NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

cal ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: cal
Bulunan Sonuç: 96

cal

(kıs). California.

calabash

(i). sukabağı; sukabağından oyulmuş su kabı.

calaboose

(i)., ABD, (k).dili hapishane.

calamanco

(i). daha çok 18. asırda kullanılan desenli ve parlak yünlü kumaş.

calamander

(i). Seylan ve Hindistan'da bulunan ve kerestesi oymacılıkta kullanılan sert bir ağaç, (bot). Diospyros quaesita.

calamine

(i)., (min). tutya taşı. calamine lotion kalamin losyonu.

calamity

(i). belâ, felâket, afet. calamitous (s). felâketli, felâket getiren, vahim, belâlı. calamitously (z). felâket ve belâ getirerek.

calamus

(i). hintkamışı.

calash

(i). bir çeşit hafif atlı araba; açıIır kapanır araba tentesi; kadınların eskiden giydikleri bir çeşit başlık.

calcaneus

(i). (çoğ -nei) topuk kemiği.

calcareous

(s). kalsiyumlu, kireçli.

calceolaria

(i). çanta çiçegi, (bot). Calceolaria.

calcic

(s). kalsiyumlu, kireçli.

calciferous

(s)., (kim). kalsiyumlu, kalsiyum hâsıl eden; kireçli, kireç hâsıl eden.

calcification

(i). kireçleşme, kireç haline gelme; kireçlenme, kalsifikasyon.

calcify

(f). kireç haline koymak; kireçlenmek; kalsiyum tuzları ile sertleştirmek, taş haline getirmek; taş haline gelmek.

calcimine

(i)., (f). badana; (f). badana etmek, badana yapmak, badanalamak.

calcine

(f). yakarak toz haline getirmek veya gelmek; kirecimsi bir hale gelmek.

calcite

(i). kalsiyum karbonattan meydana gelen taş (mermer, tebeşir, izlanda billuru).

calcium

(i). kalsiyum. calcium carbide karpit. calcium chloride kireç kaymağı. calcium hydroxide kireç.

calculable

(s). hesap edilebilir, sayılabilir; güvenilir, sağlam.

calculate

(f). hesap etmek, hesaplamak; saymak; ayarlamak; ABD, (leh), niyet etmek, planlamak, tasarlamak; düşünmek; tahminde bulunmak; upon veya on ile güvenmek, dayanmak. calcula'tion (i). hesaplama, hesap; tahmin.

calculating

(s). hesap yapan; ihtiyatlı, dikkatli; egoist çıkarcı. calculating machine hesap makinası.

calculator

(i). hesap eden kimse; hesap makinası; hesap cetveli.

calculous

(s)., (tıb). böbrek taş cinsinden.

calculus

(i). (çoğ-li,-lus.es) (tıb). safra kesesi veya böbrek taşı; (mat). hesap differential calculus diferansiyel hesap. integral calculus toplam hesap.

calcutta

(i). Kalküta.

caldarium

(i). (çoğ -daria) Roma hamamlarında sıcak oda.

caldera

(i)., (jeol). volkanik patlama sonucu meydana gelen büyük çöküntü.

caldron, cauldron

(i). kazan.

caledonia

(i)., ,şiir iskoçya. Caledonian (i)., (s). Iskoçyalı (kimse).

calefaction

(i). ısıtma; Isınma. calefactory (s)., (i). Isıtıcı, ısıtan; (i). bir manastırdaki sıcak oturma odası.

calefaeiant

(i)., (s), (tıb). ısıtıcı, yakıcı ilâç; (s). Isıtan, yakan.

calendar

(i). takvim. calendar year takvim senesi. Chinese calendar gün ve ayları altmışlık devrelerle ayarlanmış olan ve 12 kameri aydan meydana gelen eski bir ,Çin takvimi. Gregorian calendar Papa Xlll Gregorius tarafından 1582'de düzeltilip şimdiye kadar kullanılmakta olan ve 1926'dan beri Türkiye'de de kullanılan takvim, Gregoryen takvimi, Milâdi takvim.(Bu takvimdeki 5761 senesi Gregoryen takvimine göre 2000 yılında başlar.) Julian calendar Milattan 46 sene önce Jül Sezar tarafınadan meydana getirilen ve Gregoryen takviminden şimdiki durumda 13 gün geride olan bir takvim. Moslem (Mohammedan) calendar bütün Müslüman memleketlerinde kullanılan ve Hazreti Muhammedin Mekkeden Medineye göç tarihi olan 622 yılını başlangıç sayan ve kameri aydan meydana gelen bir takvim. Republican Revolutionary) calendar Fransız hükümeti tarafınadan 1793-1805 yılları arasında kullanılan ve 12 aydan meydana gelen bir takvim. Roman calendar eskiden Romada kullanılan ve ay senesine göre düzenlenmiş olan takvim.

calender

(i)., (f). perdah makinası, silindir; (f). perdahlamak, silindirden geçirmek.

calender

(i). kalender, Kalenderiye tarikatına mensup derviş.

calendula

(i). aynısafa çiçeği, (bot). Calendula arvensis.

calenture

(i)., (tıb). tropikal memleketlerde görülen ,şiddetli humma.

calescence

(i). sıcaklığın artması.

calf

(i). (çoğ. calves) baldır.

calf

(i). (çoğ calves) dana, buzağı; fil, fok veya balina gibi hayvanlann yavrusu; dana derisi, vidala; (k).dili budala genç veya çocuk; aysberkten kopmuş küçük buz parçası. calf love (k).dili çocukluk aşkı. kill the fatted calf büyük bir karşılama töreni hazırlamak.

calfskin

(i). vidala, vaketa.

caliban

(i). Shakespeare'in ,'Tempest'' adlı oyunundaki çirkin ve hayvana benzeyen köle; vahşi tabiatlı insan.

caliber, ing calibre

(i). çap, kalibre; kabiliyet, yetenek, kapasite.

calibrate

(f). ayar etmek. calibra'tion (i). ayarlama; öIçü işareti.

calicle

(i)., (bot). bazı çiçeklerde küçük kese, kesecik.

calico

(i)., (s). (çoğ. calicoes, calicos) pamuklu bez, basma; (ing). patiska, amerikan; (s). patiskadan yapılmış; benekli. calico cat beyaz, siyah ve turuncu renkli dişi kedi.

calif

(kıs). California.

californium

(i)., (kim). simgesi Cf olan radyoaktif sentetik bir eleman.

caliginous

(s). karanlık, loş.

calipash, callipash

(i). kaplumbağanın üst kabuğundan çıkan et.

calipee

(i). kaplumbağanın alt kabuğundan çıkan et.

caliper, calliper

(f)., (i). çap pergeli ile öIçmek; (i)., (gen). (çoğ). çap pergeli.

caliph, calif

(i). halife.

caliphate

(i). halifelik, hiIâfet.

calisthenics, callisthenics

(i). bedeneğitimi, jimnastik.

calix

(bak). calyx.

calk

(i). buz mıhı, kaymayl önleyen çivi.

calk

(bak). caulk.

call

(i). bağırma, çağırma, bağırış, haykırma; ötüş ötme (kuş); boru (avcılıkta); boru sesi; kısa ziyaret, kapıdan uğrama; celp, davet, çağrı; lüzum ihtiyaç; hak iddia etme, talep etme; yoklama. call girl fahişe.calling card kartvizit. call letters radyo istasyonlarını belirten harfler. call number kütüphanelerde kitapları sınıflandıran numara. close call dar kurtulma. direct call ara santralsız konuşma. local call şehir içi konuşma. long distance call şehirlerarası konuşma, milletler arası konuşma. on call hazır. person to person call ihbarlı konuşma, davetli konuşma. reversed-charges call ödemeli konuşma. station to station call normal konuşma, santral aracılığıyla konuşma. toll call ücrete tabi konuşma. trunk call şube hattı vasıtasıyla konuşma. within call seslenildiği zaman duyulabilecek uzaklıkta. put a call through telefon etmek.There is a call for you.Sizi telefondan arıyorlar.

call

f bağırmak, seslenmek, çağırmak; davet etmek, ilân etmek; bağırarak ilgi çekmek; çağrıda bulunmak, haber vermek (kongre, toplantı); telefon etmek; isimlendirmek, hitap etmek;... olarak kabul etmek; haykırmak; ilgi çekmek için yüksek sesle konuşmak; uğramak; telefonla aramak; iskambil istemek.call at uğramak. call attention to dikkatini çekmek. call back geri çağırmak; arayan kimseye telefon etmek. call down niyaz etmek; (k).dili azarlamak. call for istemek; gerekli olmak. call forth ortaya çıkmasına sebep olmak. call in toplamak (para, borç). call into question yalancı çıkarmak. call off çevirmek; yüksek sesle okumak; iptal etmek. call out yüksek sesle konuşmak; işbaşına çağırmak; greve çağırmak. call to mind hatırlamak, hatırlatmak. call to order münazara kurallarını uygulatmak. call up hatırlamak; askeri vazifeye çağırmak; telefon etmek.

calla

(i). kallâ zambağı, (bot). Zantedeschia aethiopica.

callboard

(i). ilân tahtası.

callboy

(i). otel uşağı.

caller

(i). misafir; çağıran kimse; oyunu idare eden kimse.

calligraphist

(i). hattat.

calligraphy

(i). el yazısı, hüsnühat, hattatlık.

calliope

(i). çoğunlukla sirklerde kullanllan ve buhar ile çalınan org. c

callosity

(i). nasır tutma, nasırlı bir halde olma; nasır; hissizlik.

callous

(s)., (f). katı, hissiz; nasırlı, nasır tutmuş; (f) nasırlanmak. callously (z). umursamayarak, aldırış etmeden, hissizce. callousness (i). hissizlik, aldırış etmeyiş.

callow

(s)., (i). toy, tecrübesiz; tüyleri bitmemiş (kuş); basık; (i) basık arazi. callowness (i). toyluk, tecrübesizlik.

callus

(i). (çoğ. -luses) (f). nasır; kırık kemiğin etrafında hasıl olup kaynamasına yardım eden madde; (bot). yaraları onaran doku; (f). nasırlaşmak.

calm

(s)., (i)., (f). sakin, durgun, asude; (i). sukunet, durgunluk, dinginlik; (f). yatıştırmak, teskin etmek; sakinleşmek, sükunet bulmak. calmative (s)., (i). müsekkin, yatıştırıcı (ilâç). calmly (z). sakince, heyecan göstermeden.

calomel

(i)., (ecza). tatlı süIümen, kalomel.

caloric

(i)., (s). ısı, hararet; eski fizik kuramlarına göre ısı maddesi; (s). ısıya ait, ısıyla ilgili.

caloriei calory

(i). kalori, Isı birimi.

calorific

(s). ısı meydana getiren, ısıtıcı. calorifica'tion (i). ısıtma.

calorimeter

(i). ısıölçer, kalorimetre.

calotte

(i). kalot, Katolik papazlarınınkine benzer başın yalnız tepe kısmını örten takke.

calpac, calpack

(i). kalpak.

caltrop, caltrap

(i). boğa dikeni, çoban kalkıtan, (bot). Santoria calcitrapa; inlâl otu, demir diken, (bot). Tribulus terrestris; (ask). domuzayağı, düşman süvari bineklerini yaralamak için yere atılan dört uçlu demir. Iand caltrop domuzayağı, (bot). Tribulus terrestris. water caltrop göl kestanesi, (bot). Trapa.

calumet

(i). Kuzey Amerika kızılderililerinin kullandığı üstü nakışlı ve uzun barış Piposu.

calumniate

(f). iftira etmek, çamur atmak, kara sürmek. calumnia'tion (i). iftira, karacılık. calum'niator (i). iftira eden kimse.

calumnious

(s). iftira kabilinden, iftira şeklinde. calumniously (z). iftira ederek. calumniousness (i). iftira etme, iftiracılık.

calumny

(i). iftira.

calvary

(i). Hz isa'nın çarmıha gerildiği yer; (kh). Hz isa'nın çarmıha gerilmesini canlandıran heykel.

calve

(f). buzağı doğurmak, buzağılamak; parçalara ayrılmak (buzul, aysberk); buzağı doğurtmak; parçalara ayırmak, parçalamak (buzul, aysberk).

calves

(bak). calf.

calvinism

(i). Kalvinizm.

calvinist

(i). Kalvinist, Kalvin doktrinine inanan kimse.

calvities

(i). başın tepesindeki kellik.

calx

(i). (çoğ. calxes, calces) madenin yanması sonucunda meydana gelen oksit veya kül.

calycle

(i)., (bot). ikinci çanak.

calypso

(i). kalipso, günlük olayları karikatürize eden balad benzeri bir Trinidad şarkısı.

calyptra

(i)., (bot). yosun tohumunun zarfı, çiçek zarfı.

calyx

(i). (çoğ. calyxes, calices) (bot). çiçek zarfı, kadeh, keis, kaliks, çanak; (zool). keis, kâse şeklindeki uzuv; (anat). havuzcuk.

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL