pot ne demek Türkçe anlamı

i. kap, maden veya topraktan yapılmış yuvarlak kap, kavanoz; kadeh; bir kap dolusu; ıstakoz tutmaya mahsus sepet; baca başlığı; kumarda bir oyunda ortava konan paranın toplamı; k.dili büyük miktarda para; jeol. akıntının nehir dibinde açtığı yuvarlak çukur, bu çukurda bulunan çakıl; (argo) haşiş; bak. potentiometer. pot bottle takriben yarım litrelik şişe. pot cheese süzme peynir. pot hat melon şapka. pot liquor yemek suyu. pot roast ağır ateşte pişmiş et, kapama. pot shot sadece çantayı doldurmak maksadıyle avlama; kısa mesafeden silah atma; rasgele vuruş. chamber pot lâzımlık. chimney pot baca başlığı, ocak külâhı. go to pot bozulmak, mahvolmak. lobster pot ıstakoz sepeti.

f. (-ted, -ting) yağ ve baharatla kavanoza basmak; kavanozda muhafaza etmek; saksıya dikmek; yemek için avlamak, tüfekle rasgele vurmak; bilardoda çukura düşürmek; k.dili kapıp cebe indirmek.

s., i. içilebilir; i., çoğ. meşrubat, içecek.

i., Fr. koyu çorba.

i. potas, kalya taşı, potasyum hidrat.

i., kim. potasyum.

i. içme; içki; içki âlemi.

i. (çoğ. -toes) patates, bot. Solanum tuberosum. potato bug, potato beetle patatese zararı dokunan böcek, patates böceği. potato chip çips. potato race patates yarışı. potato rot daha toprakta iken patatesi çürüten hastalık. small potatoes adi ve önemsiz şey veya kimse. sweet potato bir çeşit tatlı patates, bot Ipomoea batatas, Hatay patatesi.

i. göbek, büyük ve şiş karın; şişkin karınlı adam, göbekli kimse; kenarları şişkin soba. potbellied s. göbekli.

i., k.dili yalnız geçim parası kazanmak maksadıyle yazılan kitap veya meydana getirilen sanat eseri.

i., İng. lokantada bulaşıkçı.

i. kuvvet, kudret, güç; yetki, salâhiyet; etki, tesir; nüfuz; potansiyel; erkeğin cinsel iktidarı.

s. kuvvetli, güçlü, kudretli; etkili, tesirli, nüfuzlu; yetkili, salâhiyetli; cinsi iktidarı olan (erkek). potently z. etkileyici surette; kuvvetle, tesirli olarak.

i. hükümdar, kral; büyük yetki ve otorite sahibi.

s., i. kuvvetli olan; muhtemel; fiz. gizil, potansiyel; i. mümkün olan şey, imkân, ihtimal; güç, iktidar; gram. yeterlik fiili; elek. potansiyel, gerilim. potential energy gizilgüç, potansiyel enerji. potential mood gram. yeterlik kipi. reach its highest potential mümkün olan en yüksek kudretine erişmek. potential'ity i. mümkün olan hal veya keyfiyet, imkân. potentially z. kuvvede olarak, imkan dahilinde.

i., elek. üç bağlantılı reosta; voltölçer.

i., f. boğucu toz veya duman bulutu; telâş, gürültü, karışıklık, şamata; f. başını ağırtmak, üzmek, sinirlendirmek; gürültü etmek.

i. yemeğe tat veren maydanoz gibi yeşillik.

i. (yolda) derin çukur; kayalarda su ve çakılların açtığı çukur.

i. tencereyi ateş üzerine asmaya mahsus S şeklindeki çengel; özellikle el yazısı öğrenenlerin S şeklindeki çizgileri.

i. ilâç dozu, bir defada verilen ilaç veya zehir; iksir.

i. (Kuzey Pasifik sahilinde oturan Kızılderililerde) hediye; kış festivali; misafirlere hediye dağıtılan ve eşyanın tahrip olunduğu tören; k.dili parti, eğlence.

i. hazır bulunan yemek, Allah ne verdiyse .take potluck bulunan yemeği yemek.

i., Fr. odaya güzel koku vermek için kavanoz içinde biriktirilen gül yaprakları ve baharat; müz. potpuri; edebi seçmeler, müntahabat, seçmeler.

i. kırık çömlek parçası.

tıb. Pott hastalığı, omurga kemiğinin çürumesi.

i. türlü yemeği; sebze çorbası.

s. saksıya konmuş; çömlekte pişmiş;( argo) küfelik olmuş.

i. çömlekçi. potter's field fakirler için ayrılmış mezar. potter's wheel çömlekçi çarkı.

bak. putter.

i. çömlek işi, çanak çömlek; çömlek imalâthanesi; çömlekçilik.

i. 1,9 litrelik sıvı ölçüsü; bu miktar sıvıyı içine alan kap; içki; İng. küçük kap veya sepet.

s. İng., k.dili göze çarpmayan; hafif içkili; solak.

i. çocuk lâzımlığı; lâzımlıklı iskemle.