NE ARAMIŞTINIZ?
Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.
(s).(worse,worst) kötü, nahoş; değersiz; kifayetsiz; yanlış, kusurlu; geçersiz; bozuk, zararlı; keyifsiz, hasta; pişman, müteessir; şiddetli, sert; çürük. in bad k. dili güç durumda. be bad at something bir şeyi becerememek. bad debt şüpheli alacak, tahsili mümkün olmayan alacak. bad money kalp para. feel bad kendini iyi hissetmemek. go from bad to worse gittikçe fenalaşmak, daha beter olmak. go to the bad fena yola sapmak, baştan çıkmak. have bad blood between arada husumet olmak
(i). denizkadayıfı, zool. Alaria esculenta
(i)., argo (filimde) kötü adam
(bak). bid
(i). nişan, alâmet, işaret, rozet
(i)., (f). porsuk; porsuk kürkü; porsuk kılından yapılma fırça ve olta; (f). kızdırmak, gücendirmek; taciz etmek, canını sıkmak, fig. başının etini yemek.
(i). takılma, latife, şaka; istihza
(i). içinde birçok vadi bulunan çorak arazi
(z). fena halde; (k.dili) çok .
(i). eşkıya .
(i). tüylü toplarla ve küçük raketlerle oynanan bir çeşit oyun.
(s). aksi, huysuz, ters.
Alışveriş Sepetiniz