NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

hard ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: hard
Bulunan Sonuç: 27

hard

(s.) katı, sert, pek; güç, müşkül, zor, çetin; zalim, merhametsiz, kalpsiz, şefkatsiz; şiddetli, kötü, acı; anlaşılmaz, zor; ağır; çalışkan, faal; inatçı, ters; çirkin, kötü; acı (su); gram. kalın sesli (harf); cimri, pinti, hasis; eksi, ekşimiş, alkol derecesi yüksek, sert (içki). hard and fast rule değişmez kanun, istisna kabul etmez kaide. hard cash, hard money madeni para; nakit para. hard cider alkolleşmiş elma suyu. hard coal (min.) antrasit. hard court te niste beton kort. hard drug morfin gibi bedende alışkanlık yaratan uyuşturucu madde. hard facts ABD, (k.dili) kesin deliller . hard hat (ing.) me!on şapka; kask, miğfer. hard hit büyük zarara uğramış. hard labor ağır iş cezası. hard luck talihsizlik, şanssızlık. hard maple isfendan ağacı, akçaağaç gibi şeker veren bir cins ağaç, (bot.) Acer saccharum. hard of hearing ağır işiten. hard row to hoe çetin iş. hard rubber ebonit. hard sauce ahçı. şeker ve tere yağı ile yapılan tatlı sos. hard sell ABD, (k.dili) ısrarla satış usulü. hard times güç zamanlar, sıkıntılı günler. hard up eli dar, muhtaç. hard water kireçli su. a hard bargain çekişe, çekişe pazarlık. hardly (z.) güçlükle, güçbela; ancak, hemen hemen; az bir ihtimalle. hardness (i.) güçlük, zorluk; sertlik; terslik, aksilik.

hard

(z.) zorla, kuvvetle, hızla; sertlikle, güçlükle, müşkülâtla; sıkıca; katı, sert; çok, aşırı; yakın, yanı başında; (den.) alabanda; son hadde kadar. hard by pek yakın, yakında. be hard put to it zor durumda olmak, darlıkta olmak. die hard şiddetle karşı koymak, kolay teslim olmamak. go hard with için zor olmak, için acı olmak .

hardbitten

(s.) inatçı, serkeş, bildiğini okuyan.

hardboiled

(s.) lop, katı (yumurta); (k.dili) sert; kolay kanmaz.

hardcore

(s.), ABD sabit, kararlı, sabit fikirli, colloq. çetin ceviz.

hardearned

(s.) güç kazanılmış, alın teriyle kazanılmış.

harden

(f.) sertleştirmek, katılaştırmak, pekiştirmek; kuvvetlendirmek; sertleşmek, katılaşmak, pekişmek; kuvvetlenmek; donmak (çimento). hardened (s.), ask. yeraltında ve bombalara karşı takviye edilmiş (üs, roket üssü).

hardener

(i.) sertleştiren kimse veya madde; sikatif; çelik tavcısı .

hardfavored

(s.) çirkin, sert ifadeli .

hardfisted

(s.) tamahkâr, cimri, eli sıkı; yumruğu kuvvetli .

hardfought

(s.) sıkı dövüşmüş.

hardhat

(i.), ABD inşaat işçisi; aşırı tutucu kimse.

hardheaded

(s.) makul düşünen, hislerine mağlup olmayan .

hardhearted

(s.) katı yürekli, kalpsiz, merhametsiz.

hardihood

(i.) cüret; arsızlık, küstahlık yiğitlik, cesaret;

hardline

(s.) sert, sıkı .

hardnosed

(s.), argo kendi menfaatini düşünen, çıkarcı .

hardpan

(i.) sert toprak, killi toprak: işlenmemiş sert toprak; sağlam temel.

hardshell

(s.) sert kabuklu; ABD (k,dili) sabit fikirli.

hardship

(i.) sıkıntı, darlık, meşakkat; eza, cefa .

hardtack

(i.) peksimet, galeta .

hardtop

(i.) (oto.) üstü çelik araba .

hardware

(i.) madeni eşya, hırdavat; nalbur dükkânı; silâh; kompütör aksamı .

hardwood

(i.) (gürgen, meşe, karaağaç gibi) sert tahtalı ağaç; bu ağaçların keresteleri .

hardworking

(s.) çok çalışkan .

hardy

(s.) tahammüllü, mukavim, dayanıklı, kuvvetli; cesur, gözüpek, cüretkâr, yiğit; kendine güvenen, atılgan, küstah; kışa dayanıklı, soğuğa dayanıklı (özellikle bitkiler). hardily (z.) yiğitlikle, mertçe. hardiness (i.) dayanıklılık, mukavim oluş.

hardy

(i.) örs keskisi .

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL