NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

cap ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: cap
Bulunan Sonuç: 64

cap

(kıs). Civil Air Patrol.

cap

(i). kep, takke, kasket, başlık; zirve, doruk, tepe; kapak (tüp, şişe): büyük harf, majüskül; tabanca mantarı: tapa; argo uyuşturucu ilaç kapsülü. cap and bells saray soytarısının giydigi çıngıraklı kukuleta. cap in hand hürmetkarane. blasting cap dinamit tapası. a feather in one's cap koltukları kabartan başarı. set one's cap for argo tavlamaya çalışmak (erkegi).

cap

(f). (-ped -ping) baş1ık geçirmek; örtmek, kapamak; tamamlamak, bütün haline getirmek; daha iyisini yapmak, geçmek; kapak veya örtü vazifesi görmek. cap the climax beklenileni aşmak; tepesine tüy dikmek.

cap u chin

(i). Fransiskan rahibi; (kh). kukuleteli kadın pelerini; Orta ve Güney Amerika'ya mahsus uzun kuyruklu maymun.

cap-a-pie

(z). tepeden tırnağa, baştan ayağa kadar.

capability

(i). kabiliyet, yetenek; istidat; iktidar, güç; kapasite; ehliyet.

capable

(s). muktedir, ehliyetli, kabiliyetli. cspableness (i). muktedir olma. capably (z). kabiliyeti sayesinde başararak.

capacious

(s). geniş, büyük, içi çok şey alan. capaciously (z). geniş bir şekilde. capaciousness (i). genişlik, büyüklük.

capacitance

(i)., (elek). kapasitans.

capacitate

(f). muktedir hale koymak; salahiyet vermek, yetkilendirmek.

capacitor

(i)., (elek). kondensatör.

capacity

(i). hacim, oylum; istiap haddi; yetenek, kabiliyet; güç, iktidar; mevki, sıfat.

caparison

(i)., (f). eyerin veya dizginin üstüne örtülen süslü örtü, haşe; kıyafet, elbise, giyecek; (f). haşe örtmek; süslemek, donatmak.

cape

(i). pelerin, kap.

cape

(i). burun. The Cape, Cape of Good Hope Ümit Burnu. Capetown, Cape Town Kap şehri. Cape Dutch Güney Afrika'da konuşulan Hollanda dilinin eski ısmı.

caper

(i). kebere, (bot). Capparis spinosa. caper berry bu bitkinin turşu yapılan küçük meyvası.

caper

(f)., (i). sıçramak, zıplamak, hoplamak; (i). sıçrama, hoplama, zıplama; kaprisli davranış; argo soyma, hırsızlık, suç caperer (i). sıçrayıp hoplayan kimse.

capercaillie, capercailzie

(i). çalıhorozu, (zool). Tetrao urogallus.

capeskin

(i). (eldiven yapımında kullanılan) kuzu veya koyun derisi.

capias

(i)., (huk). tevkif emirnamesi.

capillaceous

(s). Iifleri olan, saç gibi; kılcal damarlı.

capillarity

(i)., (fiz). kapilarite.

capillary

(i)., (s). kılcal damar; çok ince boru; (s). kılcal damarlara ait; doku itibariyle saça benzeyen. capillary attraction kapiler çekme. capillary repulsion kapiler itme. capillary vessel (anat). kılcal damar.

capital

(i)., (s). başşehir, başkent; büyük harf, majüskül; mal. sermaye, anamal, kapital; sütun başı; (s). sermayeye ait; belli başlı, baş, ana, önemli; mükemmel, kusursuz. make capital of kendi çıkarına kullanmak, istismar etmek. capital account sermaye hesabı. capital assets sabit sermaye. capital crime cezası ölüm olan suç. capital dividend sermaye karı. capital expenditure sabit sermayeye yapılan ilaveler. capital levy sermaye vergisi. capital punishment ölüm cezası. capital stock esas sermaye hisse senedi. working capital döner sermaye.

capitalism

(i). kapitalizm, anamalcılık. capitalist (i). kapitalist, anamalcı. capitalis'tic (s). kapitalistliğe ait, anamalcıIıkla ilgili.

capitalization

(i). sermaye miktarı; faiz vb. gelirleri sermayeye katma, kapitalizasyon; majüskül harf kullanma tarzı.

capitalize

(f). sermayeye katmak, kapitalize etmek; büyük harf ile yazmak. capitalize on kendi menfaatine çevirmek, faydalanmak.

capitation

(i). baş vergisi; adam başına eşit olarak tahsil edilen vergi.

capitol

(i). Washington'da ABD Kongresinin toplandığı bina; Roma'daki Jüpiter mabedi; (kh). eyalet meclisi binası.

capitular

(i). bir katedral veya kilisenin danışma kurulu üyesi; (çoğ). böyle bir kurulun kanun veya nizamnamesi.

capitulary

(s). kilise kurulu ile ilgili.

capitulate

(f). teslim olmak; silâhları bırakmak.

capitulation

(i). şartlı olarak teslim olma; silahları bırakma; özet, hulâsa; (çoğ). kapitülasyonlar.

capitulum

(i). (çoğ, -la) (bot). kömeç; (anat). kemik başı.

capo dastro

ses tonunu yükseltmek için gitar tellerine takılan kelepçe.

capon

(i). semizleşmesi için kısırlaştırılan horoz.

caporal

(i). bir çeşit tütün.

capote

(i). pelerin, kukuleteli pelerin; kadın ve çocukların giydigi başlık; (oto). kapot.

cappadocia

(i). Kapadokya (merkezi Kayseri olan eski bir Roma devletinin üzerinde bulundugu bölge).

cappuccino

(i). az sütlü kahve.

capric

(s). keçiye benzer, keçi gibi kokan (tereyağında bulunan asit).

capriccio

(i). sıçrayış, atlayış; kapris; (müz). kapriçiyo, çalgı veya ses için bestelenmiş, serbest biçimde parça.

caprice

(i). kapris, yersiz istek ve davranış; kaprisli oluş; (müz). kapriçiyo.

capricious

(s). kaprisli, havai, keyfince davranan. capriciously (z). kaprisli davranarak. capriciousness (i). havailik.

capricorn

(i). Oğlak burcu.

caprification

(i). incirlerin bir arı tarafından döllenmesi.

caprifig

(i)., (bot). yaban inciri.

capriole

(i). sıçrayış, atlama; atın durdugu yerde dört ayağı üstüne sıçraması.

caproic acid

kaproik asit.

caps, caps

(i)., (çoğ). (matb). büyük harfler ( le).

capsicum

(i)., (bot). kırmızı biber.

capsize

(f). alabora olmak, devrilmek (gemi, sandal); alabora etmek, devirmek.

capstan

(i). ırgat, bocurgat. capstan bar ırgat kolu.

capstone

(i). üstte olan taş; kapak taşı.

capsule

(i)., (s). kapsül, kaşe (hap); (bot). tahıl veya tohumu içinde saklayan kuçük kese, kapsül, açılır meyva; (anat)., (zool). muhafaza eden zar; (s). özlü. capsular (s). kapsüle benzer; kapsül içinde. capsulated (s). kapsül şekli verilmiş; kapsül içinde saklanmış.

captain

(i)., (f). kaptan, reis, suvari; şef, lider; deniz albayı, yüzbaşı, bahriye albayı; (f). kaptanlık etmek, kumanda etmek. captaincy (i). kaptanlık. captainship (i). kaptanlık; liderlik.

caption

(i). manşet, serlevha, baş1ık; (huk). kanuni vesikanın düzenlendiği zaman ve yeri gösteren başlangıç kısmı.

captious

(s). tenkitçi, kusur bulmaya çalışan; tatmin edilmesi güç; yanıltıcı. cap tiously (z). tenkit eder bir şekilde. captiousness (i). tenkitçilik tenkit etme.

captivate

(f). büyülemek, cezbetmek. captiva'tion (i). büyüleme, cezbetme. captivator (i). büyüleyen şey veya kimse.

captive

(i)., (s). esir, tutsak, mahpus; tutkun kimse; (s). esir düsmüş; baskı altında, kayıt altında; esarete ait; büyülenmiş. captiv'ity (i). esaret, surgun; tutkunluk. captive audience ABD zoraki dinleyiciler.

captor

(i). esir eden kimse ele geçiren kimse.

capture

(f). (i). zaptetmek, zorla ele geçirmek; esir etmek; (i). zaptetme, ele geçirme; esir, ganimet. capturer (i). ele geçiren kimse.

caput

(i). (çoğ. capita) (anat). herhangi bir maddenin üzerinde baş şeklinde bir çıkıntı teşkil eden kısım.

capybara

(i). Güney Amerika'ya mahsus kobaya benzer bir kemirgen.

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL