woo ne demek Türkçe anlamı

f. kur yapmak; kazanmaya çalışmak; korte etmek.

i., s., f. tahta, kereste, ağaç; odun; orman, koru; s. tahta, ahşap; f. ağaçlandırmak, orman haline getirmek; odun tedarik etmek. woods i., çoğ. orman, koru. wood alcohol odun ispirtosu, metanol, metil ispirtosu. wood coal odun kömürü, mangal kömürü; linyit. wood engraving tahta oymacılığı; tahta kalıptan basılan resim, gravür. wood lot koru, ağaçlık. wood mouse orman sıçanı,zool. Mus sylvaticus. wood nymph orman perisi. wood pigeon tahtalı, tahta güvercini, zool. Columba fasciata. wood pulp kağıt hamuru. wood pussy k.dili. kokarca.

i. filelması, bot. Feronia elephantum.

i. odunluk.

i. hanımeli, bot. Lonicera periclymenum;frenk asması, bot. Parthenocissus quinquefolia.

i. tahta basma kalıbı; tahta kalıp ile basılmaş desen veya resim.

i. ağaç kurdu.

i. oymacılık; tahtada oyma işi.

i. Kuzey Amerika'ya özgü bir çeşit dağ sıçanı, zool. Marmota monax.

i. çulluk, zool. Scolopax rusticola.

i. ormancılık, orman bilgisi, avcılık; oymacılık.

bak. woodblock.

i. baltacı, odun kesicisi, odun yarıcısı.

s. ağaçlı; odunlu.

s. tahtadan yapılmış, tahta, ağaç, ahşap; odun gibi, kalın kafalı; cansız, ruhsuz, etkisiz. wooden horse Truva atı, tahta at. wooden Indian tahtadan oyulmuş kızılderili heykeli; odun gibi adam. woodenware i. tahtadan yapılmış sofra takımı.

i. odunluk.

i., s. ormanlık, ağaçlı arazi; s. ormanlık; ormanda yaşayan.

i. ağaççıl tarla kuşu, zool. Lullula arborea.

i. (çoğ. -men) baltacı; orman adamı; ormancı.

i. güzel ötüş.

i. ağaçkakan, zool. Picidae. green woodpecker yeşil ağaçkakan, zool. Picus vridis. lesser spotted woodpecker küçük ağaçkakan, zool. Dendrocopus.

i. odun istifi.

bak. woodblock.

i. ince otu, yapışkan otuna benzer bir bitki, bel'umotu, bot. Asperula.

i. odunluk.

i. keresteci, oduncu; korucu, ormancı; ormanda yaşayan kimse.

s. ormanla ilgili, orman havası veren.

i. ağaç tornacılığı. woodturner i. ağaç tornacısı.

i., çoğ., müz. tahtadan yapılmış nefesli sazlar, tahtalar.

i. bina içindeki ahşap kısımlar; dülgerlik; tahta işi.

s. ormanlık, ağaçlık, ormanı çok; ağaç veya odun cinsinden, oduna benzer.

i. flört eden kimse, aşık.

i. atkı, argaç; dokum, dokumuş.

i. havlama sesi.

i. alçak titreşimlli ses hoparlörü.

i. yün, yapağı; yün gibi yumuşak ve tüylü şey; kıvırcık ve kısa saç. wool comber yün tarayıcısı. all wool and a yard wide halis, saf, katışıksız. dyed in the wool dokunmadan önce boyanmış; sabit fikirli, önyarıglı. glass wool cam elyafı. pull the wool over one's eyes k.dili. aldatmak, coloq. gözünü boyamak. virgin wool ilk kez dokunmuş yün.

i. bir koyundan bir senede kesilen yapağı miktarı.

s. dokunmadan önce boyanmış.

s., i. yünden yapılmış, yünlü, yün; i. yünlü; çoğ. yünlüler.

i. post.

i. aklı başka yerde olma, hayal kurma, dalgınlık, dalgacılık. woolgatherer i. dalgın kimse.

i. yünü için koyun besleyen kimse.

s., i. yünlü, yün gibi; yumuşak; bulanık, karışık, dağınık; flu, net olmayan, yoz; i. yünlü iç çamaşır; yünlü. woolliness i. yün gibi oluş.

i. yün balyası; yün balyası bağı; bulut yığını.

i. yün çuvalı; İng. Lordlar Kamarası başkanının meclisteki yün minderi. be raised to the woolsack İng. Lordlar Kamarası başkanı ve adalet bakanı olmak.

i. yün tüccarı; yün çeşitlerini ayırıp tasnif eden kimse.

s., (argo) şaşkın, sersem, sarhoş.