NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

supp ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: supp
Bulunan Sonuç: 22

supp.

kıs. supplement.

supper

i. akşam yemeği; yemekli gece toplantısı.

supplant

f. ayağını kaydırıp yerine geçmek, yerini kapmak.

supple

s., f. yumuşak, kolayca eğilip bükülebilir, elastiki, esnek; uysal, yatkın, başkalarının suyuna giden; f. yumuşatmak. suppleness i. esneklik, elastikiyet.

supplement

i., f. ilâve, ek; zeyil; mat. bütünler açı; f. ilâve etmek, eklemek; doldurmak. supplemen'tal, supplemen'tary s. ilâve olan, bütünleyici; mat. bütünleyen, tamamlayan. supplementa'tion i. ekleme, ek, ilave, zeyil.

suppliance

i. rica, niyaz, yalvarış.

suppliant,supplicant

s., i. rica ve niyaz eden, yalvaran (kimse).

supplicate

f. rica ve niyaz etmek, yalvarmak; dua ederek yakarmak. supplicatingly z. yalvararak. supplica'tion i. yalvarış, yakarış, niyaz. supplicatory s. yalvarış kabilinden; niyaz eden.

supplier

i. sağlayan kimse; ihtiyacı karşılayan şey; tedarik eden firma.

supply

f., i. sağlamak, tedarik etmek, temin etmek; ihtiyacı karşılamak; tatmin etmek; telafi etmek, yerini doldurmak; bir makamı işgal etmek; i. tedarik, teçhiz; mevcut; gen. çoğ. erzak, gereç, levazım, malzeme; vekil. cut off the supplies gerekli ihtiyaç maddelerini kesmek. in short supply kıt, yetersiz. law of supply and demand arz ve talep kanunu.

supply

z. esnek olarak, kendini duruma uydurarak.

support

f., i. desteklemek; tahammül etmek, götürmek, dayanmak, tutmak, kaldırmak, çekmek; kuvvet vermek, cesaret telkin etmek; beslemek, geçindirmek; masrafını vermek; devam ettirmek; ispat etmek, teyit etmek; savunmak, müdafaa etmek; yardım etmek, tutmak, iltizam etmek; tutmak, düşürmemek; sabretmek, katlanmak; (tiyatro) yardımcı rolde oynamak; i. destekleme, tutma, düşmesine engel olma; destek olan kimse veya şey; destek, dayanak, mesnet, yatak; geçim.

supportable

s. çekilir, tahammül edilebilir; ispat edilebilir.

supporter

i. taraftar; yardımcı; jartiyer; askı; bileklik.

supportive

s. destekleyici; yardımcı; ispat etme hususunda faydalı. supportive therapy psik. hastaya problemlerinde yardımcı olarak yapılan psikoterapi; tıb. hastanın genel sıhhat durumunu kuvvetlendirerek hastalık bulgularının ortadan kaldırıldığı tedavi usulü.

supposable

s. tasavvuru mümkün.

suppose

f. zannetmek, farz etmek; doğru olduğunu kabul etmek; tasavvur etmek, düşünmek; tahmin etmek. Suppose he doesn't come. Farz edelim ki gelmedi. Ya gelmezse? Suppose we change the subject. Konuyu değiştirsek nasıl olur? He is supposed to be rich. Zengin olduğu zannediliyor. He is supposed to come. Gelmesi lâzım. I suppose so. Herhalde. The ship is supposed to arrive today. Geminin bugün gelmesi bekleniyor. Where's that road supposed to go? Acaba o yol nereye çıkar? You're not supposed to do that! Bunu yapmamalısınız. supposed s. sözde, (yanlışlıkla) kabul edilen, farz edilen.supposedly z. farz olunduğu gibi, güya.

supposition

i. zan, tahmin, kıyas; varsayım, ipotez, faraziye. suppositional s. tahmin kabilinden, farazi. suppos'itive s. tahmini, farazi.

supposititious

s. değiştirilmiş, sahte; tahmin kabilinden; varsayılı, ipotetik, farazi.

suppository

i., tıb. supozituvar, fitil.

suppress

f. bastırmak, sindirmek; önlemek, menetmek; zapt etmek; örtbas etmek, saklamak; gizli tutmak; durdurmak, kesmek. suppres'sion i. baskı; zapt etme, tutma; bastırma, sindirme. suppres'sive s. zapteden, tutan; bastıran, sindirici.

suppurate

f. cerahat toplamak; işlemek (yara). suppura'tion i. cerahat, irin. suppurative s. cerahat hasıl edici.

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL