NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

bel ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: bel
Bulunan Sonuç: 45

bel

kls Belgium.

bel-esprit, çoğ.beaux-esprits

i., Fr. nüktedan insan, zarif kimse.

belabor, ingbelabour

f. siddetle dövmek; ağır darbelerle vurmak; dil uzatmak, alaya almak.

belated

s. gecikmiş, geç kalmış. belatedly z. gecikerek, vaktinden sonra.

belay

f., den. halatı volta etmek; bağlamak. belaying pin den. armadora çeliği, bağlama direği.

belch

f., i. geğirmek; püskürtmek, fırlatmak; i. geğirme; fırlatma, püskürtme.

beldam, beldame

i. kocakarı, acuze; (eski) nine, büyükanne.

beleaguer

f. muhasara etmek, kuşatmak, etrafını çevirmek.

belemnite

i. koni biçiminde olan bir çeşit fosil.

belfry

i. çan kulesi, çan kulesi sahanlığı; çanın üzerine asıldığı tahta iskele

belg

kıs. Belyium.

belga

i. 1926'da kullanılmaya baslanan beş Belçika frangı degerindeki para birimi.

belgian

i., s. Belçikalı; s. Belçika'ya ait. Belgian hare büyük bir çeşit evcil tavşan.

belgium

i. Belçika.

belgrade

i. Belgrad, Yugoslavya'nın başkenti.

belial

i. şeytan, iblis; kötülük, şeytanet

belie

f. yalancı çıkarmak, tekzip etmek, yalanlamak; iftira etmek.

belief

i. inanç, itikat, iman, kanaat, akide, doktrin.

believe

f. inanmak, güvenmek, itimat etmek; iman etmek; zannetmek; in ile güvenmek, itimat etmek Believe me! Sözüme inan ! believable s. inanılır believer i. iman eden kimse.

belittle

f. küçültmek, küçümsemek; alçaltmak.

bell

f., i. çıngırak veya zil takmak; böğürmek, bağırmak (geyik v.b.); çan şekline girmek; i. kösnüme devresinde geyiklerin çıkardlığı ses, böğürme. bell the cat tehlikeli bir işi başarmak.

bell

i. çan, kampana; çan şeklinde herhangi bir şey; zil, sıngırak; den. gemide saati belirtmek için çanın vuruş sayısı. bell buoy çanlı samandıra. bell jar çan şeklindeki kavanoz. bell metal çan yapımında kullanılan bakır ve teneke karışımı bir metal. bell pull, bell rope çan ipi. bell tower çan kulesi. diving be!l dalgıç hücresi.

bell-mouthed

s. yayvan ağızlı.

belladonna

i. güzelavratotu, belladon, bot. Atropa belladonna; bu bitkiden çıkarılan zehirli ilaç. belladonna lily nergis zambağı, bot. Amaryllis belladonna.

bellboy, bellhop

i., A.B.D. otellerde oda hizmetçisi çocuk.

belle

i. güzellidiyle tanınan kadın veya kız, dilber; salon kadını

belles-lettres

i.,çoğ., Fr. edebiyat, gökçe yazın; güzel sanatların bir kolu olarak edebiyat; edebiyatın seçme örnekleri.

belleten, bulten;

dergi. bulletin board ilân tahtası.

bellflower

i. çançiçeği, bot. Campanula.

bellicose

s. kavgacı, dövüşken, mücadeleci; savaşmayı seven. bellicosely z. dövüşkence.

bellicosity

i. dövüşkenlik.

belligerence

i. münakaşaya meyilli oluş, münakaşacılık; harpçilik, muhariplik, harp hali, harp etme. belligerency i. kavgacılık eğilimi, dövüşkenlik; harp hali.

belligerent

s.,i. münakaşacı, kavgacı, dövüşken; cenkçi, harbe meyilli; muharip, harbe girmiş; harbe ait; i. harpte taraflardan birini teşkil eden devlet veya millet; bu devlet ordusunun mensubu.

bellman

i. bekçi gibi çan çalan kimse.

bellow

f., i. böğürmek; kükremek; yüksek sesle konuşmak; bağırmak; i. böğürme, kükreme, bağırma.

bellows

i., tek., çoğ. körük; akciğer.

bellwether

i. kösemen, boynunda çan asılı olan koç; ne yaptığını bilmeyen bir topluluga önderlik eden kimse.

belly

i, f. karın; oburluk; rahim; herhangi bir şeyin içi veya Sişkin olan kısmı; anat. adalenin yumuşak (etli) kısmı; müz. keman veya benzeri bir sazın ön kısmı; f. şişmek, şişirmek. bellyache i., f. kann ağrısı; (argo) sızlanış; f., (argo) şikayet etmek, sızlanmak, dert yanmak. bellyband i. karın kuşağı, kolan. bellybutton i., k.dili göbek. bellyflop i., f. suya karın üstü düşerek dalış; f. böyle dalmak. bellyful i. karın doyuracak bir miktar. belly laugh gürültülü kahkahalarla gülme. bellied s. karınlı.

belong

f. ait olmak, mensup olmak. It belongs to me Benimdir. belongings i., çoğ. (bir kimsenin) şahsi eşyası.

beloved

s., i. sevgili, aziz; i. sevgili.

beloved

s. sevilen.

below

z., (edat) aşağı, aşağıda, alt katta; dünya yüzünde; cehennemde; altında; (edat) -den aşağı. below par ikt. başabaştan aşağı, paritenin altında. watch below den. palavra nöbetsisi, rahatçı vardiya.

belt

f. kemer bağlamak; kuşatmak; etrafını çevirmek; kayışla dövmek. belted s. kuşaklı, çemberlenmiş. belting i. kayış; kayış tertibatı.

belt

i. kuşak, kemer, bel kayışı; kayış (argo) darbe. belt buckle toka, kayış bağlaması. belt line çevre yolu; şehrin etrafımı dolaşan demiryolu, tramvay v.b. hattı. belt pulley kayış kasnağı. belt saw şerit şeklinde sonsuz çelik testere. hit below the belt boksta kemerden aşağı usulsüz olarak vurmak; mec. kahpece hareket etmek. cartridge belt fişeklik. cotton belt pamuk istihsal bölgesi. shoulder belt omuz kayışı. sword belt kılıç kayışı. tighten one's belt kemerleri sıkmak.

belvedere

i., it., mim. tepe köşkü, binaların özellikle üst kat taraçaları; manzara seyredilmesi için yapılmış bina. the Belvedere Roma'daki Vatikan sanat galerisi.

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL