NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

fall ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: fall
Bulunan Sonuç: 11

fall

(f). (fell, fallen) düşmek, dökülmek,yağmak; çökmek; kapanmak, yıkılmak, mahvolmak, ölmek; alınmak, zapt olunmak, düşmek (kale); inmek, azalmak, eksilmek, kesilmek; gelmek, çıkmak, vurmak; tutulmak,duçar olmak; dalmak, başlamak; rastlamak,tesadüf etmek, vaki olmak; ayrılmak, bölünmek, taksim olunmak; doğmak. (hayvanlarda)fall afoul münakaşa etmek, atışmak; çarpmak. fall a sleep uykuya dalmak. fall away çekilmek; fenalaşmak, gerilemek; zayıflamak. fall back geri çekilmek .fall back on(güvenilecek bir kimseye veya bir yere) başvurmak.fall behind geri kalmak, arkadan gelmek. fall down düşmek. fall flat bekleneni elde edememek, karşılığını görememek fall for(A.B.D.), (argo.) aldatılmak; (slang) kesilmek, bitmek; çok beğenmek, bayılmak. fall in dizilmek, sıraya girmek; çökmek; yıkılmak;bitmek; uygun gelmek, münasip olmak. fall in love âşık olmak. fall in with rast gelmek,tesadüf etmek; kabul etmek, muvafakat etmek,uymak. fall into error hataya düşmek,yanılmak. fall off çekilmek, azalmak, düşmek, bozulmak.fall off the roof (argo) âdet görmek, aybaşı olmak. fall on gelmek, düşmek; hücum etmek, üstüne düşmek, saldırmak; keşfetmek. This month the twentieth fell on a Friday. Bu ayın yirmisi cumaya rastladı. fall on one's face (k.dili) yüzüne gözüne bulaştırmak. fall on one's feet dört ayağının üstüne düşmek, atlatmak, sıyrılmak, başarmak. fall out kavga etmek, bozuşmak; vaki olmak;(ask.) sıradan çıkmak. fall over yıkılmak. fallover oneself kendini çok istekli göstermek. fall prostrate yüz üstü kapaklanmak, bayılıp yere yıkılmak. fall short (of) kafi gelmemek, eksik gelmek, varmamak, ulaşamamak, umduğu gibi çıkmamak. fall through başarı kazanamamak, muvaffak olamamak,vazgeçilmek. fall to yemeğe veya harbe başlamak, girişmek, başlamak. fall under altına düşmek, dahil olmak, girmek. fall upon saldırmak, üstüne gelmek. fallen on evil times fena günlere gelmiş. fallen woman düşmüş kadın, fahişe. falling star göktaşı. His eye fell upon me. Gözü bana ilişti. His face fell. Suratı asıldı. It all fell out for the best. Sonucu hayırlı oldu. It fell to my lot. Benim payıma düştü. Bana isabet etti. The plans fell to the ground.Planlar suya düştü.

fall

(i). düşüş, düşme, sukut, iniş; sarkma;yıkılma, çökme, inkıraz; yağış; bir defada yağan yağmur miktarı, düşüş mesafesi, fiyatların düşmesi, ucuzlama; dökülme, akma; sonbahar, güz, aynı mevsimde veya aynı zamanda doğan kuzular, hayvanların doğması; meyil,yamaç, yokuş aşağı; zapt olunma; düşürme, yıkma; güreşte düşüş; elbise fırfırı; (gen.) (çoğ.) çağlayan, şelâle. fall guy başkasının cezasını çeken kimse; dolandırıcılık ve şakada kurban edilen kimse. fall of man, the Fall Hz. Adem ve Havva'nın işlediği günah ve sonuçları. fall of the hammer açık artırma ile yapılan satışlarda malın satıldığını bildiren çekiç darbesi. He is riding for a fall. Belâsını arıyor.

fallacious

(s). boş, yanlış, ,çürük, aslı esası olmayan, yalan, yanıltıcı, aldatıcı, temelsiz. fallaciously (z). esası olmadan, boşuna,yanlış olarak. fallaciousness (i). yanlışlık, asılsızlık, temelsizlik.

fallacy

(i). yanlış fikir, aldatıcı kavram,sahte görünüş; aldatma, hile, yanlışlık, yanlış, hata, temelsizlik; (man.) safsata, mantık kurallarına aykırı gelen sav. pathetic fallacy insanlara has duyguların doğal belirtilere mal edilmesi (insafsız deniz gibi).

fallal

(i). süslü şey, süs. fallalery (i). süs eşyaları, gösterişli şeyler, biblo.

fallen

(bak.) fall.

fallible

(s). yanılabilir, hataya düşebilir,yanlış olabilir. fallibil'ity (i). yanılma payı. fal'libly (z). yanılarak, hata ederek.

fallopiantube

(anat.) döl yatağı borusu.

fallout

(i). nükleer bir patlama sonucu meydana gelen radyoaktif zerrelerin atmosferde aşağı doğru inmesi.

fallow

(i)., (s)., (f). nadas olarak dinlendirilen arazi, nadas; dinlendirilecek tarlayı sürme, nadas etme, canlıların hamile olmadığı devir: (s). nadasa bırakılmış, ekilmemiş; (f). dinlendirilecek tarlayı sürmek, nadas etmek. Iie fallow boş kalmak. fallow crop nadas yerine ekilen ekin. green fallow tarlayı boş bırakmayıp ekilen şalgam ve pancar gibi yeşil yapraklı bitki. naked fallow nadas.

fallow

(s). açık sarı; deve tüyü rengi. fallow deer Avrupa'ya mahsus açık sarı renkte bir çeşit küçük geyik.

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL