NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

hand ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: hand
Bulunan Sonuç: 42

hand

(f.) elle vermek; el vermek; (den.) yelkeni istinga edip sarmak. hand down nesilden nesile devretmek; karar vermek . hand in yetkili bir kimseye vermek. hand it to argo haklı olarak övmek. hand on babadan oğula geçirmek; başkasına vermek. hand out dağıtmak. hand over vermek, devretmek, teslim etmek.

hand

(i.) el; el gibi uzuv (maymun ayağı, şahin pençesi, Istakoz kıskacı); kudret, yetki, salahiyet; parmak, işe karışma; maharet, hüner; el yazısı, imza; yardım; usta; yetki sahibi kimse; işçi, amele; taraf, yan; saat yelkovanı veya akrebi; atın yüksekliğini öIçmeye mahsus bir öIçü (on santimetre); alkış; iskambil el, sıra; oyun; hevenk; tütün yaprağı demeti. hand and foot bütün isteklerini karşılamak üzere, el pençe divan. hands down parmağını kıpırdatmadan, ko laylıkla. hand glass el aynası; el büyüteci . hand grenade el bombası. hand in glove with... ile çok yakın ilişkisi olan. hand in hand el ele. hand loom el tezgahı. Hands off ! Dokunma ! Elini sürme ! Bırak ! hand organ latarna. hand running (k.dili) sıra ile, arkası kesilmeden. hand to hand göğüs göğüse, yumruk yumruğa . handtomouth (s.) kıt kanaat geçinen; ihtiyatsız, çok müsrif. Hands up ! Eller yukarı ! Davranma ! a heavy hand sertlik zulüm. all hands (den.), tekmil tayfa. an old hand at tecrübeli, usta, ehil, kurt. at first hand doğrudan doğruya, birinci elden, asıl yerinden. at hand yakın, yanında, el altmda . be on one's hands (görev veya sorumluluk) omuzlarında olmak; elinde kalmak. by hand el ile. change hands el değiştirmek ,başkasının eline geçmek. clean hands suçsuzluk, masumluk. eat out of one's hand bir kimsenin elinden yemek; bir kimsenin fikirlerini kabul edip ona uymak; bir kimsenin dalkavuğu olmak. force one's hand zorla yaptırmak; bir kimseyi yapacağnı açığa vurmaya mecbur etmek. from hand to hand elden ele. give one's hand to bir kimse ile evlenmeyi kabul etmek. have a hand in it bir işle ilgisi olmak, bir işin içinde parmağı olmak. have one's hands full fazla meşgul olmak , zor başa çıkmak; başka işe vakti olmamak. in hand elde; hazırlanmakta; kontrol altında, gözaltında. in one's hands uhdesinde, elinde. keep one's hand in hünerini kaybetmemek; üstünde devamlı çaIışmak. Iay hands on el atmak, tecavüz etmek, yakalamak; takdis etmek, kutsamak. Iend veya give a hand yardım etmek, elini uzatmak. near at hand yakınında, yanı başında. off one's hands elinden çıkmış, sorumluluğu dışında. on all hands her taraftan. on hand elde; hazır, mevcut. on the one hand, on the other hand diğer taraftan. out of hand hemen, birdenbire; elden çıkmış, kontrolsüz. second hand sa- niye ibresi. show one's hand niyetini açığa vurmak. take in hand girişmek, üstüne almak. throw up one's hand ümitsizce bırakmak. turn one's hand to something bir işi ele almak. upper hand üstünlük wash one's hands of sorumluluğu üzerinden atmak, sıyrılmak. with a high hand zorbalıkla, kaba güçle.

handbag

(i.) el çantası, kadın çantası.

handball

(i.), spor hentbol.

handbill

(i.) el ilânı.

handbook

(i.) el kitabı, rehber .

handbreadth

(i.) bir el eninde ölçü (yaklaşık olarak 10 cm.).

handcar

(i.) drezin.

handcart

(i.) el arabası, çekçek.

handclasp

(i.) el sıkışma.

handcuff

(i.), (f.) kelepçe; (f.) kelepçe vurmak .

handed

(s.) eli olan, elli.

handful

(i.) avuç dolusu; az miktar; (k.dili) başa çıkılması zor olan kimse veya iş.

handgrip

(i.) elle yakalama veya kavma; (çoğ.) göğüs göğüse çatışma.

handgun

(i.) tabanca .

handhold

(i.) tutamaç, tutamak .

handicap

(i.), (f.) (ped, ping) mânia, engel; sakatlık; elverişsiz durum, handikap; spor engelli koşu; (f.) mânia koymak; engel olmak; yarışta mânia koymak .handicapped (s.) sakat, malul. mentally handicapped geri zekâlı. the handicapped sakatlar, yardıma muhtaç olanlar .

handicraft

(i.) el sanatı .

handiness

(i.) beceriklilik, maharet.

handiwork

(i.), iş, elişi.

handkerchief

(i.) mendil.

handle

(f.) el sürmek, dokunmak; ele almak; kullanmak, elle kullanmak; elle idare etmek; idare etmek, muamele etmek; satmak; ele gelmek, ele uygun olmak.

handle

(i.) sap, kulp, kabza, tutamaç, tutamak; tokmak; alet, bahane, vasıta; (k,dili.) bir kimseye verilen acayip isim. fly off the handle (k.dili.) kızmak, köpürmek, tepesi atmak.

handlebar

(i.) (bisiklette) gidon; ABD, (k.dili) palabıyık.

handling

(i.) elle dokunma; işleme tarzı. handling charges elden geçirme masrafları.

handmade

(s.) elişi.

handmaiden

(i.) eski hizmetçi kız ,evlatlık, besleme; cariye, odalık.

handmedown

(s.), (i.), (k.dili) kullanılmış, elden düşme; (i.) kullanılmış elbise veya eşya .

handout

(i.) bedava dağıtılan yiyecek, sadaka; bildiri .

handpick

(f.) elle toplamak; dikkatle seçmek .

handrail

(i.) merdiven parmaklığı, tırabzan.

handsaw

(i.) el testeresi .

handsel

(i.), (f.) (ed, ing veya led, ling) uğur getirmesi için verilen hediye; siftah; pey; ilk taksit; (f.) siftah ettirmek; pey vermek; yeni yapılan bir işin veya yeni alınan bir şeyin şerefine ziyafet vermek .

handset

(i.) telefon makinası .

handshake

(i.) el sıkma .

handsome

(s.) yakışıklı; çok, bol, mebzul, iyi; cömert. handsomely (z.) cömertçe; bol bol .

handspike

(i.) manivela .

handspring

(i.) perende atma .

handwork

(i.) elişi .

handwriting

(i.) e! yazısı .

handy

(s.) hazır, yakın, el altında; eli işe yatkın, becerikli, usta, mahir; elverişli, kullanışlı. handily (z.) kolay bir şekilde, elverişli olarak.

handyman

(i.) elinden her iş gelen işçi.

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL