NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

bra ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: bra
Bulunan Sonuç: 79

bra

i., A.B.D., k.dili sütyen.

brace

i., f. bağ, kuşak, raptetmeye mahsus herhangi bir şey; mak. matkap kolu; den. prasya; gen. çoğ., (dişçi) tel; tıb destek; ing., çoğ. askı, pantolon askısı; çift; iki veya daha çok satırı birbirine bağlayan işaret; f. sağlamlaştırmak, destek olmak; birbirine tutturmak, raptetmek; den. prasya etmek. brace up k.dili kuvvet vermek, kışkırtmak; sıkmak, sıkı tutmak.

bracelet

i. bilezik; k.dili kelepçe.

bracer

i. destek, kuvvet veren şey veya kimse; A.B.D., k.dili canlandırıcı bir içki, tonik; kol bağı; ok atarken sol bilek ve kolun alt kısmını korumak için takılan bağ.

bracero

i. Meksika'dan ABD'ye getirtilen kontratlı tarla işçisi.

brachial

s. kola ait, kol gibi.

brachiate

s., bot. dalları geniş ve karşılıklı olan.

brachiopod

i., zool. kolsu-ayaklılar.

brachy-

önek kısa.

brachyceph-alic, brachy- cephalous

s. kısakafalı, brakisefal.

bracing

s., i. kuvvetlendirici, kuvvet verici; i. destek, dayanak.

bracken

i. bir çeşit büyük eğreltiotu, bot. Pteridium aquilinum.

bracket

i., f. dirsek, destek, kenet; altından destekle tutturulmuş raf; vergi değerlendirmesi için gelire göre yapılan ayırım; parantez, köşeli parantez; f. parantez içine almak; destek veya dirsek ile tutturmak; bir tutmak, eşit kabul etmek; hedefi makas içine almak.

brackish

s. hafif tuzlu, acı; tatsız. brackishness i. tuzluluk.

bract

i., bot. brakte, bürgü.

bracteate

s., bot. brakteli, bürgülü.

brad

i. ince ve küçük başlı çivi. Not: Argo olarak şımarık anlamına kullanılır. 1980'li yılların dünya 1 numarası tenis yıldızı John McEnroe, "super brad" (süper şımarık) lakabıyla tanınırdı.

bradawl

i. biz, kalem.

brae

i., iskoç. bayır, yamaç

brag

f., i. övünmek, kendini methetmek, yüksekten atmak; övmek, methetmek; i övünme, atma; övürlen kimse; ovünülecek şey.

braggadocio

i. palavra; palavracı kimse.

braggart

i övüngen kimse, yüksekten atan kimse.

brahma

i. Brahma, büyük Hint ilahı.

brahma

i. bacakları tüylü, kuyruğu ve kanatları kısa olan bir çeşit iri Asya tavuğu.

brahman, brahmin

i. Brahma rahibi, Brehmen; bir cins inek Brahmin i. soylu ve kültürlü kimse

brahmanism

i. Brahma dini.

braid

f., i. örmek, örgü şeklinde dokumak; kurdele veya bant ile tutturmak, bağlamak (saç); şerit veya sutaşı ile süslemek; i. örgü, saç örgüsü; şerit, sutaşı; kurdele, bant, şerit (saç için). braiding i. saç örgüsü; saç örgüsü şeklindeki motif veya süs.

brail

i., f., den. yelken ipi, istinga ipi; f. istinga etmek.

braille

i. körlerin parmaklarıyla dokunarak okumaları için kabartma harflerden meydana gelen bir baskı sistemi.

brain

f. kafasını yarmak, beynini patlatmak.

brain

i. beyin dimağ; çoğ. kavrayış, zeka, akıl, zihin, kafa. brain child k.dili fikri eser, buluş. brain fever beyin humması. brainpan i. kafatası. brainsick s. deli, akıl hastası. brainstorm i. ani ve şiddetli gelen cinnet krizi; k.dili ani gelen ilham. brain trust bir grup danışman. brainwash f. beyin yıkamak. brain wave biyol. beyin akımı; k.dili birdenbire akla gelen parlak fikir. beat one's brain kafa yormak, kafa patlatmak. brainless s. akılsız, kuş beyinli. brainy s., k.dili kafalı, zeki.

braise

f. eti veya sebzeyi yağda çevirdikten sonra kendi suyuyla yavaş yavaş pişirmek.

brake

i. çalılık. braky s. çalıyla kaplı.

brake

i., f. fren; keten ve kenevir liflerini ayırmak için kullanılan tokmak veya makina; f. fren yapmak, frenlemek; fren tertibatı takmak; iş1emek (keten veya keneviri). brake adjustment oto. fren ayarı. brake block tekerlek baskı takozu, fren takozu. brake drum oto. fren kasnağı. brake fluid oto. fren mayii, fren akarı. brake lining oto. fren astarı, fren balatası. brake pedal oto. fren pedalı. brake pulley fren kasnağı. brake rod oto. fren çubuğu brake shaft oto. fren mili. brake shoe fren çarığı. brakeman i., A.B.D. brakesman, ing. frenci. brakeless s. frensiz. hand brake el freni.

brake

i. bir çeşit büyük eğreltiotu, bot. Pteridium aquilinum.

bramble

i. böğürtlen çalısı, kaba diken, bot. Rubus fruticosus.

brambling

i. dağ ispinozu, zool. Fringilla montifringilla.

bran

i. kepek. branny s. kepekli.

branch

i., f. dal, kol, şube, bölüm; akarsu kolu: f. dal budak salmak; kollara ayrılmak, şubelere ayrılmak; bölmek, ayırmak; elişi ile süslemek. branch off ikiye ayrılmak; konu dışına çıkmak. branch out geniş1emek, yayılmak, dal budak salmak. root and branch baştan başa, tamamen. brartchleti i. ufak dal. branchy s. dallı budaklı.

branchia

i., zool. solungaç, galsame. branchiate s. solungaş1ı.

branchiopod

i. bir çeşit kabuklu deniz hayvanı.

brand

i., f. marka, alamet, alameti farika; dağlama, dağ, nişan, damga, işaret; namus lekesi, ayıp; dağlamada kullanılan demir; yanan veya yarı yanmış odun parçası; (eski), (şiir) kılıç; f. dağlamak; lekelemek, damgalamak. brander i. dağlayan kimse.

brand-new, bran-new

s. yepyeni, gıcır gıcır.

brandish

f., i. sallamak, savurmak; i. sallama, savurma.

brandling

i., ing. üzerinde sarı lekeleri olan. kızılkahverenkli ve daha çok gübre yığınlarında bulunan küçük solucan, zool. Helodrilus feotidus.

brandy

i. konyak. brandied s. konyağa yatırılmış.

brant

i. koyu renkli birkaç çeşit küçük kaz.

brash

s., A.B.D. aceleci, atılgan, girgin; yüzsüz, küstah.

brash

i. ufalanmış kaya parçaları; dalgaların sahile getirdigi buz parçacıkları; leh. hastalık krizi; sağanak.

brasilia

i. Brasilia.

brass

i., s. pirinç (madeni alaşım); pirinçten yapılmış alet veya eşya; müz. pirinçten yapılmış nefesli çalgılar, bando; A.B.D., (argo) yüksek rutbeli subaylar, omuzu kalabalıklar; (argo) para, (slang) mangır; kendine güven; küstahlık, yüzsüzlük; s pirinçten yapılmış, pirinç, brass band bando, mızıka. brass hat (argo) yüksek rütbeli kara veya deniz subayı. brass knuckles pirinç muşta. brass plate pirinç levha. brassware i. pirinç aletler. brass winds pirinçten yapılmış nefesli çalgılar. get down to brass tacks asıl meseleye gelmek, sadede gelmek. have a lot of brass (argo) fazla atak olmak.

brassage

i. para basma ücreti.

brassard

i. pazubent, kolun üst kısmına takılan bant; kol zırhı.

brassie,brassy

i. baş kısmının altı pirinçten yapılmış golf değneği.

brassiere

i. sutyen.

brassy

s. pirinçten yapılmış, pirinç kaplama; sert ve madeni; k.dili yüzsüz, arsız, cüretkar; cırtlak. brassily z. arsızca. brassiness i. arsızlık.

brat

i. yumurcak, velet.

brattice

i. bir maden ocağında hava deliği meydana getiren tahta v.b.'nden yapılmış bölme.

bratwurst

i. domuz etinden yapılmış ufak sosis.

bravado

i. kabadayılık, kuru sıkı atma.

brave

s., i., f. cesur, yürekli, yiğit; yağız, yakışıklı; i. yiğit kimse, kahraman; Kızılderili savaşçı; f. cesaretle karşı koymak, göğüs germek, karşı gelmek. bravely z. yiğitçe.

bravery

i. cesaret, kahramanhk, yiğitlik; gösteriş, ihtişam.

bravo

(ünlem) Aferin! Bravo!

bravo

i. haydut, eşkıya, cani, suikastçı.

bravura

i., müz. hareketli bir parça veya bölüm; yorumlamada hüner gösterisi.

brawl

i., f. gürültülü munakaşa, ağız dalaşı, kavga; A.B.D., (argo) gürültülü ziyafet; eski bir Fransız halk oyunu; f kavga etmek; patırtı etmek; gürül gürül akmak.

brawn

i. iyi gelişmiş adale; adale kuvveti; haş1anmış yabani domuz eti.

brawny

s. kuvvetli, adaleli. brawniness i. kuvvetlilik, adaleli oluş.

braxy

i., s. çogunlukla oldürücü olan sarı bir koyun hastalığı; s. bu hastalığa yakalanmış.

bray

i., f. anırma, kulakları tırmalayan herhangi bir ses; f. anırmak; gürültülü ve hoşa gitmeyen sesler çıkarmak.

bray

f. ezmek, ezerek ufalamak, dövmek.

brayer

i. baskı iş1erinde mürekkebi düzgünce yaymak için elle kullanılan silindir.

braze

f. pirinçle kaplamak; pirince benzer hale getirmek; pirinçten imal etmek; pirinç veya çelikle kaynak yapmak.

brazen

s. pirinçten yapılmış; pirinç gibi; utanmaz, yüzsüz, arsız. brazenfaced s. yüzsüz, arsız. brazenly z. yüzsüzlükle. brazenness i. yüzsüzlük.

brazen

f. yüzsüzlükle karşılamak; yüzünü kızdırmak. brazen a thing out işi pişkinliğe vurmak.

brazier

i. pirinç işleri yapan kimse; mangal, maltız

brazil

i. Brezilya. Brazil nut Brezilya kestanesi. Brazilian i., s. Brezilyalı; s. Brezilya ile ilgili.

brazil, brazilwood

i. bakkam ağacı, kızılağaç; bu ağaçtan elde edilen kızıl boya.

brazzaville

i. Brazzaville.

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL