askeri üstünlük. militarist i. militarizm taraftarı. militariza'tion i. askerileştirme. mil- itarize f. askerileştirmek.

military

s., i. askeri; askerliğe veya savaşa ait; ordu veya silâhlı kuvvetler tarafından yapılan; i., the ile silâhlı kuvvetler, ordu. military law askeri hukuk. military police askeri inzibat teşkilâtı; inzibat eri, kıs. MP As. İz. militarily z. askeri bakımdan.

militate

f. tesir etmek, ağır basmak. militate against aleyhine etkilemek. militate in favor of lehine etkilemek.

militia

i. milis; A.B.D. yedek askerler militiaman i. yedek er.

milk

i. süt. milk fever tıb. loğusa kadınlarda sütün gelişi ile meydana gelen hafif ateş. milk leg filibit. milk of human kindness insanın tabii şefkati. milk of magnesia İngiliz tuzu karışımı, bir çeşit müshil. milk run (argo) tehlikesiz uçuş (bomba uçakları), mutat uçuş. milk shake dondurma ve şurupla kanştırılıp çalkalanmış süt. milk snake kemirgenlerle beslenen zehirsiz bir yılan, zool. Lampropeltis doliata. milksugar laktoz. milk teeth süt dişleri. milk vein anat. süt damarı.

milk

f. sütünü sağmak; (bir kimseden) almak, çekmek; faydalanmak, kötüye kullanmak.

milk-and-water

s. tatsız ve tesirsiz (şey veya kimse).

milker

i. süt sağan kimse veya araç; sağmal hayvan.

milkmaid

i. sütçü kız.

milkman

i. sütçü.

milksop

i. zayıf ve korkak tabiatlı adam.

milkweed

i. sütümsü özsuyu ve tohumlarında ipek gibi tüydemetleri olan bir bitki, bot. Asclepias.

milkwhite

s. süt gibi beyaz.

milkwort

i. sütotu, bot. Polygala vulgaris.

milky

s. süt gibi, süte benzer; sütlü; uysal, yumuşak. Milky Way astr. samanyolu, samanuğrusu, hacılaryolu. milkiness i. süt gibi olma; aşırı uysallık, yumuşak huyluluk.

mill

f. değirmende öğütmek, çekmek; değirmenden geçirmek; (paranın kenarını) diş diş yapmak; dövüp köpürtmek (çikolata v.b.); koyun sürüsü gibi birbirine sokularak bir merkez etrafında dönmek.

mill

i. değirmen; el değirmeni; fabrika, imalâthane; makina tertibatı; mengene, cendere. mill hand fabrika işçisi. mill stream değirmeni döndüren akarsu. mill wheel değirmen çarkı veya dolabı. food mill mama mengenesi, meyva presi. go through the mill büyük zorluklar atlatmak; tecrübe sahibi olmak.

mill

i. doların binde biri, sentin onda biri.

millboard

i. kitap ciltlerinin yapımında kullanılan kalın karton.

milldam

i. değirmen barajı.

milled

s. çekilmiş, öğütülmüş; işlenmiş; çentikli, oluklu, tırtıllı, tırtıklı.

millenarian

s., i. bininci, bin yıla ait; kıyametten evvel barış ve selâmetin hüküm süreceği farzolunan bin yıllık devreye ait; i. bu devrin geleceğine inanan kimse. millenarianism i. bin yıllık barış ve selâmet devresine inanış.

millenary

s., i. bin yıla ait; bin yıllık devreye ait; i. bin ylllık devre; bu devrin geleceğine inanan kimse.

millenniu m

i. bin yıllık devre; kıyametten evvel barış ve selâmetin hüküm süreceği farzolunan bin yıllık devre; bininci yıldönümü; mutluluk devresi. millennial s. bin yıllık devreye ait.

millepede

bak. millipede.

millepore

i., zool. denizdanteli.

miller

i. değirmenci; değirmen makinası; zool. pervane.

millesimal

s., i. binde bir, binde bire ait; i. binde bir.

millet

i. akdarı, bot. Panicum miliaceum.

milli-

(önek) binde bir.

milliard

i., İng. milyar, bin milyon.

milliary

s. mile ait, bir mil gösteren.

milligram

i. miligram.

milliliter

i. mililitre.

millimeter

i. milimetre.

millimicron

i. bir milimetrenin milyonda biri.

milliner

i. kadın şapkacısı. millinery i. kadın şapkaları; kadın şapkacılığı.

milling

i. değirmencilik; madeni paranın kenanndaki tırtıllar. milling machine freze makinası.

million

i., s. milyon; sonsuz büyük sayı; s. bir milyondan ibaret; pek çok. the million ahali, halk. millionth s., i. milyonda bir, milyonuncu.

millionaire

i. milyoner, milyon sahibi.

millipede

i. kırkayak.

millpond

i. değirmen havuzu.

millrace

i. suyu değirmen çarkına nakleden kanal, değirmen deresi.

millstone

i. değirmen taşı; engel, yük.

millwright

i.değirmen yapan veya tamir eden adam, değirmenci.

milord

i. İngiliz asilzadesi (bu tabir Fransa'da kullanılır).

milquetoast

i. çekingen kimse, korkak adam, sümsük adam.

milt

i., f. erkek balığın menisi; f. bununla balık yumurtalarını aşılamak.

milter

i. üreme mevsiminde erkek balık.

mime

i., f. pandomimci; pandomima; eski zamanın taklitçilik komedyası; taklitçi komedyen; f. taklidini yapmak; mimik ve hareketlerle rol oynamak.

mimeograph

i., f. bir çeşit balmumlu kâğıtla işleyen teksir makinası; f. bu makina ile teksir etmek.

mimesis

i. benzetme, taklit; biyol. benzeme, renk ve biçimine girme.

mimetic

s. taklide ait, taklit kabilinden, taklitçi.

mimic

s., i., f. taklit eden; i. taklitçi; taklit; f. taklidini yapmak; taklit etmek, kopya etmek; zool. benzemek. mimicry i. taklitçilik; biyol. benzeme, renk ve biçimine girme.

mimosa

i. mimoza, küstümotu, bot. Mimosa pudica.

mina

i. eski Asya ve Yunan ağırlığı (bir kilo civarında); eski Asya ve Yunan para miktarı.

minacious

s. tehdit eden, korkunç.

minant

s şiddetle tenkit eden; tlb birden gelen (hastalık)

minaret

i. minare.

minatory

s. tehditkar, korkutucu.

mince

f., i. kıymak, ince ince doğramak; ufaltmak, küçük veya ehemmiyetsiz göstermek; nezaketle konuşmak; vakarlı eda takınarak kısa adımlarla dimdik yürümek; i., İng. kıyma. mince pie üzümlü ve baharlı elma ile yapılmış tart. make mincemeat of paramparça etmek. without mincing matters dobra dobra, sakınmadan, açıkça. mincing s. yapmacık tavırlı, çıtkırıldım. mincingly z. yapmacık eda takınarak.

mincemeat

i. tart. içine doldurulan ince kıyılmış elma, kuru üzüm ve baharat karışımı.

mind

f. bakmak, dikkat etmek; meşgul olmak; ehemmiyet vermek; kaygı çekmek, endişe etmek; boyun eğmek, itaat etmek; saymak; dikkatli olmak; karşı çıkmak, itiraz etmek; mahzurlu görmek; leh. hatırlamak. Mind you Bak, dinle. Mind you do it Mutlaka yap. Mind your p's and q's Söz ve hareketlerine dikkat et. Mind your step Önüne bak, sakın düşme. if you dont mind bir mahzuru yoksa, müsaade ederseniz. Never mind Zarar yok.

mind

i. akıl, zihin, dimağ, kafa; hatır, hafıza kuvveti; fikir, düşünce; zeka, idrak; istek, murat, arzu, meram; şuur; üstün insan. mind's eye muhayyile. mind reading başkasının zihnindekini anlama. be of one mind hemfikir olmak. blow one's mind esrar etkisiyle kendinden geçmek; şaşkına çevirmek, deli etmek. call to mind hatırlamak, hatırlatmak. change one's mind caymak, fikrini değiştirmek. give someone a piece of ones mind birini azarlamak. have a mind to niyet etmek, kurmak. have in mind hatırında olmak; niyetinde olmak. in his right mind aklı başında know one's own mind kendi fikrini bilmek, ne istediğini bilmek... make up ones mind karar vermek. of unsound mind akli dengesi bozuk. on one's mind aklında out of one's mind deli, kaçık; unutulmuş. presence of mind tehlike zamanında işe yarayan çabuk düşünüş ve soğukkanlılık. set one's mind on çok arzu etmek, kafasına koymak. speak one's mind düşündüğünü açıkça söylemek. state of mind ruh durumu. time out of mind ötedenberi, eskiden beri.

mindanao

i. Mindanao adası.

mindbender

i., (argo) sanrı uyandıran uyuşturucu madde; bu maddeyi kullanan kimse; şaşırtıcı şey; başkalarının aklını çelen kimse.

mindbending

s., (argo) sanrı uyandıran; zihni bulandıran; şaşırtıcı; bunaltıcı.

mindblowing

s., i., (argo) sanrı uyandırıcı; çıldırtıcı; i. sanrılama.

minded

s. görüşlü, fikirli, niyetli; istekli görünen, gönlü yatmış.

mindexpanding

s. görümü yoğunlaştıran veya değistiren.

mindful

s. düşünceli, unutmaz, hatırlar.

mindless

s. akılsız, dikkatsiz; akılsızca yapılan.

mine

i. maden, maden ocağı; lağım; hazine, memba; ask. mayın, sabit torpil. mine detector mayın detektörü.

mine

f. kazıp çıkarmak (kömür, maden); yeraltında (lağım veya yol) kazmak; araştırıp bulmak; sinsice bozmak; maden işletmek; tünel kazmak; ask. mayın dökmek.

mine

iyelik zam. benim; benimki. a friend of mine bir dostum. It's mine Benimdir.

minefield

i. mayın tarlası.

minelayer

i. mayın döken gemi, ağ döşeme gemisi.

miner

i. madenci, maden işçisi; mayın dökücü asker; lağım kazan asker; tırtılları yaprak kemiren zararlı bir böcek. sappers and miners askeri mühendisler, lağımcılar.

mineral

s., i. madensel, madeni; madenli, mineral; i. maden, mineral; maden filizi; madensel madde; çoğ., ing., k.dili sodalı içecekler mineral. kingdom madenler sınıfı. mineral oil madeni yağ . mineral water maden suyu. mineral wool amyant, ak asbest.

mineralize

f. mineralleştirmek; taşlaştırmak; mineralle kaplatmak; mineraller üzerinde çalışmak. mineraliza'tion i. madenleştirme. mineralizer i. bir madenle birleşince maden filizi husule getiren madde; kayalann yeniden kristalleşmesini hızlandıran madde.

mineralojy

i. madenler ilmi, mineraloji; mineraloji elkitabı. mineralog'ical s. maden ilmine ait. mineralogist i. madenler ilmi uzmanı.

minerva

i. (eski) Romalıların aklı ve hikmet tanrıçası, Minerva.

minestrone

i. et ve sebze karışık koyu bir italyan çorbası.

minesweeper

i. mayın tarama gemisi.

mingle

f. katıp karıştırmak; birbirine karıştırmak; katmak; karışmak, karıştırmak; katılmak.

mini

i., s. mini giysi; ing. ufak araba; s. mini; çok ufak mini önek kısa, küçük.

miniature

i., s., f. minyatur; (eski) elyazısı kitaplarda resim veya tezhipli yazı; s. minyatür halinde, çok ufak yapılmış; f. minyatür halinde resmetmek. miniature camera 35 m.m.'lik veya daha dar bir film kullanan fotoğraf makinası. in miniature ufak boyda yapılmış. miniaturist i. minyatürcü.

miniaturize

f. bir şeyin daha küçüğünü icat etmek veya yapmak.

minibike

i., A.B.D. küçük motosiklet.

minibus

i. minibüs.

minify

f. küçültmek; önemini azaltmak.

minim

i. bir santimetre küpün yüzde altısı değerinde sıvı ölçüsü; ing., müz. yarım nota.

minimal

s. en az, en aşağı, asgari minimal art biçim ve renk gibi unsurları en basit veya temel öğelerine indirgeyen bir sanat şekli.

minimize

f. mümkün olduğu kadar azaltmak veya ufaltmak; önemsememek, önemsiz göstermek.

minimum

i. (çoğ. -ma, -mums) s. en az miktar; en ufak derece; mat. minimum değer; s. asgari, minimum, en az, en küçük, en aşağı. minimum thermometer belirli bir zaman içinde en ufak ısı derecesini kaydeden termometre. minimum wage asgari ücret.

mining

i. madencilik; maden kazma; ask. mayın dökme.

minion

i. dalkavuk; buyruk altmda olan biri; yedi puntoluk matbaa harfi.

miniskirt

i. mini etek.

minister

i. papaz, vaiz; bakan, devlet vekili; orta elçi. minister plenipo tentiarv orta elçi.

minister

f. bakmak, yardım etmek, hizmet etmek.

ministerial

s. bakanlık veya orta elçilik görevine ait; papaz veya vaizin görevine ait; yöneticiliğe ait; zorunlu.

ministration

i. hizmet, görevi yerine getirme; yardım. min'istrant i. hizmet eden kimse, yardım eden kimse .

ministry

i. vaizlik, papazlık; papazlar; bakanlık, vekâlet; hizmet, yardım. Ministry of Agriculture Tarım Bakanlığı. Ministry of Commerce Ticaret Bakanlığı. Ministry of Communications Ulaştırma Bakanlığı. Ministry of Customs and Monopolies Gümrük ve Tekel Bakanlığı. Ministry of Defense Milli Savunma Bakanlığı. Ministry of Development and Housing imar ve iskân Bakanlığı. Ministry of Education Milli Eğitim Bakanlığı. Ministry of Energy and Natural Resources Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı. Ministry of Finance Maliye Bakanlığı. Ministry of Foreign Affairs Dışişleri Bakanlığı. Ministry of Forestry Orman Bakanlığı. Ministry of Health Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı. Ministry of Industry and Technology Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı. Ministry of the Interior içişleri Bakanlığı. Ministry of Justice Adalet Bakanlığı. Ministry of Labor Çalışma Bakanlığı. Ministry of Public Works Bayındırlık Bakanlığı. Ministry of Tourism Turizm ve Tanıtma Bakanlığı. Ministry of Village Affairs Köy işleri Bakanlığı. Ministry of Youth and Sports Gençlik ve Spor Bakanlığı.

minium

i. vermilyon, pek parlak bir kırmızı renk; kırmızı kurşun tuzu.

miniver

i. ortaçağda resmi elbiselere süs olarak takılan beyaz kürk.

mink

i. Amerika vizonu, zool. Mustela vison.

minnesinger

i. ortaçağ Almanya'sında lirik şair ve aşık.

minnow

i. golyan balığı, zool. Phoxinus phoxinus; küçük balık.

minoan

s. Girit'te eski Minos medeniyetine ait (MÖ 3000-1100)

minor

s., i., f. küçük; ikinci derecede olan, önemi az; rüştünü ispat etmemiş; müz. yarım derece. pest sese ait: man. kücük; A.B.D. üniversitede ikinci branşa ait; azınlığa ait; i. rüştünü ispat etmemiş kimse; A.B.D. üniversitede ikinci branş, yardımcı sertifika; müz. minor; man. küçük önerme; A.B.D., spor ikinci lig; f., in ile A.B.D. üniversitede ikinci branş olarak almak. minor key minor anahtarı. minor league A.B.D., spor ikinci lig. minor mode müz. minör dizi. minor premise man. küçük önerme. minor term man. küçük terim.

minority

i. azınlık; reşit olmama.

minotaur

i., Yu. mit. Girit'te yaşadığı zannedilen ve insan etiyle beslenen yarı insan yarı boğa şeklinde bir canavar.

minster

i., ing. manastır kilisesi; büyük kilise, katedral.

minstrel

i. ortaçağda halk şairi, aşık; eskiden yüzü siyaha boyanmış olarak zencilere mahsus şarkılar okuyan ve soytarılık eden oyuncu; (şiir) ozan, aşık, şair.

minstrelsy

i. saz şairliği, aşıklık; lirik şiir veya baladlar; saz şairleri topluluğu.

mint

i. darphane, para basılan resmi yer; büyük mebla (özellikle para). mint mark paralara konan darphanenin veya darphane müdürünün markası. mintmaster i. darphane müdürü.

mint

f. para basmak; icat etmek, uydurmak.

mint

i. nane, bot. Mentha. mint julep naneli ve buzlu viski. mint sauce kuzu eti yanında yenen naneli sos. water mint su yarpuzu, bot. Mentha aquatica. wild mint yarpuz, bot. Mentha pulegium.

mintage

i. darbedilen para; para basma ücreti; paraya basılan damga.

minuend

i., mat. kendisinden başka bir sayı çıkarılan rakkam, eksilen.

minuet

i. üç tempolu ağır ve eski bir dans; bu dansın müziği; menüet.

minus

s., mat. eksi, nakıs; k.dili sıfır, hiç. a minus quantity sıfırdan aşağı miktar; menfi miktar. minus seven degrees Centigrade nakış yedi, sıfırın altında yedi derece. minus sign eksi işareti.

minus

(edat) eksi,çıkarsa. He is minus his hat şapkası yok şapkasızdır. Three minus one equals two üçten bir çıkarsa iki kalır.

minuscule

i., s. küçük harf, minüskül; küçük harfli el yazısı; s. küçük harfle yazılı; küçük, ufacık, önemsiz.

minute

s. çok ufak; önemsiz; dakik, çok ince. minutely z. dikkatle, ihtimamla, inceden inceye. minuteness i. çok küçük olma.

minute

i. dakika; geom. bir derecenin altmışta biri, dakika; an, lahza; çoğ. zabıt, zabıtname, rapor, tutanak. minute book zabıt defteri, tutanak. official minute book kararname defteri. minute hand saat yel kovanı, dakikayı gösteren kol. minute mark dakika işareti; derecenin altmışta birini gösteren işaret ('). minute steak çabuk pişen ince biftek. minute wheel saat yelkovanını hareket ettiren çark.

minute

f. not veya zabıt tutmak; saat tutmak.

minuteman

i., A.B.D., tar. her an savaşa hazır gönüllü asker; yeraltında saklanan kıtalararası roket.

minutiae

i., çoğ. (tek minutia) önemsiz ayrıntılar.

minx

i. civelek kız.

miocene

i., jeol. Miyosen.

mirabiledictu

Lat. Hayret!

miracle

i. mucize, harika, keramet. miracle play ortaçağa mahsus dini piyes.

miraculous

s. mucize kabilinden, harikulade, hayret verici, garip; doğaüstü; mucize yaratan. miraculously z. mucize eseri olarak. miraculousness i. mucize ka bilinden oluş.

mirage

i. serap, ılgım, yalgın.

mire

i. çamur, batak; kir, pislik.

mire

f. çamura batırmak; çamurla kirletmek, çamura bulaştırmak; çamura batmak. mire down yarıda kalmak, başarısızlığa uğramak.

mirror

i., f. ayna; f. ayna gibi göstermek, aksetmek. mirror writing aynada görüldügü gibi ters yazı.

mirth

i. şenlik, cümbüş mirthful s. şen, sevinçli, neşeli mirthless s. neşesiz.

miry

s. çamurlu, batak; kirli, pis. miriness i. çamurluluk .

mirza

i., Far. mirza,(bey unvanı),prens.

mis

önek yanlış, kötü, hatalı.

misadventure

i. kaza, belâ, talihsizlik, felâket.

misadvise

f. yanlış öğüt veya bilgi vermek.

misalliance

i. uygunsuz izdivaç, yanlış evlilik; uygunsuz bir birlik.

misally

f. uygunsuzca birleşmek.

misanthrope

, misanthropist i. insanlardan nefret eden veya insanlara güvenmeyen kimse; insanlardan kaçan kimse, merdümgiriz kimse. misan- throp'ic s. insandan nefret eden; merdümgiriz. misan'thropy i. insanlardan kaçma veya nefret etme.

misapply

f. yanlış tatbik etmek veya istimal etmek, yerinde kullanmamak.

misapprehend

f. yanlış anlamak. misapprehension i. yanlış anlama.

misappropriate

f. haksız olarak almak veya kullanmak, emanete hıyanet etmek, çalmak. misappropria'tion i. emanete hıyanet, emniyeti suiistimal.

misbegotten

s. piç, veledi zina.

misbehave

f. yaramazlık etmek; fena hareket etmek. misbehavior i. fena hareket; yaramazlık.

misbelieve

f. itikat etmemek, inan mamak, kâfir olmak. misbelief i. küfür, umumun kabul ettiğine aykırı itikat, yanlış kanaat. misbeliever i. kafir

misc

kıs. miscellaneous, miscellany.

miscalculate

f. yanlış hesap etmek. miscalcula'tion i. yanlış hesaplama.

miscall

f. yanlış isim vermek; spor yanlış karar vermek (hakem); Ing., leh. sövüp saymak.

miscarriage

i. çocuk düşürme, düşük; işin boşa çıkması, işin ters gitmesi, başarısızlık; yanlış yere sevketme. miscarriage of justice adli hata.

miscarry

f. başaramamak; boşa çıkmak, ters gitmek; çocuk düşürmek; yanlış yere götürülmek.

miscast

f. tiyatroda yanlış rol vermek.

miscegenation

i. ırkların ve bilhassa beyazlarla siyahların melezleşmesi.

miscellaneous

s. muhtelif, çeşitli, karışık, çok yönlü.

miscellany

i. derleme.

mischance

i. talihsizlik, kaza.

mischief

i. yaramazlık; haylazlık; haylazca hareket veya tavır; haylaz kimse; zarar, ziyan, hasar; zararlı şey; k.dili şeytan. mis chiefmaker i. kavga -çıkaran veya fitnecilik eden kimse. get into mischief yaramazlık etmek. keep out of mischief yaramazlıktan kaçınmak.

mischievous

s. yaramaz, haylaz; zarar verici. mischievously z. yaramazca; zarar vermek niyetiyle; zarar verecek şekilde.

mischoose

f. (chose, chosen) yanlış seçmek.

miscible

s. karıştırılabilir.

misconceive

f. yanlış kavramak. misconception i. yanlış kavrama; yanlış kavram. labor under a misconception yanlış kanalda olmak.

misconduct

i. kötü davranış; zina; suiistimal; kötü idare.

misconduct

f. kötü idare etmek. misconduct oneself ahlâkseca davranmak.

misconstruction

i. yanlış anlama, yanlış yorumlama, yanlış mana verme.

misconstrue

f. yanlış yorumlamak, yanlış anlamak, ters mana vermek.

miscount

f., i. yanlış saymak, yanlış hesap etmek; i. yanlış hesap.

miscreant

i., s. kötülükçü kimse, habis kimse; s. zalim, gaddar, vicdansız; eski imansız.

miscreate

f. yanlış yaratmak.

miscue

i., f. bilardoda bileyi isteka ile yanllş vurma; k.dili yanlış, şaşkınlık veya dalgınlık eseri olan hata; f. tiyatro konuşmada hata yapmak.

misdate

f. yanlış tarih koymak.

misdeal

f. (-dealt) i. iskambil kâğıtlarının yanlış dağıtmak; i. yanlış dağıtma.

misdeed

i. kötü ve ahlaksızca hareket, kötülük.

misdeem

f., şiir yanlış hüküm vermek.

misdemean

f. kötü davranmak. misdemeanant i. kabahat işlemiş kimse, kötü hareketinden dolayı suçlanan kimse; suçlu kimse. misdemeanor i. hafif suç; kötü davranış.

misdirect

f. yanlış salık vermek, yanlış yola sevketmek, yanltmak, yanlış yol göstermek, yanlış tarif etmek. misdirection i. yanlış salık verme, yanıltma.

misdo

f. yanlış yapmak; kötülük yapmak misdoer i. kötülük yapan kimse. mis doing i. kötü hareket.

misdoubt

f., i., eski şüphe etmek; korkmak; i. şüphe; korku.

misemploy

f. kötüye kullanmak, suiistimal etmek.

misenscene

Fr. mizansen.

miser

i. cimri kimse, pinti kimse.

miserable

s. sefil, pek fakir; dertli, bedbaht, perişan; mutsuz; acınacak halde; zavallı; k.dili hasta; sefalet getiren; süfli, aşağılık, pek kötü; utanmaz. miserably z. pek fena.

miserere

i., Lat. Mezmurlar kitabında 51'inci Mezmur (Latince metin de bu kelime ile başlar); bu Mezmurun bestesi.

miseri'cord

i. ortaçağda yaralı şovalyeyi azaptan kurtarmak için son darbenin vurulduğu hançer; manastırda oruç gibi bir vecibeden affedilme; manastırda böyle affedilenlere mahsus oda; kilisede ayakta ilâhi soyleyenlerin dayandığı küçük çıkıntı.

misericordia

i., Lat. merhamet.

miserly

s. cimri, hasis, pinti. miserliness i. cimrilik, pintilik.

misery

i. dert, ıstırap, acı; sefalet; bedbahtlık; leh. eziyet.

misfeasance

i., huk. yolsuzluk, kötüye kullanma, kanunsuzluk, kusurlu hareket.

misfire

f., i. ateş almamak (tüfek veya torpil); hedefe isabet ettirememek;ateş almama.

misfit

i. uygun gelmeyiş; iyi uymayan şey; uyumsuz kimse, çevresine uymayan kimse.

misfortune

i. talihsizlik; bedbahtlık; kaza, belâ, felâket.

misgiving

i., gen.,çoğ. şüphe, kuşku, kuruntu; korku.

misgovern

f. kötü idare etmek. misgovernment i. kötü idare.

misguide

f. yanlış yola sevketmek, yanlış salık vermek; azdırmak,baştan çıkarmak. misguidance i. yanlış yola sevketme.

mishandle

f. kötü kullanmak, kötü idare etmek.

mishav

i. aksilik, talihsizlik.

mishmash

i. karmakarışıklık.

misinform

f. yanlış bilgi vermek, yanlış anlatmak. misinforma'tion i. yanlış bilgi.

misinterpret

f. yanlış yorumlamak, yanlış mana vermek, yanlış anlamak. misinterpreta,tion i. yanlış yorum.

misjudge

f. yanlış hüküm vermek; yanlış anlamak; yanlış fikir edinmek.

mislay

f .(laid) yanlış yere koymak, kaybetmek.

mislead

f. (led) yanlış yola sevketmek, yanlış yoldan götürmek; yanlış fikir vermek, aldatmak.

mislike

f. beğenmemek, hoşlanmamak.

mismanage

f. kötü idare etmek, idare edememek. mismanagement i. kötü idare.

mismarriage

i.uygunsuz ve mutsuz evlilik.

mismatch

f.,i.bir birine iyi uymamak; i.uygunsuz birleşme, uymama.

misname

f.yanlış isim vermek.

misnomer

i.yanlış isim, isimde hata; yanlış isim kullanma.

misogamy

i.evlilikten nefret. misogamist i.evlilikten nefret eden kimse.

misogynist

i.kadından nefret eden kimse, kadın düşmanı.misogynous s.kadından nefret eden.

misoneism

i.,psik. yenilik korkusu, değişiklik korkusu.

misplace

f.yanlış yere koymak. misplace one's confidence yanlış kim seye güvenmek.misplacement i.yanlış yere koyma.

misplay

i.yanlış oyun, hatalı oyun .

misprint

f.,i.yanlış basmak; i.baskı hatası.

misprision

i.,huk.vazifeyi suiistimal; bir cürüme göz yumma suçu; yanlış, hata.

mispronounce

f.yanlış telaffuz etmek.

mispronunciation

yanlış telaffuz.

misquote

f.yanlış aktarmak, birinin sözünü yanlış tekrarlamak.misquota'tion i.yanlış aktarma.

misread

f.(read) yanlış okumak, yanlış yorumlamak.

misreckon

f yanlış saymak, yanlış hesap etmek.

misremember

f. yanlış hatırlamak.

misrepresent

f. yanlış ve ya yalan yere anlatmak; kötü temsil etmek. misrepresenta'tion i. yalan.

misrule

f., i. kötü idare etmek; i. kötü hükümet, kötü yönetim; karışıklık.

miss

f. vuramamak, vurmamak, isabet ettirememek veya etmemek; bulamamak, kaçırmak, yanlışlıkla atlamak, ele geçirememek; özlemek, yokluğunu hissetmek, aramak. miss fire ateş almamak. miss out atlamak, görmemek; gidememek, kaçırmak. miss the point meseleyi kavramamak. He just missed being run over ezilmekten zor kurtuldu.

miss

i. nişanı vuramayış, isabet ettire meyiş; başarısızlık. A miss is as good as a mile Fırsatı kaçırdlktan sonra, iyi mi, kötü mü olduğu farketmez.

miss

i., k.dili genç kız; b.h. Matmazel, Bayan (soyadından evvel gelir).

missal

i., kil. Katolik kilisesinde Aşai Rabbani ayini kitabı; dua kitabı.

missel

i. ökseardıcı, zool. Turdus viscivorus.

misshape

f. (-shaped, -shapen) kötü biçim vermek, biçimsizleştirmek misshapen s. biçimsiz, kötü biçimli.

missile

i. mermi, kurşun; ok, merak; atılan şey; güdümlü mermi.

missilry

i. roket veya güdümlü mermi yapma ve kullanma sanatı.

missing

s. eksik, olmayan, kayıp. missinglink bak. link the missing savaşta kayıp askerler. There is a page missing bir sayfa eksik .

mission

i. memuriyet veya vazife ile bir yere gönderilen kimseler; misyon, memuriyet, vazife, görev, hizmet; misyoner heyeti; misyonerlerin faaliyet sahası: A.B.D. sefarethane, elçilik; kilisede yapılan özel toplantı veya vaiz serisi; imaret, fakirlere yardım evi; en büyük arzu, hedef, amaç; aşk uçuş.

missionary

i. misyoner .

missis

i., k.dili, the ile evin hanımı; eş, karı.

mississippi

i. Mississippi nehri; Mississippi eyaleti .

missive

i. mektup, tezkere.

missouri

i. Amerikada Missouri nehri; Missouri eyaleti. from Missouri A.B.D., k.dili şupheci, delilsiz inanmayan.

misspell

f. (-spelled veya -spelt) imlasını yanlış yazmak. misspelled s. imlası bozuk.

misspend

f. (-spent) kötü harcamak, boş yere sarfetmek, boşuna geçirmek .

misstate

f. yanlış ifade etmek, yalan katarak anlatmak. misstatement i. yanlış ifade, hata; yalan.

misstep

i. yanlış adım; yanlış teşebbüs.

mist

i., f. sis, duman, pus; buğu; donukluk, karartı; f. sis ile kaplamak, sisli olmak; çiselemek.

mistake

i. yanlış, hata, yanlışlık, yanılma. Make no mistake ,şüphe etme, yanılma.

mistake

f. (-took, -taken) yanlış anlamak; yanlışlıkla benzetmek, başkası zannetmek; yanlış telakki etmek veya görmek; yanılmak. mistaken for benzetilmiş, başka birisiyle karıştınlmış mistakable s. yanlış anlaşılabilir.

mistaken

s. yanlış, yanlış fikre dayanan, hatalı mistakenly z. yanlışlıkla.

mister

i. (kıs. Mr) Bay, Efendi (erkek soyadından evvel kullanılan ünvan).

mistime

f. zamanı yanlış ayarlamak; zamanını yanlış tahmin etmek.

mistletoe

i. ökseotu, bot. Viscum albüm.

mistook

bak. mistake.

mistral

i. Güney Fransa'ya ait çok soğuk karayel.

mistranslate

f. yanlış tercüme etmek. mistranslation i. yanlış çeviri.

mistreat

f. kötü kullanmak, incitmek, kötü davranmak.

mistress

i. hanım, nüfuz sahibi kadın, aile hanımı, okul müdiresi; metres; eski, b.h. evli kadınlara verilen ünvan (şimdi kıs, Mrs).

mistrial

i., huk. işlem hatası yüzünden hükümsüz kalan muhakeme.

mistrust

i., f. güvensizlik,itimatsızlık, şüphe; f. güvenmemek, hakkında şüphe etmek. mistrustful s. güvensiz, şüpheli, kuşkulu.

misty

s. sisli, dumanlı; bulanık. mistiness i. sis.

misunderstand

f. (-stood) yanlış anlamak, ters anlamak. misunder standing i. yanlış anlama; anlaşmazlık.

misusage

i. yanlış kullanılış; fena muamele.

misuse

i. kötü kullanış; suiistimal.

misuse

f. kötü işte kullanmak, suiistimal etmek.

mite

i. kene, sakırga; ufak para, akçe; çok ufak şey. cheese mite peynir kurdu, zool. Acarus siro. itch mite uyuz böceği, zool. Sarcoptes scabei.

miter

, ing mitre i. piskoposluk tacı; piskoposluk rütbesi; gönye. miter box gönye kesmek için testereyi kılavuzlayan kutu. miter joint gönye. miter wheels bir birine 45 derecelik açı ile geçme dişli çark.mitered, mitred s. piskopos tacı giyinmiş.

mithras

i. eski İran aydınlık ve hakikat tannsı.

mithridate

i., eski panzehir.

mithridatize

f. miktarını azar azar artırarak zehir alıp vücudu zehirlenmekten muaf kılmak.

mitigate

f. yatıştırmak; azaltmak, hafifletmek. mitigating causes huk. cezayı hafifletici sebepler. mitigable s. yatıştırılabilir; azaltılabilir, hafifletilebilir. mitiga'tion hafifletme, azaltma.

mitosis

i., biyol. karyokinez.

mitrailleuse

i. mitralyöz, makinalı tüfek. mitrailleur i. makinalı tüfek kullanan asker, mitralyözcü.

mitral

s., anat. kalpteki iki yapraklı kapağa ait (sol kulakçık ve sol karıncık arasında). mitral valve bu kapak.

mitre

bak. miter.

mitt

i., beysbol yalmz baş parmak yeri olan ve avucu yastıklı torba eldiven, beysbol eldiveni; kadınlara mahsus parmaksız dantel eldiven; tek parmaklı eldiven; argo el; argo boks eldiveni.

mitten

i. tek parmaklı eldiven.

mittimus

i., huk. hapis cezası ilamı;ing., k.dili memuriyetten çıkarma, azletme.

mitzvah

i. Musevi dininde sünnet; sevap.

mix

f., i. karıştırmak, birbirine karıştırmak; karmak; katmak; melez elde etmek için çiftleştirmek; karışmak, kaynaşmak, uyuşmak, bağdaşmak; i. karıştırma, karışma, karışım; kanşıklık veya şaşkınlık hali. be mixed up zihni karışmak; karışmak, atılmak. mix up karıştırma!: They do not mix well Anlaşamıyorlar. uyuşamıyorlar. mixable s. karıştırılabilir.

mix-up

i. karışık durum, anlaşmazlık.

mixed

s. karışık, karıştırılmış; karma. mixed doubles tenis her iki tarafta birer kadınla birer erkek olarak oynanılan oyun, kanşık. çiftler mixed fraction mat. tam sayılı bayağı kesir mixed group karma grup. mixed marriage değişik din ve milletten kimselerin evlenmesi. mixed media teyp, film, fonograf, slayt ve benzerini beraber kullanan gösteri. mixed metaphor bak. metaphor. mixed train yolcu ve yük va- gonlanndan müteşekkil tren.

mixer

i. karıştırıcı şey veya kimse; mikser, elektrikli yemek karıştırıcısı; k.dili tanımadıkları ile rahatça konuşabilen kimse; k.dili tarnıştırma toplantısı.

mixture

i. karışım; karıştırma; katıştırma; karışma, karıştırılma, kaynaşma.

mizzen

, mizen i., den. mizana direği, üç direkli geminin en gerideki direği; mizana yelkeni.

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL