NE ARAMIŞTINIZ?
Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.
(f.), (i.) vurmak, çarpmak; tokuşmak; at veya on ile çalmak, vurmak (kapı); (mak.) vurmak (benzin); çarpışmak; ABD, argo kusur bulmak, tenkit etmek, titizlik etmek; (i.) vurma, vuruş, darbe; kapı çalınması. knock ebout tekrar tekrar vurmak, şiddetle sarsmak, tartaklamak; (k.dili) oradan oraya dolaşmak. knock against çarpışmak; rast gelmek. knock down yumrukla yere devirmek; mezatta çekici vurup malı son fiyatı verenin üzerine bırakmak. knock off (k.dili) işi bırakmak, tatil etmek; (colloq.) şıpınişi yapıvermek; ABD, argo öldürmek; ABD, argo soymak. knock on the head tepesine vurmak, işini bozmak. knock out vurup yıkmak, nakavt yapmak, oyun dışı etmek. knock out of the box beysbol atıcıyı zayıflığından dolayı yerinden çıkmaya mecbur etmek. knock over devirmek. knock together birbirine çarpmak; acele bir araya getirmek. knock up bir araya toplamak; kriket puan yapmak; (İng.) kapıya vurup uyandırmak; ABD, argo hamile bırakmak. engine knock benzin fazlalığı yüzünden makinada meydana gelen vuruş sesi.
(s.), (i.) her işe gelir; kaba ve dayanıklı (eşya); (i.), (den.) iki yelkenli hafif yat.
(s.), (i.) yere serici (darbe), mat edici; portatif, taşınmak için sökülür kurulur (eşya); (i.) yere serme; portatif eşya.
(i.) çalan veya vuran şey veya kimse; kapı tokmağı; (İng.) kapı kapı dolaşan satıcı.
(s.) çarpık bacaklı, yürürken dizleri birbirine dokunan.
Alışveriş Sepetiniz