NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

cur ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: cur
Bulunan Sonuç: 53

cur

(i). sokak köpeği; alçak adam, it.

curable

(s). tedavisi mümkün, geçici (hastalık); şifa bulur (şahıs, hasta).

curare

(i). ok zehiri; (bot). kürar bitkisi; (ecza). kurar.

curate

(ing). papaz, vaiz.

curative

(s)., (i). şifa veren; (i). ilâç, çare, derman.

curator

(i). müze veya kütüphane müdürü.

curb

(i)., (f). sokak kaldırımının kenar taşı; fren, mâni, engel; kuyu ağzı bileziği; atta suluk zinciri; (f). tutmak, mâni olmak, hâkim olmak, yenmek, durdurmak. curb bit suluk zinciri. curb exchange New York ta ikinci tahvil borsası (şimdiki ismi American Exchange'dir). curb roof (mim). iki yanı çifte meyilli çatı. curb service yemeklerin müşterilerin arabalarına getirilmesi. Curb your dog. Köpeğinizi kaldırımları kirletmemesi için terbiye edin.

curbstone

(i). yaya kaldırımının kenar taşı,

curculio

(i). meyvalara zarar veren bir cins böcek.

curcuma

(i). zerdecap, zerdeçal, Hint safranı.

curd

(i). kesilmiş sütün katı kısmı; yumuşak ve tuzsuz lor peyniri.

curdle

(f). pıhtılaştırmak, pıhtılaşmak, kesilmek. curdle the blood korku ve dehşet vermek, kanını dondurmak.

cure

(i). tedavi, çare, derman, ilâç; şifa; kür; konserve yapma. cure-all (i). her derde deva. past cure tedavi edilebilecek haddi aşmış, iyileşmez; çaresiz.

cure

(f). şifa vermek, iyi etmek, tedavi etmek, çare bulmak; dumanla tütsüleyerek veya tuzlayarak konserve etmek; sertleşmek (kauçuk gibi).

curettage

(i)., (tıb). kürtaj.

curette

(i)., (tıb). küret. ceuretting (i). kürtaj.

curfew

(i). (bilhassa geceleri) sokağa çıkma yasağı; eski zamanlarda gece ışıkları ve ateşi mecburi söndürme zamanı, bu saati bildiren çan sesi.

curia

(i). mahkeme; papaz hükümeti idare heyeti.

curie

(i)., (fiz). radyoaktivite birimi, küri.

curio

(i). biblo, dikkat çeken şey.

curiosity

(i). merak, tecessüs; garabet, nadir şey, tuhaf şey; dikkat çeken sey. curiosity shop hediyelik eşya dükkânı. out of curiosity sadece öğrenmek merakından ötürü. raise one's curiosity birisinin merakını uyandırmak, dikkatini çekmek.

curious

(s). meraklı, mütecessis, her şeyi öğrenmek isteyen; tuhaf, nadir, garip, acayip, görülmemiş; dikkat çeken; çok süslü. curiously (z). merakla; tuhaf bir tarzda, garip bir şekilde.

curl

(i)., (f). kıvrım, bukle, saç lulesi, büklüm, kâkül; helezoni şekil; dalgalı çizgi; (f). kıvırmak, bukle yapmak, bükmek; kıvrılmak, bükülmek, helezoni şekilde hareket etmek; curling' oyunu oynamak. curl one's hair saçını kıvırmak; (k).dili korkutmak. curl one s lip alaylı bir şekilde güIümsemek; hor bakmak. curl up kıvrılmak.

curler

(i). büken; bigudi; curling oyuncusu.

curlew

(i). çulluk, (zool). Numenius arquatus.

curlicue

(i). süslü kıvrım, kıvrımlı çizgi.

curling

(i). kıvırma, kıvrılma; buz üstünde ağır taşlarla oynanan bir iskoç oyunu. cur!ing iron saç maşası.

curly

(s). kıvırcık, kıvrımlı.

curmudgeon

(i). tamahkâr, huysuz adam. curmudgeonly (s). tamahkâr.

currant

(i)., (bot). Ribes türünden frenküzümü; kuşüzümü.

currency

(i). nakit para; revaç, geçerlik.

current

(s). tedavülde olan, geçerli; hali hazırdaki; şimdiki zamana ait, revaçta olan, tutulan. (moda). current account cari hesap. current events gazete haberleri. current expenses günlük masraflar, günlük giderler. current history bugünün tarihi. currently (z). halen, bu anda, bu günlerde, devamlı olarak.

current

(i). cereyan, akım, akıntı. current of events olayların birbirini takip etmesi. alternating current (elek). almaşık cereyan. direct current (elek). doğru cereyan. row against the current akıntıya kürek çekmek.

curriculum

(i). müfredat programı. curriculum vitae hal tercümesi.

currish

(s). it gibi.

curry

(f). tımar etmek, kaşağılamak; dayak atmak, dövmek; deriyi işleyip kullanılır hale getirmek, sepilemek. curry favor with yaranmak, yaltaklanarak birisinin gözüne girmeye çalışmak.

curry

(i). curry powder ile pişirilmiş et veya pilav. curry powder Hint mutfağında kullanılan biberli karışık baharat.

currycomb

(i)., (f). kaşağı; (f). kaşağılamak.

curse

(f)., (i). Iânet etmek, beddua etmek, sövmek, sövüp saymak; belâ getirmek; (i). Iânet, beddua, inkisar; belâ, felâket, gazap. the curse (k).dili aybaşı, regl. cursed (s). Iânetli. cursed (s). talihsiz; hırçın. cursed with çeken, -den mustarip.

cursive

(s)., (i). el yazısı gibi; (i). el yazısını andıran baskı.

cursorial

(s)., (zool). koşmaya uygun yapıda.

cursory

(s). gelişigüzel, aceleye gelen, dikkatsizce yapılan. cursorily (z). gelişigüzel olarak, bir bakışta, çabucak. a cursory glance göz gezdirme.

curt

(s) ters ve kısa (söz) curtly (z). tersçe. curtness (i). terslik, kısa ve yetersiz cevaplar verme.

curtail

(f). kesmek, kısaltmak, azaltmak. curtailment (i). azaltma, kısaltma, azalma, kısalma.

curtain

(i)., (f perde; tiyatro perdesı; (çoğ)., argo mahvolma, ölüm; (f). perdelemek. curtain call tiyatro perde kapandıktan sonra alkışlarla tekrar sahneye çağırma. curtain lecture (k).dili yalnızken kadının kocasını haşlaması. curtain raiser programın ilk kısmı; asıl piyesten evvel oynanan kısa piyes. curtain ring perde halkası. curtain rod perde rayı, korniş. draw the curtain perdeyi kapamek; konuyu bırakmak. Tron Curtain Demirperde. raise the curtain perdeyi açmak; piyese başlamak.

curtsy

(i)., (f). reverans, eğilerek ve dizleri biraz bükerek selâmlama (kadın); (f). reverans yapmak. make a curtsy reverans yapmak.

curvaceous

(s)., (A.B.D)., (k).dili biçimli, mevzun vücuda sahip (kadın).

curvature

(i). kavislenme, bükülme, eğrilme, eğrilik, eğiliş; (mat). eğrilik. curvature of the spine (tıb). belkemiği kayması, belkemiğinin eğriliği.

curve

(f). eğmek, eğilmek, bükmek, bükülmek, kavisleştirmek, kavis meydana getirmek.

curve

(i). eğri, kavis, kıvrım, eğrilmiş şey; viraj; spor topun vuruşu takiben havada bir eğri çizmesi; bu eğri; imtihan notları sonucu sınıf standartına göre not verme sistemi.

curvet

(i)., (f). şaha kalkıp hafif sıçrama; (f). bu hareketi yapmak.

curvilinear

(s). eğrilerden meydana gelen.

curvy

(s). eğrili; biçimli.

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL