NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

ven ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: ven
Bulunan Sonuç: 43

ven

kıs. Venerable.

venal

s. satın alınır rüşvetle kandırılır, para ile elde edilir; onurunu satmaya hazır. venal'ity i. nüfuz ve yetkisini satma rüşvet yeme. venally z. rüşvet yiyerek.

venatic , -ical

s., (eski) ava ait, avla ilgili, avda kullanılan.

venation

i. yaprak veya böcek kanadında damar düzeni.

vend

f. satmak; ilân etmek; satıcılık yapmak; satılmak. vender, vendor i. satıcı, işportacı, çerçi. vendible s. satılabilir. vend'ing machine (madeni para ile çalıştırılan) satıcı makina. vendi'tion i. satış.

vendace

i. ingiltere ve iskoçya göllerinde bulunan alabalık cinsinden lezzetli bir balık.

vendee

i., huk. alıcı.

vendetta

i. kan davası, kan gütme.

veneer

f., i. kaplamak, kaplama yapmak; fig. cilâlamak, yaldızlamak; i. kaplama tahtası; gösteriş, yapma tavır, yaldız, cilâ. veneering i. kaplama.

venerable

s. muhterem, saygı değer; kutsal, huşu uyandıran. venerably z. saygı uyandıracak şekilde.

venerate

f. çok muhterem tutmak, hürmet etmek saygı göstermek, ululamak. venera'tion i. hürmet, saygı.

venereal

s. cinsel ilişkiye ait; tıb. cinsel ilişkiden meydana gelen, zührevi. venereal disease zührevi hastalık.

venery

i., (eski) avcılık.

venery

i., (eski) aşırı cinsel ilişki.

venesection

i. tıb. toplar damardan kan alma.

venetian

s., i. Venedik'e ait; i. Venedikli. Venetian blind jaluzi. Venetian glass Venedik kristali. Venetian pearl camdan yapılmlş taklit inci. Venetian window orta kısmı enli ve diğer iki yan ensiz uç bölümlü pencere.

venezuela

i. Venezuela.

vengeance

i. intikam, öç; öç alma. with a vengeance büyük bir şiddetle; son derecede, ziyadesiyle, alabildiğine.

vengeful

s. öç alıcı, intikam alıcı, hınçlı, kinci. vengefully z. kinle, hınçla. vengefulness i. kinlilik, hınçlılık.

veni, vidi, vici

(Latince) geldim, gördüm, yendim. Roma İmparatoru Sezar'ın ünlü bir sözüdür. (Pontus kralı Pnarankes'i yendikten sonra söylemiştir.)

venial

s., ilah. affolunur, kolayca affedilebilir, affı mümkün. veniality, venialness i. af imkânı. venially z. affedilebilecek şekilde.

venice

i. Venedik.

venire

i., huk. davetiye.

venison

i. geyik eti, karaca eti.

venom

i. yılan veya akrep zehiri, ağı; kötülük, garez, kin, düşmanlık, diş bileme.

venomous

s. zehirli; zehirleyici; düşman, kin dolu, diş bileyen. venomously z. zehirli bir şekilde. venomousness i. zehirlilik; kinlilik.

venosity

i., fizyol. damarlılık; toplardamarlarda kirli kan bolluğu.

venous

s. toplardamara ait; kirli kana ait; bot., zool. damarlı.

vent

i., f. delik; menfez, ağız, açma; nefeslik; zool. hayvan kıçı; ask. top falyası; mahreç, çıkak, çıkıt; yarık; f. dışarı salıvermek; ifade etmek, göstermek, belirtmek. give vent to açığa vurmak. He vented his fury on the dog öfkesini köpekten çıkardı.

ventage

i. küçük delik.

venter

i. karın, batın; çıkıntı; huk. rahim, ana rahmi.

ventiduct

i. hava borusu.

ventilate

f. hava vermek, havalandırmak; açığa vurmak, ilan etmek. ventilating fan vantilatör, fırıldaklı yelpaze. ventila'tion i. havalandırma. ventilator i. havalandırma düzeni, vantilator.

ventral

s., i. karna ait, karında olan; anat. vücudun aşağı veya ön kısmına doğru; vücudun ön veya aşağı kısmındaki; bot. çiçeğin iç tarafına ait; i., zool. karın yüzgeci. ventrally z. karın tarafından, karna doru.

ventricle

i., anat. beden veya organda boşluk; karıncık. ventric'ular s. karıncıkla ilgili, karıncığa ait.

ventricose

s. göbekli; ortada veya yanda şişkin.

ventriloquism

i. vantrlogluk. ventriloquist i. vantrlog.

ventro-

(önek) karın.

venture

i., f. risk, riziko: şans işi, tehlikeli iş, cüret: f. bahta bırakmak; cesaret edip girişmek: cüret etmek: tehlikeli işe atılmak, riske girmek. at a venture rasgele. May I venture a suggestion? Bir teklifte bulunabilir miyim ?

venturesome

s. cüretli, atak, atılgan; riskli. venturesomely z. cesaretle. venturesomeness i. yiğitlik; maceraperestlik.

venturous

s. gözüpek, atılgan, cesur, cüretli; riskli, tehlikeli. venturously z. atılganca cesaretle. venturousness pervasızlık, cesurluk.

venue

i., huk. mahkeme yeri; olay yeri, cinayet mahalli; yetki dairesi.

venus

i. aşk tanrıçası Venüs; astr. Zühre, Venüs, Çulpan, Çobanyıldızı. Venus's flytrap sinekkapan, bot. Dionaea muscipula. Venus's looking glass ayna otu, bot. Specularia.

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL