NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

am ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: am
Bulunan Sonuç: 120

am

(f). -im.

am, ma

(kıs). Artium Magister, Master of Arts. AM (kıs). Anno Mundi, dünya yaratıldığı seneden. am (kıs). ante meridiem, öğleden evvel. Am, (kıs). America, American.

amadou

(i). kav, mantar kavı.

amah

(i). Uzak Doğu'da çocuk dadısı.

amain

(z). şiddetle, tam kuvvetle.

amalgam

(i). malgama, cıva ile başka bir madenin karışımı; karışım, mahlut; iki şeyin birbirine karışması.

amalgamate

(f). cıva ile başka bir madeni birbirine karıştırmak: karıştırmak; karışmak, bileşmek. amalgama'tion (i). cıva ile bir madeni birbirine karıştırma; karışma; millet, firma, ırk veya ailelerin karışması; halita, karışım, alaşım, imtizaçtan hasıl olan cisim veya toplum.

amanuensis

(i). kâtip, yazıcı, sekreter.

amaracus

(i). mercanköşk otu, (bot) Majorana hortensis.

amaranth

(i)., şiir hayali bir solmaz çiçek; horozibiği çiçeği, yabani kadife çiçeği, (bot). Amaranthus tricolor.

amaranthine

(s). horozibiğine ait; solmaz, ölmez, ebedi; rengi mora çalan.

amaryllis

(i). renkli nergis zambağı.

amass

(f). yığmak, toplamak, biriktirmek.

amateur

(i). amatör, meraklı, hevesli kimse; spor amatör sporcu. amateur'ish (s). acemi veya amatör işi gibi.

amative

(s). aşka eğilimli; aşkla ilgili. amativeness (i). aşk eğilimi.

amatol

(i). amonyum nitrattan yapılmış patlayıcı bir madde.

amatory

(s). âşıkane; ateşli, şehvetle ilgili.

amaurosis

(i)., (tıb). amoroz, harici bir değişiklik olmadan göze arız olan körlük.

amaze

(f). hayran bırakmak, şaşırtmak, hayrete düşürmek. amazement (i). hayret, şaşkınlık. amazing (s). şaşırtıcı, hayret verici, garip, acayip amazingly (z). şaşılacak surette.

amazon

(i)., (mit). eski zamanda yalnız kadın savaşçılardan ibaret bir kabile; kadın savaşçı; erkeğe benzer kadın, kavgacı kadın; (coğr). Amazon Nehri.

amazonian

(s). erkek tavırlı (kadın) ; (bh). Amazon Nehrine ait.

ambage

(i). dolambaçlı yol; dolaylı davranış.

ambary

(i). bir cins ebegümeci,(bot). Hibiscus cannabis; bu bitkinin elyafı.

ambassador

(i). büyükelçi, sefir; büyük yetki sahibi siyasi delege; büyük bir davanın temsilci veya savunucusu. ambassador plenipotentiary büyükelçi. ambassadress (i). sefire. ambassador'ial (s). büyükelçi ile ilgili, sefareti ilgilendiren. ambassador -at-large (i). belirli bir memlekette devamlı görevli olmayan büyükelçi.

amber

(i). kehribar; kehribar rengi .

ambergris

(i). esmeramber.

ambidexter

(i). iki elini aynı şekilde kullanabilen kimse; iki yüzlü kimse. ambidexter'ity (i). iki elini aynı şekilde kullanabilme hüneri; iki yüzlülük. ambidextrous (s). iki elini aynı şekilde kullanabilen; çok cepheli, usta; iki yüzlü.

ambience

(i). muhit, çevre, ortam.

ambient

(s). dolaşan; kuşatan, çevreleyen , ihata eden.

ambiguity

(i). belirsizlik, muğlâklık , müphemiyet, şüpheli oluş.

ambiguous

(s). belirsiz, müphem , iki anlamlı, muğlak. ambiguously (z). muğlak olarak. ambiguousness (i). muğlâklık.

ambit

(i). çevre, muhit, etraf.

ambition

(i). hırs, ihtiras (iyi şeyler için olunca makbul sayılır); heves; şiddetle arzu olunan şey. ambitious (s). haris, hırslı; çok istekli, tutkun; başarma isteği olan; büyük işler peşinde koşan. ambitiously (z). ihtirasla, hırsla, hevesle. ambitiousness (i). ihtiras, hırs, heves.

ambivalent

(s). kararsız, karışık hisler besleyen.

amble

(i)., (f). eşkin gidiş; binek hayvanlannın eşkin ve rahvan yürüyüşü; (f). eşkin gitmek; avare avare gezinmek.

amblyopia

(i)., (tıb). göz donukluğu hastalığı, görme bozukluğu. amblyopic (s). görme bozukluğuna ait.

ambrosia

(i)., (mit). Yunan tanrılarının ölümsüzlük veren yemekleri; çok lezzetli yiyecek veya içki.

ambsace

(i). hepyek ; talihsizlik , şanssızlık.

ambulance

(i). cankurtaran, ambulans : gezici hastane.

ambulate

(f). gezmek, yürümek. ambulant (s) seyyar, gezici; (tıb). vücudun bir tarafından başka tarafına geçen; (tıb). hastayı yatırmaya lüzum göstermeyen. ambula'tion (i). gezme, gezinme, gezicilik. am'bulatory (i)., (s)., (mim). gezilecek yer; (s). gezmeye ait, gezilebilir.

ambuscade

(i). pusu, tuzak.

ambush

(i)., (f). pusu, tuzak; (f). tuzak kurmak, pusuya düşürmek. Iay an ambush pusu kurmak. Iie in ambush pusuya yatmak.

ameba

(i)., (zool). amip. amebic (s). amiplerle ilgili; amiplerin sebep olduğu. amebic dysentery (tıb). amipli dizanteri.

ameliorate

(f). biraz ıslah etmek, iyileştirmek, düzeltmek; iyileşmek,; düzelmek, biraz ıslah olmak. ameliora'tion (i). iyileşme, düzelme.

amen

ünlem âmin; argo Haklısınız I

amenability

(i). uysallık, yumuşak başlılık, boyun eğme; yükümlülük, mükellefiyet ; sorumluluk, mesuliyet.

amenable

(s). uysal, yumuşak başlı; yükümlü, mükellef, sorumlu. amenableness (i)., (bak). amenability amenably (z). uysalca, boyun eğerek, yumuşak başlılıkla.

amend

(f). ıslah etmek, düzeltmek, tashih etmek; (huk). bir tasarı vb'ni tadil etmek; tamir etmek; değişiklik yapmak; iyileşmek , düzelmek; iyileşmeye yüz tutmak., amendable (s). tadil edilebilir, düzeltilebilir. amendatory (s). ıslah edici, düzeltici.

amendment

(i). tashih, ıslah; bir kanunu değiştirme; değişiklik; (huk). mahkemenin rızası ile davadaki yanlışlığı düzeltme ; toprağı ıslah etme.

amends

(i)., (çoğ). tazminat. make amends for özür dilemek; af dilemek; kusurunu düzeltmek.

amenity

(i). tatlılık, letafet; (çoğ). hoş tavırlar; hayatın hoş ve konforlu yönleri.

amenorrhea

(i)., (tıb). âdetin anormal zamanda kesilmesi.

amerce

(f). para cezasına çarptırmak, ceza vermek.

america

(i). Amerika; Güney ve Kuzey Amerika.

american

(s)., (i). Amerika kıtalarına mensup; Amerika Birleşik Devletlerine ait;(i). Amerika kıtalarının yerlisi; Amerika Birleşik Devletleri tebaasına ait olan kimse.

americanism

(i). Amerikalılara mahsus âdet, kelime veya deyim; Amerika Birleşik Devletlerine bağlılık.

americanize

(f). Amerikalılaştırmak.

amerindian

(s). Amerikalı Kızılderili veya Eskimo'larla ilgili.

amethyst

(i). mor renkte bir çeşit kuvars, ametist.

amharic

(i). Habeşistan'ın resmi lisanı.

amiability

(i). yumuşak huyluluk , sevimlilik, tatlılık.

amiable

(s). hoş, sevimli, tatlı. amiably (z). hoş surette, tatlılıkla.

amianthus

(i). bir çeşit ince pamuk taşı bir çeşit ince asbest, amyant.

amicable

(s). dostane, dostça amicably (z). dostçasına

amicuscuriae

(Lat), (huk). mahkemenin fahri müşaviri .

amid

edat ortasına, ortasında, arasına, arasında

amidships

(z). geminin ortasında.

amigo

(i). arkadaş, dost, yoldaş,

amino acid

(kim). amino asidi.

amiss

(z). fena, yanlış; kusurlu. come amiss zarar vermek. go amiss yolunu şaşırmak , yanılmak. not amiss isabetli, münasip. take amiss gücenmek.

amity

(i) dostluk, ahbaplık, sevgi, hayırseverlik.

amman

(i). Amman, Ürdün-ün başkenti.

ammeter

(i)., (elek). elektrik akımını amperle ölçen alet, ampermetre.

ammonal

(i). alüminyumla amonyum nitrat bileşiminden meydana gelen patlayıcı bir madde.

ammonia

(i). amonyak

ammoniac

(s). amonyak ile ilgili.

ammoniac

(i). uşak ağacından elde edilen sakız.

ammonite

(i). bir kafadanbacaklı kabuğunun fosili.

ammonium

(i). amonyum. ammonium chloride nışadır. ammonium nitrate amonyum nitrat.

ammunition

(i). mühimmat, cephane.

amnesia

(i)., (tıb).. hafıza kaybı, unutkanlık, psik amnezi.

amnesty

(i)., (f). genel af: f genel af yoluyla serbest bırakmak.

amnion

(i). rahimde cenini çevreleyen zar, meşime. amoeba bak ameba

amok

(bak). amuck.

amomum

(i)., (bot). kakule.

among

edat arasına, arasında , içinde; sınıfında, memleketinde, zamanında.(Among daha çok A.B.D.'de amongst ise ingilterede kullanılır).

amoral

(s). ahlâkdışı, ahlâk ile ilgisi olmayan, ahlâk çerçevesi dışında kalan.

amorous

(s). aşka meyilli, aşk izhar eden, aşktan ileri gelen: of ile aşık. amorous disposition aşka meyilli karakter. amorously (z). aşıkane. amorousness (i). âşıklık.

amorphous

(s). Sekişsiz, özelliği olmayan. amorphism (i). Şekilsizlik.

amortize

(-ing). (-tise) (f). (tic). bir borcun anaparasını taksitlerle ödemek, amortize etmek. amortiza'tion (i). itfa, masrafın imhası amortisman, bir borcun anaparasını taksitlerle ödeme.

amount

(f). to ile , olmak, etmek, varmak , baliğ olmak. It doesn't amount to much. Fazla kıymeti yoktur. He will amount to something. Başarılı bir adam olacak.

amount

(i). meblâğ, miktar, yekun, tutar; faizle beraber anaparanın yekunu; hulasa. amount brought forward (tic). nakli yekun.

amour

(i)., (Fr). aşk, aşk macerası. amourpropre (i). izzetinefis, onur, haysiyet.

amperage

(i). elektrik akımının amperle ölçülen kuvveti; amper miktarı.

ampere

(i). elektrik akımının kuvvet birimi, amper.

ampersand

(i)., (matb) 've anlamına gelen işaret: &.

amphetamine

(i). amfetamin.

amphibian

(i)., (s). hem suda hem karada yaşayan hayvan; hem suya hem karaya inip kalkabilen uçak; (s). böyle hayvanlarla ilgili.

amphibious

(s). hem suda hem karada yaşayabilir, iki yaşayışlı; hem su hem kara ile ilişkisi olan; iki tabiatlı, iki sınıfa mensup.

amphibole

(i)., (min). amfibol kimya ve fizik bakımından piroksenlerden farklı olan bir silikat familyası.

amphibology

(i). bir cümlenin iki anlama gelmesi; belirsiz anlam, belirsizlik.

amphitheater

(-ing). -tre (i). amfiteatr, amfiteatr Seklinde herhangi bir şey; spor sahası, arena.

amphora

(i). iki kulplu eski bir cins küp, amfor.

amphoteric

(s). her iki cinsten; her iki yönden etkili.

ample

(s). geniş, büyük; bol, mebzul; kâfi, çok; etraflı, mufassal. ampleness (i). bolluk, genişlik.

amplification

(i). amplifikasyon , ses hacmini artırma; genişletme, büyütme ; (kon). (san). tafsilâtlı izahat; ilâve; abartma, mübalâğa; görülen noktayı büyütme.

amplify

(f). bollaştırmak, genişletmek , büyütmek; sesini kuvvetlendirmek; ayrıntıları ile söylemek veya yazmak; mübalâğa etmek. amplifier (i). amplifikator; büyüten, büyültücü veya genişleten alet.

amplitude

(i). bolluk, genişlik.

amply

(z). bol bol, kâfi miktarda, fazlasıyla.

ampule

(i)., (tıb). ampul.

ampulla

(i).şişe; biyol. kabarcık.

amputate

(i). bir uzvunu kaybetmiş olan kimse.

amsterdam

(i). Amsterdam.

amuck

(i). Malayalılarda görülen ve ruhsal bir bunalımı takip ederek şiddetli öldürme arzusu Seklinde beliren hastalık. run amuck öldürme arzusuyla sağa sola saldırmak ; cinnet getirerek etrafa hücum etmek.

amulet

(i). muska, nazarlık, tılsım.

amuse

(f). eğlendirmek, avutmak. amusement (i). eğlence, zevk. amusement park luna park. amusing (s). hoş, eğlendirici. amusingly (z) hoş ve eğlendirici bir şekilde.

amygdalate

(s)., (i). badem gibi, bademe ait yahut bademden yapılmış; (i)., (tıb). badem sütü. amygdal'ic (s). bademden yapılmış. amygdalic acid badem asidi.

amygdaline

(s). badem gibi, bademe ait yahut bademden yapılan.

amygdaloid

(i)., (s)., (jeol). badem gibi tanelerle dolu bir çeşit taS; (s). badem Seklinde.

amylaceous

(s). nişastaya benzer, nişastalı.

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL