NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

fast ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: fast
Bulunan Sonuç: 6

fast

(f)., (i). oruç tutmak, perhiz etmek; (i).. oruç, perhiz; oruç süresi. fast day oruç günü, perhiz günü. break one's fast orucu açmak,oruç bozmak, perhiz bozmak; kahvaltı etmek.

fast

(s)., (z). çabuk, tez, seri, süratli; ileri;ahlaksız, eğlenceye düşkün; sıkı, sabit, yerinden oynamaz, çıkmaz; sadık; metin, dayanıklı,solmaz; derin (uyku); (z). çabuk, süratle; sıkıca, sıkı olarak; tamamen, derin bir şekilde; yakında, yanında. fast color solmayan renk, sabit renk. fast friend yakın dost, sadık dost. fast shut sımsıkı kapalı. fast track spor düzgün koşu sahası. Iive fast ahaksızca yaşamak, çılgınca bir hayat sürmek, hızlı yaşamak. play fast and loose riyakarlık etmek; iki yüzlülük etmek. fast asleep derin uykuya dalmış. hold fast sıkıca tutmak, yapışmak; dayanmak.

fasten

(f). bağlamak, açılmayacak surette kapamak, sürmelemek, tutturmak; dikmek,ayırmamak (gözünü); üzerine atmak. He fastened his eyes on her. Gözlerini ona dikti. fastener (i). bağlayan şey, bağ, toka, bağlaç. fastening (i). kapalı tutan şey, raptiye, süngü, toka.

fastidious

(s). titiz, müşkülpesent. fastidiously (z). titizlikle. fastidiousness (i). titizlik, müşkülpesentlik.

fastigiateated

(s)., (bot). dik olarak aynı düzlemde biten (dallar), koni şeklinde (servi, kavak); (zool). koni şeklindeki demet gibi.

fastness

(i). metanet; kale, istihkâm,emin yer; sağlamlık; sürat.

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL