sun ne demek Türkçe anlamı

i., f (-ned, -ning) güneş; güneş ışığı; güneşli yer; gün, gündoğumu; (şiir) yıl, sene; şaşaalı şey; peykleri olan yıldız; f. güneşlendirmek; güneşlenmek. sun bath güneş banyosu. sun compass kutuplarda kullanılan ve güneş ışınlarıyla işleyen pusula. sun dance yaz başında güneşe tapma dansı. sun deck güneş banyosu yapmaya elverişli güverte veya balkon. sun disk güneş kursu. sun god güneş tanrısı. sun lamp morötesi ışınları veren elektrik lambası; sin. çok kuvvetli lamba. sun parlor cam duvarlı ve güneşli oda. sun roof güneş banyosu yapmaya elverişli dam; arabanın güneşli havalarda açılabilir üst kısmı. sun tan güneşte bronzlaşma. sun tans ask. yazlık hâki üniforma. sun worshiper güneşe tapan kimse. a place in the sun uluslararası politikada söz sahibi olma; tanınma. under the sun dünyada, yeryüzünde.

f. güneş banyosu yapmak.

s. güneşte kurutulup konserve yapılmış (et).

f. güneşte kurutmak.

s. güneş geçirmez.

i. güneş ışını.

i. güneş şapkası.

i. su serpintisi içinde görülen gökkuşağı.

i., f. güneş yanığı; f. güneşten yanmak.

i. genellikle bulutlar arasından yayılan şiddetli güneş ışığı; güneş şeklindeki mücevherat.

i. üstü ceviz, meyve ve ağdalı şurup ile kaplanmış dondurma, peşmelba.

i. pazar günü. Sunday school kilisede pazar günü din dersleri verilen okul. a month of Sundays k.dili. uzun müddet. Sunday-go-to- meeting s., k.dili. en iyi, bayramlık.

f., i. ayırmak, koparmak, ayrı bırakmak, bölmek; kopmak, ayrılmak; i. ayırma; kopma. cut in sunder, cut asunder parçalara ayırmak.

i. güneş gülü, bot. Drosera.

i. güneş saati.

i. yalancı güneş, güneşin hayali.

i. güneş batması, gurup, akşam; geniş kenarlı kadın şapkası.

i., k.dili. serseri kimse; Avustralya'da dilenci serseri; (argo) çok sıkı disiplinli gemi süvarisi.

s. güneşte kurutulmuş.

i., çoğ. ufak tefek şeyler.

i. (çoğ. -drops) akşam çuhaçiçeği, bot. Oenothera.

s. çeşitli, ufak tefek, türlü türlü; bazı, birtakım.

s. güneşte solmayan.

i. (çoğ. -fish, -fishes) ay balığı, pervanebalığı, zool. Mola mola; güneş balığı.

i. ayçiçeği, gün çiçeği, günebakan, bot. Helianthus annuus.

bak. sing.

i. büyüteç, pertavsız.

i., (çoğ.) güneş gözlüğü.

i. tan, fecir; güneşin ısıtıcı ışığı.

f., bak. sink. sunk fence hendek içinde saklı bahçe duvarı.

s. su içine gömülmüş; bir yüzey altında olan; etrafından daha alçak seviyede olan; çökmüş.

s. güneş görmeyen, güneş almayan; kasvetli.

i. güneş ışığı.

s. güneşli.

i., sunn hemp bir cins kenevir, bot. Crotalaria juncea.

i. sünnet, farz.

i. Sünnilik.

i. Sünni.

s. güneşli; güneş gibi; neşeli. sunny side güneşli taraf; (bir işte) iyi cihet, ümit verici yön. sunny side up çevrilmeden pişirilen (tavada yumurta).

i. gündoğumu, güneş doğuşu; sabah.

i. bol pencereli ve güneşli oda.

i. bitkilerde görülen fazla güneşten ileri gelen hastalık.

i. bitkilerin fazla güneşten kavrulması.

i. günbatımı, güneş batması, gurup; akşam; günbatımında gök renkleri; çöküş devri, gerileme devri.

i. güneş siperliği, güneşlik; güneş şemsiyesi; tente.

i. güneş ışığı; güneş; güneşin ısıtıcı ışığı; neşelilik.

i. güneş lekesi.

i. yıldıztaşı.

i. güneş çarpması.

i., A.B.D. gündoğumu.

z., s. güneşe doğru (olan). sunwards z. güneşe doğru.

z. güneşin hareket ettiği yönde.