NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

den ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: den
Bulunan Sonuç: 45

den

(i). in, mağara; sığınak; küçük oda; çalışma odası. den of thieves haydut yatağı. den of vice batakhane Iion's den aslan ini.

denarius

(i). (çoğ. denarii) eski Roma'da gümüş para veya para birimi, dinar.

denationalize

(f). ulusal haklardan mahrum etmek; milli vasıflarını yitirmek; devlet kontrolundan çıkarmak.

denaturalize

(f). tabii halinden çıkarmak.

denature

(f). tabii özelliklerinden uzaklaştırmak; diğer hassalarına dokunmak sızın içilmez hale koymak (alkol). denaturedalcohol mavi ispirto.

dendrite

(i)., (jeol). taş veya maden üstünde bulunan ağaç veya yosun şekli; üzerinde ağaç veya yosun şekli olan taş veya maden parçası; (tıb). sinir hücresine giden ince bir lif.

dendrology

(i). ağaçlar ve çalılar ile uğraşan biyoloji dalı.

dene

(i)., (ing). deniz kenarında bulunan kumlu yol veya tepe.

denegation

(i). inkâr, yadsıma, tekzip.

dengue

(i)., (tıb). dang, şiddetli mafsal ve adale ağrıları veren bulaşıcı bir humma.

deniable

(s). yadsınabilir, inkârı mümkün, inkâr olunabilir.

denial

(i). inkâr, yalanlama ret, tekzip; feragat. a flat denial tam inkâr, katiyetle reddetme. self-denial (i). nefsinden feragat etme.

denier

(i). inkâr eden kimse, yalanlayan kimse.

denier

(i). ipek, rayon, naylon gibi ipliklerin kalitesini göstermek için kullanılan bir ağırlık ölçü birimi.

denigrate

(f). iftira etmek, leke sürmek; informal çamur atmak. denigra'tion (i). iftira.

denim

(i). pamuklu döşemelik kumaş; işçi tulumu yapımında kullanılan kaba pamuklu kumaş, blucin kumaşı.

denizen

(i)., (f). ikamet eden kimse, oturan kimse; vatandaş; (ing). muayyen vatandaşlık haklarına sahip olarak bir memlekette ikamet eden yabancı; yeni şartlara veya bir yere intibak etmiş hayvan veya bitki; bir yeri devamlı ziyaret eden kimse; (f)., (ing). yurttaşlık haklarını kabul etmek.

denmark

(i). Danimarka.

denominate

(f). isim koymak, ad vermek, demek, nam vermek; tefrik etmek, ayırmak, belirtmek, göstermek.

denomination

(i). isimlenlendirme, ad verme; isim, unvan; sınıf, mezhep; belli bir öIçü birimi. denominational (s). isme ait; mezheplere ait.

denominative

(s). (i). ad veren, tesmiye eden; (gram). isim veya sıfattan türemiş; (i)., (gram). isim veya sıfattan türemiş fiil.

denominator

(i)., (mat). payda, bir sayının kaça bölündüğünü gösteren rakam. Ieast common denominator (bak). Ieast.

denotation

(i). bir kelimenin sözlük anlamı, anlam, mana; tarif, tefrik etme, belirtme, ayırma; işaret, alâmet. deno'tative (s). işaret ve delil teşkil eden, tefrik eden, ayırt eden, gösteren.

denote

(f). delâlet etmek, göstermek, belirtmek, iş'ar etmek, ifade etmek.

denouement

(i). sonuç, netice, akıbet, son.

denounce

(f). ihbar etmek, haber vermek, ifşa etmek; mukavele veya anlaşmanın fesholunacağını haber vermek; suçlamak, itham etmek, bir kimsenin kusurlarını açığa vurmak.

denovo

(Lat). baştan, yeniden.

dense

(s). sık, ağır, koyu, kesif, kalın, kalabalık; kalın kafalı, ahmak; (fiz). kırılma kuvveti çok olan (mercekcamı); şeffaf olma; kesif densely (z). kesif bir surette.

density

(i). yoğunluk, kesafet, koyuluk, sıkılık; aptalık; foto şeffaf olmama derecesi kesafet; (elek). alan birimine göre elektrik miktarı, kesafet.

dent

(i)., (f). bir yere çarpmaktan meydana gelen ufak çukur veya çentik, çöküntü, girinti, ufak oyuk; (f). çentmek, çöküntü yapmak, göçmek.

dent

(i). tarak veya vites dişi.

dental

(s)., (i). dişlere veya diş hekimliğine ait ; (dilb). dişsel; (i). (t, d gibi) dişsel ünsuz. dental arch diş kavsi. dental nerve (anat). diş siniri. dental plate takma diş. dental surgery diş cerrahisi.

dentate

(s). dişli, tarak şeklinde.

dentex

(i). sinarit ballğı, (zool). Dentex vulgaris.

denticle

(i). ufak diş.

denticular

(s). dişleri olan. denticulated (s). diş1i.

dentifrice

(i). diş macunu veya tozu, dişleri temizlemekte kullanılan herhangibir preparat.

dentil

(i)., (mim). dendane, pervaz altındaki dişlerin her biri.

dentine

(i). dişi meydana getiren kemikten daha sert madde, diş kemiği, dentin.

dentist

(i). diş tabibi, diş hekimi. dentistry (i). diş hekimliği.

dentition

(i). diş çıkarma, diş bitmesi; bir insan veya hayvanın bütün dişleri veya bu dişlerin cinsi, sayışı ve tertibi.

denture

(i). takma diş, damak, protez.

denude

(f). soymak, açmak; (jeol). aşındırarak çıplak bırakmak; tamamen mahrum etmek. denuda-tion (i). soyulma, çıplak kalma, açılma.

denunciate

(f). açıklamak, ifşa etmek, suçlamak itham etmek; bir kimsenin kusurlarını açığa vurmak. denuncia'tion (i). açıklama, ifşa ihbar, itham uyarma, ikaz. denunciative, denunciatory (s)., ihbar kabilinden. denunciator (i). ihbar eden kimse muhbir kimse; itham eden kimse, suçlayan kimse.

deny

(f). inkâr etmek; tekzip etmek, reddetmek; mahrum etmek; esirgemek, vermemek; yalanlamak; kaçınmak, imtina etmek kırmak. deny oneself feragat etmek.

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL