pet ne demek Türkçe anlamı

i., s., f. (-ted, -ting) evde beslenen ve çok sevilen hayvan; sevilen kimse veya şey; s. evcil; gözde, en çok sevilen; f. sevmek, okşamak. pet aversion, pet hate en çok nefret edilen şey veya kimse. teacher's pet öğretmenin gözdesi.

i. öfke, kızgınlık, sinirlenme. in a pet kızgın.

i., bo.t taç yaprağı, çiçek yaprağı, petal. petaled s. taç yaprakları olan. petaloid s. taç yaprağına benzer.

i., ask. eskiden kapı veya duvar yıkmak için kullanılan barut kutusu; bir çeşit fişek. hoist with veya by one's own petard kazdığı kuyuya kendi düşmüş.

i .ufak valf.

f., k.dili, out ile tavsamak, hızı azalmak; tükenmek.

i., bot. yaprak sapı, petiol. petiolar s., bot. yaprak sapına ait. petiolate s. saplı, sapı olan.

s. küçük, ufak. petit jury bir davada son kararı veren on iki kişilik juri heyeti. petit mal tıb. sara hastalığının hafif şekli. petit point etamin veya kanaviçe üzerine yapılan kanaviçe işi.

s. ufak, ince, narin .

i., f. rica, istirham; temenni, dilek, niyaz, dua; arzuhal, istida dilekçe; f. rica etmek, istirham etmek; talepte bulunmak; dilemek, niyaz etmek; dilekçe vermek. petition in bankruptcy borçlu veya alacaklı tarafından yapılan iflas talebi.

Lat., man. tartışma konusu olan bir meselenin hiç bir delile dayanmadan doğru olduğunu iddia etme.

i., zool. yelkovankuşuna benzer herhangi bir deniz kuşu.

i. taş kesilme, taşlaşma; taş kesilmiş şey, fosil. petrifactive s. taş haline getiren.

f. taş haline getirmek; aşırı derecede hayrete düşürmek, aklını başından almak, sersemleştirmek; taşlaşmak.

i. petrokimya.

i. tarihöncesinde yapılmış taş resim.

i. kayaya oyulmuş resim veya yazı.

i. kayaları sınıflandırma.

i., İng. benzin; eski petrol.

i., ecza. saf vazelin.

i. petrol. crude petroleum ham petrol.

i. kaya ilmi.

s. kayaya benzer; kaya gibi, taş gibi.

i. iç etekliği, jupon; etekliğe benzer şey; (şaka) kadın; elek. fincan, cam izolatör. petticoat government kadın hâkimiyeti.

f. (-ged,-ging) teferruata boğulmak; hukuki işlerde hile yapmak; ufak tefek hukuki işlere bakmak.

i. aşağı sınıf avukat; madrabaz dava vekili; iş simsarı; aşırı derecede teferruatla uğraşan kimse.

s. alıngan, hırçın, huysuz. pettishly z. alınganlıkla, huysuzlukla. pettishness i. alınganlık, huysuzluk, hırçınlık.

i., çoğ. domuz paçası; çocuğun ayak parmakları.

i. göğüs, bağır. in petto kendine; saklı.

s. önemsiz, ehemmiyetsiz, adi, olağan, ufak tefek; ikinci derecedeki; pireyi deve yapan. petty cash küçük kasa; ufak kasa defteri. petty jury bak. petit jury. petty larceny çok değerli olmayan bir şey çalma. petty officer den. assubay, erbaş. pettily z. önemsiz olarak; habbeyi kubbe yaparak. pettiness i. küçük şeylerle uğraşma; aşağılık.

s. huysuz, ters, titiz, alıngan, sinirli. petulance, -cy i. terslik, huysuzluk. petulantly z. huysuzca, titizlikle, alınganlıkla.

i. petunya, boruçiçeği.

i. Çinlilerin porselen yapmakta kullandıkları feldispat.