man ne demek Türkçe anlamı

i. (çoğ. men) adam, erkek; erkek cinsi; insan; insan türü; erkek adam; uşak, erkek işçi; biri, bir kimse, şahıs, kişi; satranç veya dama taşı, pul the Man A.B.D., (argo) beyaz adam; yönetim, sistem. man about town tiyatro ve gece kulübüne sıkça giden adam. Man alive! Yahu! Be adam! man and boy hayatı boyunca. man and wife, man and woman kan koca. man Friday köle gibi sadık uşak (Robinson Crusoe'nun kölesi). man in the moon ayın içinde görüldüğü farzolunan hayalt adam . man in the street sokaktaki. adam man of letters edip, yazıcı. man of the house evin erkeği. man of the world halden anlayan adam. man's estate erkeğin madde ten ve manen olgunlaşması, rüşt. man to man erkek erkeğe, samimi olarak, açıkça. as a man insan gözü ile, insanlık bakımından. as one man birlikte, uyuşarak. be one's own man müstakil olmak, kendisini idare edebilmek. best man sağdıç. every man jack herkes, son ferde kadar. fellow man hemcins, insan .inner man insanın tinsel varlığı; mide, iştah. play the man erkekçe davranmak. to a man son ferde kadar, hepsi birden.

(ünlem), (argo) (şaşkınlık, zevk, onay gösterir): Hey,man! Man, what a gamel; (konuşmada bir anlamı olmadan boşlukları dolduran söz): Man, did you see...

f. (ned, ning) bir işe adam tayin etmek.

i. iri bir cins deniz anası; eski harp gemisi.

i., antro. insan veya maddede bulunabilen dogaüstü bir kuvvet.

i., gen. çoğ., f. kelepçe; f. kelepçe takmak, kelepçelemek.

f. idare etmek; çevirmek, kullanmak; terbiye etmek; yola getirmek; kandırmak; tertip etmek, düzenlemek; yolunu bulmak; müdür olmak; işini uydurmak, işini çevirmek; geçinmek.

s. idare edilir, idare edilebilen. manageabil'ity, manageable ness i. idare olunma kabiliyeti. manageably z. idare olunur surette.

i. idare, yönetim, usul; yönetim kurulu, idare edenler.

i. yönetmen, müdür, direktör; idare memuru, yönetici, idareci. board of managers idare heyeti, yönetim kurulu.

s. yönetimsel, idari, idareye veya müdüre ait .

i. Managua şehri, Nikaragua'nm başkenti.

i., z., isp. yarın veya başka bir zaman; colloq çıkmaz aynı son çarşambası.

i. asker, eski zamanda süvari neferi.

i. denizayısı, denizperisi, zool. Trichechus manatus.

i., s. Mançuryall, Mançu; Mançurya dili; s. Mançulara veya dillerine ait.

i., huk. yüksek mahkeme tarafından bir alt mahkemeye veya belediyeye verilen yazılı emir.

i. (eski) çin'de askeri veya mülki yüksek memur; mandalina, bot. Citrus reticulata; mandalina rengi; manda lina liköru; b.h. eskiden çin'in resmi dili olan bir Kuzey çin lehçesi mandarin. duck çin ördeği, zool. Aix galericulata.

i. diğer bir memleket üzerinde mandası olan memleket. man dater; vekil.

i. manda; vekalet; emir, ferman; emirname.

s., i. zaruri, zorunlu, gerekli; i. mandater; vekil.

i. çene kemiği, alt çene; kuş gagasının üst veya alt kısm;ı eklembacaklılarda üst çenenin bir yanı. mandib'ular s. çene veya gagaya ait. mandib'ulate(d) s. çenesi olan.

i. mandolin.

i. adamotu, kan kurutan, adamkökü, muhabbet otu, hacı otu, bot. Mandragora officinarum; bak. May apple.

i., mak. mil, fener mili, çıkrık iği, mandrel; bir kalıbın yuvarlak çelik göbeği.

i. Batı Afrika'da yaşayan ve sürü halinde gezen bir cins iri ve yırtıcı maymun, zool. Mandrillus sphinx.

i. yele.

i. yamyam; insan eti yiyen köpekbalığı veya başka hayvan.

i. manej, at eğitimi; bu eğitimin yapıldığı yer; talimli atın yürüyüşü ve hareketleri.

i., çog. (eski) Romalılarda ölmüş kişilerin mabutlaştırımış ruhlan; ruh.

i., f. manevra; hile, dolap; tedbir; f. manevra yapmak; dolap çevirmek; tedbir almak.

s. erkekçe, mert, cesur, yiğit. manfully z. erkekçe, yiğitçe. manfulness i. mertlik, yiğitlik.

i., kim manganat, manganik asidin herhangi bir. tuzu.

i. mangan, manganez. manganese steel manganezli sert çelik.

i. bir manganez filizi; dört değerli mangandan oluşan tuz .

i. hayvanlarda uyuz hastalığı .

i., ing. hayvanlara yedirilen pancar.

i. yemlik, ahır yemliği.

f. vurarak ezmek veya parçalamak, kabaca kesip şeklini bozmak; bozmak.

i., f. iki silindirli ütü makinası; f. silindirli makina ile ütülemek.

i. (çoğ. es veya s) Hindistan'a mahsus yumurta şeklinde ve sarımsı bir meyva, Hint kirazı, .mango, bot Mangifera indica.

i. eskiden taş veya ok atan bir mancınık.

i. tropikal memleketlere mahsus kalın kabuklu ve sulu bir meyva; bu meyvayı veren ağaç, bot. Garcinia mangostana.

f. mangrov, tropikal kuşaktaki kıyı ve bataklıklarda yetişen bir bitki cinsi, bot. Rhizophora mangle.

s. uyuz, uyuz gibi olan; perişan, pis, iğrenç, tiksinti veren. manginess i. uyuzluk.

f. kabaca itmek; kaba kuvvetle itip kakmak; makina kullanmadan kaba kuvvetle kaldırmak.

i. Manhattan adası; New York'ta hürriyet abidesinin bulunduğu adacık. New York iş dünyasının merkezi. Viski ve vermutla yapılmış bir içki. Manhattan District atom bombası. planının şifreli ismi.

i. yeraltına inip boru veya kablo onarımı yapmak için caddelerdeki yuvarlak ve üstü kapaklı delik, baca.

i. erkeklik, yiğitlik; erkeklik hali veya çağı; insanlık. manhood suffrage bütün ergin erkeklerin rey verme hakkı.

i. bir insanın bir saatlik çalışması.

sonek asırı merak: bibliomania i. kitap düşkünlüğü. kleptomania i. hırsızlık hastalığı. megalomania i. büyüklük kuruntusu.

i. fazla düşkünlük, iptilâ, merak, mani; manya denilen bir çeşit delilik, cinnet.

s., i. çılgın, deli; i. manyak kimse, çıldırmış kimse.

s. çılgıni deli. maniacally z. delice, çılgınca.

i., s. M.S. 3. ve 5. yüzyıllar arasında rağbet bulan ve Zerdüştlük mezhebinden esinlenip hem Allaha hem Seytana inanan bir mezhep; s. bu mezhebe ait. Manich(a)eism i. bu mezhep ve inançları.

i., f. el ve bilhassa tırnak tuvaleti; manikürcü; f. manikür yapmak. manicurist i. manikürcü.

i. manifesto, kaptan tarafından gümrük idaresine gemideki malları bildirmek üzere verilen liste, gümrük beyan namesi, yük senedi.

s. aşikar, belli, açık, meydanda olan. manifestly z. açıkça, aşikar olarak. manifestness i. açıklık, aşikarlık.

f. açıkça göstermek, belirtmek, izhar etmek, ispat etmek; manifestoda göstermek; kendini belli etmek, kendini göstermek.

i. tezahür, görünme, belli olma; meydana koyma.

i. (çoğ. toes) tebliğ, bildiri, umuma hitap eden beyanat.

s., i. türlü türlü, pek çok, değişik, çeşit çeşit; i teksir edilmiş kopyalardan biri; mak. birkaç ağızlı boru, taksim borusu.

f. makina ile kopyalarını çıkarmak (mektup); teksir etmek, çoğaltmak. manifolder i. teksir makinası.

i. manken, insan şekli; anatomi modeli; adamcık, ufak adam, cüce.

i. Manila, Filipin adalarının başşehri; Manila keneviri; Manila purosu. Manila paper Manila kenevirinden Yapılmış sağlam ambalaj kağıdı Manila rope. Manila kenevirinden yapılmış halat.

i. manyok, bot. Manihot utilissima.

i. (eski) Roma ordusunda altmış veya yüz yirmi erden ibaret bölük; ayin esnasında bazı papazlann sol kolları üzerinde taşıdıkları bir çesit enli şerit.

s. el ile işletmeye ait; eski Roma ordusunda altmış veya yüz yirmi erden ibaret olan bölüğe ait.

f. el ile işletmek, hünerle işletmek veya yapmak, ustalıkla idare etmek, manevra yapmak; hile karıştırmak. manipula'tion i. el ile işletme, idare; manevra, dalavere, hile manip'ulative, me nip'ulatory s. el ile işletme kabilinden; dalavereci manip'ulator i. idare eden kimse; vurguncu kimse; telgrafta maniple; manipulatör.

i. Kuzey Amerika'daki kızılderili kabilelerinden birinin inancına göre hayat ve doğayı idare eden ruhlardan biri.

i. beşeriyet, insanlık; insanoğulları; erkekler.

s. erkeğe yakışır, erkekçe, erkek gibi.

s. erkekçe, erkek vasıflarına haiz: mert, yiğit. manliness i. yiğitlik, mertlik.

s. insan tarafından meydana getirilen veya yapılan, suni.

i. kudret helvası; ruhani gıda; dişbudak gibi ağaçlardan sızan koyu ve tatlımsı madde.

i. insan modeli, manken; kadın manken.

i. hal ve hareket tarzı, tavır; âdet, usul; çeşit; çoğ. görgü, terbiye, her zamanki konuşma ve hareket şekli, tavır ve hareket; üslup, tarz. all manner of her seşit. by all manner of means muhakkak, her halde. by no manner of means katiyen, asla. He has no manners. Usul adap bilmez. Terbiyesizdir. to the manner born doğuştan kibar. in a manner of speaking bir manada.

s. muayyen üslup veya hareket tarzı olan; yapma tavırlı. ill-mannered terbiyesiz. well-mannered nazik tavırlı, terbiyeli.

i. hususi bir tavır ve harekete fazla bağlı olma; yapma tavır; sanatta bir uslubu aşırı derecede kullanma. mannerist i. bir üslubu fazla kullanan sanatkar.

s., z. terbiyeli; z. nazikçe. mannerliness i. görgülülük, nezaket.

s. erkek gibi (bilhassa kadın), erkeksi; erkeğe yakışır, erkekçe. mannishly z. erkek gibi. mannishness i. erkek gibi oluş.

bak. maneuver

i. manometre, basıölçer. manomet'ric(al) s. manometreye ait.

i. malikâne; tımar, zeamet. manor house malikane konağı. manor'ial s. malikaneye ait.

i. insan kuvveti; işçi sayısı, personel.

s., Fr. (mesleğinde) gayretli fakat başansız.

i., mim. tepesi az meyilli eteği daha dik çatı.

i. papaz evi.

i. (çoğ. menservants) uşak.

i. büyük ve güzel ev, kaşane; eskiden malikane konağı.

i. adam öldürme, insan katli; huk. önceden tasarlamadan adam öldürme, kasıtsız katil.

i. kasıtsız adam öldüren kimse.

i., eski yumuşak huyluluk, munislik, uysallık.

i., manta ray biyol. tropikal sularda yaşayan ve altı metre kadar eni olan bir cins balık.

i. şömine rafı ve kenarları. mantelpiece i. şömine rafı.

i. kısa manto; topçuları muhafazaya mahsus top kalkanı.

s. kehanet veya peygamberliğe ait.

i. şal; kısa manto.

i., praying mantis peygamber devesi, zool. Mantis religiosa.

i., mat. mantis, bir logaritmanın ondalık kısmı.

i. kolsuz manto; örtü, örten şey; midye gibi kabuklu su hayvanlarını örten iç deri; lüks fitili, lüks gömleği; jeol. yer kabuğu ile yerözeği arasında kalan bir katman. mantled s. örtülü.

i. 17. yüzyılda kadınların giydiği bol manto.

s., i. ele ait; el ile yapılan veya idare edilen; i. bir ilmin veya bir sanatın esaslarını toplayan küçük kitap, elkitabı; ask. talimname, kılavuz; müz. orgda tuş tertibatı, klavye. manual alphabet parmak hareketleriyle şekil verilen sağır-dilsiz alfabesi. manual labor amelelik; elle yapılan iş, ağır iş. manual training elişi eğitimi. manually z. el ile.

i., f. imal, yapma; mamulat; f. imal etmek, yapmak; yalandan icat etmek, uydurmak. manufacturer i. fabrikatör.

f. (-ted, -ting) serbest bırakmak, azat etmek (köle). manumis'sion i. azat etme; azat edilme, serbest bırakılma.

i., f. gübre; f. gübrelemek. artificial manure suni gübre. barnyard manure ahır gübresi.

i. (çoğ. manus) anat. el; ön ayak; Roma hukukunda kocanın kansını idare etme hakkı.

i. (kıs. MS, çoğ MSS) bir eserin metni, müsvedde; el yazması kitap.

s., i. İngiltere'nin batısında bulunan Man adasına mensup; i. Man dili. the Manx Man ahalisi. Manx cat kuyruksuz bir çeşit kedi. Manxman i. Man adası yerlisi.

s., i. (more, most) çok, sayıca çok, bir hayli; i. bir çoğu. the many halk yığınları. many-colored s. çok renkli, rengarenk. many-sided s. çok cepheli, kanşık. many a time çok kere, çoğu zaman. a good many birçok, hayli. a great many pek çok.