NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

ac ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: ac
Bulunan Sonuç: 157

ac

(kıs). account.

acacia

(i) akasya; aksalkım ağacı.

academic

(s). eğitimle ilgili; ilmi; soyut, mücerret, pratiğe dayanmayan.

academician

(i). akademisyen, terbiyeci.

academy

(i). akademi, yüksek okul: ilim adamları cemiyeti.

acanthus

(i). kenger otu, ayı yoncası,(bot), Acanthus;(mim). sütun başlıklarında kullanılan akantos yaprağı.

acappella

(müz). çalgı eşliği olmadan söylenen (şarkı v.b.).

acarid

(i). kene, sakırga.

accede

(f). iktidara gelmek, iş başına geçmek; razı olmak, muvafakat etmek accede to the throne cülus etmek, tahta çıkmak accede to one's wishes birinin isteklerine razı olmak.

accelerando

(z).,(it) , (müz). tedricen artan hız ile, accelerando.

accelerate

(f). hızlandırmak, süratlendirmek , tacil etmek, hızlanmak, sürat kazanmak accelera'tion (i). hızlandırma, tacil etme, süratin artması accelerator (i)., oto gaz pedalı; (fiz). siklotron veya benzeri.

accent

(i). aksan, telâffuzda bir heceye verilen kuvvet ; aksan i,sareti, vurgu; şive; hisleri belirtmek için cümlede belirli kelime veya hecelerin vurgulandırılması.

accent

(f). aksan vermek, telâffuzda bir heceyi vurgulu olarak okumak ; önemle belirtmek.

accentuate

(f). üzerine basarak okumak; önemle belirtmek accentua'tion (i). aksan koyma, vurgulama.

accept

(f). kabul etmek, almak; icabet etmek; onaylamak, tasdik etmek, razı olmak; anlamak, mana vermek.

acceptable

(s). kabul olunabilir, makbul be acceptable makbule geçmek.

acceptance

(i). kabul; kabul edilme ; tasdik ve imza olunmuş tahvil, poliçe v,b non-acceptance (i), (huk). ademi kabul, ret.

acceptation

(i). kabul; anlam, mana.

access

(i). giriş, yol, methal, geçit; artma, Çoğalma; (tıb). nöbet have access yanına girebilmek, huzura kabul edilmek.

accessible

(s). yanına girilebilir, içine girilebilir; kolay bulunur; kandırılabilir; alınır, bulunur accessibil'ity (i). yanına gitme imkânı, içine girilebilme imkanı, kolay bulunma imkânı.

accession

(i). vasıl olma, ulaşma, varış; artma, Çoğalma; cülus, tahta çıkma; (müzeye, kütüphaneye) yeni gelen şey.

accessory

(s). (i). yardımcı olan, muavenet eden; suç ortaklığı eden;(i). aksesuar, yardımcı şey; suç ortağı.

accidence

(i). sarf usul ve prensipleri ; tasrif, çekim.

accident

(i). kaza, arıza; (gram). sarf bölüğü; (fels). ilinek, âraz, accident insurance kaza sigortası acciden'tal (s)., (i). kaza eseri olan, arızi; rastlantı eseri olan, tesadüfi; esaslı olmayan;(i)., (müz). armür dö kle'den sonra tesadüfi olarak gelen bemol veya diyez. acciden' tally (z). kazaen,istemiyerek, rasgele, kazara.

acclaim

(f). alkışlamak; bağırarak ilân etmek; bağırmak.

acclamation

(i). alkışlama, alkış, bravo'' deme; açık oylamada lehte oy verme by acclamation oy birliği ile.

acclimate,acclimatize

(f). bir yerin iklimine alıştırmak acclimatiza'tion (i). bir yerin havasına alışma veya alıştırma.

acclivity

(i). yokuş, bayır.

accolade

(i). şövalyelik rütbesi verilirken kucaklama, öpme veya kılıç yüzü ile omuza hafifçe vurma töreni; mükâfat; övme; (müz). rabıta.

accommodate

(f). birbirine uygun hale getirmek; telif etmek, uzlaştırmak; bir başkasının işini görmek; sağlamak, temin etmek; yerleştirmek, yer tedarik etmek accommodate oneself uymak, intibak etmek accommodate oneself to circumstances ayağını yorganına göre uzatmak, şartlara uymak.accommodating (s).iltifatçı, lütufkar.

accommodation

(i). uyma, intibak; birinin işini görmeye razı olma, Iütufkarlık; düzen; yerleşme; telif etme, uzlaştırma ; ödünç, istikraz. accommodations (i). yatacak yer, konfor, rahatı sağlayan şartlar accommodation train (ABD). birçok istasyonda duran yolcu treni.

accompaniment

(i). eşlik eden şey, refakat eden şey; (müz). akompaniman.

accompanist

(i)., (müz). piyanoda eşlik eden kimse, akompanist.

accompany

(f). bir kimseye arkadaş olmak, yanında bulunmak, beraberinde gitmek veya gelmek, refakat etmek, rehberlik etmek; (müz). eşlik etmek; maiyetinde bulunmak ; ilâve etmek, eklemek.

accomplice

(i). suç ortağı.

accomplish

(f). başarmak, becermek , üstesinden gelmek; tamamlamak, ikmal etmek accomplished (s). ikmal edilmiş ; hünerli; nezaketli.

accomplishment

(i). başarı, muvaffakiyet; icra, tamamlama.

accord

(f). uzlaştırmak, telif etmek, uyum sağlamak, ahenk vermek; teslim etmek; uymak, mutabık olmak, ahenkli olmak accord with ahenkli olmak, uygun olmak.

accord

(i). anlaşma, uzlaşma, itilâf, birleşme, ittifak, ittihat; uyum, ahenk; uygunluk ; istek; (huk). mahkeme haricinde uzlaşma, sulh with one accord hep birlikte of one's own accord kendiliğinden, kendi rızası ile.

accordance

(i). uyum, ahenk, uzlaşma in accordance with (-e) göre, (-e) uygun olarak.

according

(z). uygun olarak, binaen, göre according as göre, tıpkı, aynen according to göre, nazaran accordingly (z). binaen, binaenaleyh.

accordion

(i). akordeon.

accost

(f), yaklaşıp hitap etmek.

accouchement

(i), Loğusalık; doğum.

account

(f). hesap vermek, sebebini belirtmek; cevap vermek; saymak, itibar etmek account for hesap vermek, sebebini izah etmek.

account

(i). hesap; pusula; tarif, beyan; rivayet, hikâye, izahat; önem, ehemmiyet, kıymet, değer; sebep, cihet. account book hesap defteri. accounts payable (tic). tediye olunacak hesaplar accounts receivable (tic). tahsil olunacak hesaplar account rendered (tic). borçlunun inceleyip ödemesi için ibraz edilen hesap. by all accounts herkesin dediğine göre. call to account cevap istemek, sorguya çekmek. cash account cari hesap. give an account of anlatmak, cevabını vermek, hesabını vermek. give an account of oneself nerede olduğunu ve ne yaptığını söylemek,hesap vermek. joint account müşterek hesap. make no account of saymamak, itibar etmemek. on account of için, hasebiyle, (-den) dolayı. on no account asla, katiyen, hiçbir suretle. pay an account hesabı kapatmak. profit and loss account kar ve zarar hesabı. running account açık hesap. settle an account hesabını görmek,hesaplaşmak.take into account göz önünde tutmak, düşünmek, hesaba katmak.turn to account kullanmak, zayi ekmemek.outstanding account tesviye edilmemiş hesap.

accountable

(s). sorumlu, mesul; tarif edilebilir, anlatılabilir accountabil ity (i). sorumluluk, mesuliyet.

accountant

(i). muhasebeci, sayman accountancy (i). muhasebecilik accounting (i). muhasebe.

accouter

(f). askeri giyecek vermek.

accouterments

(i). (çoğ).asgari giyecekler ve teçhizat.

accra

(i). Akra.

accredit

(f). inanmak, güvenmek, itimat etmek, itibar etmek; itimatname vererek memur etmek accredita'tion (i),(ABD). (bir okul, yüksek okul veya üniversiteye teftişten sonra verilen) muadelet belgesi.

accrescent

(s). büyüyen, çoğalan.

accrete

(f), (s). birleşmek, yapışmak; eklenip büyümek; eklemek; (s). ekli; birleşmiş.

accretion

(i). ilave, ek; gelişme, uzvi büyüme; katılma; yapışma; ilhak.

accrual

(i). büyüme, artış; artış miktarı.

accrue

(f). ziyadeleşmek, çoğalmak; hasıl olmak, gelmek; (huk). hak olarak hissesine düşmek; gerçekleşmek, tahakkuk etmek accrued expense tahakkuk etmiş masraf . accrued interest tahakkuk etmiş faiz.

acculturation

(i). bir kültürün başka bir kültürden aldığı tesir.

accumulate

(f). yığmak; toplamak , biriktirmek; birikmek, çoğalmak, yığılmak.

accumulation

(i). yığma, biriktirme, toplama; toplanma, yığılma; biriktirilmiş veya toplanmış şeyler; biriktirilip sermayeye eklenen faiz.

accumulative

(s). toplayıcı, biriktirici; toplanmış, birikmiş.

accumulator

(i). toplayıcı şey veya kimse; su gücünü toplayan cihaz; (ing). akümülatör, akü .

accuracy

(i). doğruluk, dikkat, titizlik, ihtimam, incelik.

accurate

(s). doğru, sahi, tam; ince accurately (z). doğru olarak, kusursuz bir şekilde.

accurateness

(bak). accuracy. ac.curs.ed (s). lanetlenmiş, melun,meşum, nefret uyandıran, menfur.accursedly (z). meşum olarak, uğursuzca.

accursed

(s). Lânetlenmiş, melun, meşum; nefret uyandıran, menfur. accursedly (z). meşum olarak, uğursuzca.

accusative

(s)., (i)., (gram) ) (-i) halinde; (i). (-i) hali.

accuse

(f). suclamak, itham etmek, cürüm isnat etmek accusa'tion (i). cürüm isnadı, suçlama, itham; töhmet accused (s). sanık, maznun.

accustom

(f). alıştırmak accustom oneself alışmak, âdet edinmek, itiyat peyda etmek be accustomed to itiyadında olmak , alışkın olmak.

ace

(i). as, birli iskambil oyununda); zerre; beş düşman uçağı düşüren pilot; spor as oyuncu. ace in the hole (ABD). argo en son koz, yedek koz. He was within an ace of falling .Az daha düşecekti Düşmesine ramak kaldı.

acedia

(i). halsizlik, kaygısızlık.

acentric

(s). merkezsiz, merkez dışı .

acephalous

(s). başsız, reissiz; (zool). asefala sınıfından; (bot). başsız.

acerb

(s). acı, sert.

acerbate

(f). acılaştırmak; sinirlendirmek.

acerbity

(i). ekşilik, acılık; terslik, sertlik, huysuzluk.

acetabulum

(i), (anat). hokka çukuru.

acetanilide

(i). teskin edici ve ateş düşürücü bir ilâç, asetanelit.

acetate

(i). bir nevi sentetik kumaş, rayon; asetik asit tuzu.

acetic

(s). sirke gibi, ekşi. acetic acid asetik asit, sirke asidi.

acetify

(f). ekşitmek, ekşimek.

acetone

(i). aseton.

acetylene

(i). asetilen.

achaean,achaian

(s). Eski Yunanistan'a ait .

ache

(i). (f). ağrı, sızı, acı; (f) ağrımak, sızlamak, acımak.

achene

(i). (bot). aken, kapçık meyva, tek tohumlu, açılmaz ve sert kabuklu bir meyve tipi.

achieve

(f). başarmak, yapabilmek, üstesinden gelmek; kazanmak, meydana getirmek muzaffer olmak achievement (i). başarı, muvaffakiyet; husule getirme, başarma; husule getirilmiş şey. achievement test başarı testi.

achilles'tendon

(biyol). ökçe veteri, Aşil kirişi.

achondroplasia

(i)., (tıb). cücelik, bodurluk.

achromatic

(s). renksiz; renkleri tabii haliyle gösteren; (müz). perdesi değişmeyen; akromatik.

achromatopsia

(i)., (Tıb). renk körlüğü, akromatopsi.

acicular

(s). iğne ve diken şeklinde olan.

acid

(i)., (s). asit, ekşi şey, ekşi; (s). asit niteliğinde; asit fazlalığı olan. acid'ity (i). ekşilik , ekşime, asidite.

acidify

(f). asit etmek, ekşitmek.

acidosis

(i)., (tıb). asidoz, özellikle şeker hastalığında kanın asitli hali.

acidulate

(f). mayhoş etmek, biraz ekşitmek. acidulous (s) mayhoş, eksice.

aciform

(s). iğne biçiminde.

ack-ack

(i). uçaksavar ateşi.

acknowledge

(f). doğruluğunu kabul etmek, teslim etmek, onaylamak, tasdik etmek; şükranla tanımak; gerçek veya kanuni olduğunu kabul etmek. acknowledgment (i). teslim, onaylama, tasdik, itiraf, kabul, teşekkür; senet, tasdikname, borç ikrarı.

aclinic

(s). meyilsiz. aclinic line pusula iğnesinin meyilli olmayıp kendiliğinden yatay kaldığı mıknatıslı ekvator çizgisi.

acme

(i). doruk, zirve, olgunluk zirvesi; (Tıb). buhran, kriz.

acne

(i). sivilce; (Tıb). akne, bir çeşit cilt hastalığı.

acock

(z), küstahça; eğri.

acolyte

(i). kilisede rahibe yardım eden memur; yardımcı kimse.

aconite

(i). kaplan boğan, bıldırcın otu,(bot). Aconitum napellus. wolfsbane aconite kurtboğan.

acorn

(i). meşe palamudu.

acoustic

(s). işitme duyusu ile ilgili, ses ilmine ait, işitmeye ait. akustik.

acoustics

(i). akustik ilmi; akustik bina inşa etme ilmi. acoustics (i)., bir odanın akustik vasfı.

acquaint

(f). haberdar etmek, bilgi vermek, malumat vermek. be acquainted with tanımak, şahsen bilmek. acquaint oneself with öğrenmek, aşinallk peyda etmek.

acquaintance

(i). tanıdık, bildik; iyi bilme; haber, bilgi, malumat; tanış.

acquaintanceship

(i). ahbaplık , tanışıklık, aşinalık.

acquest

(i). ele geçen şey; (huk). verasetten başka bir şekilde ele geçen şey.

acquiesce

(f). kabul etmek, razı olmak, muvafakat etmek. acquiescence (i). uysallık, razı olma, kabul etme. acquiescently (z). uysallıkla,

acquire

(f). ele geçirmek, elde etmek, kazanmak, istihsal etmek, tedarik etmek. acquired (s). kazanılmış, müktesep. acquired characteristics doğuştan olmayıp sonradan kazanılan özellikler.

acquirement

(i). kazanç, iktisap; ilim, marifet, hüner.

acquisition

(i). kazanılan şey, iktisap; kütüphaneye yeni gelen kitap; müzeye yeni gelen eşya.

acquisitive

(s). açgözlü; elde edilebilen. acquisitive instinct açgözlülük, kespetme eğilimi.

acquit

(f). suçsuz çıkarmak, beraat ettirmek. acquit oneself görevini yapmak; davranmak hareket etmek. acquit oneself well vazifesini iyi yapmak. be acquitted beraat etmek, temize çıkmak.

acquittal

(i). suçsuzluk hükmü, beraat.

acquittance

(i). zimmetten kurtulma; ibra senedi, makbuz,

acre

(i). bir arazi ölçü birimi, 0404 hektar, 0404 dönüm, 430 eski dönüm. God's acre mezarlık. acres (i)., (çoğ). emlak, arazi; (k). dili çok miktar.

acreage

(i). dönüm miktarı, arazi alanı.

acrid

(s). acı, ekşi, keskin, sert; zihni kurcalayan.

acrimonious

(s). acı, ters, haşin, sert. ac'rimony (i). acılık, haşinlik, sertlik.

acrobat

(i). akrobat, cambaz.

acrobatics

(i). cambazlık, akrobasi.

acromion

(i)., (anat). akromyon, omuz çıkıntısı.

acronym

(i). birkaç kelimenin baş harflerinin veya ilk hecelerinin bir araya gelmesiyle oluşan kelime: NATO, U N ESCO.

acropolis

(i). şehrin en yüksek noktasında bulunan iç kale veya hisar, akropol.

across

(z)., edat ortasından, iSinden veya üstünden karşı tarafa geçerek; edat çaprazvari, öbür tarafa, karşı yakada. come across rast gelmek, tesadüf etmek; (k). dili görünmek. come across with (k). dili istemeyerek vermek.

acrostic

(i). akrostiş.

acrylic

(i). sıcakken yumuşak olan plastik.

act

(i). yapılan şey, iş, fiil, ameliye; kanun; resmi yazı; tiyatro perde. act of God (huk). icbar edici sebep, insan kudretinden üstün afet(yıldırım inmesi gibi). caught in the act suçüstü (cürmü meşhut halinde) yakalanmış. put on an act poz yapmak.

act

(f). rol yapmak, oynamak; taklit etmek; yapmak, işlemek; etkilemek, tesir etmek; hareket etmek, davranmak; temsil etmek, rolünü oynamak. act up yaramazlık etmek, gösteriş yapmak. act as başkasının vazifesini yapmak. act on a suggestion yapılan teklife göre davranmak.

acting

(s). yapan, işleyen, temsil eden; vekil olan, vekâlet eden.

actinic

(s). güneş vb. ışınlarının kimyasal değişiklikler meydana getirme özelliğine ait. actinic rays kimyasal değişiklikler meydana getiren ışınlar.

actinism

(i). güneş vb ışınlarının kimyasal değişiklikler meydana getirme özelliği.

actinium

(i). aktinyum.

actinometer

(i). güneş ışınlarının kuvvetini ölçen araç, aktinometre.

action

(i). iş, amel, çalışma, meşguliyet, faaliyet, fiil; hukuk davası; etki, tesir, kuvvet, nüfuz; tiyatro bir oyundaki olaylar dizisi; harekete geçme (asker,makina v.b.). actionable (s). dava edilebilir.

activate

(f). faal hale getirmek, harekete geçirmek; (fiz). radyoaktif hale getirmek.

activation

(i). faal hale getirme; lâğım sularının hava ve bakterilerle temas ettirilmesi sonucunda temiz su haline getirilmesi.

active

(s). hareket kuvveti olan, etkin, değiştirebilen, fail; faal, çalışkan; pratik; hareketli, canlı, yerinde duramayan, çevik; (gram). etken, aktif; (tic). faiz getiren, paraya çabuk çevrilebilen (sermaye). active officer muvazzaf subay. active volcano aktif durumda olan yanardağ.

activism

(i)., (fels). aktivizm, etkincilik ; güneş vb ışınlarının kimyasal değişiklikler meydana getirme özelliği; eylemcilik.

activist

(i). etkinci; eylemci, özellikle politikada eylemciliğe meyilli olan kimse.

activity

(i). faaliyet; fiil, amel; kuvvet; etki, tesir; faal oluş; tez canlılık, tetiklik.

actor

(i). artist, aktör, oyuncu; yapan kimse.

actress

(i). artist, aktris, kadın oyuncu.

actual

(s) gerçek, hakiki, asli, asıl, fiili; şimdiki. actual'ity (i). hakikat ac'tualize (f). gerçekleştirmek, hakiki kılmak, kuvveden fiile çIkarmak. actually (z). hakikatte , gerçekten; bilfiil.

actuar,y

(i). hayat sigortası istatistikleri uzmanı.

actuate

(f). kuvveden fiile çıkarmak , harekete getirmek; olumlu bir şekilde etkilemek.

acuity

(i). keskinlik, sivrilik.

aculeate

(s). sivri; iğneli.

acumen

(i). dirayet, feraset, çabuk kavrayış.

acuminate

(f)., (s). açmak; (s). ucu uzun ve sivri.

acupuncture

(i)., (tıb). iğne saplamak suretiyle teşhis ve tedavi.

acute

(s). sivri, keskin, ince; zeki, zeyrek, açıkgöz; aşırı hassas; tiz, keskin (ses); (Tıb). akut; hâd, vahim, ağır, şiddetli. acute angle dar açı.acutely (z). zekâ ile; şiddetle. acuteness (i). zekâ keskinlik.

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL