NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

inv ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: inv
Bulunan Sonuç: 54

inv.

(kıs.) invented, inventor, invoice.

invacuo

(Lat.) boşlukta, havasız yerde.

invade

(f.) saldırmak; tecavüz etmek, hücum etmek; istila etmek; ihlâl etmek .

invaginate

(f.) içine koymak, üzerine kılıf geçirmek.

invagination

(i.) içine koyma, üzerine kılıf geçirme; (tıb.) bir kısım bağırsağın başka bir kısmın içine girmesi .

invalid

(s.) geçersiz, hükümsüz, battal, muteber olmayan.

invalid

(s.), (i.), (f.) hasta zayıf, hastaIıklı, yatalak, sakat; hastaya mahsus; (i.) hasta kimse, yatalak kimse; sakat kimse; (f.) çürüğe çıkarmak, hastaneye göndermek; malul kılmak; hasta olmak, malul olmak; (ing.) hasta sayarak memleketine göndermek. invalidism (i.) hastalık, maluliyet.

invalidate

(f.) hükümsüz kılmak, battal etmek. invalidation (i.) hükümsüz bırakma, iptal .

invalidity

(i.) hükümsüzlük, muteber olmayış, battallık.

invaluable

(s.) çok kıymetli, paha biçilmez. invaluably (z.) çok kıymetli bir şekilde.

invariable

(s.) değişmeyen, her zaman bir olan, sabit bir durumda kalan. invariabil'ity (i.) değişmezlik. invar'iably (z.) değişmeyerek; aynı şekilde, istisnasız; mütemadiyen, her zaman.

invariant

(s.), (i.) değişmesi imkânsız sabit; (i.), (mat.) sabit nicelik.

invasion

(i.) istilâ, saldırı, akın; tehlikeli veya zararlı bir şeyin saldırması veya sirayeti. invasive (s.) istilaya ait; saldırıya ait.

invective

(i.), (s.) ağır hakaret, sövüp sayma, küfür, tahkir, tezyif; (s.) küfür mahiyetinde.

inveigh

(f.) tenkit etmek, çatmak. inveigh against paylamak, çıkışmak.

inveigle

(f.) aldatmak, kandırmak, ayartmak, baştan çıkarmak; aldatarak bir kimseye iş yaptırmak. inveiglement (i.) aldatma, kandırma.

invent

(f.) icat etmek, ihtira etmek, çıkarmak, türetmek; uydurmak, düzmek .

invention

(i.) icat; ihtira, türetme, uydurma, yalan; icat kabiliyeti, ihtira kuvveti; özellik, hususiyet, orijinallik.

inventive

(s.) yaratıcı, buluşları olan; icat etmekle ilgili, hünerli. inventiveness (i.) icat kabiliyeti, yaratıcılık.

inventor

(i.) icat eden kimse, mucit, türeten kimse.

inventory

(i.), (f.) envanter; deftere kayıtlı eşya; (f.) müfredat defterine geçirmek, kaydetmek.

inveracity

(i.) gerçekle ilgisi olmayış.

inverness

(i.) İskoçya'da bir şehir; kolsuz erkek cüppesi.

inverse

(s.), (i.) ters çevrilmiş, ters, aksi; (i.), (mat.) ters sonuç. inverse ratio veya proportion (mat.) ters orantı. inverse'ly (z.) tersine olarak.

inversion

(i.) ters dönme, altüst olma; tersine dönmüş şey; ters çevirme; (kon.) (san.) bir cümledeki kelime sırasının değişmesi; (kim.) değişim, değişme, sakarozun früktoz ve glikoza ayrılması ve bu esnada polarize ışınların titreşim düzleminin sağdan sola çevrilmesi; (meteor.) sıcak hava tabakasının soğuk hava tabakasının üstüne çıkması sonucunda yükseltiyle beraber ısının da artması.

invert

(f.) tersine çevirmek, tersyüz etmek, altüst etmek; bir müzik parçasında notaların sırasını değiştirmek. invert sugar dekstroz ile levüloz karışımı; meyva ve balda bulunan tabii şeker. invertedly (z.) tersine.

invertase

(i.), (kim.) bira mayasında ve bazı hayvanların bağırsaklarında bulunan bir ferment.

invertebrate

(s.), (i.), (zool.) omurga kemiği olmayan, omurgasız, vertebrasız; mukavemetsiz, dayanıksız, zayıf iradeli; (i.) omurga kemiği olmayan hayvan; dayanıksız kimse.

invest

(f.) (para) yatırmak; (para, güç, zaman) sarfetmek; memuriyete koymak; (saIâhiyet) vermek; kuşatmak. invest in ileride gelir sağlamak için bir şeye para yatırmak.

investigate

(f.) incelemek, tetkik etmek, gözden geçirmek, teftiş etmek, tahkik etmek, araştırmak. investigable (s.) incelenebilir, teftişi mümkün. investigative (s.) teftiş ve incelemeye ait. investigation (i.) tahkik araştırma, tetkik, inceleme, teftiş.

investiture

(i.) resmen memuriyet makamına koyma, tayin; resmi elbise, üniforma.

investment

(i.) para koyma, yatırım; yatırılan sermaye; gelir getirmesi için paranın yatırıldığı şey, para sarfedilen gelir kaynağı; memuriyete koyma; muhasara, kuşatma; (biyol.) dış deri.

inveterate

(s.) kökleşmiş, yerleşmiş, müzmin; düşkün, müptelâ, tiryaki. inveteracy, inveterateness (i.) müzminlik, yerleşme, kökleşme; tiryakilik. inveterately (z.) kökleşmiş olarak .

inviable

(s.) yaşayamayacak.

invidious

(s.) kıskandırıcı; haksız, hiddet uyandıran; tiksindirici. invidiously (z.) hiddet uyandıncı bir sekilde. invidiousness (i.) haksızlık.

invigorate

(f.) canlandırmak, kuvvetlendirmek, zindelik vermek.

invincible

(s.) yenilmez, mağlup olmaz, yılmaz. invincibil'ity, invincibleness (i.) yılmazlık. invincibly (z.) yenilemez bir şekilde.

inviolable

(s.) şeref ve haysiyetine dokunulamaz; dokunulmaz; bozulamaz, nakzedilemez, taarruz edilemez. inviolabil'ity, invi'olableness (i.) taarruzdan masuniyet; kişisel dokunulmazlık. inviolably (z.) ihlal edilemeyecek bir surette, masun olarak.

inviolate

(s.) şeref ve haysiyetine dokunulmamış; bozulmamış, nakzedilmemiş, ihlal edilmemiş.

invisible

(s.), (i.) görülmez, görünmez, gözle seçilemez; çabuk kestirilemez; (ikt.) resmi hesaplarda gözükmeyen; (i.) görülmeyen şey veya kimse. invisible ink ancak kimyasal etki veya ısı tesiriyle görünen, aslında renksiz olan mürekkep. invisibil'ity, invis'ibleness (i.) görülmezlik. invis'ibly (z.) saklı olarak.

invitation

(i.) davet; davetname; çağırma, çağrı.

invitatory

(s.) davet ihtiva eden, davet kabilinden.

invite

(f.) davet etmek, çağırmak; cezbetmek, celbetmek; icrasını teklif etmek. invitingly (z.) davetkar bir şekilde, cezbedici surette.

invocation

(i.) dua, niyaz, münacat; toplu halde dua etme; dua cümleleri. invocatory (s.) dua veya münacat kabilinden.

invoice

(i.), (f.) fatura; gönderilen mal; (f.) fatura çıkarmak, fatura tanzim etmek. pro forma invoice proforma fatura.

invoke

(f.) dua etmek; niyaz etmek; çağırmak; müracaat etmek; davet etmek; himayesini dilemek .

involucre ,involucrum

(i.) (çoğ. involucres, involucra) (bot.) Iifafe, bürüm, bileşik çiçeklerin sapları altında bulunup bir daire teşkil eden ufak yapraklar. involucral (s.) böyle ufak yaprakları olan.

involuntary

(s.) istenilmeden yapılan ihtiyar harici; tasarlanmamış. involuntar'ily (z.) istemeyerek, ihtiyar harici olarak, elde olmadan.

involute

(s.), (i.) dolaşık, müşkül, karışık, girift; (bot.) içeriye kıvrılmış; (zool.) bazı böcek kabukları gibi içeriye kıvrılmış, helezoni; (i.), (geom.) involut.

involution

(i.) kıvırma, sarma; kıvrılmış şey; karışıklık, dolaşıklık; (gram.) muğlak cümle, karışık ifade; (fizyol.) genişlemiş veya açılmış bir uzvun eski haline dönmesi.

involve

(f.) icap ettirmek, bağlamak, tabi kılmak; sarmak, kuşatmak, ihata etmek, içine almak, ihtiva etmek; karıştılrmak, sokmak (müşkülat veya derde); duçar etmek; (mat.) belirli bir dereceye yükseltmek. be involved (gen.) in iie alakası olmak, karışmış bulunmak; dalmak, garkolmak (bir işe) .

involved

(s.) kolayca anlaşılamayan; çapraşık.

involvement

(i.) bağlılık, ilgi, alaka; karıştırılma, sarılma.

invulnerable

(s.) yaralanamaz, incitilemez; fethedilemez. invulnerabil ity (i.) yaralanamazlık, saldırıdan zarar görmezlik. invul'nerably (z.) yaralanamaz bir şekilde.

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL