NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

pers ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: pers
Bulunan Sonuç: 37

pers.

kıs. person, personal.

perse

s., i. koyu grimsi mavi; i. bu renk veya bu renk kumaş.

persecute

f. zulmetmek, eza etmek, gadretmek; baskı yapmak, tazyik etmek, sıkıştırmak; bir fikre veya dine olan inancından dolayı eza etmek veya öldürmek. persecu'tion i. zulum, zulmetme.

perseid

i., astr. her sene 10 ağustosa doğru görülen kayan yıldızlardan biri.

perseverance

i. sebat, azim, taannüt; ısrar.

perseveration

i. psik. bir düşünce veya harekete fazlasıyle saplanıp kalma.

persevere

f. sebat etmek, azimle devam etmek, ısrar etmek. persevering s. sebat eden. perseveringly z. sebatla, azimle.

persia

i. iran'ın eski ismi.

persian

s., i. iran'a ait, iranlı; i. iranlı, Acem; iran dili, Farsça, Farisi. Persian carpet iran halısı. Persian cat Ankara kedisi. Persian Gulf Basra körfezi, iran körfezi. Persian lamb iyi cins astragan kürk. Persian lilac mor leylâk, bot. Syringa persica Persian morocco iran sahtiyanı.

persiflage

i. yazı ve konuşmada lâubalilik önemsemeyiş.

persimmon

i. hurma, Trabzon hurması, Japon inciri, bot. Diospyros.

persist

f. kalmak, daim olmak; ısrar etmek, üstelemek, üzerinde durmak, inat etmek, sebat etmek. persistencei sebat, ısrar inat, devam etme. persistent s. ısrar eden, inatçı; devamlı. persistently z. ısrarla, üzerinde durarak, inatla; devamlı olarak.

persnickety

s., k.dili titiz, meraklı, kılı kırk yaran; aşırı dikkat ve ihtimam isteyen.

person

i. şahıs, kimse, adam kişi, fert; şahsiyet, sıfat; huk. kanuni hakları ve vecibeleri olan şahıs veya grup; gram. şahıs. first person gram. birinci şahıs. in person şahsen, bizzat.

persona

i. piyes veya romanda kişi; psik. etrafa karşı takınılan tavır. persona grata Lat. makbul şahsiyet, saygıdeğer kişi. persona non grata Lat. istenmeyen kişi.

personable

s. hoş görünen, cana yakın.

personage

i. şahsiyet, önemli kişi, muhim şahsiyet; sahnede canlandırılan şahsiyet.

personal

s., i. şahsa ait, şahsi, zati, özel, hususi, zata mahsus; huk. şahsi eşyaya ait, menkul eşya ile ilgili; gram. uç şahıstan birine ait; i. gazetede belirli bir sahıs hakkında çıkmış olan yazı; huk şahsi eşya. personal appearance bir filim artistinin sinema veya tiyatroya şahsen gelmesi; kıyafet, sima, dış görünüş. personal effacts özel eşya. personal identity fels. şahsiyetin istikrarı. personal pronoun gram. şahıs zamiri. personal property şahsi menkul eşya .personal remarks başkası hakkında kötü şahsi sözler.

personality

i. kişilik, şahsiyet, ferdiyet; şahıs, zat; gen. çoğ. hakaret niteliğinde söz.

personalize

f. şahsına mal etmek; şahıslandırmak, kişilik kazandırmak.

personally

z. şahsen, bizzat; kendine gelince.

personalty

i., huk. şahsi mal; menkul mal.

personate

s., bot. maskeli, personat.

personate

f., (tiyatro) bir karakteri canlandırmak; huk. aldatmak amacıyle kendini başka bir şahsiyet olarak göstermek; bir diğerinin hüviyetini benimsemek. persona'tion i. başka bir kimsenin hüviyetini benimseme.

personify

f. canlandırmak, şahıslandırmak, şahsiyet vermek; tecessüm ettirmek, cisimlendirmek. personifica'tion i. şahıslandırma, canlandırma; cisimlendirme.

personnel

i. personel, bir müessesenin bütün memurları, müstahdemler.

perspective

i., s. perspektif; görüş açısı; s. perspektife göre resimlendirilmiş. perspective view mesafelere oranla görünüş, perspektif manzara.

perspicacious

s. keskin zekâlı, anlayışlı. perspicaciously z. keskin zeka ile, anlayışla.

perspicacity

i. keskin zekâ, anlayış; nufuz edebilme yeteneği.

perspicuous

s. açık, vazıh. perspicu'ity i. açıklık, vuzuh.

perspiration

i. ter; terleme.

perspire

f. terlemek, ter dökmek.

persuade

f. ikna etmek, inandırmak; gönlünü yapmak, razı etmek; kandırmak. persuadable s. kandırılabilir, ikna edilebilir.

persuader

i. inandırıcı veya ikna edici kimse; A.B.D., (argo) tabanca.

persuasible

s. ikna edilmesi mümkün; kandırılır.

persuasion

i. inandırma, ikna etme; kandırma veya ikna etme kabiliyeti; kanaat, inanç, itikat; mezhep, din, akide

persuasive

s., i. kandırıcı, ikna edici. persuasively z. ikna edici şekilde. persuasiveness i. ikna edebilme gücü.

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL