NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

press ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: press
Bulunan Sonuç: 11

press

i. basın, basılmış şeyler ve özellikle gazeteler; basın mensupları; gazete yazısı; matbaa makinası; matbaa, basımevi; baskı tezgâhı; pres, cendere, mengene; sıkıştırma; kalabalık, yığışma; sıkışma, acele, baskı, iş çokluğu; baskı sanatı; elbise dolabı; (giyside) ütü. press agent (sanatçının) basın sözcüsü. press association basın kurumu. press box herhangi bir yerde basın mensuplarına ayrılan yer. press clipping gazet. kupür. press conference basın toplantısı. press gallery basın locası. press of canvas yelkenin rüzgârın elverdiği kadar açılması. press proof matb. son prova, makina provası. press release basın bildirisi. freedom of the press basın özgürlüğü. go to press matbaaya verilmek, basılmak. hat press şapka kalıbı. hay press ot presesi. in press basılmakta. off the press bas- kıdan çıkmış. oil press yağhane. the press of modern life zamanın gerektirdikleri. the yellow press günlük olayları abartmalı ve hissi bir dille yayımlayan gazeteler.

press

f. basmak; sıkmak, sıkıştırmak; sıkıp suyunu veya yağını almak, özsuyunu almak; sıkıştırmak, baskı yapmak, zorlamak, üstüne düşmek, ısrar etmek; sıkıca sarılmak; zorlamak; hızlı sürmek, çok koşturmak; ütülemek; kitle halinde ilerlemek. press forward hızla ilerlemek. Don't press your luck. Şansına güvenme. Time is pressing. Vakit dar.

pressed

bak. press; s. sıkışmış; bastırılmış. pressed brick fırına sürülmeden önce kalıba konulmuş tuğla. be pressed for time vakti olmamak, acele işi olmak.

presser foot

dikiş makinasında ayak.

pressing

s. acele, evgin; sıkı. pressingly z. sıkıştırarak, acele ile.

pressman

i. basımcı; İng. gazeteci, muhabir; ütücü.

pressmark

i. kütüphanelerde kitabın hangi rafa ait olduğunu belirtmek üzere kitap içine konulan işaret.

pressroom

i. basım odası.

pressure

i. baskı, tazyik, basınç; hücum; basınç kuvveti. pressure cabin hav. tazyikli kabin. pressure cooker düdüklü tencere. pressure gauge basıölçer, manometre. pressure group hükümete tesir etmeye çalışan nüfuzlu grup; kendi çıkan için meclise veya umuma baskı yapan grup. pressure point tıb. deride basınca karşı hassas olan nokta. atmospheric pressure hava basıncı. blood pressure tansiyon. bring pressure to bear zorla yaptırmaya çalışmak, sıkıştırmak. financial pressure para sıkıntısı. high pressure yüksek basınç. hydrostatic pressure sıvı maddelerin basınç kuvveti. low pressure alçak basınç. standard pressure standart basınç. work at high pressure son süratle çalışmak. work under pressure baskı veya zor altında çalışmak.

pressurize

f. tazyik altında tutmak; hav. yüksek uçuşlarda uçağın içindeki havayı yeterli basınçta tutmak.

presswork

i. matbaa işi, basım işi; basılmış şeyler.

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL