mac ne demek Türkçe anlamı

önek, İskoç., İrl. oğlu, zade (bazen Mc veya M' olarak yazılır).

s. ölümü hatırlatan, ölümle ilgili; dehşetli, meşum.

i. makadam, şose; makadam inşasında kullanılan malzeme.

f. makadam usulü ile şose yapmak.

i. makarna; karmakarışık şey; 18. yüzyılda İngiltere'de züppe.

s. diğer bir dili taklit ederek mizahi bir şekilde yazılan (edebi eser).

i. acıbadem kurabiyesi.

i. tropikal Amerika'ya özgü iri bir papağan.

i. gül kokulu bir çeşit enfiye.

i. küçük hindistancevizi kabuğunun öğütülmesiyle elde edilen güzel kokulu bir baharat.

i. göz yaşartıcı bomba imalinde kullanılan kimyasal bir sıvı.

i. ortaçağda kullanılan ağır topuz; yetki belirtisi olarak kullanılan tören asası. macebearer i. bu asayı taşıyan görevli.

i. Makedonya. Macedonian i. s. Makedonyalı; Makedonya dili; s. Makedonya ile ilgili.

f. kab bir maddeyi sıvı bir maddede ıslatarak yumuşatmak; zayıflatmak; zayıflayıp erimek macera'tion i. yumuşama; zayıflama.

i., Mach number hav. Mah sayısı.

i. Orta Amerika'da kullanılan bir cins pala.

i. Makyavel; Makyavel politikasını güden kimse. Machiavellian s. Makyavelce. Machiavellianism i. Makyavelcilik, Makyavelizm.

i. kale siperine saldıran düşmanın üzerine kızgın yağ ve eritilmiş kurşun dökmek için açılan delik, tepe mazgalı. machie'olate f. bu amaç için delik açmak.

f. düzenbazlık etmek, dolap çevirmek, entrika çevirmek. machina' tion i., gen .çoğ. entrika, dolap, düzen. machinator i. düzenbaz kimse.

i., s., f. makina; makina gibi çalışan herhangi bir şey; motorlu araç, araba; örgüt; mekanizma; politika çarkı; s. makinayla ilgili; makina ile yapılmış; f. makina ile imal etmek veya şekil vermek. machine gun makinalı tüfek, mitralyöz. machine-made s. makina işi. machine oil makina yağı. machine shop makina atölyesi; tornacı dükkanı. machine tools torna ve planya gibi maki- nalar, imalat aletleri. machine work makina işi. knitting machine trikotaj makinası. sewing machine dikiş makinası.

i. makinalar; herhangi bir makinanın işleyen kısımları; edebi eserlerde olumlu sonucu hazırlayan beklenmedik olay; bir sonuca varmak için baş vurulan vasıtalar.

i. makinist.

i. uskumru, zool. Scomber scombrus. mackerel sky atılmış pamuk gibi bulut. chub mackerel kolyoz, zool. Scomber colias. horse mackerel istavrit, zool. Trachurus; orkinos, zool. Thunnus thynnus.

i. yağmurluk; kauçuk kaplı ince kumaş.

i., f. leke, benek, bulanıklık; f., matb. bulanık basmak.

i. aynı türden birleşmiş çift kristal.

i. düğümlü örgü, düğümler atılmış süslü kordon veya sicim. macro- (önek) büyük, büyümüş, iri.

i. büyük başlılık, iri beyinlilik. macrocephalous s. iri beyinli.

i., meteor. geniş bir alanda hüküm süren genel iklim.

i. kendi başına küçük bir alem olan insana oranla büyük alem, kainat, evren.

i. geniş kapsamlı genel ekonomi bilimi.

i. bir nesneyi olduğu gibi veya olduğundan büyük gösteren fotoğraf.

i. protein veya kauçukta olduğu gibi çok büyük molekül.

i. sesli harfin uzun olduğunu göstermek için üzerine konulan (-) işareti.

s., i., zool. arka ayakları çok büyük olan keseli hayvanlardan, kanguru gibi; i. kanguruya benzeyen hayvan.

i. leke, nokta, benek (güneş veya deride).

f. lekelemek, kirletmek. macula'tion i. leke, lekeler.

s. benekli, lekeli.

i., f. leke; f., matb. bulanık basmak.