NE ARAMIŞTINIZ?
Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.
(kıs.) object, objection, objective.
(i.) şey, madde, görülür veya dokunulur şey, nesne, obje; hedef, nişan, amaç; (gram.) nesne. object at issue (huk.) anlaşmazlık konusu; iddia olunan şey. object glass bir mikroskop veya teleskopun hedefe yakın olan merceği veya mercekleri, objektif. object lesson ibret. direct object nesne. indirect object tümleç, ikinci nesne. Money is no object. İş parada değil. objectless (s.) gayesiz, amaçsız.
(f.) itiraz etmek, uygun görmemek, razı olmamak; karşı gelmek; itiraz olarak ileri sürmek.
(f.) nesnelleştirmek.
(i.) itiraz; itiraz etme; itiraz sebebi. objectionable (s.) itiraz edilebilir, yolsuz. His actions were objectionable. Terbiyesizce davrandı.
(s.), (i.) objektif; öznel olmayan, dıştan olan; gerçek; (gram.) nesneye ait; nesnel; amaca ait; (i.) hedef; gram nesne; mikroskop veya teleskopta objektif (mercek). objective case ismin (i.) hali. objectively (z.) nesnel olarak. objectiv'ity (i.) tarafsızlık.
(i.), (fels.) nesnellik taraftarlığı; (güz.) (san.) nesnel öğeler kullanma eğilimi.
(f.) kırıcı şekilde azarlamak, paylamak. objurga'tion (i.) azar, paylama.
Alışveriş Sepetiniz