NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

high ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: high
Bulunan Sonuç: 35

high

(i). barometrenin yüksek olduğu bölge; argo esrar tesiri altında olma. on high gökte, semada.

high

(s). yüksek, ali; mağrur, kibirli, kendini beğenmiş, azametli; yüce, muhteşem; âIâ; (müz). tiz, yüksek perdeden; kokmuş (et); (coğr). kutuplara yakın; çok eski; baş; ağır; coşkun, taşkın (neşe); pahalı; şiddetli, sert, azgın (deniz); asil, soylu, necip; argo esrarın tesiri altında. high and dry suyun dışında, karada; kimsesiz ve çaresiz kalmış. high and low her yerde; zengin fakir, herkes. high and mighty (k).dili azametli, gururlu. High Church Anglikan Kilisesinin Katolikliğe meyleden kısmı. high color koyu renk, koyu kırmızı. high comedy yüksek sınıfın hayatını ele alan ve nükteli diyalogları bulunan komedi. high command baş kumandanlık. high commissioner büyükelçi ayarında bir memur. high day bayram, yortu günü. high dive yüksekten dalış. high dudgeon öfke, aşırı hiddet. high explosive dinamit gibi kuvvetli patlayıcı madde. high fashion değişik ve lüks giyinme tarzı. high fidelity sesi çok'tabii şekilde verme veya veren (radyo, pikap, hoparlör). high frequency yüksek frekans, kısa dalga. high gear (oto). en hızlı vites. high jinks gürültülü eğlence, çılgınlık. high jump yüksek atlama. high life yüksek tabaka hayatı, sosyete hayatı. high living lüks hayat. high noon tam öğle vakti. high place kutsal sayılan tepede tapınma yeri. high point en önemli veya en heyecanlı nokta. high priest başpapaz. high relief (güz.san). yüksek kabartma. high school lise, resmi okulların 9-12 sınıfları, bazen 10-12 sınıfları. high seas enginler, açık deniz. high sign (A.B.D)., (k).dili el işareti (bazen gizli ihtar). high spot en mühim veya en heyecanlı nokta. high tea (ing). ikindi kahvaltısı, mükellef çay ziyafeti. high tide kabarma; kabarma saati; doruk. high treason ihanet, vatan veya devlete hıyanet. fly high büyük emeller beslemek, hayal peşinde koşmak. get on one's high hors ayak diremek, direnmek; öfkelenmek, kabarmak, kafa tutmak. in high terms överek, göklere çıkararak. It's high time. Tam vakti. Zamanı geldi de geçti bile. the Most High Tanrı, Cenabı Hak. with a high hand kendince; amirlik taslayarak.

highball

(i)., (f)., (d.y). ileri işareti; (A.B.D). viskili içki; (f)., (A.B.D)., argo çok hızlı gitmek.

highboy

(i). konsol, şifoniyer.

highbred

(s). asil, soylu.

highchair

(i). çocuklara yüksek mama iskemlesi.

highclass

(s)., (k).dili kaliteli.

higher

(s). daha yüksek.higher criticism Kitabı Mukaddes yazılarının tarih, amaç, kaynak ve derlenmesini inceleme. higher education yuksek öğrenim.

highfalutin

(s)., (k).dili tumturaklı, şatafatlı.

highflavored

(s). çok baharatlı.

highflown

(s). tumturaklı (söz); mağrur, kibirli.

highgrade

(s). yüksek kaliteli, üstün vasıflı.

highhanded

(s). tahakküm eden, amirlik taslayan.

highhat

(i)., (s)., (f). (ted, ting) büyüklük taslayan kimse, züppe kimse; (s). züppe; (f). saymamak, önem vermemek.

highjack

(bak). hijack.

highlands

(i)., (çoğ). dağlık yer, dağIık memleket; (b.h). Kuzey iskoçya. Highlander (i). Kuzey iskoçyalı.

highlight

(i)., (f). bir resimde ışıklı ve detaylı kısım: ilgi çekici olay, (bir olay, toplantı, opera, kitapta) hatırlanacak kısım; (f)., (k).dili (bir olayın) özel bir kısmına dikkati çekmek.

highly

(z). yüksek derecede, çok, pek çok, ziyadesiyle.

highminded

(s). âlicenap, yüce gönüllü.

highness

(i). yücelik. His veya Your H;ghness Ekselansları.

highoctane

(s)., (oto). yüksek oktanlı (benzin).

highpitched

(s). çok tiz.

highpressure

(i)., (s)., (f). yüksek basınç; (s). zorla yapılan (satış); zorlayıcı; (f). (bir kimseyi) zorlamak, üstüne düşmek.

highproof

(s). yüksek derecede alkol ihtiva eden.

highrise

(s)., (i). yüksek (bina, apartman).

highroad

(i). anayol, cadde, şose, geniş yol.

highspeed

(s). son süratle giden, büyuk hızla giden.

highspirited

(s). cesur; canlı, oynak (at).

highstrung

(s). asabi, sinirleri gergin.

hightension

(s). yüksek gerilimli.

hightest

(s). kaliteli (benzin).

hightoned

(s). kaliteli; sosyetik; yüksek perdeli.

highup

(s). (i)., (k).dili yüksek mevki veya rütbede olan; (i). yüksek mevkide bulunan kimse, üst.

highwater

(i). azami kabarma: taşkın. highwater mark suyun azami kabarma noktası; doruk; en yüksek başarı derecesi.

highway

(i). anayol, cadde. highwayman (i). eşkıya.

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL