NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

head ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: head
Bulunan Sonuç: 37

head

(i.) (çoğ. heads) baş, kafa; kelle; reis, şef; baş yer, baş taraf, ön taraf; ekin başı, başak; madde, fıkra; kaynak, su başı, menba, pınar başı; zirve, şahika, doruk; akıl; manşet; konu; madeni paranın resimli yüzü (tura); göbek; bira köpüğü; birikmiş basınç; enerji sağlanan suyun düşme yüksekliği; (coğr.) burun; (den.) seren yakası; (den.), yüznumara; (den.), pruva; A.B.D.,, argo esrar düşkünü; (çoğ. head) baş: fifty head of cattle elli baş sığır. head and shoulders above çok daha iyi. Heads I win, tails you lose Ne olursa olsun ben kazanacağım, sen kaybedeceksin. head money adam başına verilen vergi; bir düşmanın kellesinin getirilmesi karşılığında verilen para. head of steam buhar basıncı; (k.dili) şevk, gayret, hırs. Heads or tails? Yazı mı tura mı? head over heels tepetaklak perende atma; adamakıllı. head over heels in love sırılsıklam âşık. head shop hipilere tütsü ve renkli afişler gibi eşya satan dükkân. head tone (müz.) kafasesi. Heads up! A.B.D., (k.dili) Dikkat! Yukarıya dikkat! head wind (den.) pruva rüzgârı. a crowned head kral; kraliçe. bring to head karar noktasına getirmek, meydana çıkarmak, buhrana sebep olmak. from head to foot baştan başa, baştan ayağa, tepeden tırnağa kadar. give a horse his head dizginleri boşaltmak. go to one's head başını döndürmek, aklını başından almak; burnu büyümek. hang veya hide one's head utanmak, başını önüne eğmek. I can't make head or tail of it Hiç bir şey anlayamıyorum. It cost him his head Hayatına mal oldu. keep one's head soğukkanlılığını muhafaza etmek, kendine hâkim olmak. keep one's head above water yüzer durumda tutmak; borca girmemek, ayağını yorganına göre uzatmak .Iose one's head kendinden geçmek, aklı başından gitmek, şaşırmak; boynu vurulmak. make head against güçlükler karşısında ilerlemek. off one's head, out of one's head (k.dili) deli, çıldırmış zıvanadan çıkmış, kaçık. over one's head anlaması zor; yapabileceğinin üstünde; daha yüksek bir makama (baş vurma). put their heads together baş başa verip düşünmek. put something out of one's head unutmak veya unutturmak. rocks veya holes in the head argo delilik, çatlaklık. take it into one's head aklına koymak, tasarlamak. talk one's head off bir kimsenin kafasım şişirmek. the crown of the head başın tepesi. The song runs in my head şarkı aklıma takıldı. turn one's head överek gururlan- dırmak. under the head of başlığı altında, maddesinde. yell one's head off şiddetle ve durmadan azarlamak .

head

(s.) baş, başta olan; başa ait. head sea (den.), baş denizleri, önden gelen dalgalar.

head

(f.) başta olmak, birinci olmak, önde gelmek; lider (başkan, reis, önder, şef) olmak; (den.), dümen kırmak, yönelmek, yöneltmek; baş koymak, baş yapmak; başını kesmek, buda- mak (ağaç); baş olmak, başına geçmek; başa koymak, başına geçirmek; olgunlaşmak, yetişmek (tahıl); üstünlük sağlamak, geçmek; (den.), başı çevrili olmak, başı bir tarafa doğru olmak; baş bağlamak, baş vermek (lahana, turp). head for (bir hedefe) doğru gitmek, yönelmek. head off yolunu kesmek. head up (k.dili) başkanlık etmek.

headache

(i.) baş ağrısı; A.B.D., (k.dili) dert, güçIük, baş belâsı.

headband

(i.) saç kordelesi, bant .

headboard

(i.) karyolanın başucundaki tahta .

headcheese

(i.), A.B.D., domuz veya dananın baş ve paçasından alınıp kıyma yapılarak kaynatılan kavurmaya benzer topak şeklinde et.

headcounter

(i.) anketçi .

headdress

(i.) başlık; saçın taranış şekli.

header

(i.) başlıkçı, başlık koyucu; cıvata başı yapan makina; (bahç.) biçerdöğer maki nası; bir ucu duvarın dışında kalacak şekilde örülmüş tuğla. take a header baş aşağı düşmek veya dalmak.

headfirst , headforemost

(z.) başı önde olarak, baş aşağı; kayıtsızca.

headgear

(i.) başlık; dizgin, yular; maden kuyusu başındaki makina .

headhunter

(i.) kafa avcısı; argo teknik eleman avcısı .

heading

(i.) serlevha, başlık; maden yolunun dar başı; baş koyma.

headland

(i.) karanın denize uzanan çıkıntısı, burun; tarlanın bir ucunda sürülmeden bırakılan parça.

headless

(s.) başsız, başkansız, şefsiz; akılsız, kafasız .

headlight

(i.) araba farı, far; gemide pupa feneri.

headline

(i.), (f.) başlık, serlevha; (f.) başlık koymak; tiyatro afişte ismi başta olmak.

headlong

(z.), (s.) başı önde; paldır küldür; önünü ardını düşünmeden; (s.) baş kısmı önde; kayıtsız .

headmaster

(i.) özel okul müdürü .

headmistress

(i.) özel okul müdiresi .

headmost

(s.) en baştaki, en ileri .

headon

(s.), (z.) baştan (çarpma), burun buruna (çarpışma) .

headphone

(i.) telefon veya radyo kulaklığı .

headpiece

(i.) baş zırhı, miğfer; başlık; akıl, kafa; (matb.) bölüm başlarına konan süs .

headquarters

(i.) karargâh; kumanda merkezi; merkez büro; merkezde çaIışanlar .

headrest

(i.) baş dayanağı .

headship

(i.) başkanlık, reislik .

headsman

(i.) cellât .

headstock

(i.) bir makinada dönen parçaların dingili veya yastığı .

headstone

(i.) mezar taşı; binada temel taşı, köşe taşı .

headstrong

(s.) inatçı, dikbaşlı, kafasının dikine giden, bildiğini okuyan .

headwaiter

(i.) baş garson .

headwaters

(i.) ırmağı besleyen kaynaklar .

headway

(i.) ilerleme, terakki, yol alma, ileri gitme. make headway ilerlemek .

headwork

(i.) zihni çalışma .

heady

(s.) kuvvetli, sert, çarpıcı (esans, içki); inatçı, kafa tutan .

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL